İsrail-İran savaşı Müslüman Kardeşler'de yeni kriz yarattı: Merkez İran'a desteğini ilan etti, Suriye kolu reddetti

Müslüman Kardeşler'in merkezi yönetimi İsrail saldırısı karşısında İran'la tam dayanışmasını ilan etti. Örgütün Suriye kolu, merkezin yayınladığı bildiriyi kesinlikle reddettiğini duyurarak, savaşta "taraf olmayacağını" duyurdu.

Dış Haberler

Sekiz gündür süren İsrail-İran savaşı, Müslüman Kardeşler içerisinde de yeni bir krize yol açtı.

Müslüman Kardeşler, önceki gün örgütün Genel Sekreteri Dr. Salih Abdülhak'ın İran'ın Dini Lideri Ali Hamaney'e gönderdiği resmi bir mesajla İsrail saldırısı karşısında İran'la tam dayanışma ilan etti.

Abdülhak, mevcut çatışmanın "izole bir İran savaşı" olmadığını, bunun İran'ın Filistin direnişine verdiği destek nedeniyle bölgesel direniş hareketine yönelik İsrail'in aldığı hedeflerin yeni bir aşaması olduğunu belirtti.

Abdülhak, önceki gün yayınladığı mesajında, İsrail saldırısını "işgalin bölge üzerindeki hakimiyetini güçlendirmeyi amaçlayan stratejik bir tırmanış" olarak nitelendirdi. Müslüman Kardeşler lideri, bu hareketin ABD ve çeşitli Batılı ülkelerin koşulsuz desteğiyle kolaylaştırıldığını savundu. Abdülhak Ayrıca, 7 Ekim 2023'te Aksa Tufanı Harekatı sırasında İsrail ordusunun yaşadığı "güvenlik aksaklığı"na da değindi.

Örgüt yöneticisi, ayrıca, İsrail saldırılarında milletler veya dini mezhepler arasında ayrım yapmadığına, bunun yerine direniş projesini destekleyen herkesi hedef aldığına dikkat çekti. 

Abdülhak, "ortak düşmana" karşı safları birleştirme ve mezhepsel ve tarihi farklılıkların üstesinden gelme çağrısında bulunarak, Filistin'den Lübnan, Yemen ve İran'a kadar bölgenin yaşadığı şeyin kapsamlı bir "İslami stratejik birlik" gerektirdiğini vurguladı.

İsrail'e acil yaptırımlar için BMGK'ye çağrı

Örgütün basın sözcüsü Suhaiyb Abdulmesud tarafından yapılan ayrı olarak yapılan açıklamada da, bu saldırının "uluslararası hukukun açıkça ihlali" olduğu ve Filistin, Lübnan ve Suriye'den başlayarak Yemen ve Mısır'a kadar uzanan bölge halklarına yönelik İsrail saldırılarının tekrarlanması bağlamında gerçekleştiği ifade edildi. Abdulmesud, çatışmayı "bölgenin güvenliğini ve istikrarını tehdit eden sistematik Siyonist saldırganlık" olarak tanımladı.

Sözcü, ayrıca açıklamasında "Siyonist işgalin" bölgenin güvenliği ve istikrarı için gerçek bir tehdit oluşturduğunu vurguladı ve İsrail'i caydırmak ve askeri genişlemesini durdurmak için bölgesel bir güvenlik sistemi kurulması çağrısında bulundu.

Açıklamada, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), İsrail'e acil yaptırımlar uygulamaya çağırıldı ve "Amerikan nüfuzunun uluslararası sistemin meşruiyetini baltaladığı ve BM kurumlarının güvenilirliğini zayıflattığı" kaydedildi.

Açıklama da ayrıca, Mısır, Suudi Arabistan, Türkiye ve Cezayir gibi ülkeler, "resmi kınamaların" ötesine geçen ve tırmanışı sınırlamak ve bölge halklarını hedef alan tehditleri durdurmak için pratik adımlar içeren birleşik bir siyasi duruş benimsemeye çağırıldı.

Suriye şubesi bildiriyi reddetti: 'Taraf olmayacağız'

Müslüman Kardeşler bildirisinin yayınlanmasından sadece birkaç saat sonra, örgütün Suriye'deki kolu kendi bildirisini yayınladı. 

Bildiride, örgüt adına yayınlanan açıklamanın "katilleri destekleyen, suçluları savunan ve herhangi bir bahaneyle Irak, Suriye ve Yemen'i yok eden ve milyonlarca Arap ve Müslümanı yerinden eden suçluların projesine taraf olduğu" iddia edildi. Suriye kolunun bildirisinde, merkezden gelen bildirinin reddedildiği ifade edildi.

Bildiride, "Bu suçta yer alan iki tarafa, yani İran ve İsrail'e karşı tutumumuzun, Irak, Suriye, Yemen ve Lübnan'da gördüğümüz gibi, bölgemizde hegemonya ve nüfuz için yarışan, dinimizi değiştirmek ve halklarımızı aşağılamak için mücadele edenlere karşı tutumumuzun değişmediğini bir kez daha teyit ediyoruz" denildi.

Örgütün Suriye şubesi, "Her iki projeyi de reddediyoruz ve aralarındaki hiçbir kurnaz suçlu tarafından aldatılmayacağız" diye ilan etti.

Bildiride, Suriye şubesinin, "Müslüman Kardeşler'i temsil ettiğini iddia eden herhangi bir partinin veya İslam'ı ve Müslümanları temsil ettiğini iddia eden herhangi bir resmi veya fiili yönetimin" yaptığı herhangi bir açıklamayı tamamen reddettiği söylendi.

Açıklamada, örgütün Suriye kolunun "Suriye'de zafer elde ederken" ulusal pusulasından başka hiçbir şey tarafından yönlendirilmediği ve yönlendirilmeyeceği ve siyasi hesaplarının her zaman "ulusal çıkarları" önceliklendireceği iddia edildi.

Bildiride ayrıca, "Müslümanların kurtuluşu elde etmek ve İslam'ı sömüren ve çarpıtanların kitleleri hegemonya, etki ve aldatma projelerine karşı koymak" için gayretle çalışmaları gerektiği öne sürüldü.

Bölgede farklı tavır almak neye işaret ediyor?

Müslüman Kardeşler'in Suriye kolunun aldığı bu pozisyon, örgüt içindeki bölgesel hizalanmalar konusunda açık bir bölünmeyi yansıtıyor.

Suriye şubesi, özellikle Beşar Esad'ın düşmesinin ardından ülkedeki siyasi varlığını örgüt merkezinden bağımsız bir şekilde yeniden inşa etmeye girişti. Bu dönemde, yeni cihatçı yönetime benzer şekilde, Müslüman Kardeşler'in Suriye kolunun İsrail'in Gazze'ye ve Lübnan'a ve İran destekli "Direniş Ekseni"ne yönelik saldırılarına sessiz kalması dikkat çekti.

İsrail'in bugün Gazze'de savaştığı Hamas da Müslüman Kardeşler kökenli bir örgüt. Örgüt ilk kurulduğunda Müslüman Kardeşler’in Filistin kolu olduğunu saklamıyordu. Fakat bölgesel koşullar değişince, Filistin direnişi, aradığı desteği ancak batıyla derdi olan güçlerden, özellikle İran’dan, Suriye’den ve Lübnan’daki Hizbullah’tan bulabiliyordu. 

İran, Suriye ve Lübnan Hizbullahı’nın Hamas’a desteği, Suriye savaşına kadar yoğun şekilde sürdü. Ancak “Arap Baharı” diye pazarlanan süreç Suriye’de cihatçıların silahlı isyanına dönüşünce işler değişti. Zira Suriye’deki silahlı grupların çoğu, Müslüman Kardeşler şebekesinin parçasıydı. Hamas 2012’de yeniden İhvancılığını hatırlatarak Suriye’deki ofisini kapatıp ülkeden çıkmıştı. Örgüt, tam on yıl sonra, üç sene önce Suriye’ye dönmüştü.

Ancak, Esad'ın düşmesinin ardından cihatçıların yönetime geldiği Suriye'de, Heyet Tahrir'uş Şam (HTŞ) yönetimi, iç savaş döneminde bağlı olduğu milislerle savaştığı İran'a olan karşıtlığını ve İsrail'in yayılmacılığına olan sessizliğini devam ettiriyor. Bu da, Filistin direnişinin bugün sahadaki öncülüğünü üstlenen Hamas'la arasında var olan açıyı sürdürüyor.

Örgütün iç krizi uzun bir tarihe dayanıyor

Bunun yanında, Müslüman Kardeşler içerisindeki örgütsel anlaşmazlıklar esasında daha da uzun bir geçmişe dayanıyor.

1928 yılında kurulan örgütün farklı ülkelerdeki şubeleri zaman içerisinde kendi ulusal koşullarına göre şekillendi, bu da Mısır'daki merkezden bağımsızlaşma eğilimlerini artırdı. 

2013 yılında Mısır'da iktidar olan Müslüman Kardeşler mensubu Muhammed Mursi'nin darbeyle indirilmesinin ardından örgütteki iç krizler daha da derinleşti ve merkezi kadrolara da yansıdı. 

2021-2022 yıllarında Müslüman Kardeşler'in en üst düzeydeki yönetiminde açık bir bölünme ortaya çıktı ve örgüt yönetimi, "Londra merkezli" ve "İstanbul merkezli" şeklinde ayrılarak liderlik çatışmasına girdi.