'Sonuna kadar mücadelede kararlıyız'

ÇHD Genel Sekreteri ve davanın avukatlarından Nergiz Tuba Aslan ve gönüllü avukatlardan Emel Diril, Soma Davasına ilişkin hukuk sürecini soL'a anlattı.

Merve Us

Manisa'nın Soma ilçesine bağlı Eynez Maden Ocağı'nda 13 Mayıs 2014 yılında meydana gelen ve 301 madencinin yaşamını yitirmesine neden olan maden faciasının üzerinden 7 yıl geçti. Katliamdan 11 ay sonra başlayan hukuk süreci bugün hala devam ediyor. Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan 45 sanıktan 37'si 2018 ylıında beraat etmiş, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan'a ise "basit taksir"den 15 yıl hapis cezası verilmişti. Ancak Gürkan, 18 Nisan 2019'da tahliye edilmişti. Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin 2020 Eylül ayında aldığı bir kararla "olası kastla ölüm ve olası kastla yaralama" suçundan her bir bir maktül için ayrı ayrı cezalandırma yapılması kararı dava için umut olmuştu. Tutuklu sanığın bulunmadığı davada ilk celse 13 Nisan 2021 tarihinde yapıldı. Bir sonraki duruşma ise 24 Mayıs'a ertelendi. ÇHD Genel Sekreteri ve davanın avukatlarından Nergiz Tuba Aslan ve gönüllü avukatlardan Emel Diril, Soma davasına ilişkin hukuk sürecini soL'a anlattı. Aslan, "Bu dava, işçilerin kar-zarar hesabında sadece bir rakam olarak hesaplandığı bir durumun çok net göstergesi. Burada sermayenin elinin soğutulmaması, her ne olursa olsun işçilerin canı pahasına o kömürün çıkarılması ve düzenin dönmesi için yapılan bir iş. Karar ne olursa olsun biz en sonuna kadar mücadele etme konusunda kararlıyız" dedi. Diril de 24 Mayıs'taki duruşmadan adil bir sonuç beklemediklerini kaydetti.

'Sanıkların arkasında devlet desteği vardı'

Aslan, katliamdan 11 ay sora dava sürecinin başladığını belirterek, bir yargı mekanizmasından beklenmeyecek hızda soruşturma yürütüldüğünü ifade etti. Belirli bir süre sonra başta şirket patronu olmak üzere üst düzey yetkililerin tutuklandığını da anımsatan Aslan, "Bu anlamda mahkeme heyeti insanüstü bir çabayla ve adil yargılamanın tüm şartlarını yerine getirmeye çalışarak bir yargılama faaliyeti yürütmeye başladı. İddianamede özellekle sorumluluğu olan kişiler hakkında olası kastla öldürme ve olası kastla yaralamadan davalar açılmıştı, her biri için ayrı ayrı cezalandırma talebi vardı iddianamede" dedi. Ancak Aslan, yargılma sırasında siyasal iktidarın müdahalesine çok fazla tanık olduklarını dile getirdi. Aslan, "Sanık tarafının inanılmaz bir özgüvenle hareket ettiği ve arkasında bir devlet desteği olduğunu dolaylı olarak gösterdiği bir yargılama faaliyeti devam etti" dedi.

Selçuk Kozağaçlı Soma davasını takip ettiği için tutuklandı

Dava sürecinin kendilerine de dokunduğunu dile getiren Aslan, sanık tarafının hedef göstermesi sonucu yaşananları şöyle anlattı:

"Katliamın başından itibaren çok önemli bir faaliyet gösteren, uzunca bir süre davanın sözcülüğünü yapan Genel Başkanımız Selçuk Kozağaçlı tutuklandığında kendisine isnat edilen suçlardan bir tanesi de Soma davasını neden takip ettiğiydi. Bu önemli diye düşünüyoruz. Çünkü bir yerden ve birçok yerden aslında yürütülen yargılama faaliyeti sekteye uğratılmaya çalışıldı. Adil bir yargılama ve adil bir karar çıkartılmasının önünde ciddi anlamda basınçlar ve müdahaleler gerçekleşti. Hem siyasal iktidar tarafından hem de başka bilemediğimiz gizli güçler tarafından."

Öte yandan yargılama süreci devam ederken yargılamayı başından beri yürüten Mahkeme Başkanı ve üyelerin, savcının değiştirildiğini kaydetti. "Bu aslında son dönem konsepti yargılama faaliyetlerinde. Çokça, sıkça rastlıyoruz buna. Bu değişiklik Soma davasında da oldu" diyen Aslan, yeni gelen heyetle birlikte davanın sürüncemede bırakıldığını ifade etti.

İçtihatlar sermayeden yana

Yapılan heyet değişikliği ile Türkiye tarihinde ve belki dünya tarihinde önemli bir içtihat olabilecek bir mahkeme kararının engellendiğini ifade eden Aslan, "Yargı içtihadımız maalesef genellikle bu tür davalarda, yani işçilerin ölümüyle sonuçlanın katliam dosyalarında maalesef yargı sermayeden yana tavır alır. İçtihatlarımız bu anlamda çok parlak değil" dedi.

Aslan, 301 kişinin öldüğü, 162 kişinin yaralandığı bir dava dosyasında ve yargılama sırasında ortaya çıkan ağır sorumluluklara, karın öne konulup işçilerin canının hiçe sayıldığına dair somut delillere, beyanlara, bilgi, belge ve bulgulara rağmen mahkemenin "bilinçli taksir" bile değil "taksirle" cezalandırmaya karar verdiğini ifade etti.

1 ömrün karşılığı 1 buçuk ay

Mahkeme heyetinin şirket patronu Can Gürkan hakkında verdiği 15 yıl hapis cezasını değerlendiren Aslan, "Kaba bir hesap yaparsanız 15 yıl 180 aya denk geliyor ve 301 ölümle kıyaslarsanız ortalama her bir ölüm için mahkeme Can Gürkan'a 1 buçuk aylık gibi bir ceza yüklemiş oldu. 162 yaralamıayı hiç saymıyorum bile" dedi.

Söz konusu kararın hayatını kaybeden işçilerin yakınlarının adalete duydukları özlemi ve ihtiyacı karşılamaktan uzak bir karar olduğunu belirten Aslan, sanıkların bir kısmı hakkında verilen beraat kararlarını istinafa taşıdıklarını belirtti. İstinaf mahkemesinin de verilen kararları onadığını anımsatan Aslan, Yargıtay sürecinin başladığını ifade etti.

"Yargıtay kararı umut vericiydi..."

Davanın Yargıtay aşamasında umut verici gelişmelerin olduğuna değinen Aslan, Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin 2020 yılının Eylül ayında aldığı kararı anımsattı:

"Yargıtay, oybirliğiyle dedi ki; 'Hayır burada taksirle birden fazla kişinin ölmesi ve yaralamasından bahsedilemez, ya da bilinçli taksirle ölüm ve yaralamadan bahsedilemez. Burada olası kastla ölüm gerçekleşmiştir, olası kastla yaralama gerçekleşmiştir. Her bir maktül ve mağdur yönünden ayrı ayrı cezalandırılması gerekir. Özellikle şirket patronu ve üst düzey yetkililerin' dedi. Aslan, bu kararın umut verici olduğunu söyledi.

Üyeler değiştirildi, Yargıtay tam tersi karar verdi...

Aslan, Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin bu kararından sonra ilginç gelişmeler yaşandığını dile getirdi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın itiraz hakkı ve yetkisi olmasına karşın bu karardan sonra beklediğini belirten Aslan, Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nde Başkan ve bir üyesi dışındaki 3 üyenin yine bir siyasal iktidarın müdahalesiyle değiştirildiğini ifade etti.

Aslan şunları söyledi:

"Bu değişiklikten hemen sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavsı'nın yaptığı itiraz ve birkaç gün içinde bu yeni heyetin, bahsettiğim yüzlerce klasörlük dosyayı incelediğini ve bir karar kurabildiğini düşünebilmek imkansız. Birkaç gün sonra yeni heyetle birlikte Yargıtay 12. Ceza Dairesi tam tersi bir karara imza attı."

Can Gürkan'ı kurtarma operasyonu

Aslan, Yargıtay Ceza Dairesi'nin oy birliğiyle bir karar verdikten sonra karar ve itiraz üzerine kararın, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gittiğini belirtti. Hukuksal sürecin normalde böyle işlediğini aktaran Aslan, "Burada o bile yapılmadı. Aynı daire kararını hızla değiştirdi ve yeni bir karara imza attı. Burada Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin yeni verdiği heyet kararı özellikle Can Gürkan'ı kurtarma operasyonu olduğunun net bir kanıtı" olduğunu söyledi. Çünkü yeni heyetin, "Can Gürkan'la ilgili olarak taksirle ölümden, birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebebiyet vermekten; bilinçli taksirle hüküm kurulması" yönünde karar verdiğini belirten Aslan, "Diğer sanıklar yönünden etkili bir durum yok, özel bir ilgilenme yok ama şirket patronu yani sermaye sahibi kişinin kurtarılmasına yönelik bir operasyon yapıldığının net hukuksal kanıtıdır bu" ifadelerini kullandı.

"Hukuka uygun karar beklemiyoruz"

Tüm bu yaşananlardan sonra yeniden yargılama sürecinin başladığını belirten Aslan, mahkemenin, Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin son verdiği karara uygun biçimde jet hızıyla bir karar verme niyetinde olduğunu ifade etti. 24 Mayıs'ta yeni bir duruşmanın olacağını da anımsatan Aslan, "Bu yaşadığımız tüm süreçteki müdahaleler ve özellikle Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'ne atanan yeni heyetin ilk verdiği karar da göz önünde bulundurulduğunda bizim hukuka uygun, adaletten yana bir karar verileceğine dair inancımız neredeyse yok kadar az" dedi. Emel Diril ise sanık müdafilerinin davayı uzatmak için süre isteyebileceklerine işaret etti.

Öte yandan, avukatların, davanın başından sonuna kadar Türkiye Kömür İşletmeleri ve Çalışma Bakanlığının da içinde olduğu, yargılanması gereken başka sorumluları da içine dahil etmesi için çok uğraştıklarını belirten Diril, "Tabii ki bu bir şekilde reddedildi ve sadece sorumlu olanlardan bir kısmı yargılanır oldu. O yüzden verilecek karar bu haliyle herhangi bir tutuklusu da kalmamışken kast ile öldürmekten ceza almayacağı neredeyse netleşmişken, o yüzden verilecek kararın çok adil bir karar olmayacağı her haliyle açık" değerlendirmesini yaptı.

"Aileler ve avukatlar olarak kaldık"

7 yıldır süren hukuk mücadelesinde artık toplumsal ilginin de azaldığına işaret eden Aslan da, "Özellikle sanıkların tutuklu yargılanması ve hukuka uygun iddianame düzenlenmesi ve yargılama faaliyetinin başlangıçta oldukça hızlı ve adil şekilde yürütülmesi, esasen kamuoyu baskısı, kamuoyu vicdanı başta olmak üzere ailelerin ısrarlı desteği ve biz avukatların da onların yanında yer alması ve sonuna kadar mücadeleyi bırakmamasının bir sonucuydu" dedi.

Aslan, özellikle toplumsal davalarda kamuoyunun ilgisi azaldığında sonuçların hukuka uygun olmaktan uzaklaştığına dikkati çekti. "Başlangıçtaki ilgi artık yok. Aileler ve avukatlar olarak kaldık" diyen Aslan, şunları söyledi:

"Tek bir aile kalsa bile bu bizim için oldukça önemli bir dava. Bu dava, işçilerin kar-zarar hesabında sadece bir rakam olarak hesaplandığı bir durumun çok net göstergesi. Burada sermayenin elinin soğutulmaması, her ne olursa olsun işçilerin canı pahasına o kömürün çıkarılması ve düzenin dönmesi için yapılan bir iş. Biz bunların tamamına tanığız ve aslında tarihsel anlamda bu noktadaki hüküm bizim için net. Karar ne olursa olsun biz en sonuna kadar mücadele etme konusunda kararlıyız."

Aslan, 24 Mayıs'ta Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek dava için de şu çağrıyı yaptı:

"Tüm duyarlı kamuoyunu, sendikaları, demokratik kitle örgütlerini, siyasi partileri ve aslında halkımızı bekliyoruz. Aileleri orada yalnız bırakmayalım. Bizlerin sesine ses, gücüne güç katsınlar isteriz. Yani bu katliam olduğunda "unutursam kalbim kurusun" mesajlarını belki tekrar hatırlatmak gerekiyor. Evet zor zamanlardan geçiyoruz, ağır zamanlardan geçiyoruz. Ülke gündemi sürekli değişiyor ve sürekli acılar yaşıyoruz. Ama toplumsal belleğimiz aynı zamanda bizim bir var oluş mücadelemiz, ileriye çocuklarımıza anlatacağımız, bırakacağımız bir miras. Sonuç ne olursa olsun, yargı kararı ne olursa olsun çünkü her türlü baskının farkındayız, bilincindeyiz ama bunun da teşhirinin önemli olduğunu düşünüyoruz."