Türkiye'nin en zenginleri sıralamasındaki birinciliğini koruyan, dünyanın en zengin 601. kişisi olan Murat Ülker, sahibi olduğu Yıldız Holding'in 2018 yılındaki kur krizinden nasıl kârlı çıktığının öyküsünü övünerek anlattı.
10haber.net yazarları İsmet Berkan ve Barış Soydan, Murat Ülker'le yaptıkları görüşmeyi köşelerine taşıdı.
Ülker 5 yıl önce 7 milyar dolarlık borç yükünün bugün 1 milyar dolara indiğini anlattı.
Murat Ülker'in "başarı öyküsü" aslında holdinglerin borçlarının 2018'de kurdaki ani yükselişin ardından nasıl kamunun üzerine yıkıldığının çarpıcı bir örneği. Ancak Ülker'in anlatmadığı bir şey daha var ki onu da soL yazarı Serdal Bahçe dile getirdi: "Enflasyonist ortamda, yüksek fiyat artışlarıyla hem reel ücreti eriterek sömürüyü arttırdılar hem de kârlarını yükselttiler".
Yıldız Holding 2018'de 7 milyar dolarlık borç yükünün TL tahmini üzerinden yeniden yapılandırılması için bankalarla masaya oturmuştu.
Aradan geçen 5 yılda kamu, şirketlerin döviz riskini üstlendi, şirketler TL'deki her değer kaybından daha fazla kazanmaya devam etti. Kamunun borç stokuysa bu süreçte katlanarak arttı.
'Dağ gibi borç erimiş'
Barış Soydan yazısında Murat Ülker'in anlattıklarını aktarırken "Dağ gibi borç erimiş" yorumunu yaptı:
“2020 yılına gelindiğinde Yıldız Holding’in toplam net borcunun faiz, vergi, amortisman öncesi kâra, kısa söyleyişiyle FAVÖK (Faiz, amortisman ve vergi öncesi kar)’e oranı hâlâ 6.5- 7x düzeyindeydi. Finansta net borç/FAVÖK oranında 4-5 çarpan ve üstü alarm seviyesi olarak değerlendiriliyordu, yani grubun borç sorunu hafiflemekle birlikte sürüyordu. BUGÜN Borçların FAVÖK (Faiz, amortisman ve vergi öncesi kar)’a oranı 6.5-7 çarpandan 2.5 çarpana inmiş. Yani dağ gibi borç erimiş. Yıldız Holding’in avantajı, ana faaliyet alanları gıda ve perakendenin krizlere dayanıklı, borsa jargonuyla 'defansif sektörler' olması.”
Soydan'a göre Ülker “Bu performansı enternasyonel bir firma olmamıza borçluyuz” dedi ve ekledi: “İyi ki globalleşmişiz, iyi ki beş yıl önce Türkiye’de sendikasyon yapmışız. Yurtiçi borcumuz yaklaşık 1 milyar doların az üzerinde ama bunun yarısı Türk lirası. Şu anda Yıldız Holding’in borç seviyesi 2.5 FAVÖK çarpan ile sağlıklı bir yapıda. Yurtdışında da zaten sağlıklı bir finansal yapımız var ve orayı tamamen yurtdışından finanse ediyoruz. Faizler düşük, vadeler uzun. Mesela faiz yüzde 2.5, vade ise 12 sene…”
Berkan'dan övgü: 'Resilience deniyor buna'
İsmet Berkan ise köşesinde "Genel rakamlara baktığımızda Türk şirketlerinin son 5 yılda döviz cinsi borçlarını çok ciddi miktarda azalttığını görüyoruz zaten" diye belirtti ancak özel sektör borçlarının kamunun sırtına yüklenmesinden söz etmeden "Türkiye’nin ve Türk şirketlerinin krize karşı dayanıklılığı (‘resilience’ deniyor buna) ve kriz tecrübesi gerçekten çok büyük" ifadelerini kullandı.
'1 milyar dolara düşen borç da 'ödenmiş' kabul ediliyor'
Berkan "Bugün 1 milyar dolara düşen borç da piyasa şartlarında ‘ödenmiş’ kabul ediliyor. Çünkü bu borcun holdingin faiz, amortisman ve vergi öncesi karına (FAVÖK) oranı yüzde 2,5 civarında. Bu da uluslararası standartta makul bir borçluluk oranı olarak görülüyor" diye yazdı.
'Böyle vahim bir dönemde büyük başarı'ymış
Murat Ülker'le toplantılarına Şok Marketler'in CEO’su Uğur Demirel'in de katıldığını anlatan Berkan övgülerine devam etti:
"Anlattıkları o kadar çarpıcıydı ki, aslında bu market zincirinin hikayesi başlı başına yönetim bilimi derslerine konu olacak kadar ilginç. Şok, Yıldız Holding tarafından biraz da mecburen halka açıldığında şirket 1,4 milyar doları bulan bir TL değer üzerinden satılmıştı. Bugün baktığınızda aradan geçen 5 yılda doların değeri 6,5 kat artmış ve şirket değeri de (yaklaşık 36 milyar lira) hemen hemen aynı yerde. Böyle vahim bir dönemde bu bile tek başına bir başarı. Bütün bu dönemde Şok, ortalama olarak günde 4 yeni dükkân açarak büyümesini sürdürdü. Sadece Şok değil. Ülker’den Godiva’ya ve McVitties’i üreten United Biscuits’e kadar bütün şirketlerde verimlilik, üretim ve karlılık artışları var. Aslında Yıldız Holding’e hem bu büyümesini hem de borç ödemesini sağlayan şey de burada gizli: Şirketin küresel oyuncu olmasında. Şirket bu ülkedeki kur riskini başka ülkedeki kazancı ile sigorta ediyor. Ülker mesela bir yandan ihracat da yapıyor ama bundan daha önemlisi Ülker’in yurt dışında yaptığı üretimden elde ettiği kazanç.”
Serdal Bahçe: Ülker'in anlatmadıkları da var
soL yazarı, iktisatçı Serdal Bahçe'ye göre Ülker'in anlattıkları doğru ancak anlatmadıkları da var:
"Aslında Murat Ülker son 5 yıldır gerçekleşen hikayenin bir bölümünü anlatmış, bir bölümünü ise anlatmamış. 2018'e kadar firmaların ucuz tutulan döviz cinsinden borçlandıkları doğrudur, bunu anlatmış, yabancı para cinsinden borçları katlandı. 2018'den sonra kur artışı onlar için riski çok arttırdı. Buradan çıkışın nasıl olduğunu ise tam olarak anlatmamış."
Bu türden krizlerde sınır ötesileşen şirketlerin kur ve yabancı para cinsinden borç artışına karşı yurtdışından elde ettikleri gelirleri bir tür sigorta olarak kullandıklarının doğru olduğunu belirten Bahçe "Ancak bu belki sadece Yıldız Holding için geçerlidir. Oysa sermaye bir bütün olarak krizi kâra çevirdi, Yıldız Holding de dahil" dedi.
Bunun iki kanaldan gerçekleştiğini kaydeden Bahçe, söyle açıkladı:
"Birincisi kamunun yabancı para cinsinden kaynakları sermayenin emrine sunuldu. İkincisi de, enflasyonist ortamda, yüksek fiyat artışlarıyla hem reel ücreti eriterek sömürüyü arttırdılar hem de kârlarını yükselttiler. Bu ikincisi özellikle gıda ve perakende sektörleri için geçerli oldu çünkü bahsedildiği gibi onlar gerçekten 'defansif sektörlerdir'."