İsrail'in, 7 Ekim'de Hamas'ın rehinelerle kaçmasını engellemek için Hannibal prosedürü başlattığı ortaya çıktı. Buna göre, içinde rehine olması fark etmeksizin tüm Hamas araçlarını vurma emri verildi.
Dış Haberler
İsrail'in 7 Ekim'de Hamas'ın saldırılarının ardından Gazze'ye dönük başlattığı savaş 10. ayında.
Gazze'deki savaşın ana kaynağının 7 Ekim'deki saldırılara değil, İsrail'in kurulduğu 1948 yılına dayandığı pek çok kez vurgulandı.
Ancak 7 Ekim'de İsrail ordusunun yaptıklarına dair ortaya çıkmaya devam eden gerçekler, İsrail'in saldırganlığı açısından o günün yabana atılmayacak bir gün olduğunu tüm dünyaya gösteriyor.
'Hannibal' talimatı: Kaçırılan veya saklanan sivilleri de vurmanın önü açıldı
İsrail ordusunun, Hamas'ın 7 Ekim'deki saldırısının ardından, rehin alınan askerlerin kaçırılmasını önlemek için Hannibal Protokolü'nü uyguladığı ortaya çıktı.
Bu protokol kapsamında, saldırıyı yapan Hamas üyelerinin araçlarının tamamının, içlerinde rehine olup olmaması fark etmeksizin vurulması yönünde talimat verildi.
İsrailli Haaretz gazetesinin ortaya çıkardığı belgelere göre, o günkü operasyonlara ve hava saldırılarına ilişkin ilk raporlar, iletişim ağları tarafından algılanamadı. Ancak o gün saat 11:22'de iletilen mesaj İsrail ordusunun Gazze Tümeni içerisindeki mesajlaşma, askeri birliklere verilen talimatı ortaya çıkardı: "Tek bir araç bile Gazze'ye geri dönemeyecek".
İsrail ordusu, o esnada Gazze sınırındaki kaçırma olaylarının boyutunun farkında olmasa da birçok insanın bölgede olduğunu biliyordu. Dolayısıyla, bu mesajın ne anlama geldiği ve kaçırılan kişilerin bazılarının kaderinin ne olacağı tamamen açıktı.
Gazetenin elde ettiği belgelerin yanı sıra, İsrailli askerlerin ve orta ve üst düzey subayların ifadeleri, Gazze Tümeni, Güney Komutanlığı ve İsrail Genelkurmay Başkanlığı tarafından o gün verilen bir dizi emir ve prosedürü açığa çıkardı. Belgeler ve beyanlar, prosedürün saldırıdan sonraki ilk saatlerden itibaren ve sınır boyunca çeşitli noktalarda çok yaygın şekilde uygulandığını gösteriyor.
Söz konusu prosedürler nedeniyle kaç sivilin ve askerin vurulduğu tespit edilemese de, toplam veriler, kaçırılan kişilerin çoğunun hedef olmasalar bile İsrail ateşine maruz kalarak risk altında kaldığını ortaya koydu.
Ordu yetkilileri doğruladı
Hannibal Protokolü, İsrail'in tümen komutanlığının, bir gücün saldırısını engellemek için İsrail toprakları içinde yoğun ateş kullanımı da dahil olmak üzere olağanüstü yetkiler üstlenebildiği bir prosedür olarak tanımlanıyor.
Kıdemli bir İsrail ordusu kaynağı, gazeteye yaptığı açıklamada, 7 Ekim'de Hannibal prosedürünün uygulandığını doğruladı. Prosedürün "tamamen" tümen komutanı tarafından kullanılmadığını ifade eden kaynak, prosedürü kullananın muhtemelen savaş sonrası yapılacak soruşturmalarla ortaya çıkarılacağını belirtti.
Gazze Tümeni'ndeki 7 Ekim operasyonlarına aşina olan bir savunma yetkilisiyse, sabah saatlerinde "dışarıda neler olup bittiğini kimsenin bilmediğini" iddia etti. Yetkili, tümen komutanı General Avi Rosenfeld'in o sırada savaş odasında olduğunu ve "dışarıda bir dünya savaşı sürerken" ortaya çıkmadığını öne sürdü.
Yetkili, "Üsse giren teröristlerin sayısı herkesi şok etti. Kabuslarımızda bile böyle bir saldırı için planlarımız yoktu. Kaçırılan insan sayısı veya ordu güçlerinin nerede olduğu hakkında kimsenin bir fikri yoktu. Doğrulanmış hiçbir bilgi olmadan kararlar alınarak çılgın bir histeri yaşandı" ifadelerini kullandı.
Saat saat verilen emirler
Belgelere göre, bu kararlardan biri sabah 7:18'de, Yiftah karakolundaki bir gözlem noktasının, İsrail ordusunun irtibat ofisinin bitişiğindeki Erez sınır kapısında birinin kaçırıldığını bildirmesiyle alındı. Tümen karargahından "Erez'de Hannibal" emri geldi ve sınır kapısına Zik model insansız saldırı uçağı gönderme talimatı verildi.
İletişim ağı üzerinden böyle bir emrin duyulduğu son sefer bu değildi. Sonraki yarım saat içinde, tümen Hamas'ın sınır kapısında ve bitişik üste görev yapan askerleri öldürmeyi ve kaçırmayı başardığını fark etti. Sonra, sabah 7:41'de, aynı şey tekrar oldu: "Hannibal Erez'de, geçişe ve üsse saldırı, sadece daha fazla asker alınmasın" talimatı geldi. Bu tür emirler daha sonra da verildi.
Erez sınır kapısı bunun gerçekleştiği tek yer değildi. Gazete tarafından elde edilen ve ordu tarafından doğrulanan bilgiler, o sabah boyunca Hannibal prosedürünün Hamas savaşçılarının girdiği iki başka yerde daha uygulandığını gösteriyor: Tümen karargahının bulunduğu Re'im ordu üssü ve kadın gözlemcilerin konuşlandığı Nahal Oz karakolu. Prosedürün uygulanması, yedisinin kaçırılmasını ve 15 gözlemcinin ve 38 askerin öldürülmesini engelleyemedi.
Başka bir üst düzey bir savunma yetkilisi de, "Böyle bir karar alan herkes, bölgedeki savaşçılarımızın da vurulabileceğini biliyordu" ifadelerini kullandı.
Diğer yandan, bu tür saldırıların yalnızca karakolların veya üslerin içinde gerçekleşmediği ortaya çıktı. Sabah 10:32'de, bölgedeki tüm taburlara Gazze yönünde havan topu atmaları yönünde yeni bir emir yayınlandı. Bu emir, ordu içerisinde iç tartışmalara ve tepkilere neden oldu, çünkü bölgedeki asker ve sivillerin tam olarak nereye konuşlandığına dair net bir resim yoktu.
O esnada, ordu kaçırılan kişi sayısını bilmiyordu. Bir askeri kaynak, gazeteye yaptığı açıklamada, "O aşamada düzinelerce kişinin kaçırıldığını düşünüyorduk" dedi. Gazze'ye havan topu atmak rehineleri de tehlikeye atacaktı. Ayrıca, saat 11:22'de verilen, hiçbir aracın Gazze'ye geri dönmesine izin verilmeyeceği yönündeki bir başka emirle durum farklı bir aşamaya geçti.
Güney Komutanlığı'ndaki bir kaynak, Haaretz'e verdiği demeçte, "O zamana kadar herkes bu tür araçların kaçırılmış sivilleri veya askerleri taşıyabileceğini biliyordu. Kaçırılmış insanları taşıyan bir aracın bilerek saldırıya uğradığı bir durum yoktu, ancak bir araçta böyle insanlar olup olmadığını gerçekten bilemezdiniz. Net bir talimat olduğunu söyleyemem, ancak herkes hiçbir aracın Gazze'ye geri dönmesine izin verilmemesinin ne anlama geldiğini biliyordu." diye konuştu.
Kaynağa göre, saat 14:00'te yeni bir gelişme yaşandı. Tüm güçlere sınır topluluklarından batıya, sınıra doğru çıkmamaları talimatı verildi, özellikle Hamas savaşçılarını kovalamamaya vurgu yapıldı. O noktada, sınır bölgesi yoğun bir ateş altındaydı, o bölgedeki herkese yönelikti ve burayı bir tehlike bölgesi haline getiriyordu.
Saat 18:40'ta askeri istihbarat, birçok Hamas savaşçısının organize bir şekilde Gazze'ye geri kaçmayı planladığını düşünüyordu.
Ordu, bu düşünceden yola çıkarak, asker ve sivillerin çok yakınında bulunan sınır çiti bölgesine topçu saldırıları başlattı. Kısa bir süre sonra, Erez sınır kapısına mermiler atıldı. İsrail ordusu, bu bombardımanlarda herhangi bir sivilin yaralandığı konusunda bilgisi olmadığını iddia ediyor.
Gazetenin elde ettiği bilgilere göre, saat 21:33'te dahi durum hâlâ aynıydı. O sırada, Güney Komutanlığı'ndan başka bir emir daha vardı: Tüm sınır bölgesini tanklarla kapatmak. Bununla birlikte, bölgedeki tüm güçler, herhangi bir kısıtlama olmaksızın, sınır bölgesine yaklaşan herkese ateş açma izni aldı.