Saraçhane eylemlerinde İstanbul'da gözaltına alınan gençlere ve gazetecilere açılan davanın ilk duruşmasında karar çıkmadı. İkinci duruşma 3 Ekim'de görülecek.
Haber Merkezi
Saraçhane protestolarında gözaltına alınan 8’i gazeteci 99 kişinin yargılandığı davada, İstanbul Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde 62. Ağır Ceza Mahkemesi’nin baktığı davanın duruşması 27. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda başladı.
99 kişinin içinde Türkiye Komünist Partisi (TKP) İl Başkanı ve PM üyesi Ahmet Dincel ve TKP PM üyesi Arda Hacıyusufoğlu dahil 6 TKP’li de var.
Gazeteciler Bülent Kılıç, Yasin Akgül, Zeynep Kuray, Gökhan Kam, Kurtuluş Arı, Ali Onur Tosun, Hayri Tunç ve Emre Orman da bu dosya kapsamında yargılananlar arasında yer alıyor.
Duruşmada bazı sanıklar cezaevinde ve emniyette kötü muameleye uğradıklarını ifade ediyor. Ayrıca dosyada emniyet tarafından konulan fotoğraflar başka günlere ait, yani suçlamanın gerekçesi olan tarihi 23 Mart ancak fotoğrafların çoğu 19 Mart'a ait.
Öte yandan Saraçhane eylemleriyle ilgili bir başka dava daha İstanbul Adliyesi'nde görülüyor. 90 genç hakkında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçlamasıyla açılan davanın ilk duruşması 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. 90 kişinin İstanbul 65. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılandığı davada mahkeme 45 kişi hakkında tefrik kararı verdi. 45 kişinin duruşması 4 Temmuz'da görülecek. Diğer 45 kişi yeni esasa kayıt edilip daha sonra duruşma günü verilecek.
Duruşmasına gitmek isterken gözaltına alınmıştı: Adli kontrol kararı
Yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı adliyede hem sanıkların hem de gazetecilerin içeriye girişinde zorluk yaşandı. Emniyet, başsavcılık talimatı olduğu gerekçesiyle gençlerin anne babalarını dahi içeriye almadı. Yalnızca avukat, sanık ve adliye personelinin girebileceği bildirildi. Ayrıca, Turkuvaz Basın Kartı olmayan gazetecilerin içeriye girişi de engellendi. Sanık sıfatıyla duruşmaya katılacak TKP’liler de adliyeye bir süre alınmadı.
İçeri girmek için bekleyen sanıklardan biri Devrimci Gençlik Dernekleri (DGD) üyesi Özenç Cevahir adliye önünde yaka paça gözaltına alındı. Gözaltı gerekçesi olarak “mukavemet” gösterildi. Yargılaması olduğu için gelen sanık dakikalar sonra serbest bırakılarak duruşma salonuna getirildi. Cevahir, duruşmadaki savunmasının ardından yeniden gözaltına alınacak. Polislerin kapıda kendisini beklediğini söyleyen Cevahir soL’dan Etkin Kolbaşı’ya konuştu:
“Anayasal hakkımı kullandığım için yargılandığım davanın ilk duruşmasına kendi irademle geldiğim halde kapıda mahkemeye geldiğimi söylememe rağmen gözaltına alındım. Savunma hakkım gasp edilmeye çalışıldı. Hâlâ duruşma salonunun kapısında bekliyorlar. Beklesinler, ondalardan korkmuyorum. Biz polisin bu keyfi tutumlarıyla ilk defa karşılaşmıyoruz. Biz bu ülkenin devrimcileriz, gençleriyiz. İstedikleri kadar bizimle uğraşsınlar, sokaklarda olmaya ve özgürlüğü için mücadele etmeye devam edeceğiz.”
Özenç Cevahir’in avukatı Özge Serdar “kayda geçmesi” talebiyle söz aldı. Cevahir hakkında savıcInın “mevcutlu” kararını duyuran Serdar şunları söyledi:
“Özenç burada size ifade vermeye geldiği sırada kapıda gözaltına alınmıştı. Kendisine hakaretlerle darp uygulanmıştı. İfadeye getirildi, ifadesini verdi. Biz de aşağıda beyanını tamamlamak için karakola inmiştik ve savcı mevcutlu karar vermiş.
Kendisi ifade kullanmak için gelen bir öğrenciye verilen mevcutlu kararı hukuki bir şey söylemeye gerek bırakmıyor zaten. Bütün 19 Mart sürecinden beri yaşadığımız şeyler tam olarak bir yıkım halinde ilerliyor. Bu da artık onlardan biridir. ‘Daha ne yaşayacağız’ derken yeni bir şey yaşıyoruz. Kayda geçmesi adına söz aldım.”
Özenç Cevahir'e adliyede gözaltı dosyasından adli kontrol kararı verildi. Cevahir haftada üç gün karakola giderek imza atma ve yurt dışına çıkış yasağı ile serbest bırakıldı.
Avukatlar savunmalara geçilmeden beraat istedi, mahkeme reddetti
Duruşma başladı. Avukatlar, usulü ilişkin yanlışlıkları anlatarak savunmaya geçilmeden ara kararla beraat verilmesini talep etti. Savcı, "iddiaların yargılamaya muhtaç olduğunu" iddia ederek "kamu adına" savunmaların alınmasını talep etti. Hakim, avukatların talebini reddetti.
Salondan önce alkış, sonra yuhlamalar yükseldi. Ardından "Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz" sloganı atıldı.
Duruşmaya ara verildi.
Av. Doğan: Tüm sanıklar yönünden suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle derhal beraat kararı verilmesini talep ediyoruz
Hakim duruşma salonuna geldi. Usule ilişkin görüşmeler yapıldıktan sonra avukatların iddianamenin okunması öncesindeki taleplerini sunmasına devam edildi.
Avukatlar taleplerini ifade etmeye başladı.
TKP’lilerin müdafi Av. Mert Doğan söz aldı. Doğan, 2911 sayılı yasadaki unsurların oluşmadığını söyledi. “İddianamede belirtilen eylemlerin yasaya aykırı olduğu iddia edilemez” dedi ve tüm sanıklar yönünden beraat kararı verilmesini talep etti.
Doğan’ın savunmasının tamamı şöyle:
“Asıl dava konusu dosyayı incelediğimiz zaman 2911 maddesi uyarılınca bir suç istinadında bulunmuş ancak ilgili madde incelediğimiz zaman maddenin iki karar unsuru var.
Bu unsurlardan bir tanesi yasaklı, kanuna aykırı bir yürüyüşe katılınması, diğeriyse
ihtira veya zor kullanmaya rağmen dağılmakta ısrar etmek. İlgili yargılamada iddianamede de deliller aşamasında meslektaşım da belirtti, bu iki unsurun da asıl söz konusu olmadığı bir maddeyle yargılanıyor müvekiller.
Nedir bunlar? Örneğin kanuna aykırı bir toplantının olup olmaması meselesi. Saraçhane'yi baz alıyorsak buradaki iddianame de ki, sanıkların bir kısmının başka yerlerden alındığına ilişkin de iddialar var. Bir yer mefhumu gerçekten ortada yok. İstanbul yazılmış iddianamede. Doğal olarak bir belirsizlik söz konusu. Orayı baz alırsak dahi şöyle bir gerçeklik var.
İnsanların barışçıl bir şekilde bir yere toplandığı akabinde de dağıldığı bir tabloyla karşı karşıyayız. Aynı zamanda ortada bir Valilik kararına denk geliyor. İddianamede karara atıf yapılmış.
Kararda da aslında usule ve kanuna uygun bir yasaklamanın olmadığını söyleyebiliriz. Çünkü yasaklamalar genel geçer, dayanaksız ve içeriksiz bir şekilde gerçekleşmiş. Doğal olarak ilgili yasaklamaya dayanarak bir kanuna aykırı toplantı, gösteri, yürüyüş olduğunu iddia edemeyiz.
Bir diğer boyutu. İhtar meselesi. Ortada emniyet kayıtlarından da gelen dosyaya yazmış bir ihtar bulunmamaktır. Yani ortada aslında suçun kurucu unsurlarından bir diğeri olan ihtar unsuru söz konusu değil. İlgili sanıklar TCK madde 26 kapsamında anayasal haklarını kullanmak için alana gelmiş insanlar. Bir ihtar olmadan, yasaklama usulüne uygun bir yasaklama olmadan bu kişilerin ilgili suçu işlediklerini iddia edilemez.
Doğal olarak, bütün sanıklar yönünden ilgili suçun unsurlarının da oluşmaması nedeniyle derhal beraat kararı verilmesini talep ederiz.”
Gazeteci ve avukatların dosyası ayrıldı
Gazeteciler ve avukatlar yönünden dosyanın ayrılmasına karar verildi 8 gazetecinin ve 4 avukatın savunmaları bir sonraki celsede alınacak. Kararın ardından gazeteciler ve avukatlar duruşma salonundan ayrıldı.
Avukatların derhal beraat taleplerinin, dosyada yargılama yapılması ve delillerin değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle reddine karar verildi.
Gazeteciler: Gazetecilik faaliyeti yargılandı, çok saçma bir gerekçeyle alındık
"Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet" iddiasıyla suçlandıkları davanın ilk duruşmasında hakim karşısına çıktı gazeteciler duruşmanın ardından açıklama yaptı.
Foto muhabiri Bülent Kılıç, şunları kaydetti: “Bildiğiniz gibi belden yukarı fotoğraflarımız çekilerek, kameralar görünmeyecek şekilde iddianameye fotoğraflar konulmuş. İddianame o kadar komik ki ilk okul çocuğuna verseniz o bile daha iyisini hazırlar. Hiç bir şey yok içinde. 2911’e muhalefet etmek için eyleme gitmişiz. Çok komik bir şey, diyecek hiç bir şey bulamıyorum. Zaten hakim de mahkeme de bunun farkında olduğu için dosyayı da ayırdı. Bu bir gazetecilik faaliyetiydi ve burada bana dair değil burada Gökhan, Yasin Kurtuluş veya Hayri değil buradaki mesele. Burada gazetecilik yargılandı ve öyle görünüyor ki aceleyle alınmış, hızlıca tertibatla yapılmış komik bir şey. Bir sonuç çıkacağını da inanmıyorum. Dediğim gibi burada gazetecilik faaliyeti yargılandı. Destek gösterdi arkadaşlarımız, gerçekten bizi mutlu ettiler. Uluslararası kamuoyundan destek geldi. Sizler bizlere destek oldunuz.”
Gazeteci Hayri Tunç ise “Türkiye’de adalet sisteminin saçmalığı birazda bu dava ortaya çıkıyor. Çünkü bizi eylemci olarak gözaltına aldılar, gazeteci olarak bıraktılar. Eylemci olarak dava açtılar, gazeteci olduğumuz için davamızı ayırdılar. Yani öyle bir sistem içerisinde gidiyor ki çok saçma bir gerekçeyle alındık” dedi.
Dincel: Yürütülen politikaya boyun eğmeyiz, bu bir ajitasyon ifadesi değil, buradaki herkesin yüzündeki umudun ve dikbaşlılığın ifadesidir
Sanıkların savunmaların alınmasına başlandı.
TKP İstanbul İl Başkanı ve PM üyesi Ahmet Dincel, savunmasını yaptı. Dincel savunmasına "Bugün halkımızın canları pahasına kazandıkları seçme seçilme hakkını savunma niyetindeyim. Yani tutuklanmama ve bugün yargılanmama neden olan eylemi buradan da gerçekleştireceğim" diyerek başladı.
Dincel’in ifadesinin tamamı şöyle:
“25 Mart tarihinde, sabaha karşı evime yapılan baskınla gözaltına alındım. 17 gün cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edildim. Şimdi karşınızdayım ve aynı zamanda Türkiye Komünist Partisi İstanbul İl Başkanı'yım.
Bir parti üyesi olarak, şimdiye kadar partimle beraber birçok hukuksuzluk, baskı ve şiddete karşı sokaklara çıktık. Bugün de halkın seçme ve seçilme hakkına siyasi saiklerle yapılan bir operasyonla, özel olarak bir kişiyi filan savunduğumuz için değil, bu ülkenin yurttaşlarının hakkını savunmak için eyleme gitmemiz nedeniyle yargılanıyoruz.
Yargılanmamızı garipsemem gerekirdi, sonuçta anayasal hakkımızı kullandığımız için yargılanıyor olmak kulağa garip gelebilir. Ancak hukukun sürekli bir baskı aracı olarak kullanılması nedeniyle zaten bu ülkede birçok kişi anayasal hakkını kullandığı için sürekli yargılanıyor.
Anayasal hakkımızı kullandığımız için burada yargılanıyor olmamızı yalnızca baskı ve kuralsızlık olarak tarif etmek yetersiz kalmaktadır. Bugün burada sadece bizler yargılanmıyoruz; milyonların, halkın örgütlenme ve siyaset yapma hakkı yargılanıyor.
Bu tarikatlar ve holdingler düzeninin tüm karanlığını temsil eden AKP iktidarı, yönetememekte, yönetemediği için saldırganlaşmakta, milyonlara savaş açmaktadır.
100 yıl önce Anadolu halklarının canı pahasına mücadelesi ile 1923'te elde ettiğimiz en önemli kazanım, halkın siyaset yapma hakkıdır. Bu nedenle, bugün karşınızda kendimi değil, ülkenin kurtuluş mücadelesini, bu topraklarda yaşayan halkımızın canları pahasına kazandıkları seçme seçilme hakkını savunma niyetindeyim. Yani tutuklanmama ve bugün yargılanmama neden olan eylemi buradan da gerçekleştireceğim.
Siyaset yapmak, her ne kadar genel olarak öyle algılansa da, seçimden ibaret değildir ya da milletvekillerinin görevlerini tanımlamaz.
Evet, seçimler siyaset yapmanın bir aracıdır ama siyasetin kendisi bundan ibaret değildir. Seçimlerin doğurduğu sonuçları takip etmek, seçme ve seçilme hakkımıza sahip çıkmak da siyaset yapmaktır.
Aladağ'da tarikat yurdunda ölen çocuklarımıza sahip çıkmak siyaset yapmaktır.
Binlerce gencin, geleceklerine sahip çıkması siyaset yapmaktır.
İşçilerin haklarını almak için mücadele etmesi siyaset yapmaktır.
İşte bugün memleketimiz, buna karşı bir saldırı altındadır. Bugün halkın siyaset yapma hakkı elinden alınmaya çalışılıyor. Ancak 19 Mart'ta anayasal haklarına müdahale edilmesine karşı ayağa kalkan halk, bu saldırıya boyun eğmeyeceğini göstermiştir.
Evet, bir yanda kayyımlar, yoksulluk, holdingler, tarikatlar, savaşlar; diğer yanda bu karanlığa karşı ayağa kalkanlar var.
Elbette ben de, mensubu olduğum partiyle beraber tarafıma ve tüm halka yönelmiş bir saldırıya karşı cevap vermek amacıyla Saraçhane Meydanı'ndaydım. Saraçhane Meydanı'na yüz binler sadece bir belediye başkanı için çıkmadı.
19 Martla başlayan saldırı, bana göre, siyaset alanını daraltan, halkın iradesine ve haklarına ket vuran bir özellik taşımaktadır. Buna boyun eğemezdim, bu nedenle o gün o alanda bulunmam gerekiyordu ve bulundum.
Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. İncelediğim kadarıyla iddianame içeriksiz ve dayanaksız hazırlanmıştır. Benim ve benimle birlikte burada yargılananlar dışında yüzlerce yurttaşın yargılanma nedeni, boyun eğmememizdir.
Operasyonların usulü, şekli ve metodu, bunların hukuki değil, siyasi amaçlarla gerçekleştirildiğini gösteriyor.
Ancak sadece anayasal hakkını kullanan ne ben ne de buradaki onlarca arkadaşımız, yürütülen bu politikaya boyun eğer. Bu bir ajitasyon ifadesi filan değil, buradaki herkesin yüzündeki umudun ve başımızın dikliğinin ifadesidir. Söyleyeceklerim bundan ibarettir.”
Savunma yapıldıktan sonra salonda alkışlandı. PM üyesi Arda Hacıyusufoğlu da savunmasında şu ifadeleri kullandı:
“Seçme ve seçilme hakkına dönük müdahale nedeniyle protestolara katıldım. Bu müdahale halkın emekçilerin gençlerin kendi geleceğini belirleme hakkına dönük bir müdahaledir. Bu nedenle hem bir yurttaş hem de TKP üyesi olarak Saraçhane eylemine anayasal hakkımı kullanarak katıldım. Valiliğin kararının hukuka uygun olmadığını düşünüyorum. Öyle olsa bile herhangi bir ikaz ve uyarıyla karşılaşmadım, suçlamayı reddediyorum.”
Savunması tamamlanan sanıkların ayrıca dosyadaki kayıtlarla karşılaştırılmak amacıyla fotoğrafları da çekiliyor.
Savunmalar tamamlandıktan sonra avukatların beyan ve savunmalarına geçilecek.
Çağlayan Adliyesi’nde polis ablukası, bir kişi gözaltına alındı: Kitle ‘Polis defol, bu sokaklar bizim’ sloganı atıyor |
Duruşmaya ara verildi
Avukatların "derhal beraat" talebine karşı savcı, "Takdir mahkemenindir" görüşünü iletti.
Mahkeme talebi reddetti, duruşmaya yarım saat ara verildi.
Ardından avukat ifadeleri başlayacak.
TKP’lilerin müdafi Av. Mert Doğan da "Arkadaşlarımızın beraat etmesi gerektiğini ifade ettik, suçun unsurlarının oluşmadığını dile getirdik. Mahkeme yarım saat ara verdi, sonra sıra avukat ifadelerinde" diye konuştu.
Avukatlar savunma yapıyor
Avukat Mert Doğan savunmasında, "Müvekkillerimin gerçekleştirdikleri şey siyasi faliyettir, bu da anayasal haktır. Suçun unsurları oluşmaması nedeniyle müvekkillerimin beraatı gerekmektedir" dedi.
SOL Parti MYK Üyesi Avukat Deniz Demirdöğen savunmasında şunları söyledi: "Müvekkillere şafak baskınıyla ev araması yapıldı. Hangi delilleri bulmaya çalışıyorlardı merak ediyorum. Dosyanın ilk aşamasından bu yana hak ihlalleri devam ediyor. Ev araması, haksız tutuklamalar, eğitim-öğretim haklarının ihlali… Müvekkiler bugün çok açık şekilde, adalet ve demokrasi için anayasal haklarını kullandıklarını anlattı. Burada daha fazla araştırılacak bir şey yok. Keşke bu iddianameyi kabul etmeseydiniz, ancak beraat kararı verebilmeniz mümkün. Anayasal haklarını kullanan müvekkiller açısından beraat kararı vermenizi bekliyorum."
Duruşmaya yarım saat ara verildi
Savcı, savunması alınmayan sanıkların savunmaları alındıktan, kamera görüntüleri dosyaya geldikten ve bilirkişi incelemesi yapıldıktan sonra mütalaa sunacaklarını açıkladı. Mahkemeye yarım saat ara verildi.
Dava 3 Ekim'e ertelendi
Saraçhane eylemlerinde İstanbul'da gözaltına alınan gençlere ve gazetecilere açılan davanın ilk duruşmasında karar çıkmadı.
İkinci duruşma 3 Ekim tarihinde görülecek.
İkinci duruşma tarihine kadar savunması alınmayan sanıkların talimat dosyası ile savunmalarının alınmasına, savunması alınan sanıkların adli kontrol kararlarının kaldırılmasına ve yakalama kararlarının kaldırılmasına karar verildi. Yine bu dosya kapsamında yargılanan avukat ve gazetecilerin dosyalarının ayrılmasına ve yeni bir esas numarasıyla yargılamanın devam olunmasına karar verildi.
Av. Doğan: 'Arkadaşlarımızın herhangi bir suç işlemediğini çok iyi biliyoruz'
Saraçhane eylemlerine ilişkin İstanbul 62. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen duruşmanın ardından TKP PM üyesi Avukat Mert Doğan Çağlayan'da davanın içeriğine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Yargılananlar hakkında derhal beraat talep ettiklerini anımsatan Doğan şunları söyledi:
"Bizler gerek Saraçhane’de meydana gidilmesini, gerek üniversite önlerinde yapılan basın açıklamalarını, toplantıları ve yürüyüşleri kanuna aykırı olarak görmüyoruz. Valiliğin ilgili yasağını mevzuata ve anayasaya uygun olmadığını düşünüyoruz. Gerek Anayasa Mahkemesinin gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin süreklileşmiş içtihatlarını, mevcut yasaklamaların hukuksuz olduğunu art arda iki mahkeme de söyledi.
Gerek anayasa gerekse mevzuat hükümleri uyarınca valiliğin usulüne uygun olmayan kararına dayanarak herhangi bir polis ihtarı olmadan, yani suçun unsurları oluşmadan arkadaşlarımız hakkında ceza isteniyor. Bizler bu hukuksuzluğu kabul etmiyoruz. Bugün hem duruşmanın başında hem ortasında hem de sonunda derhal beraat kararı verilmesini talep ettik, kararlarımız kabul edilmedi.
Bir sonraki duruşma 3 Ekim tarihinde gerçekleştirilecek. O duruşmaya da hazır olacağız. Bizler arkadaşlarımızın herhangi bir suç işlemediğini, halkın seçme ve seçilme hakkına sahip çıktıklarını çok iyi biliyoruz. Seçme ve seçilme hakkına sahip çıkan, geleceksizliğine ses çıkartan gençlerin ve yurttaşlarımızın mahkeme koridorlarında yargılanmalarını içimize sindiremiyoruz. Bütün bu nedenlerle bugün başlamış olan, aslında ev baskınlarıyla başlamış olan hukuk sürecinin de takipçisi olduğumuzu, arkadaşlarımızın mutlaka ve mutlaka, eninde sonunda suçsuz olduklarını ortaya çıkartacağımızı, bir noktada da buradaki mahkemelerin arkadaşlarımızı cezalandırma ehliyetinin olmadığını da buradan söylemek istiyoruz."
Ne olmuştu? Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından başta İstanbul olmak Türkiye’nin dört bir yanında milyonlarca kişi AKP zorbalığına karşı meydanları doldurdu. İstanbul, Ankara, İzmir ve Manisa’da valilikler tarafından eylem yasağı ilan edilse de protestolar engellenemedi. İmamoğlu hakkında tutuklama kararının verildiği 23 Mart gecesi eylemlere katılım zirveye ulaştı. O akşam Saraçhane’de buluşan yurttaşlar, kürsüdeki konuşmaların tamamlanmasının ardından yoğun polis saldırısına maruz kaldı. Sabah saatlerindeyse eylemlere katılan 99 kişi evlerinden gözaltına alındı. Vatan Emniyet’e götürülen yurttaşlar 25 Mart’ta Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi. Savcılık, gözaltındaki isimlerin ifadesine başvurmadı. Görevli memur tarafından önce 86 kişi hakkında adli kontrolle serbest bırakma kararı verildiği duyuruldu. Nezarethaneden serbest bırakılacakları kata kadar götürülen yurttaşlar, kararın son dakikada değiştirilmesi üzerine yeniden nezarethaneye götürüldü. Yarım saat gibi kısa bir süre içerisinde talimatla kararını değiştiren savcı, 75 kişiyi tutuklama talebiyle mahkemeye sevk etti. Mahkemeyse 66 kişinin tutuklanmasına hükmetti. İstanbul Valiliği’nin 19 Mart’ta aldığı dört günlük “eylemleri yasaklama kararı” ve sonrasında bunun dört gün daha uzatılmasına atıfta bulunan iddianame, sanıkların bu yasak kararına rağmen gösteri yürüyüşü yaptıklarını belirterek 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Hakkındaki Kanunun 32/1 maddesine istinaden cezalandırılmalarını istedi. |
Saraçhane eylemlerine bomboş iddianame: ‘Bize 100 kişinin adını verdiler…’ | ![]() |