Tarihler 3 Şubat 1966’ı gösterdiğinde Sovyetler Birliği’nin yürüttüğü “Ay Programı” kapsamında Ay’a ilk yumuşak iniş gerçekleştirildi. Luna-9 uzay aracının 31 Ocak’ta başlayan Ay yolculuğu, aracın kapsüler modülünün Ay yüzeyinden veri aktarmaya başlamasıyla başarılı bir şekilde son buldu.
Bu gelişme, Sovyetler Birliği’nin uzay çalışmaları ve Ay programı kadar tüm insanlık için bir milattı. Dünyadan gönderilen bir araştırma aracı Ay’ın yüzeyine ulaşmış, doğrudan yüzeyin analizlerini yapmış ve bir belirsizliğe son vermişti: Ay’ın yüzeyi sertti! Yoğun gaz ve toz bulutu olabileceğine dair olasılığın bu şekilde ekarte edilmesiyle aynı zamanda Dünya’nın doğal uydusunun ayak basılabilir yapıda olduğu da bu sayede kesinlik kazandı. Dört taç yaprağı açılmış biçimiyle iniş kapsülünün hali Ay’da açan ilk “çiçek robot” benzetmesini hak etmektedir. Sovyet insanının yoğun emeği ve aklının somutlaştığı önemli bir örneği Ay’da çiçek açmış, umutla buradan sinyal yayıyordu...
Çıplak gözle de görülebilir olması, öte yandan Dünya’nın etrafında eşgüdüm içinde hareket etmesi sebebiyle insanlığı en fazla meşgul etmiş gökyüzü cismi Ay olmuştur muhtemelen. Bilimkurgu romanlarına ilham olduğu kadar uzaya ilgi duyanların da ilk hedefleri arasında yer almıştır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) tarafından ilk yapay uydunun fırlatılmasıyla Ekim 1957 yılında başlayan uzay çağının daha ilk zamanlarında Ay’ın araştırılmasına dönük ciddi çalışmalar devreye girer.
Ay yüzeyinden çekilen ilk fotoğraflardan biri
Eylül 1959’da Luna-2 uzay aracı ile ilk defa gezegenimizden Ay’a kadar olan mesafe başarılı bir şekilde kat edilir ve yakın mesafeden ilk veriler elde edilir. Örneğin Ay’da belirgin bir manyetik alanın olmadığı Luna-2 ile yapılan ölçümler sırasında anlaşılmıştır. Ay’ı hedef alan sonraki uzay aracının tasarımı, yürütülen çalışmaların yeni bir aşamaya, uçuş rotasının hedeflere dönük yönlendirilebilir hale gelmesi sayesinde Ekim 1959’da Luna-3’ün Ay’ın Dünya’dan görünmesi mümkün olmayan karanlık tarafına geçişi ve bu kısmın fotoğraflarını çekmesi mümkün olmuştur. Küçük çaplı bir fotoğraf laboratuvarı içeren Luna-3 bünyesinde 40 dakika boyunca süren çekimlerle yeryüzünden gizli kalan bu yarının büyük bölümü fotoğraflanabilmiştir. İki farklı açıdan çekim yapan kameraların yakaladığı fotoğraf kareleri bu işlemler için özel hazırlanan cihazlarla banyo edilip fotoğraf kağıdına aktarılır ve tarayıcıdan geçirildikten sonra, görüntülerin sinyalleri radyo dalgaları biçiminde Sovyetler Birliği’ndeki kontrol merkezine ulaştırılıp yeniden fotoğraf biçimine “tercüme” edilmiştir. Ayrıca bu uçuşun uzaycılık tarihi açısından bir diğer önemi Luna-3 ile ilk defa Ay yörüngesinde yerçekimi manevraları yapılmış olmasıdır.
Uzay aracına manevra kabiliyeti kazandırıldıktan sonra Ay’a inişi hedefleyen araştırmalar yoğunlaşmıştır. Luna-4 ve sonrasındaki araçların ağırlığı, belirlenen uzay hedefleri arasındaki rotaya sadık kalınması, manevra kabiliyetinin artması ve hedefler için daha fazla kesinliğe hizmet eden otomasyon sistemlerini içermesi nedeniyle belirgin bir şekilde artmıştır. Bunların arasında Ay’ın ilk yapay uydusu olarak gönderilmiş Luna-10’dan uzun süreli ve detaylı gözlemlerin yapılabilmesi ayrı bir değere sahiptir. Ay araştırmalarında önemli bir diğer kilometre taşı Zond-5 ile Eylül 1968’de Ay yörüngesine sadece gidiş değil, dönüş modülünün Dünya’ya geri ulaşmasının başarılmasıdır. Bu aşamada uzay biyolojisi araştırmaları ile yürütülen kolektif çalışmalar kapsamında geri dönüş modülünde küçük hayvanlar, mikroorganizmlar ve bitkiler de yer almış, Ay yolculuğundan canlıların nasıl etkilendiğine dair incelemeler yapılmıştır. Adım adım ilerlettikleri Ay programı için Sovyet araştırmacıları, Ay hakkında insansız araçlarla elde edilebilecek bilgilerin henüz tükenmediğini belirterek bakış açılarının NASA’nın Ay’a insan göndermeyi önceleyen hedefinden ayrıştığını ifade etmektedir.
Luna-9 uzay aracının Moskova Kozmonotluk müzesinde yer alan modeli
Luna-9’un Ay’a yumuşak iniş yapması bu döneme denk gelir. Yürürlükteki program doğrultusunda bizzat Ay yüzeyinin test edilmesi ve incelemelere buradan devam edilmesi amaçlanmaktadır. Artık gayet iyi bilinen rotada geçen üç günün sonunda Ay’ın yüzeyine 75 km kala aracın hızı azalarak saniyede birkaç metreye ulaşır, gaz içeren balon amortisörler şişerek iniş modülü araçtan ayrılır. Ay’a yavaşça düşen kapsülü yere oturtan yaprak şekilli dört destek-anteni açılır ve dünyadaki kontrol merkezine sinyal gönderimi başlar. Yüz kilogramlık gövdeye entegre televizyon sisteminin işlevleri devreye girer, milimetrik gözlem yapılabildiği gibi panoramik fotoğraflar elde edilir. Entegre batarya ve güneş enerjisinin kullanımı sayesinde bu ilk otomatik Ay istasyonu 8 saat boyunca işlevini sürdürerek yüzeyin manyetik alanı, yerçekimi, radyasyon düzeyi gibi parametreler hakkında bilgi sağlar.
NASA’nın bu dönemde büyük ses getiren Apollo 11’in (Temmuz 1969) başarılı insanlı Ay uçuşu sonrasında da Sovyet Ay programı kendi hedefleri doğrultusunda devam eder. Bir kaç ay sonra Luna-16 aracının taşıdığı robot kapsül, Ay yüzeyinde laboratuvar benzeri işlevini yerine getirdikten sonra başarılı bir şekilde yeryüzüne hem kaydettiği analizleri hem de 101 gr kadar yüzey materyali getirir. Miktar olarak daha az olmasına rağmen insan eliyle o güne kadar getirilen materyale göre daha fazla incelenen madde çeşitliliği olması, Sovyet araştırmacılarının robot kullanımına daha fazla önem vermeye yönlendirir. Bu doğrultuda Kasım 1970’ e gelindiğinde Luna-17 uzay aracıyla daha uzun araştırmalara olanak tanıyan bir başka “İlk” taşınır; bu Ay yüzeyinde ilerleyerek veri toplama ve işlemek için tasarlanmış tekerlekli Ay aracı Lunohod-1’dir. Böylece mekanize bir şekilde ilerleyerek farklı Ay bölgelerinden inceleme yapma avantajına böylece kavuşulur.
Sovyet Uzay Programı denildiğinde anmadan geçemeyeceğimiz kolektifin tartışmasız liderliğini
yapmış olan Sergey Korolev’dir. “Asrın roketi”, ilk uydu, Dünya yörüngesinde ilk insan... hepsine
fedakarca emeği kazınmış olan kişidir Korolev. Titiz, kararlı ve yaratıcı baştasarımcı! Ay’a iniş
koşullarının tartışıldığı toplantıda “Hiç bir yazılı kaynakta Ay yüzeyinin sert olduğuna dair bilgi yok”
argümanına karşılık önündeki kağıda büyük harflerle “AY YÜZEYİ SERTTİR” yazarak altına
imzasını atarak görüşünü savunacak kadar da cesur olabilen kişidir. Ay’a iniş aracının planlanmasına
yoğunlaştığı sırada bozulan sağlığı ne yazık ki bu başarıya tanıklık etmesine izin vermez. Korolev, Ay
yüzeyinin gerçekten de sert olduğunun kanıtlanmasına bir ay kala 59 yaşında hayatını kaybeder. Sevgi
ve saygıyla anıyoruz.
Kaynaklar:
1. Smolders, P.L. (1974). Soviets in Space, New York: Taplinger Publishing Co., Inc. (Çev.Powell M.)
2. Bonç-Brueviç, V.V, Misirkov B, Peykovski İ (1977). Yakından SSCB, Bölüm: Korolev.Moskova, “Novosti”
3. Glushko, V.P. (1987). SSCB’de roket yapımı ve uzay çalışmalarının gelişimi. 3. Baskı. Moskova. SSCB Bilim Akademisi “Mashinostroenie”.