Komet’in çoğalan resimleri

"Komet, figürlerinde bir taraftan politik imgeleri kullanırken bir taraftan da insanın içine, bilinçaltına dalmakta ustadır."

Fide Lale Durak

Komet ya da gerçek adıyla Gürkan Coşkun’un resimleri ilk bakışta dikkatinizi çeken, beğenip beğenmediğinize karar vermek için bakmayı sürdürdüğünüz, sonucunda çoğunlukla beğendiğiniz ama neden beğendiğinizi bir türlü anlamadığınız türden işler. Açıkçası Komet’in sanatı ipuçlarını kolay vermez. Bir tarafı karanlık olan resimlerinin anlamı da örtülüdür. Her biri gölgelere sıkıştırılmış birçok hikâyeden oluşan bu tuvaller aynı zamanda her hikâye kadar da kişiseldir. Hikayelerin asıl gücünün insanlığa doğru genişlediğinde ortaya çıkması gibi Komet’in resimleri de alımlayıcısı ile buluştuğunda büyür. İnsanın ortak olan ama kaynağı herkeste değişen korku, heyecan, endişe gibi duyguları Komet’in konusudur ve bu yüzden her alımlayıcıda resimlerin anlamı yeniden oluşur. İnsanın duygusal zenginliği sayesinde bir insandan çok insana, bir yaşamdan topluma doğru çoğalır. Çünkü Komet, figürlerinde bir taraftan politik imgeleri kullanırken bir taraftan da insanın içine, bilinçaltına dalmakta ustadır. 

Komet için en çok, “eleştirel-politik figürün temsilcisi” ya da “düşsel imgelerin, gerçeklik ve fantazma arasında bir şiirselliğin ressamı” ve benzeri ifadeler kullanılır. Hepsi de bir yerde doğrudur. Sonuçta Komet gerçekçi figürün peşinde değildir. Çeşitli röportajlarda, resimde aradığının mizah ve absürt olduğunu, bunları bazen yakalayabildiğini bazen ise çok uzağında kaldığını ama yakaladığını düşündüğünde aklında canlanan şeyin şiir olduğunu söyler. Şiir Komet için çok önemlidir. Can Yücel, Turgut Uyar, Melih Cevdet, Ece Ayhan ve Yahya Kemal şiirlerini sever. Baudelaire ve Rimbaud’nunkiler ile konuşur. Nietzsche ile ise kol kola girer. Komet için cazip olan hiççiliktir denebilir, daha doğru ifadeyle başkaldırının ikirciksiz ve bireysel halini orada bulmuştur. Bu açıdan da kendine özgüdür.

Komet (Gürkan Coşkun), İsimsiz, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Koleksiyonu

Bir resminde ıssızlığın ve zamansızlığın ortasında sırt sırta vermiş iki kadın vardır. Ellerinde tuttukları beyaz şeyler güvercine ve çiçeğe benzer. Gökyüzünde asılı olan beyazlık ise ay mıdır yoksa dünyaya düşmekte olan bir ateş topu mu anlaşılmaz. Ama bunlarla, birbiriyle ilişkilenen üçlü bir yapı kurar. Renklerdeki sadelik ıssızlığı ve yalnızlığı öne çıkartan bir melankoli oluşturur.  Resimde gerçek bir mekânda iki kadın mı vardır yoksa bu tuhaf yerde gördüklerimiz bir insan ve ondan hiç ayrılmayan bilinçdışı mıdır bilinmez. Belki de bir rüyanın içindeyizdir. Rüya kadar belirsiz ve imgeseldir. Komet bir şekilde bakan kişide alt anlamlar çağrıştırır.

Komet, 1941, isimsiz

Anadolu’dan fırlamış bir kadın ve bir erkek birbirine bakmaktadır ama birbirilerine sevgiyle, hayranlıkla mı yoksa endişeyle mi bakmaktadırlar, bilinmez. Hatta kadın belki biraz korkmaktadır. Bu belirsizlik kompozisyonun yerleşiminde de vardır. Kadının erkeğin kucağında oturup oturmadığı da net değildir. Resmin tarihi 1941’dir ve tam da Anadolu’daki evliliklerin bir özetidir. Erkek sevmeyi bilmez, kadın var olamaz. Yan yana gelen iki insan tedirginlik içinde birbirlerini tanımaya çalışırlar. Eğer şanslılarsa bir şekilde mutlu olurlar. 

Aynı zamanda kuyrukluyıldız demek olan “Komet”i sanatçı, gençliğinde dinlediği bir müzikten esinlenerek alır. Resimlerine bakınca mahlasın anlamı sanatçı ile bütünleşir. Komet’in, çeşitli zamansallıkları aynı mekânda buluşturan resimlerini anlatmak için belki “ironik” denebilir. Bu sayede bir araya gelen karşıtlıklar, çelişkiler ifade edilebilir ama aslında asıl sebep Komet’in bu dünyadan olmamasıdır. Bir ayağı hep gerçekliğe bassa da diğeri başka dünyaları dolaşır. İstanbul’un çelişkileri her zaman ilham verici olsa ve kendini hep buralı görse de bir taraftan da değildir. 1971’de devlet bursuyla gittiği Paris’te kalmış ve o tarihten itibaren İstanbul-Paris arasında yaşamıştır. Bu yüzden de insanları biraz Anadolulu, biraz Avrupalıdır.

Komet, 2002, isimsiz

Başka bir resminde bir grup insanın önünde, takım elbisesiyle bağıran ya da şarkı söyleyen bir adam vardır. Arkadaki kadınların bazıları hayvan melezi yüzlere sahiptir. Bedenleri arka planda kaybolmuş, sadece bir çizgi ile kısmen çizilip bırakılmıştır. Ama öndeki takım elbiseli adam tüm ayrıntılarıyla dikilmektedir. Uzay boşluğunda havada asılı insanların kolajına benzeyen resim sürrealdir. Komet resimlerini düşsel olarak değerlendirir. Zaten hep hayata da öyle bakmıştır. Çorum’da dünyaya gelmiş, ailesiyle İstanbul’a taşınmış ve daha çocukluğunda görüp özendiği bohem ressamlardan biri olabilme düşünü kurmuştur. Ona göre bu düş gerçekçi de değildir üstelik. Çünkü zengin bir aileden gelmemektedir ve el becerisinin de olduğu söylenemez. Ona göre kendisini zorla ressam yapmıştır. Bir kısmı gerçekçi bir kısmı mütevazı olan bu değerlendirmenin en önemli yanı; kendisini ilahi yetenekle donatılmış biri olarak görmemesi ve sadece kendi içine bakan, eninde sonunda ulaştığı başarıyla egosunu büyüten bir sanatçı olmamasıdır. Komet aynı röportajda şöyle devam eder: “Çocukluğundan beri bir işe yönelir ve çabalarsan, bir yere gelirsin.”1

Komet 2022 yılında aramızdan ayrıldı, bu yazının yazılmasına ise İstanbul Beyoğlu’nda Casa Botter’de açılan güncel bir sergisi vesile oldu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yakın zamanda restore ettiği ve soL Haber muhabiri Nurdan Yıldırım’ın yerinde bir tespitiyle Instagram binasına dönüştürdüğü tarihi yapı, İBB’nin sanat vitrini gibi kullanılıyor. Komet sergisi de ne yazık ki bu vitrinde bir ürün gibi sergileniyor. Sergide resimlerin üzerinde, bazı felsefecilerden aforizmalar ve şairlerden şiirler serpiştirilmiş. Sergi Komet’i kendi tarihi içinde ele alıp sanatçının hayatla kurduğu ilişkiyi eksik bırakıyor. Eserler ise dönemi içerisinde değerlendirilmeyerek, kopyala yapıştır tekniği ve ilişkilenmeyen açıklamalarla, bağımsız resimler olarak sergileniyor. Sergi bu haliyle bir pastişe benziyor. 

Özetle, İBB İstanbul’da sanatı bir yere doğru yönlendirmeye çalışıyor. O yerde ise tarih yok, bağlam yok, daha da önemlisi samimiyet yok. Çünkü bir taraftan reklamatik büyük işlerle billboardları dolduran belediye diğer taraftan kendi tiyatro ödeneklerini kısıyor. Ayrıca Komet sergisinin küratörü, Ali Artun’un yazısına da örtülü bir şekilde konu olmuş, tartışmalı bir isim. 

Tüm bunlar bir kenara, sergileme biçimi görmezden gelinerek üstadın işleri mutlaka görülmeli. Kim bilir Komet sizde hangi duyguları çoğaltacak.