Referandum, seferberlik ve nükleer güç açıklamaları: 'Putin resti gördü, artırdı'

Engin Solakoğlu, Batı emperyalizminin Rusya'yı köşeye sıkıştırma stratejisinin sonuçlarına değinirken; Erhan Nalçacı, Avrupa şehirlerinin hedef alınabileceği yönündeki tehditlere dikkat çekti.

Deniz Yaşayan

Rusya'nın 24 Şubat'ta başlattığı ve daha çok Donbass'taki yerel milis güçler ile Wagner gibi paralı asker organizasyonlarıyla yürütmeye çalıştığı harekat tıkanmış durumda. 

Ukrayna ise ABD ve İngiltere başta olmak üzere Batılı ülkelerden aldığı askeri yardım paketleri ve çoğunu silah altına aldığı nüfusuyla geçtiğimiz günlerde çeşitli karşı saldırılar düzenlemeyi başardı. Her ne kadar Herson'daki bozguna uğrasa da Kiev, Harkov'daki karşı saldırısıyla Rus ordusunu geri çekilmeye zorladı ve kazanabileceğine dair Batı kamuoyunda bir umut yarattı.

Tam da böyle bir süreçte ajanslara birbiri ardına "referandum çağrısı" haberleri düştü. Bu haberlerin aktardığına göre Lugansk, Donetsk, Herson ve Zaporojye bölgelerinde referandum düzenlenmesine ilişkin kararlar alındı, tarih olarak da 23-27 Eylül aralığı belirlendi.

Bu gelişmelerin ardından ulusa sesleniş konuşması yapan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 300 bin kişilik bir gücü derhal silah altına alan bir kısmi seferberlik kararına imza attığını duyurdu. Batı'nın kırmızı çizgiyi aştığını ve Ukrayna'da bir barış ortamını "Rusya'yı yok etmek" amacıyla engellediğini dile getiren Putin, sözlerini çok sert bir uyarıda bulunarak sonlandırdı: "Toprak bütünlüğü tehdit edilirse, Rusya mevcut tüm yolları kullanacak. Bu bir blöf değil."

Putin'in açıklamalarının arka planı ve bir nükleer savaş riskini TKP Danışma Kurulu üyesi emekli diplomat Engin Solakoğlu, kısmi seferberlik kararının Rus emekçi sınıflar için anlamını da Dayanışma Meclisi üyesi Erhan Nalçacı'yla konuştuk.

Rusya'ya ilhak referandumları Donbass olarak da bilinen Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Lugansk Halk Cumhuriyeti ile Ukrayna'nın güneyindeki Herson ve Zaporojye bölgelerinde gerçekleştirilecek.

​Engin Solakoğlu: Rusya geri adım atmayacak gibi

Bir nükleer savaşın bilinen dünyanın sonu olacağı anlamına geldiğini hatırlatan Engin Solakoğlu, Putin'in açıklamalarını şu sözlerle yorumladı:

"Putin’in 'bütün silahlarımızı kullanacağız' mealindeki demecine Medvedev’in doğrudan nükleer silahlara atıf yapan sözleri eklenince bir süredir yaşanan tırmanmanın tehlikeli bir noktaya ulaştığını itiraf etmek zorundayız. Batı emperyalizminin Rusya’yı köşeye sıkıştırma stratejisinin sonucu Rusya geri adım atmayacak gibi görünüyor. Referandum kararı da bunun göstergelerinden biri. Putin 'resti gördüm, artırıyorum' demiş oldu."

Rusya'nın dünyanın en büyük nükleer silah kapasitesine sahip olduğuna dikkat çeken Solakoğlu, öte yandan Rusya'nın topyekun bir savaşı kazanmasının da ihtimal dışı olduğunu düşündüğünü söyledi. 

Çin'in bu ateşkes çağrısına işaret eden Solakoğlu, "Süregelen krizde Çin’in tavrını önemsiyorum. Hindistan da ŞİÖ zirvesinde savaşa olumlu bakmadığını açıkça ortaya koydu. Batı merkezlerinden pompalanan 'Rusya’nın izole olduğu' propagandası kadar, dünyanın geri kalanının 'emperyalizme karşı' Rusya’nın koşulsuz arkasında olduğu' kabulü de hayatın gerçekleriyle örtüşmüyor" ifadelerini kullandı. 

Solakoğlu, birilerinin frene basması hatta mümkünse el frenini çekmesi gerektiğini belirterek, "Bu birileri belki Çin ve savaşın yan etkilerini şiddetle hisseden Almanya olabilir, zor ama imkansız değil" dedi.

1960'lı yıllarda Sovyetler Birliği, dünya barışını tehdit eden saldırgan ABD dış politikalarına karşı dengeleyici bir unsur olarak nükleer başlık kapasitesinde büyük bir atılım gerçekleştirmiş ve 1970'li yılların sonunda bu alandaki üstünlüğü ele geçirmişti. 

Erhan Nalçacı: Rus sermayesinin kararlılığını gösteriyor

Batı emperyalizminin Ukrayna’nın doğusuna ve Karadeniz kıyısına sıkışmış olduğunu aktaran Erhan Nalçacı, asıl sorulması gereken sorunun "Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş, bu hamle ile şiddetlenecek ve daha geniş bir cepheye yayılacak mı" olduğunun altını çizdi.

"Son dönemde Ukrayna’ya yığılan modern silahlar, NATO’nun Ukrayna Genelkurmay Başkanlığı'nı doğrudan yönetmesi, NATO ile ilişkili çok sayıda askeri ve sivil uydudan gelen enformasyonun savaşın hizmetine sunulması Rusya’yı durdurmuş, hatta verdirilen kayıplarla, sınırlı da olsa bir geri çekilmeye zorlamıştı" diye konuşan Nalçacı, Rus sermaye sınıfının konumunu ise şu şekilde değerlendirdi:

"Rusya sermayesi 300 bin emekçiyi daha askere alarak Ukrayna’da kazandığı toprakların referandum üzerinden Rusya’ya ilhakını garanti altına almaya çalışıyor. Dolayısı ile bu cephede savaşın kızışabileceğine ve ilhak konusunda Rus sermayesinin kararlılığına işaret ediyor. Öte yandan Alman ve Fransız sermayesi ABD ve yardakçısı İngiltere’nin peşinden gitmiş ve kayıplara uğramış olmanın gerilimini yaşıyor ve siyasi olarak bunu yansıtıyorlar. Dolayısı ile seferberlik ilanı ve Avrupa şehirlerinin hedef seçilebileceği uyarıları bu kırılgan ilişkiye dönük siyasi bir mesaj anlamı da geliyor." 

Nalçacı son olarak 300 bin emekçinin daha askere alınmasının, şu ana kadar cılız kalan Rusya işçi sınıfının bağımsız tavrını yakından izlemeyi gerektireceğini kaydederek sözlerini noktaladı.