Scholz: 'Çok kutuplu dünyada Avrupa'ya emperyalizm geldi'

Almanya Başbakanı Scholz, Rusya-Ukrayna savaşı ile 'Avrupa'ya emperyalizmin geri geldiğini' öne sürerken, dünyada ortaya çıkan çok kutupluluğa vurgu yaptı.

Dış Haberler

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ABD'li Foreign Affairs dergisinde yayınlanan "Küresel tarihi dönüm noktası" başlıklı bir makale kaleme aldı. Makalesinde dünyada çok kutupluluk eğiliminin artmış olmasına vurgu yapan Scholz, geçtiğimiz dönemde Çin'e yaptığı ziyaretten sonra Çin ile ekonomik ilişkilerini muhafaza etme eğiliminde olan Almanya'nın dış politikada pozisyonunu ortaya koydu. Makalenin daha çok ABD ve NATO ülkelerine yani Atlantik İttifakı'na Almanya'nın pozisyon beyanı amacıyla yayınlandığı anlaşılıyor.

Rusya'nın Ukrayna'ya dönük saldırısının bir tarihi dönüm noktası olduğu savunulan makalede, savaşın başlamasının ardından dünyada Çin başta olmak üzere yeni güçlerin ortaya çıktığı ifade edildi.

Almanya'nın bu dönemde Avrupa güvenliğinin garantörü olma niyeti olduğuna işaret edilen yazıda, "Çok kutupluluğun giderek arttığı bir dünyada Avrupalılar ve Avrupa Birliği olarak nasıl bağımsız aktör kalabiliriz?" sorusu soruluyor.

'Avrupa'ya emperyalizm geri geldi'

'Demir Perde'nin düşmesinin ardından gelen 30 yıllık dönemin savaşla birlikte sona erdiği söylenen yazıda, Rusya'nın Ukrayna harekatının başlamasıyla "Avrupa'ya emperyalizmin geri geldiği" öne sürüldü. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in ilan ettiği savaşla Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ni yok saydığı ifade edilen makalede, Rusya'nın artık "sınırları zorla yeniden çizmeye çalışan ve dünyayı bloklara ve güç katmanlarına bölmeye çalışan bir emperyal güç" olduğu söylendi.

"Rusya'nın rövanşist emperyalizmi durdurulmalı" ifadeleri kullanılan yazıda Almanya'nın bu noktadaki kritik rolünün orduya yatırım yaparak, Avrupa savunma sanayisini güçlendirerek, NATO'nun doğu kanadındaki askeri varlıkları artırarak ve Ukrayna ordusunu eğitip donatarak Avrupa güvenliğinin ana sağlayıcılarından biri olma yolunda adım atmak olduğu belirtildi.

ABD'ye 'NATO'da daha fazla rol' mesajı

Almanya'nın yeni rolünün yeni bir stratejik kültür gerektirdiği belirtilen makalede, NATO'nun burada hayati bir öneme sahip olduğu ve ABD Başkanı Joe Biden'ın NATO'yla birlikte dünya genelinde güçlü ortaklıklar ve ittifaklar yarattığı kaydedildi.

Diğer yandan, Scholz, makalede "dengeli ve dayanıklı ortaklık" için Almanya'nın ve Avrupa'nın NATO'da daha aktif rol üstlenmesi gerektiğini söyleyerek ABD'ye bir mesaj da verdi. Scholz, bununla birlikte, Berlin hükümetinin, Almanya ordusunun (Bundeswehr) donatılması için yaklaşık 100 milyar dolar özel fon oluşturulacağını ve bunun için anayasada değişiklik dahi yapıldığını da vurguladı.

'Almanya'nın silah ihracatı politikasını değiştirdik'

İktidara geldikten sonra ülkenin silah ihracatı politikasını da değiştirdiklerini aktaran Scholz, Almanya'nın yakın tarihinde ilk defa savaştaki bir ülkeye silah ihracatı yapıldığını ve Ukrayna'ya silah desteğinin devam edeceğini yazdı.

NATO'nun Rusya'yla doğrudan karşı karşıya gelecek hamlelerde bulunmaması, ancak Rus saldırganlığını caydırması gerektiği söylenen yazıda, Almanya'nın bu kapsamda NATO'nun doğu kanadına askeri takviye yolladığına işaret edildi.

Yazıda, "Moskova'ya mesajımız çok açık: Olası saldırıya karşı NATO bölgesinin her bir karşısını savunmaya kararlıyız. Rusya'nın nükleer silahları ilişkin son söylemleri de kayıtsız ve sorumsuzca" ifadeleri yer aldı.

Ayrıca, G7 ülkelerinin liderleri olarak Ukrayna'nın Rusya'yla anlaşma sağlamak üzere masaya oturmasını desteklediklerini söyleyen Scholz, Rusya'nın Ukrayna'daki yasadışı ilhaklarını ve referandumlarını desteklemediklerini ve Rusya'nın nihayetinde savaş sonunda askerlerini çekmesi gerektiğini savundu.

'Yeni bir Soğuk Savaş'ın eşiğindeyiz'

Tarihin Soğuk Savaş'la sona ermediğine işaret eden Scholz, aksine tarihin tekerrür ettiğini ve ABD'yle Çin'in karşı karşıya geleceği yeni bir Soğuk Savaş'ın kapıda olduğunu kaydetti.

"Çok kutuplu dünyada Soğuk Savaş'ın engellenmesi" için diyalog ve işbirliğinin "demokratik konfor alanı"nın ötesine geçmesi gerektiğini savunan Scholz, "demokratik kurumları benimsemeyen ama uluslararası sistemde bu kurumlara bağlı kalan" taraflarla masaya oturabilmek üzere bir strateji geliştirilmesi gerektiğini ifade etti.