'İsrail'in Batı Şeria'nın ilhakından beklentisi toprak gaspları'

İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak etmesinin temel nedeninin toprak gasplarını yasallaştırmak olduğunu belirten İsrailli insan hakları avukatı Michael Sfard, ilhakın ardından Filistinlilere ait topraklara el konulacağını ve Filistinli toplulukların Batı Şeria'dan sürüleceğini belirtiyor.

Dış Haberler

Uzun süredir devam eden hükümet krizinin çözülmesinin ardından İsrail hükümeti geçtiğimiz Pazar günü Batı Şeria'nın ilhakını gündemine dahil etti. Her ne kadar başta Avrupa ve Arap devletleri olmak üzere ilhaka yönelik tepkiler daha yüksek perdeden dillendirilmeye başlasa da, İsrail ilhak konusunda kararlı. İsrailli bir insan hakları avukatı ve ilhak karşıtı hareketin önemli isimlerinden biri olan Michael Sfard Middle East Eye’ın konuyla ilgili sorularını yanıtlayarak, ilhakın Filistinliler için yıkıcı sonuçlar doğuracağını belirtti.

Middle East Eye: Sık sık, hatta Filistler tarafından bile, ilhakın çoktan büyük ölçüde gerçekleştiği, dolayısıyla resmî ilhakın çok büyük bir değişiklik yaratmayacağı iddia ediliyor.

Michael Sfard: Bu çok yaygın bir hata ve ilhakın Filistinli bir birey ve Filistin toplulukları için ne anlama geldiğini, ilhakın yaşamlarını ve haklarını nasıl derinden etkileyeceğini anlayamamaktan kaynaklanıyor. Batı Şeria'nın ilhakı neredeyse su götürmez bir şekilde buradaki toprakların büyük bir kısmının da ‘‘kamulaştırılması’’ anlamına gelecek. Batı Şeria'nın dışında yaşayan Filistinlilere ait büyük toprak parçaları, terk edilmiş mülkiyet olarak görülecek.

MEE: Bunu biraz daha açabilir misiniz?

MS: 1950 Terk Edilmiş Mülkiyet Yasası’nın amacı, 1948’de İsrail halini alan topraklardan ayrılan, kaçan ya da sürülen Filistinli mültecilerin mülklerini ele geçirmekti. Yasadaki tanım, ‘‘düşman topraklarında’’ ya da ‘‘Manda dönemindeki Filistin’in İsrail’e dahil olmayan herhangi bir parçasında’’ yaşayan bir bireyi toprağını terk etmiş olarak adlandırıyor.

1967’de İsrail bu yasayı Doğu Kudüs’e uyguladığında, Batı Şeria’da yaşayan ve Doğu Kudüs’te mülkü bulunan pek çok kişi, mülklerinden ayrılmamış olsalar da yasal açıdan mülklerini terk etmiş sayıldılar. Bu bütünüyle uydurma, ama aynı zamanda yasal bir durum.

MEE: Bu yasayı şimdi kullanacaklarını düşünmenize neden olan ne?

MS: İsrail hükümeti yıllar boyunca yasayı Doğu Kudüs’te uygulamadı, ama son 20 yıldır uyguluyorlar. Yerleşimci lobisi başsavcıyı bir istisna yapmaya ikna etti ve bu istisnalar İsrail Yüksek Mahkemesi tarafından uygun bulundu. Tecrübelere dayanarak, her istisnanın bir kaideye dönüştüğünü biliyoruz, bu yüzden toprakların büyük bir kısmının terk edilmiş mülk olarak görülmesi gibi büyük bir tehlike var.

İsrail’in topraklara el koymak için kullanacağı bir diğer mekanizma da kamu yararı için müsadere. Her ülkede hükümetlerin yol vs yapmak için topraklara el koymasına izin veren istimlak yasaları vardır.

MEE: Bugün bu Batı Şeria’da mümkün değil mi?

MS: Bugün işgal yasaları nedeniyle ve İsrail Yüksek Mahkemesi ile Adalet Bakanlığı’nın yıllardır uyduğu ilkelere göre bu mümkün değil. İsrail’in  toprakların devlete ait olduğunu ilan etmek gibi her türlü yasal manevraya başvurmuş olmasının sebebi bu. Ama bir kez Batı Şeria ilhak edildiğinde, ‘‘kamu’’ İsrail’in ‘‘kamusu’’ haline gelecek ve kamu yararı için topraklara el koyulabilecek. Yapılacak olan şeyin bu olduğu çok açık. İsrail’in bu toprakları ilhak edecek olmasının nedeni bu.

MEE: Neden bu mu? Sembolik ve siyasi bir jest değil mi?

MS: Elbette burada sembolik ve ulusal gururla ilgili bir yan var, ama toprakların mülkiyetini ele geçirmeden ilhak, ilhakçı fantezileri gerçekleştirmiş olmayacak. Yerleşimciler zaten yerleşimlerinde kendilerini İsrail’deymiş gibi hissediyorlar. Karşılaştıkları tek gerçek kısıtlama, etraflarının el koymakta zorlandıkları tarlalarla çevrilmiş olması.

MEE: O zaman esas saik toprak gaspı mı?

MS: İlhakçıların gözünde, ilhakın temel bir özelliği toprak gaspı, buna şüphe yok. Nihayetinde İsrail-Filistin çatışması dini ya da kültürel bir çatışma değil, toprakla ilgili bir çatışmadır. Toprak gaspı olmayan ilhak bir zafer değildir.

Bu işin bir yönü. İkinci olaraksa, ilhak edilmiş topraklarda kalan Filistinli topluluklardan bazıları, muhtemelen pek çoğu, zor kullanılarak sürülme tehdidiyle karşılaşacaklar. 53 yıl boyunca İsrail Filistin’in nüfus kayıtlarını elinde tutuyor ve izlediği politikalar Filistinlilerin adreslerini Hebron Dağı’nın güneyi, Ürdün Vadisi ve Kudüs Cebi gibi belirli bölgelere taşımalarına izin vermiyor.

Dolayısıyla İsrail’in verdiği kimlik kartlarına baktığınızda, Batı Şeria’dan başka yerlere kayıtlı olduklarını görebileceğiniz, ekseriyetle küçük ve zayıf olan pek çok topluluk var. İlhakın ardından, egemen İsrail devletinin sınırları içinde yasa dışı yabancılar haline gelecek ve sürülme tehdidiyle karşılaşacaklar. Elbette bu hemen olmayacak, ama uzun vadede onları bekleyen kader bu.

MEE: Uzun bir süredir İsrail’in Batı Şeria’da yaptıklarını apartheid’a benzetenlerden birisiniz. İlhak uluslararası toplumu durumun böyle olduğuna ikna etmeniz konusunda size yardımcı olmayacak mı?

MS: Apartheid suçu İsrail’e karşı yıllardır yöneltiliyor ve daha radikal ve marjinal insan hakları aktivistleri tarafından dile getiriliyor. İlhak bu suçlamayı ana akıma daha da yakınlaştıracak. İsrail geçmişte Filistinlileri yönetmek istemediğini ve mevcut durumun geçici olduğunu iddia ediyordu, oysa ilhak Filistinler üzerindeki hâkimiyetin ve baskıların süregitmesi anlamına geliyor ve amaç bunun sonsuza dek devam etmesi.

MEE: O zaman ilhak sizin gibi düşünen insanlara yardımcı olmayacak mı?

MS: Kuşkusuz iddialarımızı daha da güçlendirecek, ama iddialarımın güçlenmesinin karşılığının, toprak gaspları ve Filistinlilerin sürülmesi olmasını istemem. İsrail’in politikalarına daha güçlü bir itiraz yaratacak diye bunun iyi bir gelişme olacağını düşünenler, ilhakın muazzam sonuçlarını tam olarak anlamıyorlar ve muhtemelen uluslararası itirazlara fazla değer atfediyorlar. İsrail çok güçlü bir devlet ve zaman zaman insanların uluslararası toplumun yanına bırakmayacağına inandıkları şeyler yaptı ve bunlar yanına kâr kaldı.

MEE: İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak etmesini ne durdurabilir?

MS: İsrail de ilhak yönünde oy kullanacak üç kamp bulunuyor. Bunlardan biri ideolojik kamp, hiçbir şey onların görüşlerini değiştiremez. İkinci kamp, bunu iç siyasetle ilgili gerekçelerle yapacak. Onlar için eğer maliyet getiriyi aşarsa, direnebilirler. Maliyet, güvenlik, ekonomik maliyetler ve en önemlisi İsrail’in konumunun uluslararası toplumda zarar görmesi olabilir.

Üçüncü kamp Netanyahu’nun kendisi. O tek bir adam ve tek bir kamp. Onun çıkarları bütünüyle farklı. Şu an çıkarlarının ideolojik olduğunu düşünmüyorum. Esas mesele kendisinin hayatta kalması ve ilhakın buna nasıl yardım edeceği.

Bir şey daha var. Bu muhtemelen İsrail’in bağımsızlık ilanından beri atacağı en önemli egemenlik adımı, ama büyük oranda Kudüs’te değil, Washington’da kararlaştırılmış durumda.

MEE: İsrail güvenlik kurumuna mensup, merkezde, hatta sağda yer alan pek çok kişi, işgal statükosunun devam etmesini arzu ettiği için ilhakı durdurmak istiyor. Onlarla aynı tarafta olmak sizi rahatsız etmiyor mu?

MS: Onlara söylemeyin, ama Ortadoğu’da statüko diye bir şeyin olmadığını anladıklarını sanmıyorum. Eğer ilhak durdurulursa, ilhak öncesi duruma geri dönmeyeceğiz. Aslında ilhakın durdurulmasının, İsrail-Filistin çatışmasının adil bir şekilde çözüme kavuşturulmasına yönelik önemli bir adım olacağını düşünüyorum.

Bulmacanın pek çok parçası yerine oturuyor, İsrail sağının hiç bir zaman hayalini kuramadığı bir şey gerçekleşecek: Beyaz Saray’da sadece ilhakı desteklemekle kalmayan bunun için bastıran bir başkan, çok zayıf bir Avrupa, İsrail parlamentosunda çoğunluk, son yirmi yıldır sürekli olarak sağa kayan bir İsrail kamuoyu. Filistinliler de her zamanki gibi zayıf bir durumdalar.

Bütün yıldızlar yan yana gelmiş durumda. Eğer bu mükemmel olduğu varsayılan durumda ilhak önlenirse, bu İsrail-Filistin çatışmasına yönelik muhtemel bir çözümün sınırlarının yeniden çizileceği anlamına gelecek. Eğer bugün ilhak etmeyi başaramazsak, muhtemelen bu önümüzdeki yüz yılda da gerçekleşmeyecektir.

Bu ilhakçı kampta büyük bir kırılma yaratacaktır. 2000 yıl beklediler, mesih geldi, kapının önünde durdu, ama açıp da içeri girmedi.

MEE: O halde iyimsersiniz?

MS: Bu konuda bahse girmem sanırım. Ama gerçekleşmeyebileceğine dair akla yatkın bir yol var ve uluslararası toplum da bunun engellenmesinde önemli bir role sahip. Bizim rolümüz bunu engelleyecek güçleri seferber etmek.