Onur Yaser Can davasında erteleme: Polisten 'çıplak arama' savunması

Onur Yaser Can’ın intiharı sonrası dört polis ve bir bilirkişi hakkında başlatılan yargılamanın ilk duruşması İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Sonraki duruşma 2 Aralık'a ertelendi.

Haber Merkezi

Onur Yaser Can’ın intiharının ardından 4 polis ve 1 bilirkişi hakkında başlatılan yargılamanın ilk duruşması İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Onur Yaser Can'ın yakınları ve basın duruşma salonuna alınmadı.

Onur Yaser ve Hatice Can İçin Adalet Platformu tarafından sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımda, Onur Yaser Can’ın yakınları ve basının duruşma salonuna alınmadığı belirtildi. Paylaşımda "11 yıl aradan sonra, 'gerçeğe aykırı bilirkişilik yapma', 'resmi belgede sahtecilik', 'resmi belgeyi bozma, yok etme' suçlarından, dördü polis beş kişi hakkında açılan dava başlıyor" ifadelerine yer verildi.

Çıplak aramayı savundu

ANKA'nın haberine göre, sanıklar duruşmaya SEGBİS ile katılırken sanık polis memuru Muhammet Ongun, mahkemede, çıplak arama ile ilgili olarak, "Ben 18 yıldır bu işi yapıyorum, hala aynı işlemi yapıyoruz, usulsüz ise yaptığımız tüm aramalar usulsüzdür” dedi.

Sanık Ongun, savunmasının devamında kendisinin “resmî belgede sahtecilik” suçundan yargılandığını, ancak müşteki ve avukatları tarafından konunun başka yerlere çekilmeye çalışıldığını söyledi. Bunun üzerine Can Ailesi'nin avukatı Çiğdem Şat, mahkemeye, “Varmak istediğimiz yer sanığa göre neresidir? İşkence iddiaları mı” şeklinde soru sordu. Sanık ise bu soruyu cevaplamak istemediğini söyledi.

'Tüm sanıkların üst sınırdan ceza almalı'

Onur Can Yaser’in kardeşi Ezgi Sevgi Can da mahkemede konuştu. "İnce arama dedikleri işkence" diyen Ezgi Sevgi Can, şunları söyledi:

“Kendilerinin ‘ince arama’ diye tabir ettikleri işkence, cinsel saldırı ve görevi kötüye kullanma suçları nedeniyle ben önce, 28 yaşındaki abimi ve sonrasında verilen hukuki mücadele sürecinde bu sanık polislerin devamlı korunması ve adil bir yargılamanın yapılmaması, önümüze sürekli olarak çıkarılan engeller ve adaletin sağlanmasının sürekli ertelenmesi sebebiyle annemi ve babamı da kaybettim. Dolayısıyla size mağduriyetimin büyüklüğünü tarif etmem zaten mümkün değil. Sadece kullanıcı olarak yakalanmasına rağmen 5 saat sorguya girmiş bir çocuğun ertesi gün tekrar çağrılıp, iki ekibin organize ettikleri 11 adet belgenin yeniden imzalattırılması davası. Yapılan işkence ile ertesi gün yapılan evrakta sahtecilik ayrı değerlendirilemez. Onur Yaser Can’ın sorgusuna rağmen istediklerini alamıyor emniyet ekibi. Bu ekipten iki polis zaten ceza aldı. Onlara emir veriyorlar ve değişiklik yapıyorlar. İfadesini ilk kezmiş gibi imzalıyorlar. Evrakta sahtecilik, bir gün önce yapılmış işkencenin devamıdır. Bunu örtbas etmek için yapılmıştır.

Tüm sanıkların üst sınırdan ceza alması gerekiyor. Özellikle işkence, görevi kötüye kullanma suçlarından haklarında suç duyurusunda bulunulmasını istiyorum. Bu tek başına, zaten gecikmiş ve annemle babamın hiçbir zaman göremeyecekleri adaletin sağlanması, ancak bu davanın işkence, cinsel saldırı ve onur kırıcı muamele suçları bakımdan genişletilmesi gerekir. Adil bir yargılama yapılmasını hem kendim adına hem kaybettiğim ailem adına hem de kamuoyu vicdanı adına talep ediyorum."

Duruşma ertelendi

Savunmaların ardından mahkeme, duruşmaya mazeret sunarak katılmayan sanık Hakan Aydın’ın yaşadığı yer olan Bursa Ağır Ceza Mahkemesi'ne yazı yazılarak sanık hakkında zorla getirilme kararı çıkartılarak duruşmaya SEGBİS ile katılmasına karar verdi. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne yazı yazılarak, 2 Haziran 2010 tarihinde uyuşturucu madde kullanmak suçundan ifadesi alınan Yavuz Koç isimli birinin olup olmadığının sorulmasına, var ise adres bilgilerinin gönderilmesinin istenmesine karar verdi.

Duruşma 2 Aralık 2022 tarihine ertelendi.

Ne olmuştu?

ODTÜ Mimarlık Fakültesi mezunu Onur Yaser Can, 2 Haziran 2010 tarihinde İstanbul Beyoğlu’nda narkotik polisi tarafından gözaltına alınmış, ifadesinin alınmasının ardından serbest bırakılmıştı. Olaydan iki gün sonra, “tutanaklarda eksiklik olduğu” gerekçesiyle tekrar karakola çağrılan Can, 23 Haziran 2010’da tekrar ifadeye çağrılmış ve aynı gün intihar etmişti. İntiharının ardından annesi Hatice Can, oğlunun pantolonunun arka cebinde, üzerinde çıplak aramaya maruz bırakıldığına ilişkin ifadelerin yazılı olduğu bir not bulmuştu.

Anne Hatice Can da 2014 yılında intihar etmişti. Baba Mevlüt Can ise sağlık sorunlarından dolayı 2019 yılında hayatını kaybetmişti.

Onur Yaser Can’ın intiharıyla ilgili yargılamada iki polis, “evrakta sahtecilik” suçlaması ile iki yıl altı ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Yargıtay kararı bozmuş ve yargılama yeniden başlamıştı. Polisler ise ayrı ayrı altı yıl beş ay 15 gün hapis cezasına çarptırılmıştı. Ancak İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi, dört polis ve bir bilirkişi hakkında daha suç duyurusunda bulunulmasına karar vermişti. İstanbul Valiliği ise soruşturma izni vermemişti. Onur Yaser Can’ın kardeşi Ezgi Sevgi Can’ın itirazı üzerine istinaf mahkemesi, soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararı Temmuz 2021’de kaldırmıştı.