SÖYLEŞİ | Komünist Manifesto tiyatroda: Anlatılan gerçekten de bizim hikayemiz

Karl Marx ve Friedrich Engels’in eseri Komünist Manifesto’yu tiyatroya uyarlayan yönetmen Harun Güzeloğlu ve oyuncu Cansu Fırıncı’yla “Manifesto” oyununu konuştuk.

Haber Merkezi

Boyun Eğme dergisi Karl Marx ve Friedrich Engels’in eseri Komünist Manifesto’yu tiyatroya uyarlayan yönetmen Harun Güzeloğlu ve oyuncu Cansu Fırıncı’yla “Manifesto” oyununu konuştu.

“Manifesto”, 21 Nisan 2021 saat 21.00’de dünya prömiyerini yapmaya hazırlanıyor.

Biz sizi tanıyoruz, takip ediyoruz; ama okuyucularımız için bir kez daha Oyun Sandalı'ndan söz eder misiniz?

Harun Güzeloğlu: Oyun Sandalı “Her şey sandaldaki birkaç kişi ile başladı” cümlemizdeki fikir ortaklığı ile kuruldu. Cansu ve ben Hayyam’ın hayatı ve rubailerinden uyarladığımız bir oyun çalışmaya başlamıştık. Bir sandala sığacak kadar insanla başlayan ve çoğalan onlarca deneyimi tarihten okumanın cüretiydi bu belki de. Belki de kalabalık bir kadroyu kendi tiyatro yolculuğumuza ikna etme çabasına girişmenin vereceği yorgunluğu göze alamamaktı. Çünkü bizim tiyatro üretimine baktığımız yer her şeyden önce memleket meselelerine sol duyarlı bir bilinç gerektiriyor. Örneğin; Hayyam projemiz Cansu’nun önerisiydi ve Fazıl Say paylaştığı bir Hayyam rubaisi nedeniyle yargılanıyordu. Bir buçuk sezon dolu dolu oynadık. Sonra Gezi direnişi başladı ve biz oyunumuzu iptal edip bilet alan seyircimizi de Gezi’ye davet ettik. Sonra benim geçim dertlerimden dolayı üretimlerimize üç buçuk yıllık bir zorunlu ara verdik. Geçim derdi bitti mi, peki? Elbette hayır. Sonra Nâzım Hikmet’in Taranta Babu’ya Mektuplar uyarlaması ile tekrar buluştuk. İkinci projemiz, istediğimiz gibi olmayınca beşinci oyunda kaldırdığımız Gölgeler’di. Sonra Furuğ’la sandala bir kişi daha bindi. Derya Günaydın Furuğ oyunundaki nefis performansıyla ve yol arkadaşlığıyla aramıza katıldı. Şimdi de yine Cansu’nun önerisiyle uyarladığım ve yönetmenliğini üstlendiğim Komünist Manifesto’nun dünya prömiyeri...

Konuşmadan geçemiyoruz malum, pandemi koşullarında tiyatrocu olarak hayatta kalmak nasıl mümkün oldu? Bin lirayı ne yaptınız, harcıyor musunuz hâlâ?  

H.G: Biz o konuşulan bin lirayı hiç görmedik. Ama apar topar icat ettikleri, “dijital oyun satın alımı” diye uydurdukları bir projeden biz de faydalandık. Gelen para da yedi aylık borçlara gitti. Sorun bizimle ilgili en yetkili bakanlığın elinde tiyatrolarla ilgili hiç veri olmamasıydı. Yıllarca doldurulan TÜİK formları, alınan yardım başvuruları vb. hiç veri olarak kaydedilmemişti sanki. “Hadi” dediler, “sizi kayıt altına alalım”. Ama önce şirket olup vergi mükellefi olman lazım. Orada da şirket olmak yetti. “Salonun, atölyen, depon vb. var mı?”, “Kaç sezondur aktif üretimdesin?” diye soran yok. Uzatmayayım, bakanlık pandemide diğer bütün alanlarda olduğu gibi tiyatro konusunda da sınıfta kaldı.

Cansu Fırıncı: Yerel yönetimler de merkezi yönetimden hallice. Gerçekten yapmak yerine mış gibi yaparak durumu idare etmek, zevahiri kurtarmak peşindeler.

'Brecht'in hayaliydi'

''Avrupa'da bir heyula dolaşıyor- komünizm heyulası.'' cümlesiyle başlayan ''Bütün ülkelerin işçileri, birleşin!'' nidasıyla son bulan bir metin Komünist Manifesto. İnsanlığın eşitlik, özgürlük ve kardeşlik mücadelesinin en görkemli ilanı, dünya komünistlerinin rehberi olmuş yazıldığı günden bu yana. Bu metni bugün tiyatro sahnesine taşıma motivasyonunuz neydi?

C.F.: Bildiğim kadarıyla Brecht'in hayaliydi bu. Ömrü vefa etmedi sahnelemeye. Taranta Babu'dan sonra yeni bir tek kişilik oyun sahneleme heyecanı basmıştı. Hem daha iddialı bir metin olmalıydı hem de Oyun Sandalı'nın repertuvarıyla uyumlu olmalı, onu zenginleştirmeliydi. Bir de memlekette ve dünyada süregiden insanlığın evrensel emek mücadelesine omuz vermeliydi. Düşününce Manifesto'dan daha iyi bir seçenek bulamadım.

H.G: Aslında bizim oyun seçimlerimiz genel olarak bir motivasyonumuzla ilgili. O da tiyatro sanatının yüksek etkileşimiyle seyircilerimizi uyarmak ama üstten bir seslenişle değil. Onlarla yan yana olduğumuzu bilmelerini sağlamak. Biz de bu memleketin evlatlarıyız, neredeyse aynı sorunlarla boğuşmaktayız ve bizim işimiz olan tiyatro sanatının olanaklarıyla “sorunsallaştırdığımız” bu meseleleri seyircimizle birlikte tartışmak, müzakere etmek... İşte tam da bu nedenlerle şimdi Komünist Manifesto uyarlaması. Emeğin de emekçinin canının da satılan bir meta kadar değeri yok. Yaşamın olmazsa olmazı örgütlülük, yeni bir bireyselleşme ve gericileşme saldırısı-övgüsü-dalgasıyla geriye itildi. Kadın hakları artık kıyımlarla birlikte konuşulur oldu. Çocuk istismarını evlilikle meşrulaştırmaya, çocuk emeği sömürüsünü meslek liselerindeki dönüşümlerle normalleştirmeye çalışıyorlar. Doğamız talan edildi. Son yirmi yılda dökülen betonu ve asfaltı yığsak aya varırdık zaten. Ücretsiz eğitim ve sağlık hakkı. Say say bitmez. Bu nedenle yeniden, örgütlü yaşamın neden bu kadar gerekli olduğunu hatırlamamız ve hatırlatmamız gerekiyordu. Sevda Şener (ışıklar içinde olsun) bir yazısında özetle şöyle demişti: “Tiyatronun eğitici yanını çıkarırsanız geriye sadece şov kalır”. Ve biz şovmen değil tiyatrocuyuz.

Manifesto teorik bir metin, edebi bir yönü olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz; ama tiyatroya uyarlamak zor olmadı mı? İşçi sınıfının geniş kesimleriyle, ülkenin dört bir yanındaki izleyiciyle buluşmasını planladığınız bu metni daha anlaşılır kılmak için çabaladığınızı tahmin ediyoruz, bu konuda başarılı olduğunuzu düşünüyor musunuz?

C.F: Manifesto bana göre mizahı, ironisi, edebi lezzeti olan bir metin. Elbette tiyatroya uyarlanması, oynanması kimi zorluklar barındırıyor ama imkânsız değil. Kitleleri etkileyen ve heyecanlandıran sanatsal üretimler de böylesi zorlu uğraşlarla doğuyor.

H.G: Evet çok zor bir uyarlama süreciydi. Özellikle metnin kısaltılması, bazı bölümlerin şarkı sözü haline getirilmesi çok zorladı beni. Sevgili Aydemir Güler’in varlığı ve cesaretlendirici önerileri çok işimize yaradı. Çok teşekkürler Aydemir... Şu an çalıştığımız metin üçüncü şeklini alıyor. İki kere provaları durdurduk çünkü. Bize pandeminin bir başka etkisi de bu oldu. Daha anlaşılır kılmak için hâlâ çabalıyoruz. Prömiyere kadar sürecek bu gidişle. Başarılı olup olmadığımızı seyirciyle buluşmamızdan sonra anlayabileceğiz. Bunu seyircisiz test etmek pek mümkün değil.  

Ne zaman izleyeceğiz oyunu, konunun evrenselliğine yakışan bir prömiyer planınız var sanırım, söz eder misiniz?

H.G: Moda Sahnesi bu sezonun başında çok çabalayarak, harika bir canlı yayın altyapısı hazırladı. Oyunlar sahneden naklen yayınlanıyor ve oyuncuyla seyirciyi aynı mekânda olamasa da aynı anda buluşturabiliyor. Mekânda buluşmanın kısıtları da aşıldığından internet bağlantısının olduğu dünyanın her yerinden izlenebiliyor. Bu yanıyla da heyecan verici. Örneğin; prömiyerde Almanca altyazılı oynayacağız. Almanya’da basın duyurularını zorlayacağız. İkinci oyun İngilizce alt yazılı olacak ve yine İngiltere’den seyirci bulmaya çalışacağız. Prömiyer tarihi ilanını sana bırakıyorum Cansu. Oyun halinin bile ezberi o kadar zor ki! Hiç kımıldamadan metni ezberden okusa dahi alkışlanacak iş doğrusu.

C.F: 21 Nisan 2021 saat 21.00. Nâzım Hikmet kendi asrından yani 20. asırdan korkmuyordu. Yirminci asırda olduğu safta olmaktan mutluydu. Biz de 21. asırdan korkmuyoruz. Asrımızın sosyalizmler çağına geçiş çağı olacağını biliyoruz. Manifesto bunun muştusu olsun insanlığa.

'Anlatılan gerçekten de bizim hikayemiz'

Marx ve Engels Manifesto'yu işçi sınıfının eylem kılavuzu olarak yazmıştı. Yani okuyucular aynı zamanda mücadelenin öznesiydi. Böyle bakacak olursak oyunun izleyicilerine ne söylemek istersiniz?

C.F: Sanatın hiçbir biçimi dünyayı tek başına değiştiremez ama dünyayı değiştirme mücadelesi de sanat olmadan verilemez. Tiyatro devrimin provasıdır. Özetle, metnimiz kılavuza uygun!

H.G: Metnin üzerine çok şey yazıldı, söylendi. Ben bizim uyarladığımız hali için şunu söyleyebilirim. Anlatılan gerçekten de bizim hikayemiz. İnsanlık onurunu ayaklar altına alarak başlayan ve her şeyi çürüten bu sömürü düzenine, sultanların saltanatının yerine paranın saltanatını koyan bu şımarık ve asalak patron düzenine artık son verilmeli.  

'Prömiyerde yanımızda olun'

C.F: Sıradan bir oyun çalışmadığımızın farkındayız. Hakkıyla sahneleyebilmek için gecemizi gündüzümüze kattığımız bir tempo içindeyiz. Bu kez sahneden havalanacak hayaletin tüm dünyanın üzerinde dolaşmasını diliyoruz. Bu da ancak boyun eğmeyen seyircilerin desteğiyle mümkün olabilir.  

H.G: Son olarak şunu söylemek isterim. Lütfen prömiyerde yanımızda olun. Nasıl olsa bir gün izlerim, demeyin. Hem kameraların arkasında tam o anda bizi izleyen yüzlerce kişinin olduğunu bilmek çok umut verici, hem de şimdi bu umuda her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Boyun eğmeyenlere şimdiden iyi seyirler ve sevgiler...

Oyunun biletlerine Moda Sahnesi’nin internet sitesinden, sosyal medya hesaplarından ya da karekodu okutarak ulaşabilirsiniz.