Özel hastane çetesi davasında 9. gün: Mahkeme başkanı 'sorumlu' bulamamaktan şikayetçi

Yenidoğan çetesi davasında sanıkların savunmaları alınmaya devam etti. Mahkeme başkanı "Burada kime sorsak sorumluluğu yok. Hemşire doktora sor diyor, doktor hemşireye. Başhekim müdüre..." dedi.

Haber Merkezi

İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları gerekçesiyle 22’si tutuklu 47 sanığın yargılandığı "yenidoğan çetesi" davasının duruşması 9. gününde devam ediyor.

Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nce adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmaya, “organize suç örgütü elebaşı” olduğu iddia edilen Fırat Sarı'nın da aralarında bulunduğu 22 tutuklu ve bazı tutuksuz sanıklar ile tarafların avukatları katıldı.

18 Kasım'da başlayan ve 22 tutuklunun savunmalarını yaptığı duruşma, bugün tutuksuz sanıkların beyanlarının alınmasıyla devam ediyor.

Bazı tutuksuz sanıklar ve taraf avukatları salonda hazır edilirken, bazı tutuksuz sanıklar da bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı.

Sanık hemşire Molla para karşılığı bebek getirildiğini duymadığını iddia etti

Duruşma saat 10.20 sıralarında kimlik tespitinin ardından tutuksuz sanık hemşire Renginar Mola'nın savunmasıyla başladı. Saat 14.20 sıralarında duruşmaya 40 dakika ara verildi. Duruşma verilen aranın ardından 15.30 sıralarında yeniden başladı.

Tutuksuz sanık hemşire Renginar Molla, üzerine atılı suçlamaları kabul etmedi.

Molla, Silivri Kolan Hastanesi'de çalıştığını, hemşirelik dışında bir şey yapmadığını dile getirerek, "Doktorun söylediklerini yaptım. Hasan Basri (Gök) asistan olarak geldi. Ben sorumluydum. O gelince arka planda kaldım. Sorumlu doktorum Fırat Sarı'ydı. Kendisine ulaşamadığım zaman Hasan Basri'ye ulaşırdım. Fırat Sarı'yı çocuk doktoru olarak bilirdim" dedi.

Hastaların basamaklarını Fırat Sarı'nın belirlediğini kaydeden Molla, "Ben de Hasan Basri öyle deyince 'Fırat Sarı istiyor' diye düşündüm. Bu yüzden 'Hasta tamam' dedim. Basamakları hasta dosyasında değiştirdim. Ama 3'ten 1'e basamakları değiştirmedim, 2'ye çektim. Basamak benim anladığım bir şey değil. Doktorun yaptığı görevleri ben hiçbir zaman yapmadım" diye konuştu.

Molla, tutuklu sanık doktor Fırat Sarı'yla arasındaki para hareketlerinin sorulması üzerine paraya ihtiyacı olduğunu, yurt dışına çıkacağını anlattı.

Molla, tutuklu sanıklardan ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'i hemşire olarak tanıdığını, bebek sevki yaptığına hiç denk gelmediğini öne sürdü.

Sanık Hasan Basri Gök'ün hastanede denetim yapıldığı sırada "Sadece dosya üzerinde basamakları çektim" dediğini iddia eden Molla, bu kişinin dosyaları dışarı çıkarıp çıkarmadığını bilmediğini kaydetti.

Molla, basamaklarla ilgili olmaması gereken bir durumu fark etmediğini söyledi.

Silivri Özel Kolan Hastanesi'yle sanık Fırat Sarı arasında yapılan sözleşmeyi bilmediğini savunan Molla, "Para karşılığında bebek getirildiğini duymadım. Benim yönetim kısmıyla alakam yok" ifadelerini kullandı.

Bağcılar Şafak Hastanesi İşletme Müdür Yardımcısı: 10 bin lira karşılığı bebek sevki istememi hastane yönetimi talep etti

Bağcılar Şafak Hastanesi İşletme Müdür Yardımcısı Mustafa Kazan, söz konusu hastaneden kendi isteğiyle istifa ettiğini anlattı.

Kızılay Hastanesi'nde çalışırken gözaltına alındığını, psikolojisinin bozulduğunu, bu nedenle emekli olduğunu ve İstanbul'dan taşındığını belirten Kazan, "Suçlamalarla ilgili örgütün varlığını kabul etmiyorum. Gözaltına alındığım zaman örgütü öğrendim. Kimseyi tanımıyorum. Bahsi geçen örgütle para alışverişim yoktur. Örgüt üyesi olarak iddia edilen kişiler beyanlarında beni tanımadıklarını söylediler" dedi.

AA’nın aktardığına göre Kazan, sanıklardan sadece Gıyasettin Mert Özdemir'le görüşmesinin olduğunu iddia ederek, “Mert'le aramda asla 'Eşine SGK yaptıralım' gibi bir görüşme geçmedi. Mert'e ödeme yapmadım. Bu ödemelerin hastanenin muhasebesinden yapıldığı iddianamede açık ve net görülmektedir. Benim bir örgüte bile isteye yardım etme durumum söz konusu olamaz" savunmasını yaptı.

DHA’nın haberine göre sanık Kazan, "En son Bağcılar Şafak Hastanesi'nde çalıştım, kendi isteğimle ayrıldım. Kimya bölümü mezunuyum. 10 bin lira karşılığında Mert Özdemir'e bebek sevki istememi hastane yönetimi talep etti” dedi.

Çapraz sorgu sırasında mahkeme başkanının 'Tapelerde, “Bebek başı ücretler, bebek başı bin lira. 30 bebek getirdin 30 bin' diyorsun” cümleleri üzerine sanık Kazan, "Hastane yönetiminin Özdemir için dediğini aktardım. Mert de kabul etmedi zaten. Şafak Hastanesinde ben işe girdikten sonra Başhekim olarak Semiha Yavuz geldi. Maaşımı sabit hastaneden alıyordum" dedi.

'Şikayette bulunmadım ama iş aradım'

Mustafa Kazan, duruşma savcısının "Bebeğin yoğun bakıma alınması gerekiyor, ölüm tehlikesi var. Para karşılığında bu işin olması seni rahatsız etmedi mi?" sorusu üzerine, "Uygun değil. Şikayete bulunmadım, 3 tane çocuğum var ama iş aradım" diye konuştu.

"Bu bebek ölürse sorumluluk olur diye tereddüt olmadı mı?" sorusunu cevaplayan Kazan, "Nasıl olmasın benim de çocuğum var. Başhekimim çok titizdir. Hastane doktorlarına güvendim. İçim o yönden rahattı" ifadelerini kullandı.

Başhekim denetimde eksiklik olmaması için 'ellerinden geleni yaptığını' savundu

Tutuksuz sanıklardan Bağcılar Özel Şafak Hastanesi Başhekimi Semiha Yavuz, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini belirterek, “insan sevgisini ve saygısını ailesinden alarak, görev bilinciyle doktorluk yapmaya çalıştığını” savundu.

Hastaneye yapılan denetimlerde herhangi bir eksiklerinin olmaması için ellerinden geleni yaptıklarını bildiren Yavuz, "Yenidoğan yoğun bakımda, 25 Eylül 2023'te çok büyük bir denetim oldu. Tek tek bütün hastaları gezdik. Ne tedavi aldıkları, hangi kanalla, hangi sevkle geldikleri, ailelerinin onayı olup olmadığı tüm gün değerlendirildi. Çok uzun bir denetim oldu" dedi.

Hastanede çalıştığı dönemde Fırat Sarı'yla bir anlaşma yapılmadığını öne süren Yavuz, "Çocuk doktoru olduğum için böyle bir şeye ihtiyacım olmadı. Benden önce de olmadığını biliyorum" ifadelerini kullandı.

Fırat Sarı'nın "Bağcılar Medilife'ta Semiha'yla anlaşma yaptık" şeklindeki ifadelerinin aktarılması üzerine bunu kabul etmediğini kaydetti.

Gıyasettin Mert ismini ilk kez burada duyduğunu savunan Yavuz “Mert diye birini 112’den bana hasta sunan, tıbbı süreci bana ileten biri olarak bilirim. Benim telefonum 7/24 açıktır her zaman ulaşabilirler özellikle hasta konusunda. 112 servise bile şahsi telefonumu verdim. Şafak Hastanesine bebek sevkini yapan tek kişi bendim" dedi.

Hemşire yardımcısı Çetin: Hoca bana '500 gram zaten çek fişini gitsin' dedi

Verilen öğle arasının ardından duruşma tutuksuz sanık hemşire yardımcısı Batuhan Çetin’in savunmasıyla devam etti.

DHA’nın aktardığına göre Çetin savunmasında "Ölen bebeklerin ailelerine başsağlığı diliyorum. Güney Hastanesinde stajımı yaptım. Sonra Hüseyin Günerhan tarafından işe alındım. Hüseyin gidince Damla Atak geldi. Komple yoğun bakım değişti. İşletme olduğunu biliyordum. Bunu tüm hastane biliyordu. Ben hemşire yardımcısı olarak çalıştım. Bebek Kaya öldükten 2-3 hafta sonra ayrıldım. Geceleri genelde İlker Gönen geliyordu. Kaya bebeğin ölümüne de doğumuna da şahit oldum. Bebek doğduktan sonra kimse müdahale etmedi. Yoğun bakıma alındı ve 2 gün sonra kanama oldu. Çok kötü kanıyordu. Gelmesi gerekenler hastaneye gelmeye tenezzül etmedi. Teslim aldığımızda bebek çok soğuktu. Monitör okumuyordu. Sorumluluğu ben hiçbir zaman kabul etmedim. Kendi üzerlerinden atmak için bebeğin ölümünü geceye bırakmak istediler. Damla Atak bana, 'Benim başım ağrıyor beni aramayın' dedi. Gece doktoru bebeğin kötü olduğunu görmüştü. Bebek gece saatlerinde daha da ağırlaştı. Rıza Keykubat Hoca'yı aradım gelmesi gerektiğini söyledim. Hoca bana '500 gram zaten çek fişini gitsin' dedi. Ben de vicdanımı rahatlatmak için kalp masajı yaptım. Yapmasam vicdanım rahat etmezdi. Benim sanık değil tanık olmam gerekiyor" dedi.

‘Denetime gönderilen nöbet listesi gerçek değil’

Çetin şunları söyledi:

"Rıza’nın kaşesi hastanedeydi. Yoğun bakımda kamera vardı. Bir hemşire bacak bacak üstüne atsa arayıp indir bacağını denirdi. Ben yoldan geçen bir kişi kadar müdahalede bulundum. Yetkilerimde var mı yok mu onu da bilmiyordum. Yaşaması için çabam var; ama ihmalden yargılanıyorum. Takdir sizindir. Denetime gönderilen nöbet listesi farklı gerçek değil. Sadece bebek Kaya’nın öldüğü gün doğru. Savcının Kaya bebekle ilgili sorusuna sanık Çetin, 'Damla beni arayıp, denetim geldi. Kaya bebekle ilgili Oktay geldi müdahale etti diyeceksin' dedi. Rıza Keykubat kendini çocuk doktoru olarak tanıttı. Damla bana 'Çocuk doktoru' dedi; ama bunu söylerken tek ben yoktum 3-4 kişiydik. Gıyasettin’i simsar olarak bilirim. Hastaları getiriyor olarak biliyorduk. Yüz yüze konuşmuşluğumuz yok. Damla Atak ile Gıyasettin sürekli iletişim halindeydi. Kamera kayıtlarından bizi sürekli uyaran Müzeyyen’di. Sanık Hüseyin Günerhan için, açık açık ben Şeyhmusum demiyordu; ama kahvedeki adam onu doktor olarak biliyordu.”

Sanık Çetin sanık avukatlarının kendisine soru sorması sırasında, "Damla Atak hastaneye geldikten sonra hiçbir şekilde hastanede yenidoğanda doktor görmedim. Evde yatmak daha rahat gelmiş demek ki doktora, ben haber vermişim gelmemiş. Ben elimden geleni yapmışım daha ne yapabilirim? Ölecek diye bırakılan bir bebekti Kaya bebek" cümlelerini kullandı.

Sanık Hüseyin Günerhan söz alarak sanığa, 'Kendini hastalara doktor olarak tanıtıyor muydun tanıtmıyor muydun?' diye sordu. Sanık bu soruya, "Beni bu tipte doktor olarak tanıtsam inanacak bir kimse var mı acaba? Bakın tipime 2 yıl önce daha küçük gösteriyordum. Tüm hastalar beni asistan hemşire olarak tanıyordu zaten" şeklinde yanıt verdi.

Başhekim Dirik: Ben hastane sahibine 'Bunlardan danışmanlık almayacağız' dedim

Duruşma Güney Hastanesi Başhekimi Ali Dirik'in savunmasıyla devam etti.

NTV'nin aktardığına göre savcının "Sen başhekim olarak hastanende çalışmayan Gıyasettin'le niye bu kadar ciddi konuları konuşuyorsun? Üstelik hastalarınla ilgili bilgi vermen de yasak dışarıya. Hastanendeki ölüm olayını neden Gıyasettin Mert'le görüşüyorsun?" sorusuna Dirik'in yanıtı "Mert'le özel bir ilişkim yok. Sormuştur. Çalışanlarıma mesafe koyarım ama dışarıdaki insanlarla samimi konuşurum" şeklinde oldu.

Dirik, yoğun bakımın kameralarını söktürmekle suçlanıyordu. Ali Dirik yaptığı savunmada "Fırat Sarı başlayalı 2 yıl zaman geçti. 120 kutu ilacın eksikliğini fark ettim. Çıktım sordum. 'Biz bunu özel hastalara kullandık' dediler. Hemşirelere 'Siz bu ilacı kullandınız mı?' sordum. 'Yok' dediler. Fırat Sarı'yla konuştum. 'İlaç yolsuzluğu var' dedim. Bunları SGK'ya fatura etmemişler, etmeye çalışıyorlar. Dosyaların da eksik olduğunu görünce tartıştım telefonda. Dosyaları istedim, bir kısmını getirmiş. İlaçları açıklayamadı bana. Ciddi şekilde tartıştık. Bana hakaret etti. 'Savcı tanıdığım var, seni şikayet edeceğim' dedi. Ben hastane sahibine dedim ki 'Bir daha bunlardan danışmanlık almayacağız'. Sonra tabii ben bunların elemanlarını çıkardım. Kendim yoğun bakımı çevirmeye çalışıyorum" dedi.

Kaya bebeğin ölümüne ilişkin konuşan Dirik "Kaya bebeğin annesi gebelik zehirlenmesi. Kimse kabul etmemiş. Doktorlar korkuyor riskli hastaları almaktan. İşte böyle gelip sanık oluyorsunuz. Ben gece 3'te kabul ettim. Sonra bebek doğdu 500 gram. Onu yoğun bakıma teslim ettim. Kaya bebeğin ölümünden sonra ani denetim geldi. Ben Fırat Sarı, 'Savcı tanıdığım var' dediği için o şikayet etti sandım. Çünkü biz Bakırköy'e bağlıyız, Büyükçekmece'den geldi" dedi.

Mahkeme başkanı 'sorumlu' bulamıyor: 'Burada kime sorsak sorumluluğu yok'

Mahkeme başkanının "Burada kime sorsak sorumluluğu yok. Hemşire doktora sor diyor, doktor hemşireye. Başhekim müdüre... Yani siz burda birbirinizin konuşmalarını dinliyor musunuz?" sözleri üzerine Ali Dirik "Kamera var, sökülmedi, çalışmıyor. Gelen müfettiş rapor olduğunu yazıyor. Elektrikler gitmiş, 2 tane hard disk çalışmıyordu" yanıtını verdi.

Mahkeme başkanının "O güne mi denk gelmiş?" sorusu üzerine Dirik "Onu bilemem, bilgi işlemciler öyle dedi" ifadesini kullandı.

Duruşma tutuksuz sanık Güney Hastanesi sahibi Ayşe Müzeyyen Yurtoğlu'nun savunmasıyla devam ediyor.