Küresel silahlanmada yeni bir aşamaya mı giriyoruz?

Emperyalizm, Rusya-Ukrayna savaşı sonrası niteliği daha fazla geleneksel silah ve savunma sistemlerine kaymak üzere büyük bir silahlanma hamlesine girdi. Savunma projelerine devasa bütçeler ayrılıyor.

Ogün Eratalay

Görselde yer alan fotoğraf: ABD’li silah devi Northrop Grumman tarafından kamuoyuna tanıtılan, görünmez özelliğe sahip nükleer silah taşıma kabiliyetli insansız hava aracı B-21 Raider

2022 yılının sonuna yaklaştığımız bu dönemde küresel ölçekte büyük silahlanma hamleleri dikkat çekiyor. Emperyalizmin kriz merkezi olarak gördüğü Doğu Avrupa ve Asya Pasifik bölgeleri başta olmak üzere çok yönlü olarak savunma projelerine ağırlık verişi dikkat çekiyor.

Sadık kapıkulu Japonya

II. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Japonya İmparatorluğu hatırlanacağı gibi doğrudan ABD Silahlı Kuvvetleri tarafından işgal edilmişti. İşgal yönetiminin Japon İmparatorunun varlığına izin verdiği bu dönemde kaleme alınmış olan 1947 tarihli anayasada ülkenin sadece koruma amaçlı silahlı birliklere sahip olabileceği belirtiliyordu. Anayasa’daki 9. maddeye göre Japonya balistik füzelere veya nükleer silahlara sahip olamıyordu. Soğuk Savaş'ın ardından 2014 yılında Anayasa'ya eklenen 96. maddeyle bu yasak delindi. Buna göre Japonya'nın "müttefiklerini desteklemek ve kolektif savunma seviyesini düşürmemek" amacıyla silahlanmasına olanak tanınıyordu. İkinci Dünya Savaşı sırasında Japonya işgaline uğramış olan Çin ve Kuzey Kore'nin şiddetli protestolarına rağmen bu tutum ABD tarafından desteklenmiş ve Japonya'nın yeniden silahlanmasının önü açılmıştır.

Geçtiğimiz günlerde kamuoyuyla paylaşılan habere göre Japonya, İngiltere ve İtalya ile işbirliği halinde yeni nesil bir savaş uçağı üretimi için kolları sıvıyordu. Projede dikkat çeken ana unsurlar arasında İngiliz BAE Systems ve Rolly Royce, Japon Mitsubishi Heavy Industries ve İtalyan savunma sanayii kuruluşu Leonardo S.p.A geliyor. İngiltere’nin başını çektiği projeye ABD tarafından onay ve destek verildiğini belirtelim. Japonya mevcut hava filosunda ağırlıklı olarak ABD yapımı savaş uçaklarının çeşitli varyantlarını kullansa da (F-15, F-35, Boeing E-767, Chinook CH-47) Mitsubishi F-2 adıyla Japonya’da ABD’li Lockheed Martin işbirliğiyle üretilen F-16 benzeri savaş uçakları da kullanılıyor. Dolayısıyla emperyalist merkezlerle üst düzey işbirliği içinde olan Japonya savunma sanayiine İngiltere ve İtalya da ABD’nin onayıyla giriş yapıyor. 2035 yılında operasyonel olması planlanan uçak için bütçe 300 milyar avro dolaylarında.

Avrupa Birliği cephesinde durum

Benzer şekilde Avrupa Birliği de savunma alanında yeni araştırma-geliştirme projelerinin desteklenebilmesi için 1,2 milyar avro kaynak ayrıldığını açıkladı. Yapılan açıklamada kaynağın yeni nesil savaş uçaklarının ve zırhlı araçların yanı sıra kritik öneme sahip silahların üretimi için harcanacağı belirtildi. Desteklenmesi öngörülen projeler arasında Fransız savunma şirketi Dassault tarafından tasarlanan yeni nesil savaş uçağı projesi ve İspanyol şirket SENER tarafından geliştirilen ve hipersonik füzelere karşı koruma sağlaması öngörülen hava savunma sistemleri yer alıyor. Bahsedilen alanların çoğunun Ukrayna-Rusya Savaşı sonrasında gündeme gelen zafiyet veya yeni teknoloji silahlarıyla ilgili olması dikkat çekici.

Almanya krize rağmen silahlanma bütçesini kısmıyor

Öte yandan Ukrayna-Rusya Savaşının etkileri nedeniyle enerji krizi yaşayan ve sonbaharda artışa geçen yüzde 10 enflasyonun etkisindeki Almanya'da savunma harcamaları istikrarlı bir şekilde devam ediyor. Bu kapsamda Başbakan Olaf Scholz tarafından "en önemli proje" olarak tanımlanan F-35 savaş uçağı alımında sona yaklaşılıyor. Alman Hava Kuvvetleri filosundaki Panavia Tornado savaş uçaklarının yerine ilk etapta 35 adet Lockheed Martin F-35A savaş uçağı alıyor, bu alımın karşılığı yaklaşık 8,4 milyar dolar seviyelerinde.

Suudi Arabistan faktörü

ABD yapımı silahların dünyadaki ilk sıradaki alıcısı konumundaki Suudi Arabistan Stockholm International Peace Research Institute (SIPRI) verilerine göre 2017-2021 döneminde bu ülkenin tüm ürettiği silah sistemlerinin yüzde 23'ünü almış durumda. Son olarak Yemen İç Savaşı’na dahil olarak binlerce sivilin ölmesine yol açan Suudi Arabistan Ordusu harekâtta istediği başarıyı yakalayamamış durumda. Bunun da ötesinde önemli Suudi hedeflerinin Husi füzeleriyle vurulması üzerine Suudi Arabistan yönetimi çareyi savunma sistemlerini yenilemekte buldu. Alımı gündemde olan Raytheon yapımı yeni MIM-104 E Patriot hava savunma sistemlerinin maliyeti 3 milyar dolarında olacak.

ABD’den yeni atılım

Dünyada bu gelişmeler yaşanırken Biden yönetimi Ukrayna Savaşı ve Çin-Tayvan gerilimi gündemlerinin etkisiyle görülmemiş ölçekte büyük bir savunma bütçesine onay verdi. Lockheed Martin, Raytheon, Boeing, General Dynamics ve Northrop Grumman gibi savunma devlerinin ihya edileceği savunma projelerinin toplam bütçesi 850 milyar dolar seviyelerini aşıyor. Rusya ile savaşan Ukrayna’ya yapılan silah sevkiyatı sonrasında azalan silah stoklarının yeniden artırılmasını da içeren program ayrıca büyük şirketlere yeni fırsatlar tanıyor. Buna göre uzun vadeli ve devlet ödeme garantili projeler sayesinde patronların öngörülemeyen risklerden korunması sağlanıyor. Ayrıca bu şirketlere ihaleye çıkılmaksızın proje verilmesi karara bağlanıyor. Son dönemde en kârlı satışların Ukrayna-Rusya Savaşı’nda kullanılan çok namlulu roketatar ve güdümlü füze sistemleri olduğu belirtiliyor. Bunun da ötesinde yüksek teknoloji ürünü, nükleer silah taşıma kabiliyeti olan prestijli olduğu kadar astronomik maliyetiyle dikkat çeken B-21 Raider insansız hava aracı gibi projeler de kamuoyuyla paylaşılıyor.

Silahlanmada yeni bir evreye mi giriliyor?

Soğuk Savaş’ın ardından kısa sürede NATO eliyle Balkanlara müdahale eden emperyalizm, 11 Eylül Saldırılarıyla beraber küresel teröre karşı savaş ilan ederek çeşitli coğrafyaları işgal etmişti. Bu dönemin ardından asimetrik savaş alanına odaklanılmış, geleneksel olmayan silahlı kuvvetlere karşı başta SİHA’lar olmak üzere çeşitli harekât kabiliyeti geliştirilmişti. Küresel ölçekte Çin ile ABD arasında yaşanan ekonomik savaşın bir vadede silahlı bir karşı karşıya gelişi tetikleyeceği öngörüsünde bulunan emperyalist merkezler bu alanda orta ve uzun vadeli projelere adım atıyordu. Ancak yakın vadede patlak veren Ukrayna-Rusya Savaşı yüksek teknoloji ürünü geleneksel silahların yoğun kullanılmasını gerektiren bir durum yaratmış durumda. Bugün başta ABD ve İngiltere olmak üzere emperyalist aktörlerin orta ve uzun vadeli öngörülerini terk etmeksizin bu ihtiyacı karşılamaya yönelik kolektif adımlar attıklarını söylemek yanlış olmayacaktır.