Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, NTV canlı yayına katıldı. Seda Öğretir'in Suriye'deki gelişmelere ilişkin sorularını yanıtlayan Fidan, "2011'de saha nasıldı, Türkiye sürece nasıl dahil oldu?" sorusuna, "İç savaş yanı başımızda olduğu için refleks geliştirmemiz gerekiyordu. Krizi yakından takip ettik" dedi.
"Bu konu 14 yıl boyunca tüm MGK'larda ele alındı" diyen Fidan, "Şahsen Suriye'yi düşünmediğim bir gün olmadı. Bu kadar kapsamlı ve karmaşık bir konuyu en az hasarla nasıl atlatırız. İstihbari, askeri tedbirlerimiz nasıl olacak büyük bir mesai gerekti" şeklinde konuştu.
Erdoğan'ın Suriye halkının arkasında olduğunu, her zaman Suriye halkının çıkarına göre yaklaştıklarını öne süren Fidan, zaman zaman çok karamsar dönemler yaşadıklarını söyledi. Karamsar dönemlerini "Halep'i kaybetmemiz, İdlib'e çekilmemiz..." diye açıklayan Fidan "Türkiye terörle mücadelesini de en iyi şekilde yaptı. Bölgede rakip ama küresel manada müttefik olmak zorunda olduğu Rusya, Amerika, İran gibi aktörlerle de herkesin anlayamayacağı bir ilişki tarzı geliştirdi" diye konuştu.
'SMO'yu savunmasaydık milyonlarca mülteci daha gelecekti'
Fidan, Suriye Milli Ordusu'nun (SMO) "bölgedeki faydasının" sorulduğu soruyu ise şöyle yanıtladı:
"Bölgedeki unsurlar önce Özgür Suriye Ordusu'nu kurdu. Daha sonra altında çeşitli gruplarla 2016'ya kadar faaliyetini sürdürdü.
Astana süreci başlayıp Halep boşaltılınca o zamana kadar Suriye'nin Dostları platformu vardı. Suriye muhalefetinin her zaman yanında olmuştu. Sonra bölgedeki aktörler alandaki stratejisini değiştirdiler. Muhalifler destekten DEAŞ'la mücadeleye güçlerini kaydırdılar. O zaman da bunun sıkıntılı olduğunu söylemiştik. O dönem ÖSO, SMO'ya dönüştürüldü."
Suriye'deki savaştan kaçanlara ev sahipliği yaptıklarını söyleyen Dışişleri Bakanı, "dost unsur "diye bahsettiği SMO için "Haklarını savunmasaydık milyonlarca ilave mülteci daha gelecekti" ifadelerini kullandı.
'Rejim eksikliklerini gördü, giderebilirdi'
Astana sürecinin çok önemli olduğunu, Suriye krizine masada çözüm bulunmaya başlanan bir süreç olduğunu savunan Bakan Fidan, "Rejimiyle, muhalefetiyle bir masa kurup insanların işine yarayacak bir çözüm getirelim istedik ancak rejim bunu istemedi, uluslararası toplum da çok fazla baskı yapmadı" dedi.
"Biz haklı olduğumuz için geri adım atmadık. Gerek Suriye gerek Türkiye’de olanlar, Türkiye'nin yakın tarihinde bir bağımsızlık mücadelesinden nasıl geçtiğinin de bir serencamı" diyen Fidan şöyle devam etti:
"Biz rejimin bitmekte olduğunu görüyorduk. Halk temel ihtiyaçlardan mahrumdu. İnsanlar yerinden edilmişti, ekonomi yoktu. Bizim niyetimiz Esad gitsin değildi. Halkı mutlu eden, halkın güvenliğini sağlayan bir Suriye'nin ortaya çıkmasıydı. En sonunda da Erdoğan 'Gel bu krizi çözelim' dedi.
Rejim muhaliflerle sıcak savaş devam ederken de ben arkadaşlara sabredin diyordum. Savaşın olmadığı ortamda, 2016 sonrası rejim eksiklerini gördü. Aslında bu bir fırsattı. Eksiklerini giderebilirdi. Kendilerine samimiyetle yaklaştık. Sonra o fırsat da kaçtı. Rusya ve İran'ın etkisi altındaydı, bir paralize olma durumu vardı."
'Ruslar ve İranlılarla konuştuk, askeri denkleme girmediler'
Esad'ın devrildiği geceye ilişkin de açıklamalar yapan Fidan, şunları kaydetti:
"Muhaliflerin 2016'da Hama'ya kadar geldikleri bir an vardı. İran'ın güçleri kullanması ve Rusların ağır silah kullanmasıyla maalesef çok gerilediler. Sonra biz araya girdik ve ateşkes imzalandı.
O süreçleri de iyi biliyoruz. Rejim son 2-3 yıldır çok zayıftı. Muhalefetin Halep'e neredeyse silah atılmadan girmesinin sebebi bu. Rusların ve İran'ın 2016'daki tepkisi olursa diye düşünüp Astana ile devam edelim diyorduk. Yapılması gereken en kritik konu, Rusların İranlılarla konuşup askeri olarak denkleme girmemeleriydi. İşte o bir haftanın özeti, Rusların ve İranlılarla görüşmelerimizdir."
'Ruslarla mesafe alındı'
"Birinci önceliğimiz Suriye halkına müdahale edilmemesiydi, bu konuyla ilgili Ruslarla mesafe alındı" diyen Bakan Fidan, "Bundan sonrası yeni yönetimle Rusların arasındaki görüşmelere bağlı. Ruslar alandaki tüm unsurlarını çektiler ve üstlere götürüyorlar. Belli ekipman ve malzemeleri ülkelerine taşıyacaklar. Devamını takip edeceğiz" diye ekledi.
Hakan Fidan Şam'a atanan büyükelçi ve ekibinin yarından itibaren göreve başlayacağını söyledi.
'İsrail en kötü senaryoyu baz alıp tedbir geliştirdi'
İsrail'in saldırılarına ilişkin de konuşan Hakan Fidan, "Olabilecek en kötü senaryoyu baz alıp onu önleyici bir tedbir paketi geliştirmiş. Uzun yıllardır davranış kalıplarını bildiğini Esad rejimi karşılarında yok. Onların kabiliyetini biliyorlardı ve bunlar saldırı olarak kullanılmamıştı. Yeni yönetimden emin olmadığı için elinde ne kadar kabiliyet varsa yok etmek için bir strateji geliştirdi. Bence bu çok tehlikeli ve büyük bir provokasyona yol açabilir. O yüzden kendilerine provokasyondan vazgeçin diye haber yolladık" ifadelerini kullandı.
'YPG'nin artık zemin bulamayacağını düşünüyoruz'
ABD'yle bölgedeki pozisyon için Fidan, "Başından beri taban tabana zıt pozisyondaydık" dedi ve şöyle konuştu:
"Amerika'daki ve bazı Avrupa ülkelerinden muazzam destek almıştır PKK ama kendisini Suriye'de rejimi Rusların ve İranlılarla olduğu bir zemine oturtmuştu. O zemin çöktü. Şimdi yeni bir zemin var. O yüzden Tek Rıfat ve Mümbiç'ten çıkıp gittiler. Biz artık YPG'nin artık çok zemin bulamayacağını düşünüyoruz. "
'Bölge ülkelerini tehdit etmeyen bir yapı istiyoruz'
Fidan'ı konuşmasından diğer öne çıkanlar şöyle:
"Muhalifler zaten 5 milyon kişiyi yönetiyorlardı. Sadece HTŞ'nin yönettiği İdlib'de 4 milyon Suriyeli kardeşimiz vardı. (HTŞ'nin) belediye, eğitim, ulaştırma hizmetleri gibi pek çok konuda tecrübeleri oldu. Bu tecrübeyi çok hızlı bir biçimde Şam'a yansıttıklarını görüyoruz. Yaptığımız konuşmalardan da biliyoruz. Halkın gıda ihtiyacından, elektrikten çöpten bahsediyorlar. Bunların asli yükümlülükleri olduklarının farkındalar. Bu ilk aşamadaki refleks ben inanıyorum sonra bunlar daha da ileriye taşınacak. Tabii ki önce ülkede bütünlüğün sağlanması gerekiyor.
Dolayısıyla bizim için yeni bir dönem başlıyor. Bu dönemde hedefimiz uluslararası toplumu ortaya çıkan yeni yönetime sahip çıkmaya, destek vermeye çağırmak ve istikrarı sağlamak.
Şunun altını çizmek lazım, Suriye muhalefetinin hayat bulmasında orada MİT'ten ismini veremeyeceğimiz çok nitelikli, çok vatansever arkadaşlarımız vardı. Onların faaliyetleri, silahlı kuvvetlerdeki generallerin hakları ödenmez. Bu insanların hakları ödenmez. MİT sahada, daha ön alıcı; silahlı kuvvetler daha kurumsal herhangi bir saldırıya karşı alanı tahkim ediyor. Bunlar ancak büyük devletlerin uygulayabileceği katmanlı stratejiler. Bunları uygulamadığınızda her türlü kriz sizi içeride bulur. Tehdit her zaman karmaşık oluyor.
Dünya söylediğimiz parametreleri kabul etmiş durumda. Bu insanlardan her türlü endişemiz olabilir, belirsizlikler olabilir. Bizim tanıdığımız kadar kimse tanımıyor bunları. Çok fazla söylenti var haklarında, fakat biz diyoruz ki biz uluslararası toplum olarak muhalefetten ne beklediğimizi söyleyelim: Biz terörizmin olmadığı biz Suriye istiyoruz, PKK ve DEAŞ'ın yer bulmadığı, azınlıkların kötü muamele görmediği, temel ihtiyaçların karşıladığı, bölge ülkelerine tehdit üretmeyen aynı zamanda ülkenin birlik ve bütünlüğünün sağlandığı kuşatıcı bir yapı istiyoruz ve bunda herkes hem fikir."