Lev Yaşin: Emek, tutku ve zarafet

“Kıskacı andıran ellerini kaldırarak yıldırım hızıyla gönderilen topları yakalarken bir kaya parçası kadar hareketsiz kalırdı. Hatta kılını kıpırdatmadan fırlattığı bir bakışıyla top yön değiştirirdi"

İsmail Sarp Aykurt

22 Ekim 1929’da dünyaya gelen Sovyet eldiven Lev Yaşin, sadece futbol kaleciliğinin makus talihini değiştirmekle kalmadı; o, kalecilik denince akla gelen ilk isim olmayı da başardı.

Üzerinde büyük harflerle CCCP yazan kızıl bir kaleci kazağı vardı. Kalecilik yapmak, “top tutmak” için doğmuş gibiydi. Aslında o da bunu doğruluyor ve şöyle diyordu: “Yuri Gagarin’i uzayda görmekten daha iyi bir şey varsa, o da iyi bir penaltı kurtarışıdır”...

Yaşin, futbol otoriteleri tarafından “hem futbol tarihinin en iyi kalecisi hem de yüzyılın kalecisi” seçilirken, bu sadece “top tutmak” ile mümkün olmadı. Onu büyük kaleci yapan dinamikler, yalnızca kalesini gole kapatması değildi. Büyük bir sporcu olarak tarihe kazınmasının altında yatan esas neden, onu bizzat sosyalizmin yetiştirmesiydi.

Kurtardıkları ve başardıkları yetenekli olduğunun bir ispatı olsa da onu keşfeden, gelişmesine ön ayak olan, Yaşin ile Sovyet Sosyalizmi arasında kurulan pürüzsüz ilişki oldu.

Bir Sovyet geleneği: Yaşin’den Rinat’a uzanan yol

Futbolun tarihinin geçmişine açılan her sayfa, onun ne büyük bir kaleci olduğunu yeni baştan kanıtlıyor gibidir. Ondan sonra yetiştirilen her Sovyet kaleci, Lev Yaşin’in bir zirve olduğunun da farkındaydı.

Mesela, bir diğer büyük Sovyet eldiven Rinat Dasaev için bir yazıda şöyle denmiştir:

“Dünyanın en güzel gollerini yiyen adam o. Belki de o golleri Dasaev yediği için, onlar dünyanın en güzel golleri”...

Yaşin ile Dasaev, Sovyet futbol okulunun en çalışkan ve müstesna öğrencileriydi. France Football tarafından verilen yılın kalecisi ödülünü Yaşin 6 defa, Rinat ise 4 kez kazanmayı başarmıştı.

Futbolda istatistik önemlidir, ancak Sovyet futbolu için her şey olmaya asla yetmeyecektir. Yaşin, her şeyden evvel “kara örümcek” lakaplı bir emekçi ve henüz 12 yaşında İkinci Dünya Savaşı’nda cephe gerisinde mücadele eden koca yürekli bir çocuktu. Sonra 18’inde keşfedilen yetenekleri ile 60’lı yıllarda kendisine takdim edilen Lenin Nişanı’na kadar giden süreç...

Aynı zamanda o, kalecilik anlayışını topyekûn değiştiren, modernize eden bir mucittir.

Buz hokeyinden futbola: En iyinin peşinde

Yaşin, 22 Ekim 1929’da dünyaya geldi. Yoksul ve emekçi bir ailede büyüyen Yaşin, Büyük Anayurt Savaşı’nda zafer için çalışıp, mücadele verdikten sonra maharetleriyle öne çıktı. 18 yaşında bozulan sağlığı, ardından daha müsait bir işte görevlendirilmesi ve becerilerinin keşfedilmesi...

Sıralama bu şekildedir.

Bunlar, Yaşin’in rotasını çizmişti. 20 yaşında Dinamo Moskova’nın altyapısına çağrıldığında henüz her şeyin başında hissediyordu kendini. Hatta 1953’e kadar kaleye geçemeyecek; antrenörleri onu buz hokeyi takımına göndermeyi düşünecekti. Sovyetler Birliği’nin antrenörlerinin yetenek ölçümlemesi hatalı değildi, Yaşin kendini buz hokeyinde yeniden yaratacaktır.

Buz hokeyci kaleci Yaşin’den futbol kalecisi Yaşin’e uzanan periyot aslında kısa sayılır ve kalecilik bakidir. Elde ettiği olağanüstü deneyimini 1953’te Dinamo Moskova ile kazanılacak Sovyetler Birliği Kupası ve 1954 yılında Sovyet Milli Takımı’na çağrılması izler.

Gelişimi gerçekten de tarifsizdir.

1956 Melbourne Yaz Olimpiyatları’nda bu kez Yaşin de vardır. Takımı olimpiyatlarda altın madalyaya uzanırken, en büyük pay ondadır. Çünkü turnuva boyunca kalesinde yalnızca 2 gol görmüştür Yaşin.

Dahası da vardır. Önce 1958 Dünya Kupası, 60 ve 61’de ise Avrupa’da Ballon d’Or adaylıkları...

1960 yılı ise önemlidir. İlk Avrupa Futbol Şampiyonası’nın kazananı Sovyetler Birliği olurken kalede Yaşin vardır.

Onun modern kalecilik anlayışına getirdiği yenilikler de eşsizdir. Lev Yaşin, kalecinin, o zamanki sınırları içerisinde koruduğu kalenin çizgisi üzerinde sıkışıp, golü önleme sorumluluklarının ileriye doğru genişlemesinde önderdir.

Statik kalecilik anlayışının dinamik hâle getirilmesinin öncüsü olur. Savunmayı organize eder, uyarılarda bulunur, oyunu geriden kurma ve rakibi ceza sahası çizgisine kadar çıkıp karşılama vb. başlıklarında görülmedik hamleler yapar.

Yaşin Lev, bir ilktir; kalecinin makus talihinin değiştirilmesidir.

Ancak Yaşin son tahlilde bir makine de değil, insandır. Bazen yaptıkları yetmeyecek, ender olsa da hatalı goller yiyecek, takımını kimi zaman ipten alırken, kimi zamanlar daha üst noktalara bizzat taşıyacak, üzülecek, elenecek, kazanacak ve tüm bunlarla birlikte bir sembol hâlini alacaktır.

"Bir kaleci nasıl içeri aldığı golden sonra üzülmeyebilir? İşkence yapılıyormuşcasına canının yanması gerekir! Eğer sakin kalabiliyorsa, sona gelmiş demektir. Geçmişte ne yapmış olursa olsun, o kalecinin geleceği yoktur!"

Kral’ın ve faşist Franco’nun takımı Real Madrid’in o zamanki başkanı ve şimdiki stadlarının isim babası Santiago Bernabeu, gol yemesi zor eldiven Yaşin için şunları ifade edecektir:

“Ona istediği parayı ödemeye hazırım. Ailemin tüm mücevherlerini satıp borca girmem gerekse bile onu almak isterdim. Ancak Bay Yashin için biçilebilecek bir değer yok, tıpkı Prado Müzesi’nde duran ünlü ressamların tabloları gibi…”

Bernabeu çaresizdir, Sovyet kaleci Yaşin’i satın alabilmenin bir karşılığı hiç olmayacaktır.

O, her şeyden evvel emekçi bir Dinamoludur.

Bordo renkli kasketi ile çıktığı 812 maçın 270’inde Yaşin gol yememiştir. Oynadığı tüm maçlarda 150’den fazla penaltı vuruşu kurtarmıştır.

1967 yılında Lenin nişanı, 1963 yılında ise Ballon d’Or (Altın Top) kazanmıştır. 1971’deki jübilesinden sonra, 1990’da hayatını kaybetti.

Önünde büyük harflerle CCCP yazılı milli takım formasını da 70’ten fazla kez ve gururla giymiştir Lev Yaşin.

Galeano, Yaşin’in kaleciliğini ‘Gölgede ve Güneşte Futbol’da şöyle betimlemiştir:

“Kıskacı andıran ellerini kaldırarak yıldırım hızıyla gönderilen topları yakalarken bedeni bir kaya parçası kadar hareketsiz kalırdı. Hatta kılını kıpırdatmadan fırlattığı bir bakışıyla top yön değiştirirdi”.

Bizler için tarihin en büyük kalecisi olmakla birlikte, kendi kıyaslamasına benzetilecek olursa, nasıl ki uzay denildiğinde ilk akla gelen Yuri Gagarin ise yeşil sahalarda, iki direk arası düşünüldüğünde akla gelen ilk isim oydu.

Kendisine başarısının sırrı sorulduğunda, “maçtan önce sinirlerini yatıştırmak için tek bir sigara içtiğini ve kasları yumuşatmak amacıyla da bir iki yudum sert içki aldığını” ifade etse de Yaşin’in sırrı belliydi.

O, bir Sovyet emekçisiydi ve tutkusu ile zarafeti sosyalizme içkindi.