Evrim Altuğ’un kaleme aldığı 'Türkiye Sanat Hafızası: Milliyet Sanat Dergisi’nin 50. Yıl Kitabı' belirli periyodlar halinde Türkiye’nin kültür ve sanat tarihini özetliyor.

Nice senelere Türkiye: 'Türkiye'nin Sanat Hafızası'

Bu değerlendirme yazısını daha erken bir dönemde bitirmeyi arzu etmiştim, ama 2023 yılı Türkiye genel seçimleri başta olmak üzere asla yavaşlamayan gündemi nedeniyle ancak tamamlayabildim. Tabii bu konuda ele almak istediğim kitabın hacimli ve detaylı bir çalışma olmasının payı da büyük. Nisan ayında Evrim Altuğ’un kaleme aldığı Türkiye Sanat Hafızası: Milliyet Sanat Dergisi’nin 50. Yıl Kitabı Milliyet Yayınları tarafından yayınlandı. 432 sayfalık bu kitap, belirli periyodlar halinde Türkiye’nin kültür ve sanat tarihini özetliyor. Gelin biraz daha yakından bakalım. 

Çalışma beş bölümden oluşuyor ve 29 Eylül 1972 tarihinde derginin ilk sayısının basımından, 1981 yılı Ekim sayısına kadar olan dönemin konu edinildiği ilk bölüm ile başlıyor. Evrim Altuğ, çalışmanın bütününde dergiye dair güncel ve tarihsel süreçlerle olayları birbirine bağlayan nedensellikleri gözler önüne seriyor ve yazar belirli bir konuya odaklanmadan daha çok genel bir araştırma niteliği taşımasına ağırlık veriyor. Bu da metoduna dair bir açıklama belirtmese de belirli ve öznel bir biçimde oluşturduğu bir kavramsal çerçeve sağlıyor. Elbette dönemselleştirme etiketleri her daim sorgulanır; ama Evrim Altuğ’un uzun yıllara dayalı sanat yazarlığı tecrübesinin, bu dönemselleştirmelerin hepsinin ya da bir kısmının kanon haline gelmesini sağlama olasılığı da yüksektir.

Milliyet Sanat Dergisi’nin kuruluş aşamasının hemen öncesinde dünya siyasetini belirleyen koşulların ilki kuşkusuz ABD’nin Vietnam İşgali ve işgal karşıtı gösteriler gelirken, Türkiye’deki öğrenci ve işçi eylemleri de siyasal, ekonomik ve kültürel dönüşümü belirleyen toplumsal olayların başındadır. Yazar çalışmanın başında 1960 ve 1971 Askeri Darbelerini belirterek, derginin yayınlandığı koşullara dair genel bir arka plan çiziyor. Ayrıca Milliyet Sanat’ın ortaya çıkmasında yeni nesil sanatçı ve entelektüellerin yükselişi ve kültür-sanat yaşamına katılan ve bu alanda bilginin üretimini desteklemeye hazır olan yeni bir orta sınıfın büyümesinin rolü de önemlidir. Böylece aslında Milliyet Sanat dergisi sanatçı ve aydınlara bir forum sağlama görevini üstlenmiş ve sanatın ve kültürün tüm yönlerini kapsama iddiasıyla birlikte sanatçılar, eleştirmenler ve izler kitle için bir başvuru kaynağı haline gelmiştir.

1970’ler Türkiye’nin kent hayatında üst düzey gelirliler ve işçilerin, tüketim toplumu kapsamında alıcı kitleler olarak tasarlandığı ve buna yönelik bir sermaye için pazarın oluşturulduğu yıllardır. Türkiye’de tüketim kültürünün oluşması ve sanayileşmenin etkisi, bu dönemde belirginleşmiştir. Kitabın ilk dokuz yıllık periyodizasyonu, arabesk kültürün oluşmaya başladığı yıllar ve 1968’de yayına başlayan ve teknolojik gelişmenin bir göstergesi olan televizyonun, toplumsal yaşamdaki etkisinin geniş ölçekli hissedildiği bir dönemi de imlemektedir. Nitekim tiyatro ve televizyon kültürüne dair karşılaştırmalar bu bölümde yer alır. Türkiye’nin batıya açılması ve karşılıklı düzenlenen etkinliklere ayrıca değinilir. Diğer önemli bir konu da 1960’larda artış gösteren köyden kente ve yurtdışına göç hareketidir.

Önemli bir konu 1970'li yıllarda Türkiye'de sansürün sıkça gündeme gelmesi ve özellikle edebiyat ve sinema alanlarında yaşanan sansür olaylarına dair bilgilerin yer almasıdır. Örneğin, bu bölümde dönemin İstanbul Barosu Başkanı Avukat Orhan Apaydın ile yapılan söyleşi ve hazırlanan sansür tüzüğü üzerine tartışmalar yer alır. Siyasi istikrarsızlık ve Kıbrıs Barış Harekatı, dönem üzerindeki gerilim ve karmaşanın tarihsel zeminini göstermektedir. 1970’ler figüratif ve soyut resmin iç içe geçtiği bir dönem olduğundan bir yanda Adnan Çoker gibi diğer yanda Yüksel Arslan ve Nuri İyem gibi ressamların işleri ve sergilerinden haberlere rastlanılmaktadır. Dergi aynı zamanda bazı haberlerin akıbetini de takip etmektedir. Mesela 1950'lerde İstanbul'da gerçekleştirilen "Yeniler Grubu" sergisinde Nuri İyem'in eserlerinin yer aldığından bahsedilirken, ilerleyen sayfalarda sanatçının 1950'lerde Paris'te yaşadığından ve bu dönemdeki ürettiği çalışmalardan örnekler yer alır.  Bu dönem akılda kalan önemli dergi kapaklarından birisi Haziran 1977’deki ‘Sanatçıların Görevi: Dünyada Barış’ başlığına sahiptir. Finlandiya-Helsinki’de yapılan Uluslararası Yazarlar Konferansı’nda Rafael Alberti, Yaşar Kemal, Yannis Ritsos ve Cengiz Aytmatov’un da hazır bulunduğu ve “kültür işçilerinin dünya barışına katkılarını” gündeme taşımış olduğu görülmektedir.

Kitabın 1982-1991 ve 1992-2001 kısımları, Türkiye’deki ve uluslararası alandaki kültür ve sanat etkinliklerini ve bunlara dair yorumları paylaşmaya devam eder. Bilindiği üzere 1980’ler ve görece 1990’lar sosyo-kültürel olarak modernite ve muhafazakarlığın iç içe geçtiği bir neo-liberal dönemdi ve bu dönem hâlâ –belirli yapıları dönüşerek– devam ediyor. Bundan dolayı örneğin derginin 1986 yılı Aralık sayısında “Aydının Kimliği ve İşlevi” söz konusu edilirken, dosyada yakınlarda kaybettiğimiz Zafer Toprak Hoca “Münevver aydına popülist özlemler” üzerinden bu olgunun arka planını masaya yatırıyor ve dosyada Yalçın Küçük, Mümtaz Soysal, Haluk Şahin gibi isimlerin de yer aldığı görülüyor. 15 Ocak 1989 sayısında Fransız Devrimi’nin 200. yılı bir yanda Delacroix’nın “Barikatlar” tablosunu kapağa taşır ve Server Tanilli gibi isimlerle devrim analiz edilirken, Vedat Günyol 1964 yılında Yaşar Kemal gibi aydınlarla mahkemeye sevk edildikleri Devrim Yazıları olayını gündeme getirir. Kitap, Türkiye'nin ilgili dönemlerdeki siyasi ve toplumsal konulara yeri geldiğince değinerek, okuyucunun tarih kitaplarıyla karşılaştırmalı bir okuma yapma iştahını kabartıyor.

1992-2001 dönemi teknolojik olanakların artışı, ithalatın büyümesi, seyahat olanakları ve görece refah düzeyinin artışıdır ama aynı zamanda Kürt sorununun yükselişini, köktendinci örgütlerin güçlenmesini ve fail-i meçhul cinayetleri içerir. Küreselleşen Türkiye ekonomisi, yeşil sermaye gücünün artışına neden olmuştur ve bu güç, bugün Türkiye’de siyasetin ana çizgisini belirlemektedir. Derginin bu döneminde bir yanda Abidin Dino, Turhan Selçuk, Ercan Akyol, Ajda Pekkan, Kâmil Sönmez, Sezen Cumhur Önal, Tarkan, Sibel Can, Serdar Ortaç ve Levent Kırca gibi sanatçılara dair bilgiler yer alırken, sanat alanında Abidin Dino ve Turhan Selçuk’un uzun sanat yılları kutlanır. Şükran Moral, Gülsün Karamustafa, İnci Eviner, Hale Tenger ve Nil Yalter gibi önemli kadın sanatçıların sergilerinden haberler yer alırken, yasaklı kitaplar konusuysa hâlâ gündemdeki yerini korumaktadır.  

Türkiye’de 2000’lerle birlikte tek parti dönemi başladı ve 2002 yılında iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi, Türkiye siyasetindeki başat rolünü sürdürmektedir. 2000’lerin başlangıcını El-Kaide’nin Eylül 2001’de New York Dünya Ticaret Merkezi gökdelenlerine ve Washington D.C.'de Pentagon'a saldırıları belirlemişti. Ulusal olarak 2005 yılının Ekim ayında Türkiye'nin AB süreci müzakereleri başlarken, 2007 yılının başlangıcı Hrant Dink’in katledilmesiyle tarihe geçmiştir. 2000’ler Türkiye’de ve dünyada sanatçıların bireysel ve toplumsal kimlikleri belirleyen özellikleri fazlasıyla sorunsallaştırdığı çalışmalarını içerir. Birey, toplum veya ulus ekseninde cinsiyet, ırk ve kültürel miras gibi özellikler ele alınırken, Marksizm ve feminizm gibi düşünce sistemlerinin yapıtlara yansıdığı görülür. Milliyet Sanat Dergisi’nin 2002-2011 yılları arasındaki dönemi müzik, sinema, edebiyat ve sanatta popüler örneklerin ön plana çıktığı bir yapıyı örneklemektedir. Bunun yanında Sabancı Müzesi’nde açılan "Cengiz Han ve Mirasçıları: Büyük Moğol İmparatorluğu" gibi sergilerin varlığı, büyük ölçekli müze sergilerinin sayıca arttığını gösterir.

2012-2022 yılları arasına odaklanan son bölüm, artık sanatta sosyal medyanın rolü, Emek Sineması’nın yıkımı gibi teorik ve pratik olarak toplumsal, kültürel ve sanatsal olguları ele alıyor. Ayrıca DVD belgesellerin hediye olarak verildiği bir dönemdir bu. Derginin bu dönemine bakıldığında Cevdet Erek gibi interdisipliner çalışan sanatçılar ve Ola Kolehmainen gibi dünyaca ünlü fotoğrafçıların ele alındıkları görülür. Ayrıca sokak sanatçısı Cins gibi alternatif isimler de bu dönemin ön plana çıkan isimleri arasında görülüyor. Kitabın son bölümüyse Zeynep Oral, Tuğrul Eryılmaz ve Filiz Aygündüz ile yapılan röportajlardan oluşuyor. 

Milliyet Sanat Dergisi'nden önce Türkiye'de sanat ve kültürü kapsayan başka dergiler de vardı ama bu dergiler genellikle kısa ömürlü olmuştur ve çağdaş sanat ve kültürün tüm veçhelerini kapsama konusunda iddialı değillerdir. Dergi, çağdaş sanat ve kültürü kapsamasının yanı sıra önde gelen sanatçı, eleştirmen ve yazarlarla söyleşiler de yayınlar. Ayrıca Türk sinemasının tarihi, Türk avangardı ve bireysel sanatçıların eserleri gibi çeşitli konularda özel sayılar yayınlamıştır. Kitapta ele alınan konuların arasında bazen belirli bir bağlantıların olmaması ve içeriğin sadece Milliyet Sanat dergisi tarafından yayınlanan yazılardan oluşması, farklı kaynaklarla kıyaslamaların yapılacağı araştırmaların önünü açacaktır.

Evrim Altuğ, Türkiye Sanat Hafızası: Milliyet Sanat Dergisi’nin 50. Yıl Kitabı’nda, Türkiye'nin kültür ve sanat hayatına dair geniş bir araştırmaya imza atmıştır. Çalışma, Milliyet Sanat dergisi tarafından yayınlanan yazılar aracılığıyla Türkiye'nin sanat tarihine ışık tutmaktadır. Türk sineması, tiyatrosu, edebiyatı ve müziği gibi farklı alanlara dair yazılarda ilgili dönemin önemli sanatçıları ve aydınları hakkında bilgi verilmektedir. Bu niteliği ile çalışma Türkiye'nin kültür ve sanat hayatındaki değişimleri anlamak için önemli bir kaynak niteliği taşımaktadır.