Karl Marx: Devrim için düşündü, devrim için yazdı, devrim için yaşadı

Bugün Karl Marx'ın doğum günü. Hiç kimse 202 yıl önce gözlerini dünyaya açan bu çocuğun, tarihin bilmecesini çözen eylem ve düşünce adamı Karl Marx olacağını elbette tahmin edemezdi. Özgür Şen, Marx'ın fikirlerinin neden hala güncelliğini koruduğunu yazdı.

Özgür Şen

Karl Marx, 5 Mayıs 1818’de doğdu. Görüşlerini kendi yaşadığı asırda, 19. yüzyılda tanık oldukları biçimlendirdi. Ama Marx’ın fikirleri yaşadığı yüzyıla sıkışmadı. Hem de her yüzyıl dönemecinde tersi yönde yapılan kehanetlere rağmen…

Marx, hayata gözlerini yumduğunda düşüncelerinin çok alıcısı olduğu söylenemezdi. Tanınan bir fikir ve eylem adamıydı. Özellikle Paris Komünü sırasında, dönemin iktidarlarının kendisini hedefe oturtması nedeniyle ismi pek çok çevrede duyulmuştu. Kurduğu teorik sistem, 19. yüzyılın sonunda insanları etkilemeye başlamıştı. Eserleri birkaç dile de çevrilmişti. Ancak kitaplarının ne kadar okunduğuna, mütevazi cenazesine, işçi sınıfı hareketi içindeki takipçilerinin sayısına bakıldığında Marx’ın da pek çok çağdaşı gibi 19. yüzyılın bir düşünce insanı olarak tarihe geçeceği düşünülebilirdi. Çoğunluk da bu görüşteydi. Ama dostu ve yoldaşı Engels başta olmak üzere tersini düşünen bir avuç insan haklı çıktı.

Marx’ın düşünceleri 20. yüzyıla damgasını vurdu. Onun fikirlerinin öncülüğünde ülkeler kuruldu ve insanlığın eşitlik ve özgürlüğe doğru yürüyüşünde devasa adımlar atıldı. İşçi sınıfı iktidara gelemediği ülkelerde de Marx’ın kurduğu teorik sistemin rehberliğinde büyük mücadeleler verdi ve kazanımlar elde etti.

Korona günlerine tanıklık etse ölesiye kin duyduğu burjuvaziye keskin kalemiyle saldırırdı. Ancak Marx bununla yetinmezdi. Bugün bu koşullarda devrim hedefini dillendirmeyenlere, bu düzenin ıslah edilebileceğini düşünenlere, daha iyi bir kapitalizm hayal edenlere karşı öfkesini asla sınırlamazdı.

Sonra, bu mücadelelerde geriye düşülmesi ve sosyalist bloğun çözülmesiyle, yüzyılın sonunda bir kez daha aynı kehanet gündeme geldi. İddiaya göre marksizm bu defa ömrünü kesin olarak doldurmuştu. Sınıf mücadeleleri bitmiş, tarihin sonuna gelinmiş, Marx’ın tüm insanlığın düşmanı olarak gördüğü ve nefret ettiği sınıf olan burjuvazi kazanmıştı.

2020 yılındayız ve 20. asrın sonunda yapılan bu kehanetin de yanlışlandığını gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz.

Marksizm 19. yüzyıla hapsedilememişti. Ardından 20. yüzyılda da kalmadı ve 21. yüzyıla taşındı. Marx’ın fikirleri hâlâ canlı, yaşıyor ve işçi sınıfının mücadelesi sürüyor.

Marksizm halen çağımızın aşılmamış ufku…

Ama kapitalizm koşullarında yaşadığımız ve kapitalizmi en iyi çözümleyen teorik sistem olduğu için değil… Kapitalizmi yıkmak zorunda olduğumuz için Marx’ın fikirleri hâlâ aşılamadı.

Evet Marx, kapitalizmi dahiyane bir şekilde analiz ediyordu, ama analizin keskinliği, analizin nesnesinin bir başlangıcı ve sonu olması saptamasına dayanıyordu. Marx’ın çözümlemesi o sonun bir an önce gelmesi için bir araçtı. Çözümlemenin bu denli etkili olmasının nedeni, kapitalizmi bitirmek için yapılmasıydı.

Kapitalizmi her yönüyle anlamak aslında Marx’ın umurunda değildi. Tüm hayatı boyunca devrimden başka bir şey düşünmedi. Devrim için düşündü, devrim için yazdı, devrim için mücadele etti, devrim için yaşadı.

Kapitalizm insanlığın tanık olacağı sömürüye dayanan son sınıflı toplumdu ve kapitalizmi takip edebilecek tek toplumsal sistem sosyalizmdi. Bu dönüşüm de bir devrim yoluyla gerçekleşecekti.

Marx, devrimci teoriyi gerçek bir özneyle, işçi sınıfıyla buluşturduğunda hepimizin varoluşuna bir anlam kattı. Felsefeden bilime, teoriden eyleme bir daha kapanmayan kapılar açtı. İnsana, insandan büyük insanlığa giden yolu, tarihi avucunun içine almanın yolunu tarif etti.

Marksizm hâlâ aşılmamış bir ufuk çünkü bizim hâlâ bir devrime ihtiyacımız var.

İnsanlık kapitalizmi yıkmakta Marx’ı çıldırtacak kadar geç kaldı. Bu geç kalmanın faturasının kendisine kesilmesine değil, koşullar bu kadar uygunken, onun deyişiyle üretici güçler bu denli gelişmiş, sosyalizmin maddi altyapısı bu denli olgunlaşmışken insanlığın bu saçma sapan düzende acı çekmesine kızardı.

Daha 19. yüzyılda devrim için acele eden bir insan, iki yüzyıl sonra kapitalizmin yarattığı benzer sorunlarla, hâlâ aynı şeylerle uğraşıyor olmamızı kabullenemezdi. Öngörülerinde haksız çıktığını iddia eden aptallara da onların öngörü değil insanlığın önüne konan devrimci hedefler olduğunu ve hep devrimci bir tavırla sosyalizmin nesnel koşullarına işaret ettiğini hatırlatırdı.

Marx bir devrimciydi. Ömrü boyunca ele aldığı her soruna, her başlığa bir devrimci gibi yaklaştı. Bu düzenden de bir devrimci gibi nefret etti. Yine bugün korona günlerine tanıklık etse ölesiye kin duyduğu burjuvaziye keskin kalemiyle saldırırdı. Ancak Marx bununla yetinmezdi. Bugün bu koşullarda devrim hedefini dillendirmeyenlere, bu düzenin ıslah edilebileceğini düşünenlere, daha iyi bir kapitalizm hayal edenlere karşı öfkesini asla sınırlamazdı.

Kapitalizmin yıkılacağını bildiği için değil, yıkılmak zorunda olduğuna inandığı için bunu yapardı. Marx, kapitalizmin kendi sonunu nasıl hazırladığını defalarca yazdı. Ama onun geliştirdiği tarih görüşünde tarihin belirlenmiş bir hedefe yönelmiş ilahi bir aklı yoktu. Sınıflar mücadelesinin gerçekleştiği nesnel zemini tarif ediyor, mücadelenin dinamikleriyle kapitalizmin işleyiş yasaları arasındaki bağlantıyı çözümlüyordu. Marx için merkezde hep tarihsel bir görev üstlenen işçi sınıfı ve onun mücadelesi vardı.

Kendisinin ve tüm sınıfların sonunu getirecek olan işçi sınıfı… Bunu yaparken bu formülü ortaya atmış tarih görüşünün, adlı adınca marksizmin de sonunu getirecek olan sınıf, Marx’ın devrimci ilhamının ve umudunun kaynağıydı.

Marx, o umudu hiç kaybetmedi. Her daim işçi sınıfına saldıranlar, sınıfın varlığını sorgulayanlar aslında ne yaptıklarını gayet iyi biliyordu. İşçi sınıfı ve onun devrimci rolü yoksa, insanlığın umudu da yoktu.

Ama işçi sınıfı var. Dolayısıyla umut da…

Marx, devrimci teoriyi gerçek bir özneyle, işçi sınıfıyla buluşturduğunda hepimizin varoluşuna bir anlam kattı. Felsefeden bilime, teoriden eyleme bir daha kapanmayan kapılar açtı. İnsana, insandan büyük insanlığa giden yolu, tarihi avucunun içine almanın yolunu tarif etti.

Değeri yaratana geleceği nasıl yaratacağını anlattı.

Komünizm tarihin çözülmüş bilmecesiydi ve Marx, komünizm için dünyanın bütün işçilerine aynı çağrıyı yaptı: Birleşin! Marx’ın fikirleri halen canlı, komünizm hedefi ve çağrısı da öyle.

Çok geciktik, ama neyse ki Marx’ın sayesinde yolu da varacağımız yeri de iyi biliyoruz.