PAZAR SÖYLEŞİSİ | Bilim tarihini 'tarihsel materyalizm' ile okumak

Geçtiğimiz günlerde Yazılama Yayınevi'nden çıkan 'Tarihselci Yöntem Ve Bilim Tarihi' adlı kitapla ilgili, kitabın editörlüğünü üstlenen Erhan Nalçacı ile konuştuk.

Volkan Algan

'Tarihselci Yöntem Ve Bilim Tarihi" adlı, alanında özgün bir yere sahip kitabın 2'inci ve genişletilmiş baskısı geçtiğimiz günlerde Yazılama Yayınevi'nden çıktı. 

Kitap 11 bilim insanının kimisi ortak imzalı 15 makalesinden oluşuyor.

Kitaptaki makalelerde de imzası bulunan, aynı zamanda kitabın editörlüğünü üstlenen Prof. Dr. Erhan Nalçacı ile kitap hakkında konuştuk.

Ülkemizde bilim tarihi alanındaki çalışmalar hakkında ne söylersiniz? Sizce yeterince önemseniyor mu? 

Bir süredir bilim tarihi üzerine çalışan akademisyenlerin ve bölümlerin sayısında bir artma olduğu gözleniyor, ancak bu genel olarak üniversite eğitiminde bilim tarihine önem verildiği anlamına gelmiyor.

Üniversite eğitiminin başlıca özelliğinin lisans ve yüksek lisans öğrencilerine bazı bilgi ve becerilerinin aktarılması değil düşünmeyi öğretmesi olması gerekir. “Düşünmeyi öğretme” ise bilim tarihi olmadan başarılabilir bir eylem değildir. Bu açıdan üniversite müfredatları bütün alanlarda çok zayıf gözüküyor. Bir şeyin tarihini, hangi aşamalardan geçtiğini, sıçrama noktalarını bilmezseniz o bilgiyi ezberlemekten başka çareniz kalmaz. Ayrıca bilimin ve toplumun gittiği yönü de kestiremezsiniz, çok hareketli ama yönü olmayan bir anlamsızlığın içinde kaybolmak işten değildir. Bugün bilimsel etkinliğe katılan bilim emekçilerinin çoğunun başına ne yazık ki bu kaybolma hali geliyor.

"Tarihselci yöntem ve bilim tarihi" kitabını diğer bilim tarihi kitaplarından ayıran temel yöntemsel özellik nedir? 

Bilim tarihi kitaplarında çoğunlukla rastladığımız yöntem pozitivizmdir. Buna göre bilim sürekli bir ilerlemedir ve bu ilerleme tarihteki yetenekli bilim insanlarının düşünme gücüne ve çalışkanlıklarına dayanır. Bilim çoğu kez toplumsal olaylardan yalıtık, kendi içinde bir süreçtir.

Tarihselci Yöntem ve Bilim Tarihi’nde ise tarihsel materyalist bir yöntem kullanılmaya çalışılıyor. Buna göre toplumsal bir iş bölümüne dayanan bilim üretim ilişkileri içinde değerlendiriliyor. Böyle olunca toplumsal sınıflardan, sınıf mücadelelerinden, egemen sınıfların verili tarihsel dilimlerdeki gereksinimlerinden ayrı düşünülmüyor. Ayrıca tarih sürekli bir ilerleme değil, toplumsal devrimlerle nitelikçe değişiklikleri içeren bir süreç olarak ele alınıyor, dolayısıyla devrimlerin bilim üretimi ve bilim emekçileri üzerindeki karşılıklı etkilerini inceliyor.

Kitabın başlangıcındaki “Bilim tarihinin neresindeyiz?” başlıklı bölüm sadece bilim tarihinde değil, tarihte yöntem bölümü olarak da okunabilir. Bilim tarihinin neresindeyiz sorusu, bu bölümün sonunda emperyalizm döneminde sosyalizme geçiş çağındayız olarak yanıtlanıyor. 

Kitaptaki makalelerin konularını seçerken nelere dikkat ettiniz? Makaleler bir bütünlük oluşturuyor mu, yoksa daha çok tartışmalı, kritik gördüğünüz başlıklara mı odaklandınız?

Kitap hem bir bütünlük oluşturuyor hem her bölüm ayrı ayrı okunabilir. Aslında kitap üniversitede verdiğim yüksek lisans derslerine dayanıyor. Üç yarıyıl devam eden derslerin sonunda doktora öğrencilerinden öğrendikleri yöntemle bilim tarihinde bir dönemi yazmaları bekleniyor.

Son 15 yıl içinde ele alınan birçok konu oldu ancak başarılı olanlar kitaba alındı. Zamanında doktora öğrencim olan yazarların hemen hepsi şimdi öğretim üyesi olarak çalışıyorlar.

Geçen haftalarda yayımlanan ikinci genişletilmiş ve gözden geçirilmiş baskısına yeni dört bölüm eklendi. İlk baskı 2017 yılında yapılmıştı.

Bu baskıya bir bilim insanının yaşamına odaklanmayan ancak bir dönemde bilim üretiminin karakterini yansıtan iki bölüme yer verdik. Bunların ilki; “Bilim insanlarını yüzyıllar boyunca düzenin hizmetine sokan paradigma: Biyolojik belirlenmecilik” başlığını taşıyor. Gerçekten birkaç yüzyıldır tekrar tekrar bilim insanlarına toplumsal eşitsizliklerin kökeninin biyolojik olaylar olduğu söyletiliyorsa bu ancak arka plandaki sermaye sınıfının sömürüyü meşrulaştırma girişiminin sonucu olabilir.

Diğer makale ise “Savaşın hizmetinde bilim: Manhattan Projesi” ismini taşıyor. İkinci Dünya Savaşı esnasında ABD’nin çağının en iyi bilim insanlarına atom bombası ürettirip sivil halkın üzerinde denenmesinin öyküsünü anlatıyor. Emperyalizm dönemindeki bilim üretiminin çapı kadar kötücül niteliğine de dikkat çekiyor.

Kitabın bir diğer özelliği kadınları bilimden dışlayan uzunca bir dönemin ürünü olan “bilim adamı” lafının dışlanmış olması, her zaman kitapta bilim insanı veya bilim emekçisi demeyi tercih ediyoruz. Buna paralel olarak bilim dünyasında mücadele ederek kendine alan açan kadın bilim insanlarına yer veriyoruz: Matematikçi Sofya Kovalevskya, DNA’nın keşfine büyük katkı yapan Rosalind Elsie Frank ve maymun antropolojisini başlatan Jane Goodall.

Farklı dönemlerdeki burjuva devrimlerinin etkisiyle sahne alan ve etkinlik gösteren bilim insanlarına geniş yer ayırdık: Lamarck, Darwin, Bernard, Cahal gibi. Öte yandan Nazi teorisyeni Kondrad Lorenz’i de inceledik.

Bir de daha önce muhtemelen Türkçe olarak hiç yayınlanmamış yaşam öykülerine yer verdik, örneğin uzay biliminin kurucusu olarak kabul edilen Konstantin Tsiolkovskiy’e. Ayrıca Sovyet biliminin bilinçli olarak karanlıkta bırakılan bilim insanlarını tanıtmaya ve anlamaya çalıştık, bilişsel sinirbilimin kurucularından Aleksander Luria gibi.

Kitap yazımına katılanlar ben dahil hiçbirimiz tarihçi değildik, bu yönüyle amatör bir çalışma oldu ama öte yandan şu an itibariyle benzeri olmayan bir çalışma ortaya çıktı.

Bu kitap kimler için yazıldı? Bilimsel literatüre hâkim olmayan meraklılar için de önerir misiniz? 

Bu son baskıya genel kaynakça ve bilim insanı indeksi ekledik, bu haliyle bilim tarihi çalışması yapanlar için bir kaynak kitap olma özelliği artmış oldu. Bilim tarihi kürsülerinde referans kitap olarak önerilebilir.

Bunun dışında üniversiteye adımını atan herkese kitabı öneriyoruz, kolay anlaşılabilir bir kitap olduğunu düşünüyorum.

Ayrıca bilime ve tarihe meraklı tüm emekçiler de okuyabilirler.

Bundan sonra yeni bir baskı için hazırlığınız var mı?

Üçüncü genişletilmiş baskı için şimdiden çalışıyoruz. Özellikle 20. yüzyılda tekellerin bilimi şekillendirmede çok önemli bir etkisi olduğunu fark ediyoruz. Özellikle bu konuyu açıp belgeleyen makalelere yer verebiliriz. Ayrıca Sovyet bilim insanlarının öykülerini daha fazla aydınlığa çıkarmak istiyoruz.

Son olarak kitabı yayına hazır hale getiren Yazılama ekibine titiz çalışması için tüm yazarlar adına teşekkür etmek isterim.