soL sordu, gazeteciler yanıtladı: 'Dış güçler' olayların neresinde?

İmamoğlu’na 2 soruşturmayla başlatılan süreçte hem iktidarın “dış güçler” söylemini hem de TKP’nin “oyunu halk bozar” açıklamasını değerlendiren gazeteci ve yazarlar, iktidarın bugün ve geçmişte “dış güçlerle” kurduğu işbirliklerini hatırlattı.

Haber Merkezi

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı ve CHP'nin cumhurbaşkanı aday adayı Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Üniversitesi tarafından diplomasının iptal edilmesi ve 19 Mart sabahı gözaltına alınması, toplumda uzun süredir AKP'ye karşı biriken tepkinin sokağa taşmasını tetikledi.

Halk, AKP zorbalığına karşı sokakta ses yükseltiyor. 

AKP her zaman olduğu gibi, “Dış güçler Türkiye'ye operasyon çekmek istiyor” kalkanını kendine siper etme gayretinde.

Türkiye’de uzun süredir bir yönetim krizi olduğunu her açıklamasında vurgulayan Türkiye Komünist Partisi (TKP), bu krizin daha da derinleştiğini vurgularken, “İktidarın seçme ve seçilme hakkını ortadan kaldırmaya kalkacak kadar çaresizleştiği ve dağıldığı bir an yaşıyoruz” değerlendirmesi yaptı. TKP’nin dikkat çektiği ve açıklamasında merkeze aldığı bir diğer konu “dış güçler” söylemi oldu.

İktidar kanadından ve yandaş medyanın “dış güçler Türkiye’ye operasyon çekmek istiyor” söylemlerine yönelik, “Açlığa terk edilmiş emeklinin, geleceği çalınmış öğrencinin, oy hakkı elinden alınmış yurttaşlarımızın dış güçlerle işi olmaz” denildi.

Dış güçlerin operasyonlarına Türkiye’yi açık hale getirenlerin vurgulandığı değerlendirmede, “Ekonomisi ülkesini değil kendini düşünen küçük bir azınlığın elinde, NATO üyesi, tarikat ve holdinglere tutsak edilmiş bir ülkede sakın bu halkın üzerine 'dış güçler' edebiyatıyla gelmeyin” ifadeleri yer aldı. Özelleştirmeler, TÜSİAD’ın etkisi, Büyük Ortadoğu Projesi, Fethullahçılarla kol kola yapılan operasyonlar, tarikatlara tanınan imtiyazlar, Suriye meselesi, ekonomik tabloya dair hatırlatmalar yapılan açıklamada “Ekonomisi ülkesini değil kendini düşünen küçük bir azınlığın elinde, NATO üyesi, tarikat ve holdinglere tutsak edilmiş bir ülkede sakın bu halkın üzerine 'dış güçler' edebiyatıyla gelmeyin” denildi.

"Dış güçler"in sömürücü düzenle püskürtülemeyeceği, "dış güçleri" ancak halkın püskürteceği vurgulandı.

Memlekette yaşananlar, AKP’nin yıllardır beslendiği söylem ve TKP’nin açıklaması sonrasında soL, gazeteci-yazarlara bu tabloyu sordu.

İmamoğlu’na 2 soruşturmayla başlayan bu süreçte hem iktidarın “dış güçler” söylemini hem de TKP’nin “oyunu halk bozar” açıklamasını değerlendiren gazeteci ve yazarlar iktidarın bugün ve geçmişte “dış güçlerle” kurduğu işbirliklerini hatırlattı.

Nefes gazetesi yazarı Aytunç Erkin, Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, gazeteci-yazar İskender Özturanlı, 12 Punto Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Büyüksipahi, halktv.com.tr yazarı Mustafa Kemal Erdemol, Cumhuriyet gazetesi yazarı Zülâl Kalkandelen soL'a değerlendirdi.

Erkin: Dış güçler diyerek yaşanan yoksulluk örtülemez

Nefes gazetesi yazarı Aytunç Erkin, artık “dış güçler” diyerek yaşanan yoksulluğu kimsenin perdeleyemeyeceği kanaatinde. Erkin, derinleşmiş bir krizin dışavurumunun yaşandığını saptadı.

Aytunç Erkin, Sözcü'ye böyle veda etti: Gazeteye yapılan operasyona karşı  verdiğim mücadele arşivde duruyor, bu yüzden de gururluyum
Nefes gazetesi yazarı Aytunç Erkin

Erkin, soL’a yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

“Bugün sokağa çıkan kitlenin 2013’ten farklı tarafına dikkat çekmek isterim: Meselenin Ekrem İmamoğlu olmadığı yaşadığı ciddi ekonomik sıkıntıların kaynağının iktidar olduğunu söyleyen ve tepki gösteren bir kitleden bahsediyoruz. Bu yüzden 'dış güçler' diyerek yaşanan yoksulluğu ve yalnızlığı kimse örtemez.

Sonuçta uzun zamandır baskı altında yaşayan halkın İmamoğlu üzerinden demokratik tepkisini yaşıyoruz. Türkiye’yi bu şekilde yönetemeyeceğini de Ankara’nın görmesi gerekiyor.

Burada dikkat çekmek istediğim; derinleşmiş krizin dışavurumudur bu tepki. Ancak bu tepkinin disiplinli bir şekilde yönetilmesi de gerekiyor.”

Terkoğlu: 'Dış güçler'in çıkar odaklı pozisyonunu, muhalefet değil Erdoğan rüzgar olarak arkasına almış durumda'

“Dış güçler” söyleminin Türk siyasetinin “ezeli” ve “ebedi” meselesi olduğunu dile getiren Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, Türkiye’de siyasal denklemi etkileyen bir dış müdahalenin varlığının olduğunu ancak, bu “güçlerle” yol alanların bu edebiyatı yapmasının kavramın içini boşalttığını vurguladı. Öte yandan da bugün yaşananlara “dış güçler” demenin “bir sapma” olduğunu sözlerine ekledi.

Barış Terkoğlu’nun konuya ilişkin soL’a yaptığı değerlendirme şöyle:

“‘Dış güçler’ tartışması, Türk siyasetinin ezeli ve edebi meselesidir. Evet, Türkiye'de de başka ülkelerde olduğu gibi siyasal denklemi etkileyen bir dış müdahale hep vardır. Ama bu etkiyle mücadele edenler değil de onunla birlikte yol alanlar ‘dış güçler’ edebiyatı yaptıkça, kavramın içi boşalır.

Daha açık konuşalım….

Kafanızı kaldırıp dünyaya bakın. Bugün Erdoğan, ‘dış güçler’ ile yeni bir mutabakat kuruyor. Trump ile yaratılan yeni dünya düzenine 'evet' diyen iktidar, yalnızlaşmış Avrupa'nın çıkarı üzerine kurulmuş yeni güvenlik mimarisine evet diyen iktidar, Ukrayna'da uluslararası sistem adına görev almaya olur diyen iktidar; iç meselelerde elinin hiç olmadığı kadar güçlü olduğunu görüyor. Batı'nın kendisine mecbur olduğu oranda iç baskılara sessiz kalacağını öngörüyor. Erdoğan ile işbirliği yaptığı ölçüde Batı'nın içerideki antidemokratik uygulamalara sessiz kalacağını tahmin ediyor. Kısacası 'dış güçler'in çıkar odaklı pozisyonunu, muhalefet değil Erdoğan rüzgar olarak arkasına almış durumda.

Gazeteci Barış Terkoğlu'na 2 yıl hapis cezası
Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu

Öte yandan halkın bugünkü tepkisinin sebebine ‘dış güçler’ demek tam bir saptırma. İmamoğlu'na dokunulmadan önce de halkın sabrı sınır noktasındaydı. Ekonomik kriz, başarısız yönetim, adaletsiz sistem gibi bir dizi nedenle, halk iktidardan zaten duygusal olarak kopmuştu. Milyonlarca insanın oyunu alarak seçilmiş bir idareciye yapılan operasyon, bu tepkinin dışarı taşmasını hem olanaklı hem meşru kıldı. Yani halkın tepkisi son derece içsel bir mesele.

Yine de şunu söyleyelim. Çok uzağa gitmeye gerek yok, Suriye'de ‘dış güçler’ ile yeni bir düzen kuran iktidar, ‘dış güçler’ ithamını içeride kullanmaya devam edecek. Bunu da ‘dış güçler’ dedikleriyle kavga etmek için değil, iç muhalefete karşı etkili bir argüman ihtiyacından yapacak.”

Özturanlı: Açıklama insanlarda karşılık bulmalı

Gazeteci-yazar İskender Özturanlı, AKP’nin “dış güçler”le kurduğu ilişkinin çelişkilerine dikkat çekti ve “Bu açıklamanın giderek insanlarımızda karşılığını bulması için bunun çok daha geniş, hatta çok farklı kesimler tarafından da dillendirilmesi gerekiyor” değerlendirmesi yaptı.

Özturanlı, soL’a şunları söyledi:

“Geleceği, aşağı yukarı nasıl olacağı, karmaşa içerisinde bir yerlere dokunulacağı çok aşikardı. Bir tür 'kırmızı pazartesi' gibi, göz göre göre herkes bekleye bekleye geldi bu süreç. Bunun iki yanı var. Birincisi TKP'nin açıklamasında da olan bir yönetememe süreci. Diğeri de bu tür otoriter, baskıcı rejimin tamamında yer alan sürekli bir düşman yaratma ihtiyacıdır. AKP’nin de sürekli dile getirdiği, dünyanın birçok ülkesinde de sürekli dile getirilen bir argüman ‘dış güçler’. TKP’nin açıklaması bu bağlamda hem çok doğru hem de önemli.

Kent Konseyi Başkanının Mesajı - Adalar Kent Konseyi
Gazeteci-yazar İskender Özturanlı

‘Dış güçler’ söyleminin iktidar için en temel çelişkisi hem dış güçler diyorsunuz hem de bir taraftan televizyonlardaki yandaş koronuz ‘AKP'nin uluslararası konjonktürü çok iyi kullandığını’ söylüyor. Bunu söylemek, kibarca dış güçler demek aslında.

Son günlerde finans piyasalarındaki dalgalanmanın bile sokağa çıkmaktan ya da işte bu olaylardaki kitle hareketlerinden olduğunu iddia ediyorlar. Bu toprakları, bu kaynakları talan edenin dış güç olduğunu daha kuvvetli anlatmak gerekir. Bizde muhalefet bu dış güçler vurgusunu yapmadı. TKP'nin yaptığı bu açıklamanın giderek insanlarımızda karşılığını bulması için bunun çok daha geniş, hatta çok farklı kesimler tarafından da dillendirilmesi gerekiyor. Muhalif kesimler AKP’nin bağımlı olduğu dış güçten rahatsız olmuyor, hatta daha fazla bu dış gücü çağırdıkları için asıl halka anlatılması gereken şey anlatılmıyor. Bu açıklamayı bu yönde bir kırılma, bir dönüş, bir aydınlanma umudu olarak görüyorum.”

Büyüksipahi: Türkiye’nin tüm kaynaklarını kontrolsüzce sömürmek ve asla hesap vermemek istiyorlar

12 Punto Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Büyüksipahi AKP’nin işaret ettiği “dış güçler”in, asıl AKP dara düştüğünde hep "imdatlarına yetiştiğinin" altını çizdi. AKP’nin rejim değiştirdiğini ve Türkiye’nin artık bir hukuk devleti olmadığı vurgularını yaptı ve “Cumhuriyet değerlerine sımsıkı sarılmalı, hukukun üstünlüğü için mücadeleyi büyütmeliyiz” dedi.

Büyüksipahi’nin konuya ilişkin görüşleri şöyle:

“AKP iktidarının Türkiye’ye ve halkımıza çeyrek asırdır yaşattıkları ortada. Aynı dili kullanarak yol aldılar: Sürekli bir mağduriyet söylemi, inanç hassasiyetleri üzerinden yapılan propagandalar… ‘Ezan susmayacak’, ‘Camiler ahıra çevrildi’ gibi iddialarla toplumu yönlendirme çabasından hiç vazgeçmediler. Ne zaman sıkışsalar, bir suçlu belirlediler. Oysa iktidarın hedef gösterdiği dış güçler, AKP dara düştüğünde hep imdadına yetişti. Boş tartışmalarla AKP’ye malzeme verildi, onların elini güçlendiren argümanlar sunuldu. Emperyalizm, her zaman kendi çıkarlarını gözetti ve gerici iktidara yol açarak destek verdi.

Bu nedenle, İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından başlayan protestolar için kullandıkları ‘dış güçler’ söylemi sadece komik değil, aynı zamanda sinir bozucu. Dış güç kim? İstanbul Üniversitesi öğrencileri mi, yoksa eline Türk bayrağını alıp Saraçhane’ye yürüyen, yürümekte dahi zorlanan emekli amcalar ve teyzeler mi?

Gazeteciler Cemiyeti'nden 'Bölgesel Eğitim ve Durum Değerlendirme  Toplantısı'
12 Punto Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Büyüksipahi

Diploma meselesine gelince… Bu konuyu sadece bir diploma tartışması olarak ele almak yetersiz olur. Elbette diploma iptali, akıl almaz bir son perde gibi görünebilir. Ancak AKP, bir sınır tanımıyor. Her daim kendini aşabiliyor. Açılan soruşturmalar, medyaya yönelik artan baskılar, halkın oylarıyla kazanılan belediyelere kayyum atanması, gözaltılar, tutuklamalar, sosyal medya ve internet üzerindeki kısıtlamalar, yargıya yapılan müdahaleler… Türkiye artık bir hukuk devleti değil.

Bugün, küçük çocukların bile anlayabileceği bir gerçek var: Yaşananlar dümdüz bir siyasi operasyondur. Ancak bunu sadece bir seçim planı olarak da görmemek gerekir. AKP rejimi değiştirdi. Halkı yoksulluğa mahkûm etti. Adalet ve eğitim sistemini çökertti. Onarılması zor yaralar açtı. Şimdi de kurdukları düzeni sürdürmek, Türkiye’nin tüm kaynaklarını kontrolsüzce sömürmek ve asla hesap vermemek istiyorlar. Ancak bu düzenin sonsuza kadar sürmeyeceğini biliyorlar. Halk artık yoksulluğunu sokaklarda haykırıyor. Üsküdar Meydanı’nda on kişiye mikrofon uzattığınızda alacağınız yanıtlar, korku duvarının yıkıldığını gösteriyor. AKP işte bundan korkuyor: Kurdukları düzenin çökmesinden.

Yaptıkları araştırmalar da halkın sabrının tükendiğini açıkça ortaya koyuyor. Ancak iktidar, emekçinin hakkını gasp edip ülkenin değerlerini sömürmeye devam etmek istiyor. Kurdukları düzenle hesap vermemeyi amaçlıyorlar. Bugün Türkiye’de hiçbir yurttaş kendini güvende hissetmiyor ve yarın daha da karanlık bir süreç bekliyor bizi. Demokrasi, hukuk ve adaletin olmadığı bir ülkede kimse güvende olamaz.

Bugün iktidarın istediği şey, halkın her şeye rağmen sessiz kalması. Oysa bu süreç artık İmamoğlu ya da başka bir isim meselesi değil. Bu, bir demokrasi mücadelesi. Cumhuriyet değerlerine sımsıkı sarılmalı, hukukun üstünlüğü için mücadeleyi büyütmeliyiz. Eğer suçlular varsa, adil bir hukuk sistemi içinde yargılanmalılar. Ama hukuku ve demokrasiyi ortadan kaldırmaya çalışanlara karşı da örgütlü bir direniş şart. Bugün, bu mücadeleyi büyütme günü!”

Erdemol: Komünistler dış güçlerin bir ülkede ne yaptığını, neyi yapabileceğini, neleri mahvedebileceğini en çok bilen siyasi hareket.

halktv.com.tr yazarı Mustafa Kemal Erdemol, AKP’nin iç dinamiklerinin yarattığı sorunları çözme becerisinden uzaklaştıkça saldırganlaşması ve çözümü yandaşı haline gelen hukuk yoluyla çözme girişimlerine dikkat çekti. Bu durumu açıklayabilecek herhangi bir düşünce sistemi olmadığı için de argüman olarak “dış güçler” söylemini ortaya döktüğünü vurguladı.

Süreci ve “dış güçler” söylemini TKP’nin açıklamları bağlamında değerlendiren Erdemol şunları söyledi:

“Dış güçler vurgusu aslında AKP benzeri, meşruiyetini getirmiş iktidarların sürekli yaptığı bir şey. Yani bunu sıkışmışlık içinde olan bütün iktidarlarda görüyoruz. Dünyada örnekleri çok. AKP iktidarı kendi iç dinamiklerinin getirdiği sorunlarla baş edemediğinde sık sık dile getiriyor.

Ekonomiyle ilgili bir eleştiri olduğu zaman bunların 'dış güçler' olduğunu söyleyebiliyor, isimleri zaman zaman değişebiliyor mesela faiz lobisi olabiliyor. Yani buradan da anlıyoruz ki gerçekten artık üzerinde yükseldiği, en azından bir dönem var olduğu o zemin, yavaş yavaş ayağının altından kayıyor dolayısıyla söyleyebileceği tek şey bu: 'Dış güçler' müdahalesi…

'Dış güçler'in varlığı gerçek mi değil mi? Yani yalan mı söylüyor AKP iktidarı? Vallahi AKP'ye düşmanlığından değil belki ama artık iyice pazar olma özelliğini yitirdiği için Türkiye, elbette dış güçlerin de bir müdahalesi olacaktır, oluyordur. Burada aslında AKP'ye bir karşılık değil, ondan yeterince yaralanamamanın verdiği bir etki vardır. Yani içinde hem gerçekliği hem de doğru olmayanı barındıran bir suçlama aslında.

Sesli Köşe-Mustafa Kemal Erdemol-'Fransa'da “sol” kaybetmiş. Hangi solmuş  o?' - Yön Haber
halktv.com.tr yazarı Mustafa Kemal Erdemol

Kendi iş dinamikleriyle başa çıkamayan bir iktidar var karşımızda. Çözmek için yandaşı haline getirdiği hukuku devreye sokuyor. Yani dış güçlerin verebileceği zararı belki de kendisi çok daha fazlasıyla veriyor ülkeye. Ne yapıyor? Hukuksuz bir şekilde diploma iptallerine gidiyor. Olası rakip gördüğü bir figür ortadan kaldırmaya çalışıyor. Bunlar hep güçsüzlüğün bir sonucu. Bunu açıklayabilecek bir düşünce sistemi olmadığı için de dış güçler meselesini ortaya koyuyor.

Komünistler dış güçlerin bir ülkede ne yaptığını, neyi yapabileceğini, neleri mahvedebileceğini en çok bilen siyasi hareket. AKP dış güçlerin ne olduğunu merak ediyorsa, TKP anlatsın ama gerçek anlamda bir dış güçler vurgusundan bahsederek anlatır. AKP'nin dış güçler vurgusu aslında bizim yıllarca söylediğimiz; sosyalistlerin, komünistlerin yıllarca söylediği Batı emperyalizmiyle ilgili bir vurgudur. Bunun altını AKP'nin çizgisini görmedik. Onlar meseleyi kişiselleştirerek, AKP iktidarına indirgeyerek ve sadece onlara yönelik bir düşmanlık olsun diye bir dış güç heyulası yaratıyorlar.

Ama dış güçler vurgusu bizim hareketimizin bir gerçeğidir, bizim gibi ülkelerin karşılaştığı bir gerçektir. AKP işin bu tarafına bakmaz.”

Kalkandelen: Dış güçlerin Türkiye’ye operasyon çekişinin izlerin sürülmek isteniyorsa, Cumhuriyet’in yarattığı tüm kamusal birikimin AKP döneminde yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekildiği alanlara baksınlar

Cumhuriyet gazetesi yazarı Zülâl Kalkandelen öncelikle kitlenin halk için meselenin İmamoğlu ve CHP özelinden çıkmış olduğunu vurgulayarak başladı değerlendirmesine. Anayasadan kaynaklanan hakların korunması için verilen demokratik tepkilerin, dış güçlere bağlanmasını “halka hakaret” olarak yorumladı.

Kalkandelen, soL’a şunları söyledi:

“19 Mart akşamı ben de Saraçhane’deki kalabalığın içindeydim ve gördüm ki kitle CHP’nin çağrısı ile toplanmış olsa da, halk için mesele artık yalnızca İmamoğlu’na yapılanlar değildi; faşizmi reddeden herkes parti ayrımı yapmadan elinde pankartlarla Saraçhane’ye koşmuştu. İnsanlar bir başkasının zorlaması ya da yönlendirmesiyle değil, kendi inisiyatifleriyle baskıcı siyasal İslamın yarattığı totaliter rejime yönelik protestosunu göstermek için sokaktaydı.

19 Mart’ta bir şafak operasyonuyla yapılan gözaltılar, Türkiye’de son yirmi üç yılda hukuksuzluk zinciriyle adım adım kurulan siyasal İslamcı rejimin siyasete son darbesidir. Toplumun iktidar ve yandaşları dışında kalan tüm kesimlerinin hep birlikte bu darbeye karşı durmasının nedeni de, bu ülkenin bütün yurttaşlarının en temel hakkı olan seçme ve seçilme hakkının iktidar tarafından ortadan kaldırılma girişimidir.

Cumhuriyet gazetesi yazarı Zülal Kalkandelen'in imza gününe engel - Son  Dakika Türkiye Haberleri | Cumhuriyet
Cumhuriyet gazetesi yazarı Zülâl Kalkandelen

Özellikle AKP döneminde gelecekleri karartılan, umutları yok edilen gençlerin iktidara tepkisi çok büyük. Bu nedenle protestolar üniversitelerden başladı. Dış güçlerle bu öğrencilerin, açlıkla sınanan emeklilerin, emeğinin hakkıyla yaşam savası verenlerin hiçbir işi olmaz.

Dış güçlerin Türkiye’ye operasyon çekişinin izlerin sürülmek isteniyorsa, Cumhuriyet’in yarattığı tüm kamusal birikimin AKP döneminde yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekildiği alanlara baksınlar. Asıl dış güç operasyonu, işçi sınıfının alınteriyle oluşturduğu değerlere ahlaksızca el koyulması, ülkemizin bir NATO üssü haline getirildikten sonra bağımsızlığı yitirmesi ve BOP operasyonlarına ortak edilmesidir. Yurttaşların anayasadan kaynaklanan haklarını korumak için demokratik tepki mekanizmalarını kullanmasını dış güçlere bağlamak, halka hakarettir ve bunun hiçbir karşılığı yoktur.”

TKP'den AKP'ye 'dış güçler' yanıtı: Sakın bu edebiyatla gelmeyin!
tkp