AKP iktidarı, sermaye talepleri doğrultusunda sürekli güncellenen teşvik sistemiyle en çok TÜSİAD sermayesini ihya etti. 2017’den bu yana uygulanan “süper teşvikler”den yararlanan yatırımların üçte ikisi TÜSİAD üyesi sermaye gruplarına ait.
Nevzat Evrim Önal
Eğer sermayedarsanız, Türkiye sizin için bir vergi cennetidir. Şirketlerin kârlarından kurumlar vergisinin bütçedeki payı yüzde 15’i bile bulmaz. Başlıca dolaylı vergi kalemleri olan KDV de, ÖTV de bütçede ayrı ayrı daha fazla yer tutar ve bu vergiler zengin yoksul ayırmaz. Gelir vergisi vardır, “artan oranlı” olması yani zenginden daha yüksek oranda alınması beklenir. Onun da en yüksek diliminin alt sınırı yılda 4 milyon 300 bin ya da ayda 358 bin TL kazançtır. Bu kuşkusuz sıradan bir emekçi için çok yüksek bir rakamdır, ama en yüksek gelir vergisi dilimi bu şekilde belirlendiğinde müşterisi eksik olmayan bir dişçi Koç ailesinin herhangi bir üyesiyle aynı oranda gelir vergisi verir.
Bunun ötesinde, Erdoğan’ın sarayının ihtişamına ya da konvoylarının uzunluğuna rağmen Türkiye’de devletin ekonomideki payı bayağı küçüktür. Türkiye’de 2023 rakamlarıyla devlet gelirleri gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 28’i kadardır ve bu oran İrlanda hariç tüm Avrupa Birliği ülkelerinin, Rusya, Japonya, Kanada ve Avustralya’nın, hatta liberalizmin beşiği ABD’nin tamamının gerisindedir.
Böyledir, çünkü Türkiye’de devlet, sermayedar sınıfı vergilendirmemektedir. Kâğıt üzerinde vergilendiriyor gibi göründüğü durumlarda dahi sonrasında bu vergilerden muaf tutarak, ödenmeyen vergi borçlarını silerek ya da şirketlerin asli faaliyetlerine dair harcamaları (örneğin sermaye yatırımlarını) dahi vergiden düşmelerine olanak tanıyarak sermaye sınıfı kayırılmaktadır.
Bu yazıda genel olarak Türkiye’nin sermayedar sınıfını değil özel olarak TÜSİAD’ı ele alacağız. TÜSİAD, Türkiye’nin sermayedar sınıfının en zengin, en tekelleşmiş kesimidir ve AKP ile arasındaki gerilimler bir yana, en fazla kayırılmaktadır.
İSO 500 ile ‘Kurumlar Vergisi Rekortmenleri’ni karşılaştırırsak…
AKP diskurunda, bilhassa da Erdoğan’ın söylevlerinde bir süredir fetiş hale gelen “yerli ve milli üretim” büyük ölçüde TÜSİAD’a mensup sermayedarlara ait tesislerde gerçekleştirilmektedir ve görünüşe göre Türkiye’de özel sanayi, bu fetişleştirmenin bir parçası olarak, vergi sisteminin tamamen dışına çıkartılmış gibi görünüyor. Bunu gözlemek için, İstanbul Sanayi Odası’nın her yıl yayınladığı, Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşlarını listeleyen İSO 500 listesi ile 2023’ün kurumlar vergisi rekortmenleri listesine bakılabilir.
Öncelikle, ilk görülecek şey şu: Kurumlar vergisini esasen bankalar ödüyor. 2023 yılında en yüksek 100 vergi tahakkukunun toplamı 212 milyar TL olmuş, bunun 126’sını bankalar ödemiş. En yüksek kurumlar vergisi ödeyen ilk 8 şirket bankalar. Kendisi hiçbir değer üretmeyen finans sektörünün vergide böylesine önde olması, devletin vergiyi “dolaylı alma” prensibinin bir başka yansımasını oluşturuyor. Ekonomik değer üretim faaliyetlerinde, yani esasen tarım ve sanayide ortaya çıkıyor. Finans ve ticaret, kendisi bir değer üretmese de, burada ortaya çıkan değerden pay alıyor. Dolayısıyla kurumlar vergisi “rekortmenlerinin” bankalar olması, finansın ekonomideki baskınlığının yanı sıra, aynı zamanda sanayinin pek de vergilendirilmiyor olduğunu gösteriyor.
En büyük sanayi kuruluşlarının vergi performanslarına baktığımızda, bunu hemen görüyoruz. Koç’un özelleştirme furyasından çok ucuza kapattığı ve İSO 500’e göre Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşu olan TÜPRAŞ, 2023’te 64 milyar kâr etmiş, 5,3 milyar lira vergi vererek vergi rekortmenleri listesinde 11’inci olmuş. Oran yaklaşık yüzde 8, 2023 kurumlar vergisi oranı ise yüzde 25’ti.
İSO 500 listesinde aşağı doğru devam ettiğimizde, 8. sıraya kadar olanları vergi rekortmenleri listesinin ilk 100 sırasında bulamıyoruz. Koç’un iki diğer şirketi Ford Otosan ve Arçelik İSO 500 sıralamasında sırasıyla ikinci ve sekizinciler, kendilerine ilk 100 vergi rekortmeni arasında rastlayamıyoruz.
Böylece TÜSİAD üyeleri açısından ilk 10’u bitiriyoruz.
Yazıyı okunamayacak bir uzunluğa çıkartmamak için devamını meraklısına bırakıyorum. Ama özetin özeti şu, iş vergi ödemeye geldiğinde “Türk Sanayici ve İş İnsanları”nın sanayi şirketleri meydanda yok.
Üstelik bu bahsettiğimiz rakamlara silinen vergi borçları dahil değil.
Vergi ödemekten kaçınmayı mümkün kılan en güçlü mekanizma teşvikler. Yatırımlar başta olmak üzere çeşitli gerekçelerle bir dizi vergi muafiyeti ve indirimi uygulanıyor. Teşvik sisteminin içerdiği destekler vergi alınmamasından ibaret değil.
Süper teşviklerin üçte ikisi TÜSİAD sermayesine
2017 yılında uygulanmaya başlayan, “süper teşvik” olarak da adlandırılan “Proje Bazlı Teşvik Sistemi”nden en çok yararlanan TÜSİAD üyesi sermaye grupları oldu. 2017-2022 döneminde bu kapsamda 19,2 milyar dolarlık 31 projeye çok geniş destekler sağlandı. 31 projenin 15’i 13 milyar dolar yatırım tutarıyla TÜSİAD üyesi gruplara ait projelerdi. Proje tutarı üzerinden bakıldığında desteklerin üçte ikisinden fazlası, tahminen 6 milyar doları aşan parasal büyüklükte teşvik bu gruplara aktarıldı. Kurumlar vergisi indirimi, KDV ve gümrük vergisi muafiyeti, nitelikli personel desteği, sigorta primi işveren hissesi desteği, yatırım yeri tahsisi, enerji desteği, kamu alım garantisi, altyapı desteği gibi konularda verilen destekler, yatırım tutarının yarısından başlayıp yatırım tutarının tamamına kadar çıkabiliyor.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı verilerine göre TÜSİAD üyelerinin söz konusu desteklerden yararlanan yatırımları ve yatırım tutarları aşağıdaki tabloda görülüyor.

Kaynak: Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Teşvik sistemi: Sermayenin ihtiyaçlarına uygun sürekli tasarım
Elbette AKP iktidarı döneminde TÜSİAD sermayesine sağlanan teşvikler/destekler “süper teşvikler”den ibaret değil. Sermaye sınıfının talepleriyle 23 yıla yaklaşan iktidar dönemi boyunca genişletilen ve çeşitlendirilen teşvik sisteminden en çok yararlanan yine TÜSİAD üyesi sermaye grupları oldu. Yukarıda işaret edildiği gibi Türkiye’nin en büyük şirketlerinden biri olan Ford Otosan başta olmak üzere özellikle imalat sanayiinde faaliyet gösteren sermaye grupları, yatırımlarının, ihracatlarının, yerli üretimle ithalat ikamesinin, istihdamın, enerji verimliliğinin “ödülü” olarak süreklileşmiş vergi muafiyetleri ve indirimleri, sigorta primi destekleri, faiz indirimleri, yatırım yeri tahsisi gibi desteklerle ihya edildiler. “Süper teşvikler” öncesinde başlayan, hâlâ devam eden “öncelikli yatırımlar”, “stratejik yatırımlar” kapsamındaki desteklerden aslan payını büyük sermaye grupları aldı.
Sadece 2020-2024 dönemi için yatırım teşvik belgesi düzenlenen projelerin sabit sermaye yatırım tutarı 88 milyar dolar. Söz konusu tutarın minimum yüzde 20’si tutarında desteğe konu olduğu tahmin edilebilir, yani 17,5 milyar dolarlık bir teşviğin sermaye aktarıldığı söylenebilir. Bu tutarda TÜSİAD sermayesine akan payın yarıdan fazla olduğu da yine tüm ekonomideki payları baz alınarak rahatlıkla öne sürülebilir. Tüm AKP dönemi için sadece teşviklerden alınan payın, birkaç yüzü geçmeyen sermaye grubu için 50 milyar doları aşmış olması olası.
Teşvikler kapsamında zikredilen büyüklükler/rakamları bir ölçeğe oturtmak güç olabilir. Ancak özelleştirmeler ve serbestleştirmeler, Kamu-Özel İşbirliği modeliyle aktarılanlarla birlikte düşünüldüğünde ülkenin kaynaklarının kesintisiz biçimde sermayeye transfer edildiği görülüyor. Sermayenin genişlemesi, zenginleşme birtakım usülsüz ihaleler, yolsuzluklar, yandaş kayırmalarla değil, çok sistematik, çok kitabına uygun bir sistemin ürünü. Halktan çalınanlar çok büyük.
TÜSİAD Dosyası - 4 | TÜSİAD emperyalist merkezlerle de iç içe | ![]() |