TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan: Yarın Ankara'da halkın kürsüsü kurulacak

Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan'la TKP'nin son dönem göze çarpan siyasi faaliyetlerini ve yarın Ankara'da yapılacak mitingi konuştuk.

Haber Merkezi

Türkiye Komünist Partisi (TKP) yarın Ankara'da gerçekleşecek dikkat çekici bir buluşmaya hazırlanıyor.

Salgın sürecinin getirdikleriyle de birlikte uzun süredir sokaklar siyasi buluşmalara kapatılmış durumda. TKP bir süre önce yaptığı açıklamada iktidarın salgını bahane ederek emekçilerin siyaset yapma hakkını elinden almaya çalışmasını kabul etmeyeceğini duyurmuştu. Yarın Ankara'da kurulacak 'halkın kürsüsü' beklenen buluşmayı gerçekleştirmiş olacak.

Biriken çok sorun var: Gericilik, yoksulluk, mafyatik örgütlenmeler... Yarın tüm bunlara karşı Anıtpark'taki meydandan güçlü bir itiraz yükselecek. Üstelik bu ses sadece Ankara'dan değil, röportajda ayrıntılarını okuyacağınız şekilde ülkenin pek çok noktasından yükselecek çünkü TKP yarın bir çok noktada mitingle paralel şekilde halk buluşmaları da planladı.

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan'la röportajı yapmaya karar verdikten sonra bir saldırganın İzmir'deki HDP binasına girerek Deniz Poyraz isimli genç bir kadını katlettiği haberleri düştü medyaya. TKP'nin son dönemdeki çalışmalarını soracağımız röportaja bu önemli gelişmeyi de ekleyerek Okuyan'ın yorumlarını aldık.

***

Aslında sizinle TKP'nin son dönem dikkat çeken semt evi ve örgüt açılışları ve yarın Ankara'da yapılacak mitingi konuşmak istiyorduk. Ama buraya geçmeden dünkü saldırı hakkında görüşlerinizi alarak başlayalım. TKP yaptığı açıklamada saldırıyı en sert şekilde kınadı ve sorumluluğun siyasi iktidarda olduğunu söyledi. Burayı biraz açar mısınız, neden sorumlu siyasi iktidar?

Öncelikle tüm HDP’lilerin ve Deniz Poyraz’ın ailesi ve dostlarının başı sağolsun. Siyasi iktidarlar olup biten her şeyden sorumludur. Hayat pahalılığı, işsizlik, doğal felaketlerde yaşanan sıkıntılar, cinayetler, aklınıza gelebilecek her şey… Biz düzen değişikliği talep eden, bu düzen değişmeden ülkenin düzlüğe çıkamayacağını söyleyen bir partiyiz. İşte şu anda AKP o düzenin hükümeti olarak her şeyden sorumludur. HDP İl binasına dönük saldırı ve işlenen cinayeti engelleyemediği için elbette AKP’yi adres olarak göstereceğiz. Öte yandan iktidarın bugün ek bir sorumluluğu daha vardır. Küçük ortağı ile birlikte AKP sürekli olarak karşıtlarını hedef göstermekte, tehdit etmektedir. İktidardaki bir partinin tehditlerinin ardından gelen saldırılardan hangilerinin “talimat gereği” hangilerinin “kendiliğinden görev çıkaranların işi” olduğunu bilmek zorunda değiliz. Özünde hiçbir şey değişmiyor. Amasız, fakatsız bir biçimde dünkü saldırının sorumlusu iktidardır. Saldırganın kimliğine, geçmişine baktığımızda bizi hiç şaşırtmayan bir profille karşılaşıyoruz. Üçüncü mesele budur. Yıllardır kollanan, himaye edilen tipler bunlar… Suriye’de, Libya’da, Türkiye’de iktidarın gezici kuvvetlerinin içindeler. Şimdi hükümetin çıkıp “şiddetle kınıyoruz” demesinin bir karşılığı yok. 

Son zamanlarda Türkiye siyasetinin öncelikli konusu bir mafya liderinin açıklamaları. Siz yaptığınız yorumlarda bu açıklamaların "rastgele" olmadığını, daha geniş bir kurgunun parçası olma ihtimalinin yüksek olduğunu söylediniz. Üstüne NATO zirvesinde yapılan görüşmeleri takip ettik. HDP binasına yapılan saldırı tablonun bütününe bakınca sizce ne anlam ifade ediyor? 

Bu türden saldırı, cinayet ya da katliamlar çok az örnekte kişisel kararla, bireysel bir kin ve öfkeyle gerçekleşir. Genellikle bir hesabın, bir stratejinin parçasıdırlar. Bu örnekte de farklı senaryolar üzerinde durulabilir. Bazı değerlendirmeler yapıyor, bulguları birleştiriyoruz. Ancak bunlar az önce vurguladığımız gerçeği değiştirmiyor: Saldırının sorumluluğu her durumda siyasi iktidardadır. Daha fazlasını speküle etmek şu anda gereksiz, hatta yanlıştır.

"TKP’ye dönük ilginin kaynağında partimizin sahte değil gerçek bir çözüme odaklanması yatmakta."

TKP geçtiğimiz hafta Patnos, Ağrı, Iğdır'da TKP temsilciliklerini açtı. Siz de bu açılışlarda bulundunuz, konuşmalar yapıp toplantılara gelenlerle sohbet ettiniz. Bundan önce açılan başka yerler de olduğunu biliyoruz. Bu bölge TKP'nin Batı illerine göre örgütlülüğünün daha zayıf olduğu yerlerdi. Ne yaptınız, moda tabirle bir Kürt açılımı mı oldu TKP'nin de böyle bir sonuç alındı?

Partimiz Türkiye’nin her yerinde örgütleniyor. Kürt halkının yoğun yaşadığı bazı yerleşimlerde varlığımız oldukça eskilere gidiyor ama henüz yolun başındayız. Dürüstçe şunu söylemek zorundayım: Türkiye’nin her yerinde olmamız gereken noktada değildik ve son dönemde gerçek bir atılım yaparak bu duruma son vermeye çalışıyoruz. Geçtiğimiz günlerde Iğdır, Ağrı ve Patnos’ta örgütlerimizi açtık. Daha önce kurduğumuz örgütler de var. Bunların hepsi uzun süreli çalışmaların ürünü. Sonuçta bu sorumluluğu taşıyacak güvenilir arkadaşlarla hareket etmek zorundayız. Hızlı ama dikkatli adım atıyoruz. Giderek daha fazla Kürt emekçisi bu düzen sınırları içinde en küçük bir iyileşmenin olamayacağını görüyor. Neredeyse herkes ya işsiz ya günlük iş arayışlarıyla ayakta kalmaya çalışıyor. TKP’ye dönük ilginin kaynağında partimizin sahte değil gerçek bir çözüme odaklanması yatmakta. Bu son ziyaretimizde yeni açtığımız örgütler dışında Erzurum-Karaçoban gibi daha önce kurulan örgütlerimizi de ziyaret ettik. Partimiz buralarda kökleşiyor, yaygınlaşıyor. Ancak dediğim gibi daha katedeceğimiz çok mesafe var.

Gözlemleriniz ne oldu bu açılışlarla, yaptığınız sohbetlerle ilgili?

Önce duygularımdan söz etmek isterim. Milliyetçiliğin her türlüsünün ne kadar zararlı olduğunu, insanlararası eşitliğin ne kadar yüce bir hedef olduğunu nereye gidersem gideyim baskın bir biçimde hissediyorum. Sınıf çelişkileri etnik köken, dil farkı tanımıyor. Türkiye’nin her yerinde sömürücüler ve ezilenler var. Toprak bereketli, kaynakları bol bir ülkedeyiz, buna karşılık onca yoksulluk insanın ağrına gidiyor. Hep birlikte kurtulacağız bu körolası düzenden. Yeni üyelerimiz, yoldaşlarımız oldu bu açılışlar sırasında. Hepsinde umut ve heyecan var. Partimizin bu bölgede sorumluluk alan üyelerini de daha yakından tanıma fırsatım oldu. Sosyalizm bayrağı emin ellerde; çalışkan, kararlı, yaratıcı ve en önemlisi ekip çalışmasına yatkınlar. 

"Sınıf çelişkileri etnik köken, dil farkı tanımıyor. Türkiye’nin her yerinde sömürücüler ve ezilenler var."

İktidarın salgın sürecini bahane ederek siyasi faaliyetleri de baskıladığını daha önce söylemiştiniz, parti olarak bunu kabul etmeyeceğinizi de. Haziran ayında TKP'de gözle görülür bir hareketlenme var. İki haftadır Türkiye'nin birçok noktasında buluşmalar yapıldı, bunlar devam da edecek anlaşılan. Toplantılara katılım nasıl, hala bir salgın çekingenliği var mı? 

İnsanlardaki öfke ve çözüm arayışı her şeyin üstünde. Dolayısıyla TKP’nin her gün birçok noktada düzenlediği eylem ve etkinliklere beklentilerimizi aşan bir ilgi ortaya çıkıyor. Biz önlemlerimizi alıyoruz ve partililerle dostlarımızın sağlığını riske atmadan mücadelemizi sürdürüyoruz. Hükümetin salgını bahane ettiğini herkes biliyor, bu konuda en küçük bir tereddüt yok. Haklı olarak sağlıklarıyla ilgili kaygı duyanlar aldığımız önlemleri görünce rahatlıyorlar. 

Yarın Ankara'da bir miting yapacaksınız... Uzun süredir insanların bir araya gelemediği, siyasi taleplerini seslendiremediği bir Türkiye var, biraz da bu nedenle olsa gerek TKP'nin çağrısı hayli ilgi çekti. Gelemeyecek olanların dahi bu mitingin yapılmasını desteklediklerini belirttiklerini görüyoruz. Bu mitingden TKP'nin beklentisi nedir? 

Türkiye Komünist Partisi, yüzünü fabrikalara, ofislere, işyerlerine, okullara, mahallelere, köylere çevirmiş bir parti. İnsanların birbirinden koparıldığı bir siyaset kültürü bize yabancı. Televizyon başında ya da sosyal medyada bazı siyasetçilere not vererek, onlar hakkında yorum yaparak bu ülkeyi kurtaramayız. Halkın örgütlü gücü, halkın bir arada bulunma ve hareket etme yeteneğinin artması ile oluşur. Hükümet pandemi öncesinde de çeşitli bahanelerle siyasi faaliyetleri kısıtlıyordu. Salgını da bu anlamda sonuna kadar istismar ettiler. Bunu kanıksayamayız, kabul edemeyiz. Bir yerden başlayacaktık, başladık da. Son dönemde TKP’nin daha görünür olmasının nedeni TKP’nin örgütlü bir parti olmasıdır. Komünistlerin ayrıcalığıdır örgütlü olmak. Ankara’da yapacağımız miting bunun bir parçası. Eşitliğe, özgürlüğe, bağımsızlığa, laikliğe sevdalı tüm Ankaralıları Cumartesi saat 16’da Anıtpark’ta yapacağımız mitinge çağırıyoruz. Orada kuracağımız kürsü halkın kürsüsüdür. 

Bir şey daha dikkatimizi çekti. Ankara'da miting yapılırken Türkiye'nin farklı noktalarında çok sayıda farklı halk toplantısı da yapılacağını duyurdunuz. Genelde partiler mitinglerinin olduğu günlerde diğer bütün işlerini durdururlar. Siz niçin bunu tercih etmediniz?

Türkiye’nin her yerinde örgütleniyoruz. Çok sayıda semt evi açtık, her hafta birkaç noktada açılışımız oluyor. Bütün örgütlerimizde büyük bir heyecan var. İnsanları bu salgın döneminde tek bir noktada yapılacak etkinliklere çağırmak yerine farklı yerlerde buluşmalar gerçekleştiriyoruz. Bu buluşmaların her biri bizim için değerli. Kuşkusuz koşullar daha elverişli olduğunda Türkiye çapında buluşmalar gerçekleştireceğiz. Biz devrimci, komünist partiyiz. İşçilerin, emekçilerin, öğrencilerin Türkiye’nin her bir köşesinden seferber olarak tek bir noktada buluşması elbette büyük bir değer taşır. Bunu yapmak, yapabilmek de devrimci mücadelenin bir parçasıdır, bir hazırlık olarak görülmelidir. Ancak bu cumartesi çok sayıda etkinlik yapacağız, bunların sayısını ben bile hatırlamıyorum. Ankara’daki elbette en çok önem verdiğimiz olsa da, bir mahallede düzenlediğimiz ve 50-60 kişinin yan yana geldiği bir buluşma da bizim için çok değerli. TKP’nin sözü her yerde aynıdır, benim ya da bir başka arkadaşımızın Ankara’da mitingde işaret edecekleri ile söz gelimi Antalya, İstanbul ya da Samsun’da düzenlenecek toplantılarda konuşulacaklar aynı yönü işaret eder. Papağan gibi birbirimizi tekrarlamıyoruz  kuşkusuz ama her kafadan bir ses çıkmıyor. Biz partiyiz, bizi birleştiren bir program, bir amaç var.