Şükrü Balcı, Metin Balcı: Balcılar

'Fikri Sağlar'ın Mehmet Ağar ve Süleyman Soylu'yla devam eden zincirin ilk halkası olarak anlattığı Şükrü Balcı kötü polis olurken, onun "pırofösör" kardeşi "baba hoca" oluvermiş!'

Mehmet Kuzulugil


Metin Balcı, Boğaziçi Üniversitesi'nde iktisat profesörü olarak öğretim kadrosundaydı. Bundan ibaret değil elbette, kendisi 1983 - 1996 yılları arasında üniversitenin genel sekreterliğini de yaptı.

2020 yılında 81 yaşında dünyaya veda eden Balcı hakkında üniversitenin web sitesinde yayınlanan haberde ondan şöyle bahsediliyor: Prof. Balcı, çalışma arkadaşları ve öğrencileri tarafından sevilen değerli bir akademisyendi. Prof. Balcı, 2005’te “Boğaziçi Üniversitesi Öğretimde Üstün Başarı Ödülü”ne de layık görülmüştü.


2020'de öldüğünde yıllarca görev yaptığı üniversitede bıraktığı anıları şöyle bir taradım. Ekşi Sözlük filan... Akademik yeterliliği konusunda hiçbir olumlu referans yok ama bir "baba hoca" imajı gelmiş oturmuş ki, bu beni gerçekten şaşkınlık içinde bıraktı.

Bir iktisat profesöründen söz ediyoruz. Üstün Başarı Ödülü'ne layık görülmüş üstelik.

Metin Balcı, Şükrü Balcı'nın kardeşidir.

Üniversitenin web sitesinde yayımlanan haberde akademik kariyeri şöyle anlatılıyor: 2 Aralık 1939’da doğan Prof. Dr. Metin Balcı, lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde 1961’de tamamladı. Ardından aynı üniversitede gazetecilik alanında yüksek lisansını yapan Prof. Balcı, ekonomi doktorasınıysa 1973'te ABD'de New York Üniversitesinden aldı.

Bu anlatım beni gerçekten çok şaşırttı.

Birincisi, Metin Balcı eğitim dilinin İngilizce olduğu Boğaziçi Üniversitesi'nde derslerini Türkçe anlatan az sayıdaki (galiba aslında tek) öğretim görevlisinden birisi olarak bilinirdi. Nedeni İngilizcesinin yetersiz oluşudur. Üstelik üniversitede '80'li yıllarda okumuş olan herkesin bildiği hikaye Balcı'nın üniversite kariyerine paraşütle indirildiği ve bunun bir tür "kısa süreli kurs sonrasında" aldığı sertifikayla gerçekleştiği şeklindedir. Bundan 35 yıl önce "konuşulan" bir şeyden söz ediyorum. İddiadır diyerek geçiyorum. Öte yandan 1980'li yıllarda Balcı'nın derslerinden geçenlerin anlattıkları da bu iddiayla uyum içindedir.

Metin Balcı


Balcı anlatımında beni şaşırtan ikinci noktaysa 1961'de bitirdiği İstanbul İktisat'tan sonra yüksek lisansını gazetecilik alanında yapmış olması. Balcı hakkında yazılanlarda 1983 öncesi büyük bir boşluk gibi duruyor. İktisat doktorasını New York'ta yaptıktan sonra 10 yıllık dönemde nasıl bir kariyeri olmuş, bu konuda ortada bir şey yok.

Bunlar garipsediklerim ve bilmediklerim. Fazlasını bulmak, eksikleri kapatmak zor değil. O yıllarda BÜ'de görev yapmış öğretim görevlileri, İktisat Fakültesi mezunları sanırım epey bir şey söyleyeceklerdir.

Bir de bildiklerim var tabii.

Şükrü Balcı'nın kardeşi olduğunu söylemiştim. Bununla ilgili bir anekdotu sonra anlatacağım. Önce üniversite genel sekreterliğini yaptığı yıllar...

Metin Balcı'nın yönetiminde olduğu üniversitenin uzun yıllar en bilinen özelliklerinden birisi bu üniversiteye "polisin" girmemesi oldu. Bir abartı payı var elbette. Öte yandan düzenli polis müdahaleleriyle karşılaşan bir okul olmadı BÜ. Kantinlerinde, bina önlerinde yapılan protesto eylemleri bile çok nadir olarak ve örneğin "iç çatışma" ihtimalinin istismarıyla polis müdahalesine, daha doğrusu polisin okula girmesine neden olmuştur.

Bilinen ve belirgin tek örnek 1992 yılında Kozlu'daki maden kazası/madenci katliamı sonrasında üniversite rektörlüğünün bir grup örgütlü öğrenci tarafından işgalidnde yaşanmıştır. Bu örnekte bile polis müdahalesinin Robert Kolej genetiğine uygun bir "nezahatle" yapılmasının gözetildiğini (nezahat elbette şiddetin olmaması anlamına gelmiyor!) hatırlıyorum.

Kanımca en önemli nedeni üniversite yönetiminin (idari kadronun) çok profesyonelce çalışan, alabildiğine faşist olduğu halde değme liberale taş çıkartan bir ekip tarafından yürütülmesiydi.

Metin Balcı başta, bu ekip okullarının dokusunu iyi tartarak hareket ediyordu. İstanbul sosyetesinin oluşturduğu ağırlık zaten dikkate alınması gereken bir şeydi. Hem gereksiz gerginliklerle huzuru kaçırılmaması gereken bir "kitle" olarak dikkate alınmaları, hem de okuldaki politik dengede sadece varlıklarıyla değil, yurtlara doluşmuş "gariban halk çocuklarına" sundukları gelecek modeliyle de etkili olmaları nedeniyle.

Tabii en önemlisi, Şükrü Balcı'nın kardeşinin en tepeye yerleştirilmiş olduğu bu üniversitede polisin "akademiyle" gerilmesi için bir neden de kalmıyordu.

Bu arada, BÜ yönetimindeki bu liberal polis kadrosunun zamanla çok gevşemiş olduğunu, İstanbul ve İzmir'in sosyete yancısı "tikilerinin" organize ettiği Spor Kulübü partilerinden ayni (Viski şişesi olarak) ve nakdi paylarını aldıklarını söylemeden edemeyeceğim.

Dinlediğim en "ilginç" gözaltının da bu kadrodaki üniversite memurlarından birinin odasına davet ettiği bir öğrenci için telefon açıp "evet şahıs yanımda" diyerek polisi çağırmasıyla yaşandığını da anlatmış olayım; bende kalmasın.

Metin Balcı'nın yönettiği Boğaziçi gerçekten eğlenceli bir yerdi. "Polis Ahmet" diye bilinen orta kantin müdavimi kel Ahmet'in iyi bir satranç ve briç oyuncusu olması mesela...

İstanbul'daki üniversitelerin kantin polislerinin bilinenlerinin neredeyse hepsi, kemik kıran, kirli suratlı, nalet tiplerdi o yıllarda. Solcu öğrencilerin onlarla komik anıları da vardır elbette ama ağır basan "düşman hukuku"dur. Metin Balcı'nın üniversitesindeyse durum başkaydı.

Tabii tablo bundan ibaret değildi. Politika Bilimi bölümünün Amerikalı öğretim görevlilerinin neredeyse tamamının oldukça politik görevlerle ülkemizde bulunuyor olmaları gibi şeyleri de tabloda görmek uygun olur ama bu başka bir hikaye...

Şükrü Balcı'nın kardeşi olmasıyla ilgili bir anekdotum olacağını söylemiştim.

1990 gibi bir tarihte olmalı, Hisar sahilinden yukardaki kampüsün kapısına ulaşmak için oradaki karakolun önünden otostop yapmak yaygın bir pratikti. Bir kaç öğrenci ve karakoldaki mesaisinden yeni çıkmış bir bekçiyle birlikte beklerken, sohbete başladık. Bekçi okulumuz genel sekreteri Metin Balcı'nın köylüsüydü. Şükrü Balcı'yı da tanıyorsundur dediğimizde bize de şöyle bir baktıktan sonra, sırrını söyledi. "Yediler bitirdiler koca İstanbul'u."

Fikri Sağlar'ın Mehmet Ağar ve Süleyman Soylu'yla devam eden zincirin ilk halkası olarak anlattığı Şükrü Balcı kötü polis olurken, onun "pırofösör" kardeşi "baba hoca" oluvermiş! Baba hocanın babalığı Balcı ailesi hakkında bir bekçinin 30 yıl önce söylediklerinde açılıyor: Yediler bitirdiler koca İstanbul'u!

Hey gidi kapitalist Türkiye, hey gidi kapitalist sömürünün çete düzeni...

Kahramanların ayrı yalan, "sevimli tonton profesörlerin" ayrı...1

  • 1. Ekşi Sözlük'teki Metin Balcı izlenimlerinden birini aktarmadan geçemeyeceğim. Şöyle yazılmış: üstün ergüder'in anılarını anlatığı kitabında kendisi ile ilgili anektod kopartmıştır. 12 eylül sonraki dönem. 1982 veya 1983. yök tarafından atanan ergun toğrol rektör. kendisi üst düzey mason olması nedeniyle kardeşlik devreye girip itü'den kendisini boğaziçi'ne rektör payeliğini sağlamıştır. ortam gergindir. okuldaki hocalar ergun toğrol'u benimsemezler. ergun toğrol da sürekli tedirgin ve içe kapanık bir rektör olarak 1992'ye kadar görev almıştır. bir senato toplantısında metin balcı uludağ'da yapılan spor etkinliğini anlatmaya başlar. - bizim çocuklar uludağ'da bir slogan attılar. görmeliydiniz. ergun toğrol şoka girer. panik halinde ne sloganı attılar diye endişeli şekilde sorar. sonuçta metin balcı'nın kastettiği sloganın slalom olduğu anlaşılır. ergun toğrol rahat nefes alır.