Küba’da devrime inancı tazeleyen an: Ve bu anda inandık...

Küba Devlet Başkanı Miguel Díaz-Canel, Türkiye ziyaretinde, Küba'ya yönelik pandemi sırasındaki insanlık dışı saldırıyı anlattı, nasıl ayakta kaldıklarına işaret eden çarpıcı bir örneği paylaştı.

Ali Ufuk Arikan

Sosyalist Küba’nın Türkiye’ye 27 yıl aradan sonra ilk kez Devlet Başkanı düzeyinde yaptığı dünkü ziyaret dikkat çeken bir ilk buluşmayla başladı.

Küba Devlet Başkanı Miguel Díaz-Canel y Bermúdez, gece 03.00 sıralarında vardığı Türkiye’de ilk buluşmasını sabah erken saatlerinde, bir ‘protokol’ adımla değil, Türkiye’deki Küba dostlarıyla buluşarak yaptı.

Uzun yıllardır Küba’yı hedef alan türlü saldırılara karşı mücadelenin bir parçası olan, sistematik çarpıtmalara karşı çalışmalar yapan, Sosyalist Küba’yla dayanışma kampanyalarına imza atan José Martí Küba Dostluk Derneği tarafından düzenlenen buluşma Ankara’da gerçekleşti.

Küba Devlet Başkanı Díaz-Canel’in Küba heyetini tek tek ve esprili bir dille takdim etmesiyle başlayan buluşma, yine Díaz-Canel’in açılış konuşmasıyla sürdü.

Türkiye’den giden şırıngalar ve Kübalı bilim insanlarının ürettiği aşılar

Konuşmasında Türkiye’ye yaptıkları ilk ziyaretin José Martí Küba Dostluk Derneği’yle başlamasının kendileri açısından çok önemli olduğunu belirten Díaz-Canel, derneğin yaptığı çalışmalarla iki halkın birbirine daha da yakınlaşmasına katkı sunduğunu söyledi.

Derneğe Türkiye’de yaptıkları yoğun çalışmalar dolayısıyla teşekkür eden Díaz-Canel, “Coğrafya olarak çok uzak iki ülke olmasına rağmen halkları birbirine çok yakın ülkeleriz. Burada Küba gerçekliğini anlatmak, neler olup bittiğini anlatmak konusunda yaptığınız çalışmalar gerçekten çok önemli. Sizin yaptığınız çalışmalar sayesinde Türk halkı Küba Devrimi ve başarıları konusunda daha fazla bilgi sahibi oluyor” dedi.

Küba’nın çok büyük ablukaya rağmen imza attığı önemli tüm işlerin duyurulmasında derneğin çok değerli faaliyetler gösterdiğini dile getiren Díaz-Canel, salgında derneğin başlattığı kampanyayla yollanan şırıngalar ve Kübalı bilim insanlarının ürettiği aşılar sayesinde salgını kontrol altına aldığına işaret etti.

'Küba devrimci iktidarının yanında kararlılıkla duracağız’

Küba Devlet Başkanı Miguel Díaz-Canel’in açılış konuşmasının hemen ardından José Martí Küba Dostluk Derneği Genel Başkanı Nahide Özkan bir konuşma gerçekleştirdi

“İki ülke coğrafi olarak birbirinden ne kadar uzak olursa olsun Türkiye halkını Küba halkına yakınlaştıran bağlar çok derin ve kuvvetli” diyen Özkan, “Bu bağlar her şeyden önce ortak ideallerimize yaslanıyor. Bizi Küba halkıyla bağımsızlık idealimiz, halkçılık idealimiz, eşitlik ve özgürlük idealimiz buluşturuyor” ifadesini kullandı.

Devrimlerin ideallerle ve değerlerle yapıldığını ama asıl önemlisi, ancak ve ancak o ideal ve değerlerin korunup geliştirilmesiyle ayakta kalabildiğine işaret eden Özkan, “Küba bunun canlı örneği olduğu için dünya halklarından büyük bir saygı ve sevgi görüyor” dedi.

Özkan, “ABD’nin Küba halkına uyguladığı insanlık dışı ablukaya karşı dayanışmamız güçlenerek devam edecek. Emperyalizmin ülkeyi istikrarsızlaştırmaya yönelik müdahalelerini ikirciksiz deşifre edecek ve Küba devrimci iktidarının yanında kararlılıkla duracağız” diye konuştu.

‘Siyasi mücadalenin yanı sıra ahlaki bir mücadele’

Özkan’ın konuşmasının ardından Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan söz aldı. Küba Devrimi’nin Moncada Kışlası baskını ve sonrasındaki soylu mücadelelerle bilindiğini belirten Okuyan, bu sürecin kuşkusuz insanlık açısından çok tarihsel bir dönem olduğuna işaret ederken, “Ama 1991 sonrasındaki dönem de en az devrimci dönem kadar değerlidir” vurgusunda bulundu.

Bu mücadelenin nasıl bir kararlılıkla yürütüldüğünü, hangi zor koşullarda yürütüldüğünü bildiklerini söyleyen Okuyan, “Bu mücadelede bize düşen her zaman Küba Devrimi’ni ve Küba halkını anlamak ve bu mücadelenin artık siyasi bir mücadelenin yanı sıra ahlaki bir mücadele olduğunu kavrayarak, bunun bilinciyle Küba’yla dayanışmayı sürdürmek” dedi.

Okuyan, "Küba’nın Türkiye’deki dostları olarak, TKP olarak, bugün Küba’ya karşı yürütüyülen ablukaya karşı mücadeleyi en temel siyasi ve ahlaki mücadele olarak kavrıyoruz, üzerimize düşeni de kararlılıkla yapacağız” diye konuştu.

‘Biz sosyalizmin inşasını savunuyoruz’

Díaz-Canel, Okuyan’ın bu sorusuna verdiği yanıtta, en önemli adımın Küba gerçekliğinin kavranması konusunda yapılacak çalışmalar olduğunu söyledi.

“Biz sosyalizmin inşasını savunuyoruz” diyen Díaz-Canel, “Bu da mümkün olan tüm toplumsal adalete ulaşmak bizim için. Tek başına ekonomik hedefler bir anlam taşımazlar. Herhangi bir ekonomik büyüme ancak ve ancak kolektif refahı getirdiği sürece anlamlıdır” ifadesini kullandı.

Sosyalizmin inşasının çok karmaşık bir süreç olduğunu vurgulayan Díaz-Canel, “Emperyalizm sosyalizmin inşasını engellemek için, sermaye aklını dayatmak için her türlü önlemi alıyor. Dolayısıyla bizler de sermaye aklına karşı sosyalist aklı oturtmak, bunun üzerinden eşitliğe, sömürünün olmadığı bir toplumu kurmaya, sosyalizme varmaya çalışmalıyız. Dolayısıyla temel hedefimiz bunu nasıl başaracağımız. Üstelik de bunu ufak ve yoksul bir ülkenin koşulları altında yapmak. Bunu da dünyanın en büyük emperyalist gücünün baskısı ve ablukasının dibinde başarmak” dedi.

‘Ve bu anda inandık Küba’ya bir şey olmayacağına’

Küba’ya uygulanan çok ağır ablukanın sonuçlarını, neden olduğu büyük sorunları ayrıntılarıyla aktaran Díaz-Canel, salgın günlerinde yaşanan çok çarpıcı bir olayı paylaştı.

Küba’nın salgının pik yaptığı dönemde bile sağlık sistemin hiç çökmediğini, birçok farklı ülkeye sağlıkçılarını göndererek dayanışma gösterdiğini hatırlatan Díaz-Canel, ABD emperyalizminin salgın sırasında çok ihtiyaç duydukları solunum cihazlarına ve oksijene ulaşmalarını engellemek için elinden gelen her şeyi yaptığını, bu cihazları satan şirketleri Küba’ya satış yapmaması konusunda tehdit ettiğini söyleyerek yaşanan çarpıcı olayı şu sözlerle aktardı:

“Solunum cihazı dışında oksijen satın aldığımız ülkeleri de baskı altına aldılar. Sonrasında Rusya’yla anlaştık ve her gün bir uçak oksijen taşımaya başladı. Salgına yakalananlar için ek olarak büyük ihtiyaç vardı…

En trajik gecelerden birini böyle yaşadık. Çok zorlu ve sıkıntılıydı bunu yaşamak. Santa Clara kentine salgın sırasında özel olarak daha çok ihtiyaç duyulan oksijen tüpü yetişmedi. Hastanedeki doktorlarımız, sağlık personelimiz iki saat boyunca hastaları hayatta tutmaya çalıştılar, suni solunum yaptılar. Sonunda tüpler vardı ve kimse hayatını kaybetmedi… Ve bu anda inandık Küba’ya bir şey olmayacağına.”

Yaşanan bu olayın ardından Küba’nın artık kendi solunum cihazlarını üretmeye başladığını, bu gibi cihazları ve aşıları ABD’nin yaptığı gibi yapmayarak tüm halklarla paylaşacaklarını belirten Diaz-Canel, tüm bunların Küba halkının direnme gücünü düşünmesine neden olduğunu vurguladı.

Díaz-Canel, Küba’nın ablukaya rağmen salgında başardıklarına değinirken “Her şey katlanmaktan ibaret değil. Bu direnmek ve harekete geçmek. Bu direnmek ve sürekli olarak ilerlemek. Bu direnmek ve sürekli olarak kendimizi geliştirmek” ifadesini kullandı.