Sadece bir çevre meselesi değil her şey siyasal 

Yaşanan seller doğrudan iklim değişikliğine bağlı olmasa da daha sıcak hava daha fazla su buharı emebilir ve bu nedenle koşullar uygunsa daha bol yağışı tetikleyebilir.

BAA - Baran Bol/Gizem Batı Ayaz

Geçtiğimiz günlerde ülkemizde Rize’de ve yine Almanya'da yaşanan sel, İspanya'da ve Kuzey Amerika'daki olağanüstü sıcaklıklar, alevler içerisindeki Amazonlar... İnsanlığın bütün yaşam kaynakları katlediliyor. Bütün bu gelişmeleri, siyasetsiz bir 'yeşil dünya' anlatısı içinde değerlendirmek ise büyük yanılgı. Kapitalizm, medeniyetimizi ve yaşamımızı en temelinden tehdit ediyor!

Şimdi gerçekler insanlığın yüzüne daha sert bir şekilde çarpıyor. Bazı çevreler, ekstrem hava olaylarının tamamını iklim değişikliğine bağlarken bazıları da bunun politize edilmemesi gerektiğini ve tekil, ekstrem hava olaylarının küresel ısınma ile karıştırılmaması gerektiğini söylüyor.

Medya, Almanya'da yaklaşan seçim için meteorologları politika yapmamaları yönünde sürekli uyarıyor. Fakat bugün içinde yaşadığımız dünyayı ilgilendiren en önemli sorunlardan birini konuşmadan politika yapmak pek mümkün gözükmüyor. Aslında son yaşananları her zamankinden daha fazla tartışmamız gerekiyor. Çünkü iklim değişikliği, bugün birçok sorundan sadece bir tanesi ve içinde yaşadığımız toplumsal sistemle direkt ilintili. Eifel ve Bergisches Land'de saatlerce süren şiddetli yağışlar gibi aşırı hava olayları, Orta Avrupa'daki havanın nadir fakat normal bir parçası olsa da düzinelerce ölümle sonuçlanan yıkıcı sel felaketleri hiçbir şekilde kader değil. Bu tip doğal afetlere hazırlanılabilirdi. Ayrıca meteorologlar, günlerdir çok yıkıcı etkileri olabilecek yağışlar konusunda uyarılarda bulunuyorlardı.

Acil durumlarda insanların güvenliğini, iletişimini sağlayan ve düzenin tekrar sağlanmasını mümkün kılan sistemler, soğuk savaşatan sonra ya ortadan kaldırıldı ya da etkisizleştirildi. Örneğin, yaşlı insanların aşina olduğu sirenler, sadece birkaç kasabada ve köyde hâlâ varlığını sürdürüyor. Eski moda olarak görülseler de afet durumlarında dikkat çekmek için etkili araçlardı. Ayrıca modern teknolojiler, tüm insanlara ulaşmayı sağlayamıyor. İnternetten yapılan bir acil afet bilgilendirmesi yaşlı insanlara, dil bilmeyen göçmenlere veya erken yatan insanlara ulaşabilmekte bir sirene oranla ne denli başarılı?

Afet durumunda bölgede elektrik kesintisi yaşandığı anda tüm dijital teknolojiler devre dışı kalıyor. Ayrıca bu sadece Almanya'daki tekil örnekler için bir değerlendirme değil. Koronavirüs aslında refah düzeyi yüksek ve ‘sosyal devlet’ olarak nitelendirilen birçok ülkenin pandemi tarafından nasıl ezildiğini gösterdi. Emperyalist sistemin üst sıralarındaki ülkeler birbirlerinin maske tırlarını kaçırdı, solunum cihazı bulamayan insanlar ölüme terk edildi...

Örtbas etmek iklim değişikliğini ortadan kaldırmaz

Acilen iklim değişikliği hakkında yeniden konuşulması ve bunun gündeme getirilmesi gerekiyor. Yaşanan seller doğrudan iklim değişikliğine bağlı olmasa da daha sıcak hava daha fazla su buharı emebilir ve bu nedenle koşullar uygunsa daha bol yağışı tetikleyebilir. Ortalama sıcaklıkların ise son birkaç on yılda arttığı gösterilmiştir. Dolayısıyla şiddetli yağmur olaylarının görülme potansiyeli arttı. Dünyada yaşanan son gelişmeler, bazı bölgeler için değişen iklim koşullarının belli bir eşiğe dayandığını hatta bunu aştığını bize gösteriyor. 

Devrilme noktasına yaklaşıyor muyuz yoksa çoktan ulaştık mı? 

Elimizdeki veriler gösteriyor ki dünyanın birçok bölgesinde devrilme noktası dediğimiz, süregiden bir değişimin ya da göreli bir denge durumunun yeni ve geri dönülmez bir gelişim gösterdiği eşiği ifade eden noktaya yaklaştık ve hatta bazılarında bu noktaya ulaştık bile. 

Örneğin, Amazon'un bazı kısımları artık fotosentez için tükettiği karbondioksitten daha fazlasını üretiyor, bölge şimdi ormansızlaşma, kesme ve yakma yoluyla daha fazla sera gazı kaynağı haline geliyor. Bölge karbondioksiti absorbe etmesi gerekirken ormanların tahribi, ağaç kesimi ve yangınlar yolu ile daha fazla sera gazı üreten bir hale geliyor. Kuzeyde ise Grönland buzullarının geri döndürülemeyecek şekilde eridiğine dair ciddi sinyaller var. Bu olayların sonuçları ise net bir şekilde hissedilecektir. Amazon'daki orman tahribatı daha şimdiden Güney Amerika'nın tarıma elverişli bölgelerindeki mahsüllerin üretimini tehdit ediyor. Parçalanan resifler ve yok edilen kıyı ekosistemleri şiddetli fırtınalardaki dalgaların verdiği zararları daha da arttırıyor. Her geçen gün yeni vahşi alanlara yayılmamız, hayvanlardan insanlara veya insanlardan hayvanlara doğal koşullar altında bulaşabilen hastalıkların yani ‘zoonoz’ların riskini arttırıyor. Korona görünüşte çok uzak olan sorunların aslında ne kadar yakıcı ve güncel olabileceklerini bize net bir şekilde gösterdi. Bu iklim meseleleri için de aynı şey geçerli. Bugün halını altına süpürdüğümüz bu sorunlar aslında çok uzak bir geleceğin değil tam olarak bugünün sorunları.

Tüm bunları sıralarken amacımız karanlık bir tablo çizip dünyanın sonu geliyor, eyvah demek değil. Evet dünyamız ve yaşam bir tehdit altında, ancak bununla somut olarak mücadele etmek mümkün. Fakat bunu yaparken iklim değişikliğini sistemin kendisinden ayrı bir fenomen olarak değerlendiren bütün analizleri kesinlikle reddetmemiz gerekiyor. Küresel karbon emisyonun üçte birinden sorumlu olan 20 şirkete hiçbir şekilde toz kondurmadan insanların duş alma sıklığının iklim değişikliğine sebep olduğunu söyleyen 'analizlerin' kimler tarafından ne şekilde fonlandığı ve 'haber' olarak sunulduğu açıktır. 

Bugün dünyada iklim değişikliğini, küresel ısınmayı, orman yangınlarını, selleri konuşuyorsak bunun sorumlusu ne insan hayatını ne doğayı önemseyen sadece kârını düşünen kapitalistlerdir. Bugün iklim krizi, düzenle mutlak bir hesaplaşma içine girilmediği sürece çözülmesi imkansız bir sorundur. Çünkü, kapitalizmin DNA'sında kriz yaratmak var. 

Kaynak
https://www.spektrum.de/kolumne/naturkatastrophen-jetzt-ist-die-zeit-zu…
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50001565