İş komediye döndü: Halk sağlığı hiçe sayılıyor...

'Gelişmeler bir yandan yönetimdeki zafiyetleri bir yandan süreçte burjuvazinin çıkarlarının belirleyiciliğini, bir yandan da halk sağlığının nasıl hiçe sayıldığını gösteriyor.'

İlker Belek

Salgının başında tam bir karantina uygulanmalı, kritik sektörler dışında üretim durdurulmalıydı. Sosyal mesafe kuralına uyum da ancak bu şekilde sağlanabilirdi.

Bunun yerine hafta sonları sokağa çıkma kısıtlamasıyla yetinildi. Aslında bu da hiçbir zaman tam olarak uygulanmadı. Zira pek çok sanayi bölgesinde şirketler valiliklerden aldıkları özel izinlerle işçileri hafta sonunda da çalıştırdılar.

Karmaşa konusundaki ilk tipik örnek maske dağıtımıydı: Önce maskenin kullanılıp kullanılmayacağına, sonra nasıl sağlanacağına, sonra nasıl dağıtacaklarına karar veremediler, kısa süre içinde de işi piyasa kurallarına havale ettiler.

Kısaca, salgın yönetiminde büyük hatalar, eksikler, aksamalar oldu. Ancak 1 Haziran sonrasında süreç tam bir trajikomik görüntü kazandı.

Salgını kimin yönettiği belli değil

1 Haziran’da uygulamaya konulan “tam normalleşme” kararıyla birlikte gençler ve yaşlıların evlerinde kalmaları dışında neredeyse tüm önlemler kaldırıldı.

Üstelik tam bir dezorganizasyon hali içinde.

Sağlık Bakanlığı seyrederken, Futbol Federasyonu futbol maçlarının oynanmasına, Diyanet camilerin açılmasına, İstanbul Valiliği şehir içi otobüslerde ayakta yolcu taşınmasına,  İçişleri Bakanlığı şehirlerarası yolculuklardaki %50 kapasite sınırının kaldırılmasına karar verdi.

Bütün bunlar sürecin en başından beri etkinlik derecesi çok tartışılır olan sokağa çıkma kısıtlamalarını tamamen anlamsız hale getirdi. Çünkü bir yandan da Anadolu’nun kimi kentlerinde son günlerde vaka sayıları artıyor, buna karşılık bu iller sokağa çıkma kısıtlaması kapsamına alınmıyordu.

Hal böyle iken Sağlık Bakanı iki gün önceki basın açıklamasında bu hafta sonu için bir kısıtlama düşünülmediğini söyledi. Bundan yalnızca bir gün sonra İçişleri Bakanlığı aksi yönde karar açıkladı. Bundan yalnızca 12 sonra da Erdoğan kısıtlamayı iptal ettiğini duyurdu.

İktidardaki siyasi çatlağın bir sonucu mu?

Hatırlanacağı gibi ilk sokağa çıkma kısıtlamasının tarihi 10 Nisan’dı. Kısıtlamanın birkaç saat önce açıklaması büyük bir karmaşaya yol açmış ve Türkiye’deki ailelerin %12’sinin hafta sonu için hazırlığı için marketleri doldurduğu sonrasında yapılan araştırmalarla ortaya konmuştu.

O olay sonrasında gelişen tepkiler Süleyman Soylu’nun istifasına yol açmış sorun Erdoğan’ın müdahalesiyle söndürülmüştü.

Şimdiki gelişmeler iktidar içindeki çatlak konusunu yeniden gündeme getiriyor.

Salgın yönetimindeki nihai karar noktası burjuvazinin sınıfsal çıkarları

Tam karantina uygulanmasının hayata geçirilmemesinin tek nedeni burjuvazinin sınıfsal çıkarlarıydı. Üretim ve sömürü devam etmeliydi.

Maske dağıtımının kakafoniye dönüşmesinin nedeni kamunun bu işe kaynak ayırmak istememesiydi. Üstelik piyasada satılması tekstil sektörünün çıkarları gereğiydi.

Turizm sektörü tam gaz açılırken bu hafta sonu sokağa çıkma kısıtlaması mümkün görünmüyordu. Sektörün çıkarları karmaşaya son noktanın konulmasını sağladı.

Salgın yönetiminde 'saldım çayıra' stratejisi

11 Mayıs’ta gündeme sokulan ilk “normalleşme” adımları ve 1 Haziran’dan itibaren “tam normalleşme”: Gelişmeler bir yandan yönetimdeki zafiyetleri bir yandan süreçte burjuvazinin çıkarlarının belirleyiciliğini, bir yandan da halk sağlığının nasıl hiçe sayıldığını gösteriyor.

İpin ucunu bıraktılar. Salgını kontrol altına alamadılar. Pes ettiler.

Bu salgın bu yaz döneminde süner, önümüzdeki kışa ikinci dalga için hazırlık gerek.