Son iki yılda yaklaşık 2 bin dişhekimi istifa etti: 'Hekim maaşları yoksulluk sınırı altına düştü'

Son iki yılda 2 bin civarında meslektaşının istifa ettiğini söyleyen dişhekimi Gamze Burcu Gül, 'Ortalama hekim maaşları yoksulluk sınırı altına düştü' diyor.

Aslı İnanmışık

22 Kasım Dünya Diş Hekimleri Günü, içinde bulunduğumuz hafta ise Ağız Diş Sağlığı Haftası. Ancak sağlık emekçilerinin maaşları yoksulluk sınırı altında kaldı, özlük hakkı iyileştirmeleri yapılmadı. Muayene süreleri, performans baskısı hekimleri yurttaşlarla karşı karşıya getiriyor. Yurttaşlarsa parasız sağlık hizmeti alamaz hale gelmiş durumda.

Son iki yılda 2 bin civarında meslektaşının istifa ettiğini söyleyen eski Ankara Diş Hekimleri Odası (ADO) Genel Sekreteri dişhekimi Gamze Burcu Gül, "Özellikle genç meslektaşlarımız Almanca kurslarına gidiyor, ülkeyi terk etmenin yolunu arıyor. Genç hekimler umutsuz, öfkeli ve hayal kırıklığı yaşıyor" dedi.

Dişhekimi Gamze Burcu Gül, talebi karşılayamayan sistemde ortaya çıkan aksaklıklar nedeniyle oluşan öfkenin özellikle kamuda çalışan hekimlere yöneldiğini söyledi.

"Tüm yurttaşlara eşit, adil, nitelikli ve erişilebilir sağlık hizmeti vermek devletin görevi" diyen Gamze Burcu Gül sorularımızı yanıtladı:

'Ortalama hekim maaşları yoksulluk sınırı altına düştü'

Sağlık emekçilerinin yurtdışına gitmeleri konusu son aylarda giderek tartışılır hale geldi. Dişhekimlerinin buradaki payı nedir? Bu durum nasıl engellenebilir?

Siyasi rant için plansızca açılan fakülteler, kontrolsüz artan kontenjanlar istihdam sorununun temelini oluşturuyor. 

Mezun olan çok sayıda hekim kamu kurumlarında açılan az sayıda kadroya atanamıyor. 

Mesleğin enflasyonu yaratıldı, eğitimin kalitesi düştü, hekim işsizliği arttı, bununla birlikte hekim emeği ucuzlatıldı ve mesleğin itibarı zedelendi. 

Türkiye’de üniversite sınavını kazanamayanlar yurt dışındaki fakültelerden diploma alıp burada denklik alıyor. İşsizlik bu yolla da artıyor.

Özelde çalışıp BAĞKUR'dan emekli olan dişhekimleri 2 bin 500 - 3 bin TL civarında maaşı aldıkları için ekonomik sebeplerle emekli olamıyor ya da emeklilik sonrası çalışmak zorunda kalıyor. Gençlerin istihdamı bu nedenle de zorlaşıyor. 

Salgın dönemi, hekimlerin ve diğer sağlık çalışanlarının ne kadar değersizleştirildiğini ortaya çıkardı. Vaatedilen özlük hakkı iyileştirmeleri yapılmadı, ortalama hekim maaşları yoksulluk sınırı altına düştü. Sağlık çalışanlarında oluşan isyanı frenlemek için yapılan göstermelik düzenlemeler kamuoyuna, sağlık çalışanlarının özlük haklarında iyileştirme yapıldığı şeklinde yansıtıldı. Bu noktada ekonomik olarak ihya edilmiş ama bir türlü yetinmeyen meslek grubu olduğumuz algısı yaratılıyor halkta.

Zaten kışkırtılmış sağlık talebi ve bu talebi karşılayamayan sistemde ortaya çıkan aksaklıklar nedeniyle oluşan öfke özellikle kamuda çalışan hekimlere yönelirken, yaratılan bu algı da sağlıkta şiddeti körüklüyor.
İşte bu kışkırtılmış sağlık talebi, 5 dakikalık, 15 dakikalık muayene ve tedavi süreleri, performans baskısı, yöneticilerin sağlık çalışanlarını itibarsızlaştıran söylemleri, cezasızlık politikaları, göstermelik yasalar ve bitmeyen sağlıkta şiddet nedeniyle son iki yılda 2 bin civarında dişhekimi istifa etti ya da emekliliğini istedi. Dişhekimi Odalarından yurt dışına gitmek için belge isteyen hekim sayısı çok arttı. Özellikle genç meslektaşlarımız Almanca kurslarına gidiyor, ülkeyi terk etmenin yolunu arıyor. Genç hekimler umutsuz, öfkeli ve hayal kırıklığı yaşıyor. 

Tüm bu olumsuzluklar açıkça ortadayken hekimler neden gidiyor diye soruluyor, giden genç meslektaşlarımız linç ediliyor.

Kolay mı gitmek? Ailesini, sevdiklerini, anılarını, hayatlarını bırakıp, büyük zorlukları, riskleri göze alarak giden gençlerin umudunu besleyecek, gelecek hayallerini kendi ülkelerinde kurmalarını sağlayacak "gerçek iyileştirmeler" eğitim süreci ve sağlık insan gücü planlamasından başlayarak ivedilikle yapılmalı.

'Geçen yıl 1 milyon civarında yabancı hastayı ağırladık'

'Sağlık turizmi' denilerek Avrupa'dan çok sayıda kişi onlar için çok ucuz olduğundan ülkemizde özellikle de estetik ve diş sağlığı hizmeti alıyor. Sağlığın halka ulaşılmaz hale gelmesini nasıl değerlendirirsiniz? 

Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2021 yılında Türkiye 1 milyon civarında yabancı hastayı ağırladı. 2023’te ise 1,5 milyon hastanın geleceği öngörülüyor. Ağız ve diş sağlığında ise Türkiye'ye olan talep her geçen gün artıyor. 

Türkiye'de dişhekimlerinin eğitimi, deneyimi ve sahip olduğumuz ileri teknoloji ile dünya standardının üzerinde diş hekimliği hizmeti veriliyor. Vize kolaylığı, coğrafi konum, ulaşım-konaklama maliyetleri ve paramızın değerinin sürekli düşmesi nedeniyle özellikle Avrupa vatandaşları açısından ülkemiz sağlık hizmeti için tercih ediliyor. 

Ancak sağlık turizmi konusunda da büyük suistimaller yaşandığı bir gerçek. 

Gün geçtikçe daha sık karşılaşılan, "sağlık hizmeti kaynaklı kusur" şeklinde açıklayabileceğimiz malpraktis vakaları nedeniyle mesleki itibarımız zarar görüyor.

Ülkemizin sadece "ucuz" olduğu için tercih edildiği, kaliteli ve nitelikli sağlık hizmetinin sunulmadığı izlenimi veriyor. 

Sağlık ve turizm kavramının yan yana gelmesiyle olayın sağlık boyutunu hiçe sayıp, salt kâr amacıyla çalışan kişi ve kurumlar, hem insan sağlığına hem de Türkiye’nin sağlık alanındaki başarısına büyük zarar veriyor. 

Mevzuata göre sağlık turizmi acentesi olmak için Sağlık Bakanlığı'ndan sertifika almak gerekir. Ancak gayri resmi olarak da yurt dışından hasta getiren turizm firmaları var. 

Sağlık Turizmi sertifikasına sahip firmaların bünyesinde doktor olmadığı için hastalar sağlık hizmeti almak amacıyla ülkemize gelip mağdur olabiliyor, hatta hekim olmayan kişilerin hastaya müdahale etmesi bile söz konusu olabiliyor.

Sadece aracılık hizmeti veren, sertifikası olmayan yapılardan ve simsarlık yapan kişilerden uzak durmak çok önemli.

Hastamız dünyanın neresinden gelirse gelsin, bizim ona karşı etik sorumluluğumuz var. Mümkün olan, elimizden gelen en iyi tedaviyi uygulamak, takibini yapmak, muhtemel sıkıntılarda müdahale etmek, hastamızın uyruğundan bağımsız olarak yerine getirmekle yükümlü olduğu görevler. 

Sağlığın ticari bir meta haline gelmesi, turizmin faaliyeti içinde bir ticari kol olarak görülmesini doğru bulmuyorum. Hedefimiz, herkesin eşit, nitelikli sağlık hizmetine erişimini sağlamak olmalı.

'Tüm yurttaşlara eşit, adil, nitelikli ve erişilebilir sağlık hizmeti vermek devletin görevi'

Diğer alanlarda olduğu gibi yurttaşların diş sağlığı hizmeti alması da giderek zorlaşıyor. Sizce kamusal hizmet alınabilmesi için neler yapılabilir?

Sağlık, en temel insan hakkıdır.

Diş hekimliği hizmetlerinin de lüks değil, genel sağlık hizmetleri içerisinde asli bir unsur olduğu unutulmamalı. 

Tüm yurttaşlara eşit, adil, nitelikli ve erişilebilir sağlık hizmeti vermek devletin görevidir. 

Tedavi odaklı bir ağız diş sağlığı hizmeti anlayışı toplumun ağız diş sağlığı düzeyini yükseltmek için yeterli değil, etkili ve kalıcı bir çözüm adına mutlaka basamaklı bir hizmet modeli ve koruyucu - önleyici diş hekimliği öncelenmeli. 

Ne yazık ki ülkemizde ekonomik zorluklar ve eğitim eksikliği gibi sebeplerle, dişhekimine gitme sıklığı düşük olduğu için kronik ve yıkıcı özellikte olan ağız-diş sağlığı sorunlarında tedavi, genellikle hastalığın çok ilerlediği bir dönemde gerçekleşir. Tedavideki gecikme, ağız diş sağlığı ve genel sağlığı bozarken, sağlığa ayrılan bütçenin de katlanarak artmasına yol açmaktadır.  

'Ulusal Ağız Diş Sağlığı Politikamız olmalı'

Elbette saydığım sorunların çözümü için bir "Ulusal Ağız Diş Sağlığı Politikamız" olmalı ve bu kapsamda özellikle çocuklara yönelik ağız sağlığını geliştirme programlarının uygulanmasına öncelik verilmelidir. Bu amaçla, dişhekimleriyle birlikte tüm sağlık çalışanları, pediatristler, pratisyen hekimler, hemşireler, ayrıca öğretmenler, ebeveynler, okullar, yani çocuğa dokunan herkes ve fakülteler, dişhekimi odaları, ilgili bakanlıklar işbirliği içinde çalışmalıdır.

Diş hekimlerinin çalışma koşulları iyileştirilmeli, yeterli dişhekimi istihdamı ile birlikte çalışma düzeni, özlük hakları ve ücretlerde adalet sağlanmalıdır. 

Bizler özel kliniklerimizde, polikliniklerde, tıp merkezleri ve hastanelerde çalışan hekimleriz. Sağlık altyapımızın önemli bir parçaları olan muayenehanelerimizde de kamu hizmeti veriyoruz. Muayenehaneler sağlık sisteminin bütünü içinde en verimli şekilde değerlendirilmelidir. 

Ülkemizin içinde bulunduğu sosyal, ekonomik sorunlar ve derin yoksulluk koşullarında halkın ağız ve diş sağlığı hizmetine erişimini kolaylaştırmak için etkili bir çözüm üretebilmek adına, kamunun özel sağlık kuruluşlarından hizmet alımı anlaşmaları bir an önce yapılmalı. 

'Sağlığa genel bütçeden ayrılan pay artırılmalı'

Devletin özelden hizmet satın alması, yani hazır yatırım yapılmış, nitelikli sağlık hizmeti veren muayenehanelerden hizmet alması, astronomik maliyetlerle, borçlanarak yeni hastaneler kurmaktan daha akılcı ve ekonomiktir. SUT rakamları üzerine katkı payı ile, makul bir tedavi ücret belirlemesiyle SGK, özelden hizmet satın alabilir. Zaten hastanelere de ödeme yapmaktadır. 

Tüm ağız diş sağlığı hizmetleri alınamasa da belirli sınırlar içinde koruyucu sağlık hizmetleri verilebilir, ki bunlarla ilgili detaylı çalışmalar meslek örgütümüz tarafından da yapılmıştır. 

Toplumun ağız diş sağlığı düzeyinin yükseltilmesine yönelik bu tür programlar devlet politikası olmalıdır. Sağlığa genel bütçeden ayrılan pay artırılmalı, var olan kaynaklar da daha verimli kullanılmalıdır. 
Koruyucu ağız diş sağlığı hizmetleri temel öncelik olmalı ve ulusal sağlık politikalarında yer almalıdır.