Oğuz Oyan: Laiklik konusu her dönem Türkiye'nin en temel sorun alanı

Dayanışma Forumu Dergisi geçtiğimiz hafta içinde dijital olarak okuyucusuyla buluştu. Dayanışma Meclisi Sekreteryasından Oğuz Oyan'la hem dergiyi, hem de DM'yi konuştuk.

Haber Merkezi

Türkiye'nin nitelikli aydın birikiminin bir bölümü Dayanışma Meclisi (DM) adı altında yaklaşık bir yıldır dikkat çeken üretimler yapıyor. DM bugüne kadar ülke gündemine gelen konularda açıklamalar yaptı, raporlar yayınladı. Bunlar çok sayıda yerde haber oldu, tartışıldı.

DM şimdi yeni bir yayına başladığını duyurdu. Dayanışma Forumu Dergisi adıyla yayın hayatına başlayan dergi geçtiğimiz hafta içinde dijital olarak okuyucusuyla buluştu.

DM Sekreteryasında yer alan eski milletvekili, Profesör Oğuz Oyan'a hem yeni yayını, hem de DM çalışmalarını sorduk.

İlk sayısı Laiklik konusunda çıkan Dayanışma Forumu Dergisi'nden başlayalım. Öncelikle bu "forum" biçimini sormak istiyorum. Dayanışma Meclisi çok sayıda açıklama yaptı, kolektif imzalı raporlar hazırladı bugüne kadar. Dayanışma Forumu Dergisi'ni DM'nin diğer üretimlerinden farkını nasıl anlatırsınız?

Dayanışma Forumu Dergisi (DFD), öncelikle, DM içinde kurulan Komisyonların "uzmanlık alanı" sınırlılıklarını aşarak tüm DM üyelerinin temel konular üzerinde serbest bir tartışma içine girmesine fırsat hazırlamayı hedefledi. Bu, komisyonların veya komisyonlar arası geçici oluşumların gene güncel siyasi konularda raporlar hazırlamasına kuşkusuz engel teşkil etmiyor. İkincisi, Dayanışma Forumu, bir süreli yayın olarak, DM'nin dışa açılmasında etkisi sürekli olabilecek bir araç olarak tasarlandı. Bu bakımlardan diğer raporlarından farklı bir işleve sahip olması düşünüldü.

'En temel sorun alanı'

Neden ilk sayıda laiklik konusuyla çıkış yapmayı tercih ettiniz?

Laiklik konusu her dönem Türkiye'nin en temel sorun alanını oluşturmuştur. Ama AKP döneminde laiklik karşıtlığı ve bir şeriat devleti kurma girişimleri sistematikleştirildiği gibi Meclis içi muhalefet de laiklik mevzilerini korumak bakımından hiçbir ilkesel duruşa sahip olmadığını belli etmiştir. Bu bakımdan DFD için en uygun başlangıç dosyasının "laiklik" konusu üzerinde açılabileceğine karar verildi. Ayrıca, bu konuda yazmış/düşünce üretmiş çok sayıda DM üyesinin varlığı da DF Yayın Kurulu ile DM Sekretaryasının bu konuyu seçmesinde etkili oldu. DFD'nin yayın yaşamına güçlü bir başlangıç yapmasını arzu ettik, umarım bunda başarılı olmuşuzdur.

Dayanışma Meclisi yaptığı açıklamalarda, verdiği tepkilerde, üretimlerinde laiklik konusunu çok önemsediğini bugüne kadar gösterdi. Aslında ilk sayıda bu açıdan laikliğin tercih edilmiş olması şaşırtıcı değil takip edenler açısından. Diğer taraftan laiklik konusu, bugüne kadar belki üzerinde en çok konuştuğumuz konulardan biri olsa da, hala derin tartışmalara muhtaç bir konu gibi görünüyor. O yüzden sormak istiyorum, sizin imzanızı taşıyan ilk sayının sunuşunda "Laiklik ilkesinin içinin 1945 sonrasında boşaltılmasına ve mevcut iktidar döneminde tam tersine çevrilmesine verilecek yanıt, Kuruluş döneminden farklı olmak zorundadır." ifadesi yer alıyor. Neden 1945 ve "yanıtın farklılığı" derken neyi kast ediyorsunuz?

"Şimdi solun yapması gereken emekçi kitleleri laiklik mücadelesinin temel aktörü duruma getirmek"

Bugün artık 1920'lerin 1930'ların koşulları geçerli değil. Hem 1945 sonrasının hem 1980'ler sonrasının hem de 2000'ler sonrasının birikimli tahribatını veri alarak harekete geçmek gerekiyor. İkinci mesele, Kuruluş döneminde laiklik ilkesi kentli eğitimli kesimler üzerinden bir karşılık buldu ve kitle tabanını belirli bir yere kadar genişletebildi. Oysa sermayenin etkisindeki sağ popülist hareketlerin ve bunlara katılan siyasal İslamcıların yaptığı, dinciliği veya laiklik karşıtlığını emekçi kitlelerin saflarında yaymak oldu. Şimdi solun yapması gereken şey de tam da bunun tersidir: Emekçi kitleleri laiklik mücadelesinin temel aktörü duruma getirmek. Bunun aynı zamanda sınıf mücadelesinin de ayrılmaz bir parçası olduğunu emekçilere benimsetmek. Böyle bir program, Kuruluş dönemi sorunsalından farklıdır. Ama bir daha gerilememek üzere toplumun laikliği benimsemesinin başka yolu da artık yoktur.

'Yıllardır birlikteymişiz gibi'

Biraz Dayanışma Meclisi'ne dönecek olursak.. Genel olarak örgütlü hareket etme yeteneği zayıf bir toplumuz. Bu durum aydınlar söz konusu olunca biraz daha böyle. Değişik alanlarda yetkin, kimi konularda farklı düşünen çok sayıda aydın Dayanışma Meclisi çatısı altında 1 yıla yakın zamandır çalışmalarını sürdürüyor. DM'nin çalışmalarını değerlendirirken, bir yıla yakın süredir sadece bunu başarmış olsa bile (ki bunun çok ötesinde bir üretimden bahsettiğimizi biliyoruz) büyük bir kazanım olurdu gibi geliyor. Ne dersiniz bu konuda? Bu açıdan bir yıllık tecrübe için, hem genel gözleminiz, hem kişisel deneyiminiz açısından, ne söylersiniz?

Dayanışma Meclisi (DM) Eylül 2020'den itibaren faaliyete geçti. Başlangıçtan bu yana yalnızca 9 ay geçti ama sanki yıllardır hep birlikteymişiz, olmasa eksikliği duyulacakmış gibi geliyor şimdi bana.

DM'nin kuruluş döneminin koşulları aslında elverişli değildi. Pandemik kriz koşullarında toplanma yasaklarının sürdüğü, bizim çevrelerde herkesin ayrıca kendini ikili temaslardan bile iyice geriye çektiği bir dönemdi. 2021 başlarında biraz hafifledi derken, iktidarın sorumsuz politikaları sonucunda Mart sonrasında yeni bir dalgayla sarsıldığımız bir dönemi de kapsadı.

Şimdilerde, yazın ortasında biraz nefes alınıyor gibi ama orta vadeli tahminlerde bulunmak bile hâlâ o kadar kolay değil. Bununla birlikte sonbahardan itibaren belki ilk yüzyüze toplantımızı yapabilir duruma gelebileceğiz. Çevrimiçi ilişkilerle tanışmalar, sohbetler bir yere kadar gidebiliyor. Yüzyüze temas kurma ihtiyacı birikti; daha samimi olabilmek ve sosyalleşebilmek gerekiyor. Birbirlerini önceden tanıyanlar için de gerekiyor, "zoom" dışında tanışmayanlar için de.

DM'nin kuruluş koşulları elverişli değildi belki ama epey mesafe aldık. Yüzyüze toplantılarımız sıfırdan başlamayacak. Bu içe kapalı dönemi DM gibi bir dayanışma platformunu kurmak ve çalışır bir düzeneğe dönüştürmek için tüm DM üyelerinin harcadığı emek kesinlikle çok değerlidir. Bu arada DM açıklamaları veya DM komisyonları eliyle veya geçici oluşturulan gruplar eliyle üretilen raporlar, açıklamalar, duyurular ve son olarak iki ayda bir yayınlanmak üzere çıkarılan Dayanışma Forumu Dergisi bu çabaların somut ürünleri olarak toplumsal ilişkilerimizde yerlerini aldılar.

DM bünyesinde Türkiye'nin aydın birikiminin çok nitelikli olsa da sınırlı bir birikimi yer alıyor. Daha önce yaptığımız röportajlarda bunun -önceki soruda belirttiğimiz nedenlerle de- başlangıç için bilerek tercih edildiği, Türkiye'deki toplumcu, ilerici, cumhuriyetçi aydın birikiminin elbette bunun çok daha ötesinde olduğu söylenmişti, farklı DM üyeleri tarafından. Bu bir yıllık deneyim sürecinde siz DM'nin bu açıdan hem tecrübeli hem de daha genç aydınlar arasında bir çekim merkezi haline gelmeye başladığını söyleyebilir misiniz? 

DM'nin her yaştan aydın kesimi açısından bir çekim merkezi haline gelebilmesi, sadece geride bıraktığımız 9 ay bakımından değil daha uzun vadeli dönemler bakımından da  kolay değil. Aslında DM benzeri diğer yapılar için de kolay değil. Bu sadece "eve kapanma" koşullarının bir sonucu sayılamaz. Bizim hitap ettiğimiz aydınlar, kendilerini solda tanımlayanlar. Oysa bu kesim içinde geçmişten gelen ciddi bölünmüşlükler, rekabetler, karşılıklı güvensizlikler var. Yayınlarımızı geniş kitleye ulaştırmakta başarılı olamamamızın bir nedeni de burada. Dolayısıyla bu sorunları aşabilmek ne sadece bir zaman meselesi ne de etkinliklerimizi, yayınlarımızı ulaştırabilmekle çözümlenebilecek türden bir sorun alanı. Sol hareketler/partiler arasında güçbirliği/dayanışma girişimleri sonuç verirse, birbirinin dediğine daha fazla kulak vermek mümkün olacak hatta ortak yayınlar çıkarmak olanak dahiline girecektir; bu durum hem DM'yi hem de genel olarak aydınları rahatlatacaktır.

DM'nin genişlemesine dönük bir yöneliminiz var mı?

DM'nin genişlemesinde yeni bir sıçramanın öncelikle DM üyelerinin kendi aralarında yüzyüze toplanabildikleri bir yeni eşikten sonra mümkün olabileceğini düşünmekteyim. Bu aynı zamanda DM Sekretaryasının hiç başlatamadığı dış temaslarını kurması için de uygun bir zeminin oluştuğu dönem olacaktır.

Daha ilk sayı çok taze ama yine de sormak istiyorum, bundan sonraki sayılar için konular belirlendi mi, aklınızda bir takvim var mı?

Bundan sonraki sayı Ağustos-Eylül sayısı olacak ve muhtemelen Ağustos'un sonuna doğru yayınlanacak. İkinci sayıda "Yağma Ekonomisi" başlığı etrafında bir tartışma sürdürmek istiyoruz.

Forum dergisine DM dışından katkılar da olacak mı?  Nasıl bir üretim süreci öngörüyorsunuz?

DFD için DM dışından katkılar almayı henüz erken buluyoruz. Çünkü, 4. soruya yanıt verirken de açıkladığım gibi, bu Dergi'nin öncelikle daha çok DM üyesinin -kendi kuruluş ilkelerimiz çerçevesinde- görüşlerini serbestçe ifade edebildiği bir platforma dönüşmesini de istiyoruz. Bu bakımdan önce bu hedefimize yakınlaşmada belirli bir yol almak durumundayız. Bu arada zaten DM üye sayısının artışına bağlı olarak da yeni takviyeler alacağımızı da dikkate alıyoruz.

Ben bu vesileyle, DF Yayın Kurulu ve Sekretarya üyelerimiz ile ilk sayımıza yazarak veya tartışarak katkılarını sunan tüm dostlarımıza değerli emekleri için teşekkür etmek isterim.