Ölüm taciri Dörtlü Çete’den sahte ‘kanun ve nizam’ kampanyası - II

Bu yazı dizisinde, medyada geniş yer verilen dörtlü çete (JTI, PMI, BAT, Imperial Tobacco) görüntüsünü, söylemini, tarım ve yasadışı ticaret üzerindeki etkisini masaya yatırıyoruz.

Meryem Vitni

14 Haziran 2023 günü, Japon Tütün (JTI), Philip Morris (PMI), British American Tobacco (BAT) ve Imperial Tobacco’nun üst düzey yöneticilerinden oluşan dörtlü bir heyet tütün sanayicileri adına yasadışı tütün ticaretinin önlenmesi için bir kampanya başlattıklarını duyurdu. Bu yazı dizisinde, medyada geniş yer verilen dörtlü çete görüntüsünü, söylemini, tarım ve yasadışı ticaret üzerindeki etkisini masaya yatırıyoruz.

Dünkü bölümde, Dörtlü Çete adını taktığımız bu şirketlerin oligopolik yapısını ve küresel tütün tarımını nasıl biçimlendirdiklerini irdeledik. Bugünkü ikinci bölümde Dörtlü Çete’nin Türkiye’de tütün tarımını nasıl çökerttiğini ve önemli boyutta bir pazar payını kaptırdıkları yerli üretime dayalı yasadışı tütün ticaretinin asıl müsebbibinin bizzat kendileri olduğunu göstermeye çalışıyoruz. 

Türkiye tütün sektöründe yabancı sermaye kontrolü

Tütün sektörü Türkiye’de yabancı sermaye iyeliğinin ve dolayısıyla kontrolünün en yüksek olduğu başlıca sektör. TÜİK 2012 verisine göre, sektörde yabancı sermaye kontrolü % 87,9. Bunu, büyük arayla, “bilgisayar, elektronik ve optik ürün imalat” sektörü (% 45,8) ve “motorlu kara taşıtı, treyler ve yarı treyler imalat” sektörü (% 45,3) izliyor. 

Bu sektörde, ileri teknoloji, nadir elementler veya dev finansman gereksinimi mi söz konusu ki, tüm sanayi ve hizmet sektörlerinden çok daha yüksek düzeyde yabancı sermaye yatırımı peydah olmuş? Aksine, Türkiye geleneksel bir tütün tarımı ülkesi, oryantal tütünün anavatanı. Ege’de, Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da, Karadeniz’de bol tütün yetişiyor. Öyle ki, Türkiye’de tütün köylüsünün her yaştan aile bireyinin emeğine alın terini katarak ürettiği tütünden daha ucuz bir emek ürünü az bulunur. 

Teorik olarak, biraz sermayesi olan herkes, tütün satışı yapan yüzlerce e-ticaret sitesinden ucuz tütün satın alabilir ve yine internetten külüstür sigara sarma makinesi, alet edevatı edinerek kolayca sigara imalatına girişebilir. Hele bir de, ülkenin uçsuz bucaksız kayıtsız ekonomisiyle temas kurulursa, kısa sürede pazarlama ağı da oluşuverir. Ucuz, düşük teknolojili, kolay ve çok kârlı, değil mi? Ama, yakın zamana kadar Dörtlü Çete’nin tam hakimiyet kurduğu piyasada yerli sermayenin böyle bir hareket olanağı yoktu. 

Sözleşmeli tarıma geçiş ve Tütün Fonu’nun sıfırlanması

Bunun nedeni, sektörün tamamına bir deli ceketi gibi giydirilen, IMF dayatması Derviş kanunlarından önde geleni, 4733 sayılı Tütün Kanunu. Ateşli tartışmaların, bakan istifalarının ve Sezer’in vetosunun ardından, 2002 başında yürürlüğe giren bu Kanun, yüksek giriş engelleriyle Dörtlü Çete’nin oligopolünü koruma altına aldı, sınırsız üretim ve ticaret ile fiyat serbestisi hükümleriyle yüksek kârlılıklarını garantiledi. Ancak en büyük dönüşümü tütün tarımında yaptı: Tarım destekleri ve alımları terk edilerek, tütün köylüsünü ulusötesi şirketlerin şartlarına ve düşük fiyatlarına mahkum eden sözleşmeli tarıma geçildi.
2009 yılında “yabancı tütün ile yurt içinde harmanlanmış ve imal edilmiş (blended) sigaraların bünyesine giren yabancı tütünün ithali sırasında CİF bedel üzerinden 3000 USD/ton fon alınmasına” dair Bakanlar Kurulu Karar’ı, daha sonraki yıllarda AB müzakerelerine takıldı, piyasa köktenciliğinin “ulusal ve yabancı tütün yetiştiricileri ve imalatçısına eşit uygulama” düsturu doğrultusunda nihayet 2018’de sıfırlandı, diğer bir deyişle yerli üreticileri korumayı hedefleyen bir mekanizma ortadan kaldırıldı. Tütün Fonu’nun sıfırlanmasının 2022’de ithal edilen 114.379 ton üzerinden etkisini hesaplayacak olursak, 2022 yılı için bu tutar 343 milyon USD’yi buluyor. Yani, Fon’un sıfırlanmasıyla, 2022’de Dörtlü Çete 343 milyon USD maliyet indirimine kavuşurken, aynı tutarda Hazine kaybı yaşandı, tütün çiftçisi işsiz bırakıldı. 

Yazının dünkü bölümünde belirttiğimiz küresel ölçekte sözleşmeli tarıma geçiş ve dış ticaret engellerinin kaldırılması politikaları Türkiye’de de geçerli hale getirildi. 

Tütün tarımının çökertilmesi

Tütün Kanunu ile getirilen sözleşmeli tarım ve Dörtlü Çete’nin kendi küresel köyünden ucuz tütün tedarik edebiliyor olması, Türkiye’de tütün tarımını çökerten, tütün çiftçisini yoksullaştıran, göçe zorlayan, akabinde yasadışı piyasaya yönelik kayıtdışı üretime yönelten başlıca iki unsur. Kanun’un yürürlük kazandığı 2002’de 406 bin olan kayıtlı tütün çiftçisi sayısı 20 yıl içinde on kat azalarak 2022’de 41 bine düştü. Türkiye’nin üretimi, 1970’li yılların ortasında 325 bin ton ile dünya tütün yaprağı üretiminin % 5,7’sini temsil ederken, 2013’ten itibaren dünya üretiminin düzenli olarak düşmesine rağmen, 2021’de Türkiye’nin dünyadaki payı 73 bin ton ile % 1,24’e düştü. 

Aşağıdaki grafikten görüleceği üzere, Türkiye 1990’a kadar tütün ihracatçısı ülke olarak sıfır ithalat yaparken, günümüzde net tütün yaprağı ithalatçısı haline geldi ve dış ticaret makası gitgide açılıyor. Bu tablo da, “piyasaların işi” değil, doğrudan Dörtlü Çete’nin marifeti. Zira, bizim ithalat-ihracat olarak nitelendirdiğimiz kalemler, onlar için küresel köylerinde şirket içi yapılan alım ve satımlardan ibaret. İthalat niye artıyor? Yanıtı çok basit: Çünkü, Malawi’de, Zimbabve’de, Tanzanya’da üretilen tütünler daha ucuz.

Serbestleştirme politikaları öncesinde Türkiye’de üretilen sigaralarda % 100 yerli tütün kullanılırken, aşağıdaki grafikten izlenebileceği üzere, 2022’de bu oran % 13’e düşmüş durumda. Sigaraları üreten Dörtlü Çete, başka yerde daha ucuza ürettirebildiği için, % 87 oranında ithal tütün kullanmayı tercih ediyor. 

Organize yasadışı tütün ticaretinin gelişimi

Sözleşmeli tarım, ucuz tütün ithalatı ve Dörtlü Çete’nin sigara piyasasında kimseye geçit vermeyen hakimiyeti ile Türkiye’de tütün tarımı çökertilirken, bunun sonucunda ve buna bir tepki olarak, günümüzde toplam sigara ve sigara muadilleri piyasasının dörtte birini oluşturan organize yasadışı tütün ticareti baş gösterdi ve son yıllarda hızla gelişti. Diğer bir deyişle, Dörtlü Çete’yi koruma altına alan 4733 sayılı Kanun ile sektöre giydirilen deli ceketinin dikişleri belli bir gerilim noktasından sonra tutmadı, patladı; Kanun’un dışına çıkan arayışlar güç kazandı. Yasadışı ticaretin arkasında, hem kayıtdışı ekonominin dağıtım ve satış ağlarıyla hem de tütün çiftçileriyle güçlü bağlantıları olan, ismen bilinen yerli tüccarlar ve komisyonculardan oluşan bir dizi aktör var. 

Türkiye’de daha önce de kayıtdışı tütün üretimi ve sarmalık kıyılmış tütün satışı söz konusu olmakla birlikte, 2017 yılına gelindiğinde, Kanun’un dışında gelişen yerli üretim sarmalık kıyılmış tütünlerin yasadışı ticaretinin ulaştığı boyut ve organizasyon düzeyi bir düzenleme krizine yol açtı. Ülkenin her yerinde sayıları binlerle ifade edilen açık tütün ve dolgulu makaron satan “tütüncü” dükkanlar, tezgâhlar türedi. Ancak bu piyasanın gerçek boyutları, hacmi hakkında resmi veri yok. Dörtlü Çete, yasadışı tütün piyasasının pazar payının % 30’a yaklaştığını, 40 milyar adet sigaraya eşdeğer olduğunu iddia ediyor. Bu iddianın doğruluğunu sınayabilmek, piyasanın karanlıkta kalan ruhsatsız bölümünü aydınlatabilmek için elimizde kamu idaresi tarafından yürütülen düzenli, güvenilir, detaylı piyasa araştırması verileri olması gerekir, ancak alacakaranlık devam ediyor.

AKP’nin oyalama politikası

Hızla pazar payı kaybeden ve oligopol düzenini korumak isteyen Dörtlü Çete, 2017’den beri, iktidardan, hapis cezası dahil, ağır yaptırımlarla yasadışı ticaretin önünü almasını talep ederken, yüksek kârlı tütün piyasasından pay talep eden yerli yasadışı ticaret çetesi ise vergilerin düşürülmesini ve yasallaşma için koşulların oluşturulmasını talep edip durdu. Taraflar arasındaki gerilim gazete sütunlarından sokak gösterilerine kadar yayıldı.

AKP iktidarı, her iki tarafı da memnun etme gayretiyle, bir yandan hapis cezası getirdi, diğer yandan yürürlük tarihini defaten erteledi. Bir yandan baskınlar, gözaltılar ile yasadışı ticaretle mücadele görüntüsü verdi, diğer yandan tonlarca ürünün taşınmasına, dağıtımına ve satışına göz yumdu. Bir yandan sarmalık kıyılmış tütün için ÖTV oranını düşürdü, üreticilerin kooperatif kurarak yasal sarmalık kıyılmış tütün üretmelerini kolaylaştırdı, ancak bundan en fazla Dörtlü Çete yararlandı. Tütün ekilen bölgelerdeki seçim sonuçlarına bakacak olursak, AKP’nin tarafları oyalama politikasının kendisi için bu aşamada gayet olumlu sonuçlandığı anlaşılıyor. 

Ancak, çok boyutlu çözümsüzlük devam ediyor. Türkiye’de hem Dörtlü Çete’nin hakim olduğu yasal sigara piyasası büyüme eğilimi gösteriyor, hem de yerli üretim sarmalık kıyılmış tütün ve bu tütünlerden imal edilen dolgulu makaronların yasadışı piyasası göz ardı edilemeyecek bir hacme ve organizasyon kapasitesine ulaştı. Tütün arzını denetim altında tutacak tarım planlaması yapan, çiftçi-devlet ilişkisini yeniden tesis eden, korumacı, destekleyici ve denetleyici yöntemlerle tarımsal üretimi yönlendiren bir kamu yönetiminin yokluğunda bu çözümsüzlüğün halk sağlığı üzerinde ağır sonuçları olmaya devam edecek.

Yazının yarınki üçüncü ve son bölümünde, yasadışı ticaretle mücadele neferi rolüne bürünen, halk sağlığı şarlatanlığı yapan Dörtlü Çete’nin söz konusu kampanyasının reklam, tanıtım mahiyetine dikkat çekerek, suç isnadında bulunacağız.