soL derledi: 2024 yılı filmlerinden dikkat çekenler

soL, 2024’ü geride bırakırken izlenebilecek filmleri sizler için listeledi.

Haber Merkezi

Geçtiğimiz yıldan hatırda kalan ve soL okurlarının dikkatine sunacağımız kimi filmleri derledik.

Genel bir değerlendirme yapmaya burada yer olmasa da şunu not etmekte fayda var: Türkiye’de yerli sinema ortamı bir yandan dinsel göndermeli garip metafizik filmlerle, bir yandan sulu sepken komedilerle, bir diğer yandan çocuklar için üretilen (ağırlıklı olarak TRT merkezli) animasyonlarla ve diğer yandan da popüler sanatçı biyografileriyle dolu. Salonlar ve dijital platformlar zaten ağırlığını Holivud yapımı veya Holivud modeliyle iş yapan farklı ülkelerden yapımcıların imza attığı filmlerin ve dizilerin işgali altında.

Her şeye rağmen yurduna, kendi insanına değer ve önem veren ve bir tür sorumlulukla yaklaştığını düşündüğümüz yapımlar yine de var. Tüm bu curcuna içinde yerli ve yabancı filmler arasında bizim dikkatimizi çeken filmler şunlar oldu:

Yerli yapımlardan dikkat çekenler:

Zamanın Kıyısında Sınav

2024 yılında düzenlenen 31. Adana Altın Koza Film Festivali kapsamında “en iyi belgesel” ödülünü alan ve yönetmenliğini İlkay Nişancı’nın yaptığı bu film 6 Şubat depreminde çok ciddi zarar gören Antakya’daki gençlerin, yıkıntılar arasındaki hayat mücadelesiyle yaklaşan üniversite sınavına hazırlık süreçlerini odağına alıyor. Bir yandan yaşanılan büyük bir travma ile başa çıkmaya çalışan gençler diğer yandan da ciddi bir gelecek kaygısı yaşamaktadırlar. Ancak, insanın olduğu yerde umut bitmiyor, gönüllü öğretmenler kendi çabalarıyla çocukların ellerinden tutuyorlar ve onları tekrardan hayata bağlamaya çalışıyorlar. 

Böylesine politik bir meselede belgeselin yaşananlara dair daha hedef gösterici ve sınıfsal bir konumlanışa sahip olması beklenirse de yine de kamerasını en zor koşullarda bile ayağa kalkan insana ve dayanışmaya doğrultmasıyla dikkati üzerine çekiyor.

Zamanın Kıyısında Sınav

Hemme'nin Öldüğü Günlerden Biri

Murat Fıratoğlu’nun yönetmenliğini yaptığı filme daha önce soL sayfalarında yer vermiştik, yine de çok kısaca işaret edelim: Bireysel bir öfke ve mücadele ile toplumsal kaygıları olan bir yaşam sürmek arasında sıkışan bir emekçinin hakkını arama mücadelesini izlediğimiz bir film olan “Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri” Adana Film Festivali’nde En İyi Film ve SİYAD Cüneyt Cebenoyan En İyi Film Ödülü’nü kazanmıştı.

Hemme'nin Öldüğü Günlerden Biri

Döngü

Yıllardır yaşlı bir kadının evine gündeliğe giden Sevim, aynı evin sigortasız çalışan genç göçmen bakıcısı Lena’nın kaza geçirmesiyle kendini zor bir durumun içinde bulur. Bir yandan hakkını aramak için ev sahibine dava açmak isteyen Lena Sevim’den kendisi için şahitlik yapmasını isterken diğer yandan da yaşlı kadının patron oğlu Ergin Sevim’den arabuluculuk yaparak Lena’yı dava açmaktan vazgeçirmesini ister ve bu “işbirliği”nin ödülü olarak Sevim’in yoksul ve başı tefecilerle dertte olan damadının ihtiyacı olan ödünç parayı ve Lena’nın yerine kocası zor durumda olan Sevim’in kızının yeni bakıcı olabileceğini vaat eder. Bazı yanlarıyla çok konuşulan “Parazit” filmine benzerlik gösteren ve yönetmenliğini Erkan Tahhuşoğlu’nun yaptığı “Döngü”, bahsi geçen G.Kore filmine göre olanakları çok daha kısıtlı olsa da meseleyi çok daha doğru bir yerden ele almayı başarıyor.

Rosinante

Yönetmenliğini Baran Gündüzalp’in yaptığı filmin konusu kısaca şöyle: Salih, Ayşe ve çiftin 6 yaşındaki konuşamama problemi olan oğulları Emre, İstanbul’un kentsel dönüşüme girmek üzere olan bir semtinde yaşamaktadır. Kısa bir süre önce işten çıkarılan beyaz yakalı Salih ve müşteri hizmetleri görevlisi olarak sürekli bir performans kaygısıyla bir sigorta şirketine evden çalışan Ayşe, bir yandan oğulları Emre’nin sağlık masraflarıyla uğraşırlarken diğer yandan da tek maaşla geçinme ve İstanbul’da başka yaşanılabilir bir ev bulma zorunluluğuyla boğuşurlar. Motosikletleriyle yolcu taşıyabilecekleri yeni bir iş modeli olduğunu öğrenince sisteme Salih’in adına kaydolurlar. Biraz daha ek gelir elde edebilmek için Ayşe de kapalı bir kaskın altına gizlenerek ve hiç konuşmayarak kimliğini saklayıp eşiyle dönüşümlü çalışmaya başlar, ta ki Rosinante çalınana dek. Büyük kentlerden sınıf manzaraları diyebileceğimiz ayakları yere basan, samimi bizden bir film.

Rosinante

Tereddüt Çizgisi

İlk filmi “İki Şafak Arasında”dan sonra ikinci filmi “Tereddüt Çizgisi”yle 2023 yılının sonlarında seyirciyle buluşan Selman Nacar, ikinci filminde de yine bir patron ve bir işçi arasında yaşanan bir olayı tartışmaya açıyor. Bir ceza avukatı olan Canan’ın, cinayetle yargılanan müvekkilinin karar duruşmasının olduğu gün annesinin, hakimin ve sanığın hayatlarını etkileyecek bir karar vermesi gerekecektir. Neredeyse tümü bir adliyede geçen film, anlattığı hikâye itibariyle ikircikli bir durum yaratarak, etik değerleri sorgulatıyor. Film "Doğruda durmak nedir, nasıl mümkün olur? Hayat her zaman siyah ve beyazlardan mı ibarettir? Yanlış bazen doğru olabilir mi?" gibi sorgulamalar içeriyor.

Tereddüt Çizgisi

Yabancı yapımlardan dikkat çekenler:

Dünyanın Sonundan Çok Da Bir Şey Beklemeyin

Romen yönetmen Radu Jude'nin filmi karşı-devrim sonrası Romen sinemasının parlak örneklerinden biri olarak görülebilir. 2023 ortalarında festivallere katılmaya başlasa da ülkemizde gösterimi 2024 Mayıs ayını bulan filmin konusu kabaca şöyle:

Bir prodüksiyon şirketinde çalışan Angela, bir yandan şirketin ihtiyaç duyduğu videoların çekimlerinde görev alırken diğer yandan getir-götür işlerini yapan bir şoför görevini de üstlenmiştir. Yeni görevi, yakın zamanda bir "iş kazasına" sahne olan çok uluslu bir şirketin kendini aklamak için hazırlatmak istediği iş güvenliği videosunun çekimlerini yapmaktır. Angela video için para karşılığı işçilerle birkaç sorudan oluşan görüşmeler yapacak ve onların iş güvenliğinin ne kadar önemli olduğuna dair vurgularını alıp işi bitirecektir. Ancak süreç bu kadar basit yürümez. Bir yandan Bükreş'in artık felç olmuş trafiği, bir yandan yüklenen angaryalar, durup dinlenmeksizin çalışmak ve bu tüm bu hengâme içindeki yalnızlık, Angela'yı tüketmeye başlar. Angela bu tükenişin stresini sosyal medya için kendine bir dijital maske uydurarak ürettiği ve hayata veryansın ettiği "ayıp sözlerle dolu" videolarla atmaya çalışır.

Filmin bir diğer hoş yanı, 1981 tarihli bir Romen filmi olan ve yine Angela adındaki bir kadın taksicinin hayatını işleyen "Angela merge mai departe" filmiyle paralel olarak kurgulanmış sahnelerde karşı-devrim öncesi Bükreş manzaralarını da izleyebilmek ve yönetmenin karşılaştırmasına ortak olabilmek.

Dünyanın Sonundan Çok Da Bir Şey Beklemeyin

Acı Gerçekler

Usta yönetmen Mike Leigh 2024 yapımı “Acı Gerçekler” filminde her zaman olduğu gibi bir aile üzerinden bir toplumun panoramasını sunuyor. Filmografisi boyunca görünenin ardındaki gerçeği anlatmanın peşine düşen sanatçı, insanı insan yapan iletişim, dayanışma gibi çok temel kavramların yokluğunun bireylerde yarattığı tahribatı, dolayısıyla da bir toplumu nasıl etkilediğini sade fakat kendine has çarpıcı bir dille anlatıyor.

Gidecek Yer Yok (No Other Land)

Filistinli bir kahraman olan Basel Adra, Batı Şeria'daki atalarının memleketi Masafer Yatta'nın İsrail askerlerinin işgaliyle nasıl yok edildiğini on yıl boyunca bir yandan mücadele ederken diğer yandan da amatör olarak videoya alır. Bu süreçte mücadelesine katılan İsrailli gazeteci Yuval Abraham ile beklenmedik bir dostluk kurar ve sesini uluslararası basına duyurmaya çalışır. Belgesel film bu çekimlerden yola çıkarak Masafer Yatta halkının onlarca yıl süren hukuk mücadelesini, acımasız adaletsizlikleri, baskıyı, yıkımı ve toplu sürgünü tarihe not düşüyor. Filmin yönetmenliğini Basel Adra, Hamdan Ballal, Yuval Abraham, Rachel Szor’dan oluşan bir kolektif üstleniyor.

Gidecek Yer Yok (No Other Land)

Kaptan Benim (Io Capitano)

Senegalli iki kuzen Seydou ve Moussa, kendilerine ve geride bıraktıkları ailelerine daha iyi bir gelecek sağlamak amacıyla İtalya'ya gitmek üzere memleketleri Dakar’ı terk ederler. Ancak bu yolculuk beklediklerinden çok daha zorlu ve ölümcül bir hal alır. Kuzenler insan kaçakçılarının kurbanı olur, çölde hayatta kalma mücadelesi verir ve Akdeniz'de ölümle burun buruna gelir. Senegalli gençlerin bu tehlikeli yolculuğu, fiziksel dayanıklılığını test etmenin yanı sıra, insanlık onurunu ve azmini sorguladığı bir sınavdır. Son dönem İtalyan sinemasının umut verici yönetmenlerinden Matteo Garrone, incelikli bir çalışma ile göçmenlerin trajik hikayelerini belgesel gerçekçiliğiyle ve duygusal bir derinlikle gayet çarpıcı olarak ele almayı başarmış.

Cennetin Yanındaki Köy (The Village Next to Paradise)

Mo Harawe’nin yönetmenliğini yaptığı film, Somali'de küçük bir köyde yaşayan bir ailenin günlük yaşam mücadelesini ve hedeflerine ulaşma çabalarını anlatır. Geçimini mezar kazıcılığı yaparak sağlayan bir baba, daha fazla para kazanıp oğlunu okula gönderebilmek için başka ek işler yaparken kendini kirli bir zincirin içinde bulur diğer yandan babanın kız kardeşi Araweelo, boşandıktan sonra ağabeyinin yanına taşınır ve kendi terzi dükkânını açma hayali kurar ancak, bekar bir kadın olarak kredi alması mümkün olmadığından, bu hayalini gerçekleştirmek için sahte bir evlilik yapmayı düşünür. Özetle, emperyalizmin Somali’de yarattığı durumu gözler önüne seren ancak her şeye rağmen dayanışma ve umudu işaret eden bir yapım.

Cennetin Yanındaki Köy (The Village Next to Paradise)