BRICS gündemi, epeydir süregiden Türkiye’nin dış politika yönelimi tartışmasını bir kez daha hararetlendirdi.
Önceki hafta bir yabancı basın kuruluşuna Türkiye’nin BRICS’e üyelik başvurusunda bulunduğu haberi sızdırıldı. Ancak Türkiye devleti, sonradan haberi ne doğruladı, ne inkar etti.
AKP başta tüm düzen partileri içerisinde Türkiye’nin tam boy batıcı mı, yoksa pazarlıkçı batıcı mı olması gerektiğine dair tartışmalar sürüyor. Her partide farklı eğilimler var. AKP’nin içinde bu “yerliciler-batıcılar” ifadesiyle kodlanıyor.
Tartışma, medyada, Rusya’yla NATO ittifakının mutlak karşıtlığı üzerinden, özellikle batıcı yanlısı kalemlerin “BRICS’e üyelik, Rusya’ya ve Çin’e yakınlaşmak NATO çizgisinden çıkmak anlamına gelir” teziyle sürüyor.
“Yerlici” olarak adlandırılan kesimde hemen kimse NATO’dan çıkılmasını istemiyor. AKP’nin bu kanadı, Avrasya’yla ilişkileri, batı karşısında pazarlık gücünü artıracak bir koz olarak değerlendirmek isteğinde.
Peki komünistlerin analizi ne?
Türkiye Komünist Partisi (TKP), geçtiğimiz haftasonu tamamladığı kongresinde kabul edip kamuoyuyla paylaştığı kongre raporunda, konuya dair farklı bir bakış açısı ortaya koydu.
TKP’ye göre “Rusya Federasyonu’nun Türkiye’den beklediği NATO’dan kopuş değil, NATO’nun iç dokusunu zayıflatacak bir konumlanış”.
“Ukrayna savaşı gölgesinde Türkiye dış politikası”nın incelendiği bölümde konuyla ilgili maddede yer verilen analiz şöyle:
"Ukrayna’daki savaş Türkiye’nin NATO ve özel olarak ABD ile ilişkilerindeki sorun başlıklarını daha iyi yönetmesini kolaylaştırmıştır. ABD yönetiminin Türkiye’nin Rusya ile kurduğu ilişkilere ve dış politikada özerk davranma eğilimine daha fazla hoşgörüyle yaklaştığı da ortadadır. Bu anlamda gerek ABD emperyalizminin gerekse Türkiye’nin elinde çok fazla seçenek bulunmamaktadır. Türkiye kapitalizminin “batı”dan uzaklaşmasının sınırı vardır ve o sınırlara yakın geçmişte gelinmiştir. ABD de, eski gücüne sahip olmadığının farkındadır ve Türkiye’yi ittifak sisteminde tutabilmek için tehdit ve şantajdan daha fazlasına ihtiyaç olduğunun bilincindedir. Rusya Federasyonu’nun da zaten Türkiye’den beklediği NATO’dan kopuş değil, NATO’nun iç dokusunu zayıflatacak bir konumlanıştır. NATO ile anlaşma yolu arayan Rusya için Türkiye’nin NATO’daki varlığı bu açıdan büyük bir olanaktır. AKP’nin giderek genişleyen BRICS’e ilgi göstermesi de bu bağlamda değerlendirilmelidir. Dış politikada el kuvvetlendirecek ve yeni ekonomik olanaklar sağlayacak bir unsur olarak görülse de, BRICS’in son Avrupa Parlamentosu seçimlerinden sonra ciddi bir siyasi krize giren AB ile ilişkilerdeki belirsizliği telafi etmesi zaten mümkün gözükmemektedir."
‘Taraf tutmamak, öncelik vermemek demek değil’
Rusya’ya dair ayrıntılı tespitlerin yapıldığı kongre metninin “Görevler” kısmında TKP, Türkiye NATO üyesi olduğu için, ABD, AB ve NATO’ya karşı mücadele öncelik vereceğini belirtti:
“Emperyalist sistem içindeki çelişki ve çatışmalarda yan tutmamak, siyasi mücadelede hiçbir zaman sağlıklı sonuç vermeyen “taraflara eşit mesafede durmak” anlamına gelmez. TKP devrimin çıkarları ve o çıkarların öne çıkardığı görevler bütünlüğü ile hareket eder. Parti, ABD’nin çok uzun yıllar boyunca darbelerle, katliamlarla, kültürel müdahalelerle, istihbarat faaliyetleriyle, üsleri ve nükleer silahlarıyla kirlettiği NATO üyesi Türkiye’de, ABD emperyalizmi, bir emperyalist birlik olarak Avrupa Birliği ve NATO ile mücadeleye öncelik verir, ideolojik hassasiyetlerin siyasi görevleri ve siyaset dilini bire bir belirlediği mekanik bir tutumdan uzak durur. Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’nin bu yıl yürüteceği NATO karşıtı eylem ve etkinliklere katkı ve katılım konusunda parti üzerine düşeni titizlikle yerine getirir.”
NATO’ya karşı yürüyüş
TKP, kongrede, Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi’nin dün Kartal’dan başlayan ve İncirlik’te son bulacak NATO karşıtı yürüyüşüne ve kampanyasına tüm gücüyle destek verme kararı almıştı.
Dün Kartal ve Gebze ayakları tamamlanan yürüyüş, bugün İzmit’te devam ediyor.