İşçiler anlatıyor: Dayanışma Oyunları İslami, sömürünün kuralları kapitalist!

Konya'da düzenlenen 5. İslami Dayanışma Oyunları'nda görevli işçiler yaşadıkları sorunları soL'a anlattı.

Sol-Konya

Dokuz gün sürecek 5. İslami Dayanışma Oyunları 9 Ağustos'ta Konya'da başladı.

Bir spor organizasyonunun dini bir kimlikle düzenlenmesindeki sorunlar bir yana, konunun bir de üzerinde durulmayan emekçiler boyutu var. 

Yüzlerce işçi Ağustos sıcağında türlü sıkıntılarla boğuşuyor. 

soL İslami Dayanışma Oyunları'nda görevli işçilerle görüştü. İktidarın allayıp pullayıp propagandasını yaptığı her iş gibi, bunun da arkasından büyük bir emek sömürüsü olması çıktı.

5. İslami Dayanışma Oyunlarındaki göreviniz nedir ve bu göreve nereden ulaştınız?

Birçok organizasyon şirketiyle anlaşılmış. Ama bu organizasyon şirketlerinin araştırılmadığı çok belli. Ben taşeron şirketler aracılığıyla işe girdim. İlk işe başlayacağımızda isim, soy isim, fotoğraf ve adli sicil kaydı istendi. Bunlara bağlı olarak kart çıkarılacaktı. Kart olmadan kimse hiçbir yere giriş yapamıyor.

'Sigortasız çalışıyoruz'

Ama bizim kartlarımız hala gelmedi çünkü adli sicil kayıtlarımıza daha bakılmamış. 1 yıl öncesinden Konya’nın her yerinde gün gün etkinliğe geri sayım yaptılar ama etkinliğin hemen öncesinde güvenlik önlemlerini alamadılar. 

Festival başlamadan 4 gün önce çalışmalara başladık. Kontroller yapılmaya başlandığında adli sicil kaydında sıkıntı olan kişileri geri çektiler. Kontrollerin bakanlık tarafından sağlanmasına rağmen sigorta girişimiz de yapılmadı. Sigortasız çalışıyoruz.

Sigorta yapılmadığını söylüyorsunuz. Peki çalışma şartlarınız nasıl?

Organizasyon şirketiyle günlük 7 saate anlaştık. 7 saatlik ücretimiz 200 lira olacaktı ve bunu günlük olarak vereceklerdi. Zaten 7 saat çalışmamız gibi bir durum söz konusu değil, 12 saat çalışıyoruz.

Fazla mesainin yanı sıra anlaştığımız diğer noktalarda da sıkıntı var. Çeşitli bahanelerle ücretlerimizi kesiyorlar.

Örneğin eski sporcuların ve kamuda yetkili kişilerin kullandığı VIP odasına iyi bakılmadığı gerekçesiyle birkaç arkadaşımızın günlük 50 lirasını kestiler. Günlük verilecek ücretler 4 gündür verilmedi.

'Belediyeden 150 kişilik ödeme alıp 40 kişi çalıştırıyorlar'

Şirketler de para yemenin yolunu bulmuş. Benim çalıştığım organizasyon şirketi işe başlamadan önce 150 kişi çalışacağımızı söyledi. Anladığımız kadarıyla şirketin belediye ile anlaşması 150 kişi üzerindenmiş.

İşe başlayınca gördük ki yalnızca 40 kişi çalışıyoruz. Bir de üstüne utanmadan saçma sapan sebeplerle çalışan işçilerinin ücretlerini kesmeye devam ediyorlar.

Çalışma koşulları insanlık dışı. Bazı müdürler molaya izin vermiyor. Diğerleri de zaten belli bir mola süresine göre çalışmıyor. İş olmadığında mola verebiliyorlar, onun dışında onların da molaya hakkı yok.

12 saat boyunca ayakta hiç dinlenmeden çalışıyoruz, oturup soluklanacak bir köşemiz bile yok. 

Gece 12.00-01.00’de bize ulaşabilmeyi istiyorlar çünkü ertesi günün organizasyonu bu saatlere kalıyor. Bu ağır çalışma koşullarından sonra eve bir an önce kendimizi atıp dinlenmek istiyoruz. Orada bile rahat vermiyorlar.

Bir de gece 01.00’de yaptıkları aramaya cevap vermezseniz yerine başkasını bulduk sen gelme yarın diyorlar.

'Soğuk su içmemiz yasak, protokolünmüş'

Peki işçilere verilen yemekler? Yeterli mi?

Yiyecek ve içecek ihtiyaçlarımızı da bizim karşılamamızı bekliyorlar. Sağlıksız yiyeceklerle hazırlanmış bir kumanya var. İçinde 2 kek, 1 meyve suyu ve küçük bir sandviç var.

Bu kumanya yalnızca belediye işçilerine veriliyor. Taşeron işçilere ve gönüllülere kumanya verilmiyor. Havalar bu kadar sıcakken 12 saat çalışıyoruz ve ne bize ne de belediye işçilerine su veriyorlar.

Biz dağıtıcı olduğumuz için depolara erişimimiz var. Oradan kendimiz için ve işçiler için su alıyoruz. Tabi soğuk suları VIP’lere ayırmamız gerektiği için sıcak sulardan almamız gerekiyor.

Soğuk suların bitmesi de bizim için ayrı bir sıkıntı oluşturuyor. Bunu müdürlerden habersiz bir şekilde yapmak gerekiyor. Haberleri olduğunda su bile içmemize izin vermiyorlar. '112 acil yardım' çalışanlarına bile su vermiyorlar.

'Belediye işçileriyle birlikte dayanışmayla ayakta kalıyoruz'

Belediye işçileriyle birlikte dayanışmayla ayakta kalıyoruz. Biz onlara su veriyoruz, onlar da bize artan kumanyalardan veriyor. Gençlik ve spor bakanlığı bu organizasyon için 100’e yakın lüks araç göndermiş ama işçilere bir şişe su bile vermekten acizler. 

Normalde tüm alanlarda mutfak bulunuyor. Mutfağı kullanmamızı da engelliyorlar. Mutfaklar ilk günden itibaren kilitli tutulmaya başlandı.

Ulaşım sorunu

Bir diğer sorunumuz ise çalıştığımız yerlere ulaşım konusu. Çünkü görevli olduğumuz yerler genellikle şehrin dışındaki spor salonları veya sahalar. Buralara normal zamanda toplu ulaşım zaten yoktu. Oyunlar süresince toplu ulaşım olacağı söylenmişti.

Oysa oyunların maç saati dışında bu olanak sağlanmadı. Maçlar bittikten sonra bizlerin hala görevi devam ettiği için geç saatlere kadar kalmak zorundaydık.

O saatte de ulaşım bitiyor. Servis zaten yok. Geceleri ıssız yollarda otostopla ya da polis ambulans araçlarıyla dönmek zorunda kaldık.

'Fransızca bir kelimeyi anladı diye tercüman olarak görevlendirilen arkadaşımız var'

Peki başka ne gibi sorunlar var anlattıklarına ek olarak?

En büyük sorunlardan birisi çevirmen eksikliği. Birçok oyuncu, elinde telefondan açtığı çeviri uygulamaları ile dertlerini anlatmaya çalışıyor. Bu hem oyuncular için büyük dert hem de biz işçiler için sıkıntı.

Oyuncuların ne istediklerini anlamakta zorlanıyoruz. Ayrıca yoğun çalışma programımız yetmiyor gibi anlık çevirmen olarak da bizleri görevlendiriyorlar.

Komik bir örneği de sizle paylaşayım. Lisede seçmeli olarak Fransızca dersi alan bir işçi arkadaşımız sporculardan birisinin söylediği kelimeleri anladı. Hemen oradaki yetkili tercüman olarak işçi arkadaşımızı görevlendirdi.

Oysa sadece kelimeleri anlamıştı arkadaşımız (Anlatırken gülüyor). Sonrasında arkadaşımız da sporcular ile çeviri programları ile yoluyla konuşabildi tabi.

Bir de gönüllü çalışanlardan bahsetmiştin. Onların çalışma şartlarını öğrenebilir miyiz?

Gönüllülere herhangi bir ücret ödenmiyor. Gönüllüler genelde amatör sporculardan oluşuyor.

Uluslararası bir organizasyon tecrübesi olması adına başvurmuş kişiler. Ancak iş yoğunluğunu gören, verilen işlerin yaptıkları sporlarla ilgisizliğini anlayan birçok gönüllü sonrasında işlerden çekildi.

Bu iş bırakmaları engellemek adına gönüllüler için bir yetkili gelip “Bakanlığa bağlı bir gönüllü birimi kurulacak, ilerde iş yaşamınızda tecrübe olarakyazabileceksiniz, resmi bir hal alacak” demiş.

Devlette iş olanağı bekleyen onlarca genç bu yolla ikna edilmeye çalışılmış. Tecrübe diyerek bedava iş gücü oluşturmaya çalışıyorlar aslında. Bunun ileride kurumsal hal alması ise daha da acı.

Gönüllülere para vermiyorlar ama ilk gün pahalı kıyafetler dağıtıldı. Dağıtılan kıyafet çantasının maliyeti kişi başı iki bin lirayı geçiyor. Oradan bir rant sağlandığı çok açık.

Kim bilir kimler almıştı kıyafet ihalesini. Çoğu gönüllü ilk günden sonra gelmemeye başladı. Onları denetleyen kimse de yok. Biz ne iş yaptıklarını bile anlayamadık.