Ürdün'den Müslüman Kardeşler'in ülkedeki siyasi koluna kapsamlı yasaklar geldi. İslami Eylem Cephesi partisi, ülkenin en büyük muhalif gücüydü. Yasak, Filistin direnişine dönük baskıların arttığı bir dönemde geldi.
Dış Haberler
Ürdün, iki gün önce ülkenin bugün en büyük muhalif gücü olan Müslüman Kardeşler'e, grubun üyelerinin "bir sabotaj planıyla bağlantılı olduğu" suçlamasıyla kapsamlı bir yasak getirdi.
Ürdün İçişleri Bakanı Mazin Fraya'nın, Müslüman Kardeşler'e dönük bu operasyonu duyurmasının ardından polis, grubun siyasi partisi İslami Eylem Cephesi'nin genel merkezini kuşattı ve aradı.
Fraya, grubun tüm faaliyetlerinin yasaklanacağını ve ideolojisini destekleyen herkesin yasa gereği sorumlu tutulacağını söyledi.
Bakan'ın açıklamasına göre, yasak, grubun herhangi bir şey yayınlamasını ve tüm ofislerinin ve mallarının kapatılmasını ve el konulmasını içeriyor.
Filistin yanlısı protestoların ardından partiye destek büyümüştü
Ülkede onlarca yıldır yasal olarak faaliyet gösteren parti, ülke genelindeki büyük kent merkezlerinde ve onlarca ofisinde yaygın taban desteğine sahipti. İslami Eylem Cephesi, geçtiğimiz yıl İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşı nedeniyle düzenlenen kitlesel protestolarda kendine geniş bir siyasi alan buldu ve parlamento seçimlerinde en fazla sandalyeyi kazandı.
Fraya'nın duyurusundan sonra bir basın toplantısı düzenleyen İslami Eylem Cephesi, Müslüman Kardeşler'e mesafe koyacağını öne sürerek, başka hiçbir kuruluşla bağlantısı olmayan ve "yasanın sınırları içinde" tamamen bağımsız bir Ürdün siyasi partisi olarak faaliyet göstermeye devam edeceğini belirtti.
Partinin Genel Sekreteri Vayel el Sakka da, partinin başkent Amman'daki genel merkezinde yaptığı konuşmada, partinin "ülkenin ve vatandaşlarının çıkarlarını savunmak, Ürdün'ün güvenliğini ve istikrarını korumak ve ulusal ve bölgesel meselelerle yapıcı bir şekilde ilgilenmek" için çalışacağını savundu.
Ürdün, Müslüman Kardeşler'i on yıl önce yasaklamış ancak bazı faaliyetlerini kısıtlamasına karşın İslami Eylem Cephesi'ne hoşgörü göstermeye devam etmişti. Son yasağın ne kadar geniş çapta olacağı henüz belli değil.
Hükümete karşı komplo iddiası
Müslüman Kardeşler'e dönük operasyonun ardından, İçişleri Bakanlığı iki gün önce yaptığı açıklamada, şunları kaydetti:
"Grubun üyelerinin karanlıkta faaliyet gösterdiği ve ülkeyi istikrarsızlaştırabilecek faaliyetlerde bulunduğu kanıtlandı. Feshedilen Müslüman Kardeşler üyeleri güvenlik ve ulusal birliği sekteye uğrattı ve güvenliği ve kamu düzenini bozdu."
Bakanlık, grup liderlerinden birinin oğlunun, güvenlik güçlerine karşı kullanılmak üzere patlayıcı üretme ve test etme çalışmalarına katıldığını söyledi.
Ürdün, geçtiğimiz hafta kısa menzilli füze üretmek, patlayıcı ve otomatik silah bulundurmak, kullanıma hazır bir füze saklamak ve yasadışı olarak insanları işe alıp eğitmek suçlamasıyla 16 kişiyi tutukladığını açıklamıştı.
Hükümet, suçlananların Müslüman Kardeşler'e atıfta bulunarak "ruhsatsız gruplara" ait olduğunu iddia etti. Grup ise iddiaları reddetti ve Ürdün'ün güvenliğine sadık olduğunu savundu.
Ürdün ayrıca 2024'te engellenen bir komplonun da, Ürdün'deki Müslüman Kardeşler üyelerine atfedildiğini açıkladı.
Ürdün'ün Müslüman Kardeşler'le geriliminin tarihi
Ürdün hükümetinin Müslüman Kardeşler'le gerilimi, esasında Arap Baharı sonrası dönemden dahi önce başlamıştı.
Ürdün devleti ile Müslüman Kardeşler arasındaki ilişki, Kral II. Abdullah'ın 1999'da babası Kral Hüseyin'in yerine tahta çıkmasıyla yeniden şekillenmeye başlamıştı. Ondan önce, krallık ile ilişki, 1945'ten beri, kurucu Kral I. Abdullah döneminde ve ardından Kral Hüseyin döneminde, bir tür genel anlayış ve bir arada yaşama ile karakterize ediliyordu. Bu on yıllar birçok gerginlik dönemine tanıklık etmiş olsa da, Kral II. Abdullah birçok yerel, bölgesel ve uluslararası gerçekliğin değiştiği bir dönemde iktidara geldi.
Ürdün krallığı ile İsrail arasındaki ilişkiler de iyi durumdaydı. İki ülke ilişkileri 1995 tarihle barış antlaşması sağlamlaştırılmıştı. Bu dönemde, Ürdün'deki monarşi de bir istikrar dönemine kavuştu. Krallık, 1950'lerde, 1960'larda ve 1970'lerde milliyetçi ve sol hareketlerin yanı sıra bazı Filistinli gruplar tarafından hedef alınması gibi kritik anlarda, Müslüman Kardeşler açıkça Haşimi tahtının yanında yer aldı ve bu da onların varlıklarına ve faaliyetlerine karşı göreceli hoşgörüye katkıda bulundu. Ürdün, Mısır ve Suriye'den kaçan Müslüman Kardeşler'den önemli şahsiyetlere de ev sahipliği yaptı.
Bölgesel olarak, Arap milliyetçiliği ve solcu dalga Abdullah II'nin iktidara gelmesiyle gerilemişti. İsrail ile yapılan anlaşma ayrıca Ürdün'ün rolünü "çatışma devleti"nden İsrail ile diplomatik ilişkileri olan bir devlete yeniden evriltti.
Hamas liderlerinin 1999'da Ürdün'den sınır dışı edilmesi, özellikle Hamas'ın o dönemde hala Müslüman Kardeşler'in Ürdün kolunun bir parçası olması nedeniyle, Hükümet-İhvan gerginliğinin başlangıcını işaret etti. İki taraf arasındaki bu gerginlik dönemi, örneğin hükümetin 2006'da Müslüman Kardeşler'in hayır kurumu olan İslam Merkezi Cemiyeti'nin yönetim kurulunu yolsuzluk suçlamalarıyla feshetmesi gibi olaylarla devam etti. Suçlamalar mahkemede düşürülmüş olsa da, hükümet örgüt üzerindeki kontrolünü sürdürdü. Müslüman Kardeşler'in, hükümetin seçimleri hileli hale getirmeyi planladığı bahanesiyle 2007 yazında belediye seçimlerinden çekilme kararı, ilişkileri daha da gerdi. Müslüman Kardeşler'in 2007 parlamento seçimlerindeki kötü sonuçlarının ardından Şeyh Hammam Said'in Sayıştay Başkanlığı'na atanması, ilişkiyi yeni bir kriz seviyesine ulaştırdı. Eski Başbakan Maruf El Bakhit, görevden ayrıldıktan yıllar sonra, seçimlerde önemli bir sahtekarlık ve manipülasyonun gölgelediğini itiraf etmişti Said'in Sayıştay Başkanlığına yükselişi, İhvan ile devlet arasındaki ilişkide bir dönüm noktası oldu. Çünkü kendisi Hamas'a yakın bir isimdi.
Arap Baharı (2011-2013) sırasında, Müslüman Kardeşler reform taleplerinde ve kralın bazı yetkilerinin kısıtlanmasında ısrar ettikçe, devlet ile Müslüman Kardeşler arasındaki birikmiş gerginlik seviyesi arttı. Ancak, Mısır'da Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye karşı 2013'te yapılan askeri darbe ve Arap Baharı'nın sönmesiyle, devletin Müslüman Kardeşler'e karşı birikmiş gerginliği açığa çıktı ve yeni bir marjinalleşme ve zayıflama aşaması başladı. 2015'te, devlet kurumları, Müslüman Kardeşler içinde bir bölünmeye sponsor oldu. Hükümet, ana grubun yasal olarak feshedildiğini ilan etti ve varlıklarına el koydu. Bu karar daha sonra yargı tarafından da onaylandı. Bununla birlikte, Kardeşler, İslami Eylem Cephesi partisi aracılığıyla 2016'da ve tekrar 2020'de parlamento seçimlerine katıldı ve üyelerinden birkaçı Temsilciler Meclisi'nde sandalye kazandı. Daha sonra 2024 seçimlerine katıldılar ve kendi blokları tek başına oyların yüzde 28,34'ünü alırken, ikinci en düşük blok sadece yüzde 5,35 aldı. Devlet, bu gelişmeleri "dağılmış" bir grubun yeni bir meydan okuma mesajı olarak gördü.
Gazze'deki savaşın ardından artan gerilim
Müslüman Kardeşler, İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşına karşı ülkedeki en büyük protestolardan bazılarını yönetmişti. Bu durum, grubun ülkedeki desteğinin artmasına neden oldu.
Ürdün nüfusunun önemli bir bölümü Filistinli mültecilerden oluşuyor. Ürdün hükümetinin, özellikle geçen baharda İran füzelerini düşürerek İsrail'i desteklemesi, ülke içinde hoşnutsuzluk yaratmıştı.
Ürdün'deki Müslüman Kardeşler'in içindeki iç anlaşmazlık son yıllarda büyüyor. Ilımlı üyeler hükümet ve grup arasındaki gerginliği yatıştırmak isterken, daha agresif gruplar ülkenin yöneticilerine haklar ve reformlar konusunda ses yükseltmeyi tercih ediyor.
Ürdün'ün iki gün önceki kapsamlı yasağının, Batı Şeria ve Gazze'nin İsrail kontrolüne karşı ilk Filistin ayaklanması sırasında Müslüman Kardeşler tarafından kurulan Hamas'ı zayıflatma çabalarıyla ilgili olabileceğine dönük işaretler var.
ABD'de Trump yönetiminin, Gazze planı kapsamında, bölge insanlarını diğer ülkelere gönderme konusunda baskı yaptığı ülkelerden biri Ürdün'dü. Ürdün bu doğrultuda, ülke içindeki İsrail karşıtı muhalif sesleri kırma yoluna gitmiş olabilir.
Filistin Devlet Başkanı da Hamas'ı hedef almıştı
Ürdün'ün bu operasyonu, Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın Hamas'ı hedef almasıyla neredeyse aynı saatlere denk geldi.
Abbas’ın İsrailli rehineleri serbest bırakıp silah bırakma çağrısı yaptığı Hamas’a “it oğlu itler” ifadelerini kullanması büyük tepki çekmişti. Hamas ve Filistin Mücahid Hareketi, Abbas’ın direnişi suçlu gösterip işgalciyi aklamaya çalıştığını bildirmişti.