Tülay Hatimoğulları: Barışın sesine kulaklarını kapatan büyük kaybedecek

Partisinin grup toplantısında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, "Meydanlardan yükselen barışın sesine, kulaklarını kapatan kim olursa olsun büyük kaybedecek. İkinci kritik eşiği aşması gereken iktidardır, devlettir" dedi.

Haber Merkezi

DEM Parti Eş Genel Başkanı Hatimoğulları, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.

Konuşmasına meydanlardaki Newroz kutlamalarına değinerek başlayan Hatimoğulları, "Meydanlardan yükselen barışın sesine, kulaklarını kapatan kim olursa olsun büyük kaybedecek. İkinci kritik eşiği aşması gereken iktidardır, devlettir" dedi.

Abdullah Öcalan'ın yaptığı çağrının arkasında durmaya devam edeceklerini kaydeden Hatimoğlulları, "Bu süreç açısından baktığımızda birinci kritik eşik aşılmıştır. Ancak ikinci kritik eşiği aşması gereken iktidardır, devlettir. Bu çağrının zeminin toplumsal karşılığının olması için, hayata geçebilmesi için ikinci kritik eşiği aşacak olan zeminin oluşturulması iktidara ve devlete düşmektedir" ifadelerini kullandı.

'İktidar, hukuk ve meşruiyet aramıyor'

İBB'ye yönelik operasyonlara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Hatimoğulları, "Türkiye siyaseti bambaşka bir aşamaya geçti. İktidar, hukuk ve meşruiyet aramıyor; elindeki yargı sopasıyla her yere saldırıyor" ifadelerini kullandı. Kent uzlaşısı soruşturmasına tepki gösteren Hatimoğulları, "Kent uzlaşısını suç olarak görmek, açıkçası Kürt düşmanlığının bir yansımasıdır" şeklinde konuştu.

Gözaltı ve tutuklama kararlarının ardından ülke genelinde devam eden protesto gösterilerine dikkat çeken Hatimoğulları, "İnsanlara çok ağır bir şiddet uygulanıyor, yer yer işkence görüntüleri var ve bunlar övülerek servis ediliyor. Bu nasıl bir korkudur, bu nasıl bir akıl tutulmasıdır? Bu şiddeti, bu saldırıları durdurun. Bu ağır tahriklerde bulunanları tespit edin ve görevine son verin" dedi.

'Halklar asrın çağrısı ile birlikte barışın kokusunu hissetti'

2025 Newroz'unda PKK lideri Abdullah Öcalan'ın çağrısına ilişkin konuşan Hatimoğulları, şunları söyledi:

"2025 Newrozu'na Sayın Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat'ta yaptığı asrın çağrısının milyonların desteklediğini ifade ettik. 2025 Newrozu'na bu çağrının sahiplenilmesi damgasını vurmuştur. Newroz ateşinin yandığı her yerde Türkiye halkları asrın çağrısı ile birlikte barışın kokusunu ve demokrasinin umudunu hissetti. Rotası barışa, demokrasiye, adalete ve özgürlüğe çıkmayan bir yola tevessül etmek toplumsal barışı imkansız hale getirir. Palyatif çözümlerle, oyalayıcı tutumlarla, bütünlüklü olmayan bakışlar peşinde olarak, böl-yönet yönteminden medet ummak bu ülkedeki barış umuduna yapılacak en büyük kötülüktür. Temel bazı hususlar vardır ki acil bir şekilde adımlar atılmalıdır. Sayın Öcalan’ın çağrısının örgütü tarafından hayata geçirilebilmesi için, kongrenin toplanabilmesi için acil, bir şekilde güvenli zeminin oluşturulması lazım. Bunlar Sayın Öcalan ile kurulacak bir diyalogla çözülür. Sayın Öcalan'ın özgür çalışma koşullarının sağlanmasıyla yol alınabilir. Sayın Erdoğan, 'Kritik bir eşik aşıldı' demişti. Evet, bu süreç açısından baktığımızda birinci kritik eşik aşılmıştır. Ancak ikinci kritik eşiği aşması gereken iktidardır, devlettir. Bu çağrının zeminin toplumsal karşılığının olması için, hayata geçebilmesi için ikinci kritik eşiği aşacak olan zeminin oluşturulması iktidara ve devlete düşmektedir. Bizler de bu ikinci eşiğin aşılmasını dört gözle beklemekteyiz. Bu eşiğin aşılması zor değildir. Bu eşik ortak bir akılla, toplumsal barış mantığıyla, antidemokratik uygulamaları bırakarak, demokratik zemini güçlendirerek pekala aşılabilir. Bizlerin en büyük temennesi ve beklentisi bu eşiğin, yani ikinci eşiğin aşılmasıdır."

'İmamoğlu'nu rehin aldılar'

İmamoğlu'nun tutuklanmasını değerlendiren Hatimoğulları, şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye halkları olarak tarihi bir dönemden geçiyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu ve çalışma arkadaşları başta olmak üzere çok sayıda kişinin tutuklanmasıyla Türkiye siyaseti bambaşka bir aşamaya geçti. İktidar, hukuk ve meşruiyet aramıyor; elindeki yargı sopasıyla her yere saldırıyor. Önce İmamoğlu'nu rehin aldılar, sonra İstanbul Baro Başkanı Sayın Kaboğlu'nu ve yönetimini görevden aldılar, ardından yüzlerce öğrenci, genç, hakkını arayan ve itiraz eden insanı gözaltına aldılar.

Dün de protestoları takip eden ulusal ve uluslararası ajanslara bağlı ondan fazla gazeteci gözaltına alındı. Yine İstanbul, İzmir, Ankara ve Eskişehir başta olmak üzere birçok ev baskını ve gözaltı yaşanıyor. Basından takip edebildiğimiz kadarıyla insanlara çok ağır bir şiddet uygulanıyor, yer yer işkence görüntüleri var ve bunlar övülerek servis ediliyor. Bu nasıl bir korkudur, bu nasıl bir akıl tutulmasıdır?"

'Bu şiddeti, bu saldırıları durdurun' 

İmamoğlu'na dönük yapılanların siyasi darbe olduğunu vurgulayarak bu durumu kınayan Hatimoğulları, şunları kaydetti:

"Bu şiddeti, bu saldırıları durdurun. Bu ağır tahriklerde bulunanları tespit edin ve görevine son verin. İmamoğlu'na, İstanbul barosuna yönelik gerçekleştirilen siyasi darbeyi en sert şekilde kınıyoruz. Peki bu darbelere kılıf uydururken ne diyor iktidar? 'Hukuka saygı duyun' diyor. Her söze, her talebe karşı 'haklarını hukuk içinde arasınlar' diyorlar. Peki soruyorum: Saygı duyulacak, aranacak hukuk mu bıraktınız?

Burada iktidara bir tavsiyede bulunuyoruz. Hiç evirip çevirmeden çıkıp deyin ki, ortada bir hukuki durum yok. "Siyaseten rakibimizi bertaraf ediyoruz, bu yüzden zarları hileli atıyoruz.

Yine benzer bir şekilde, savcılar 'kent uzlaşısı'nı suç olarak adlandırıyor. Defalarca söyledik ve söylemeye devam edeceğiz; Kent Uzlaşısı, Kürt, Türk, Ermeni, Arap, Sünni, Alevi fark etmeksizin insanların bulundukları sokak, cadde veya mahalleyi birlikte yönetme iradesidir. Kentin dinamiklerinin uzlaşması yasak da, çatışması mı serbest? Bunu suç sayarak nasıl bir Türkiye uzlaşısı sağlayacaksınız?"

'Kent uzlaşısını suç olarak görmek Kürt düşmanlığının bir yansıması'

"Kent uzlaşısını suç olarak görmek, açıkçası Kürt düşmanlığının bir yansımasıdır" diyen Hatimoğulları, şöyle devam etti: 

"Partimizde daha önce Eş Genel Başkan Yardımcılığı da yapmış, kimliği ve çalışmalarıyla bilinen, birçok parti ve kuruluşa araştırmalar yapan son derece yakından tanınan Azad Barış’a yönelik yapılan linci de asla kabul etmiyoruz. Azad arkadaşımızın şahsında yapılan linci, itibar suikastını cemaat kumpaslarından, andıçlardan biliyoruz.

Çözüm karşıtı savcılara buradan sesleniyorum; ekmek çıkmaz. Kent uzlaşısı büyük bir demokrasi pratiğidir, bir zihniyettir. Kişiler bu zihniyeti mal ederek çarpıtamazsınız.

Ayrımcılık yapanlara söyleyeceğimiz tek şey var. Onlarca yıl önce biz 'Kürtler var, Kürtçe var' dedik. Siz 'yok' dediniz. Mücadele ettik, direndik, bedel ödedik ve nihayetinde kabul ettirdik. Şimdi biz diyoruz ki 'Kürtler de yaşadıkları kentlerin yönetiminde olacak.' Siz yine on yıllardır yaptığınızın aynısını yapıyorsunuz.

Sizin ayrıştıran, kutuplaştıran dilinize karşı bizim bir arada yaşama irademiz kazanacak. Mutlaka kazanacağız, mutlaka bu kötülük üreten ayrımcı anlayışlardan kurtulacağız. Tarih, hakkını isteyenlerin, barış mücadelesi yürütenlerin, demokrasi diyenlerin zaferini yazacak. Halkın iradesi teslim alınamaz, nokta."

Özgür Özel 'Arkalarında millet yok, devletin tamamı da yok' dedi, son kez Saraçhane'ye çağırdı
ozel