İmamoğlu 'Asıl tehdit yargıya müdahale edenler' dedi: Akın Gürlek izne çıktı, polis biber gazı sıktı

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun hakkında başlatılan iki soruşturma kapsamında bugün adliyede verdiği ifade ortaya çıktı.

Haber Merkezi

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nda iki ayrı soruşturma kapsamında ifade verdi.

Kürsüden iner inmez hakkında soruşturma açılan konulardan biri İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek ile ilgili yaptığı açıklamalar, diğeriyse CHP davalarında yer aldığını söylediği "Turpun Büyüğü" başlıklı basın toplantısında ismini açıkladığı bilirkişiyle ilgili.

İmamoğlu, avukatları Kemal Polat, Mehmet Pehlivan ve Nusret Yılmaz eşliğinde ifade verdi. İkinci ifade yaklaşık 1,5 saat sürdü.

Avukatı Polat, “Çok nezaketli bir ortamda ifade verdi. Herhangi bir yönlendirme sorusu olmadı. Toplamda 8 sayfalık bir ifade verdi; 5 sayfa Akın Gürlek, 3 sayfa bilirkişi soruşturması olmak üzere. İfadesini sözlü verdi, yazılı olarak da sunacağız” dedi. 

Adliyenin önü kalabalık

Adliye önünde hem insan hem de polis kabalığı yoğundu. Polis araçları, TOMA’lar ve zırhlı araçlar meydandaydı.

CHP'li il ve ilçe yöneticisi ile parti örgütleri adliye önünde toplandı. İmamoğlu'na desteğe gelenler arasında, İYİP heyeti de yer aldı.

Partililer adliye çevresinde yoğunluk oluştururken, adliye önündeki meydanda polis araçları ve TOMA'lar yer aldı. C blok kısmında da zırhlı araçlar bekletildi. Polis ekiplerinin ise adliye önünde devriye olarak görev yaptığı görüldü.

Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın da aralarında bulunduğu çok sayıda partili adliye önünde yer aldı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, adliyeye gelenler arasında değildi.

İstanbul Adalet Sarayında güvenlik önlemleri artırıldı
Fotoğraf: DHA

İmamoğlu’nun ifade vereceği savcı değişti

Halk TV yazarı İsmail Saymaz'ın aktardığına göre, İmamoğlu’nun ifade vermesine saatler kala ifade vereceği savcı değişti. 

Soruşturmalardan birinin nedeni olan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in ise hafta içinde izne çıktığı öğrenildi.

Mansur Yavaş: Hiçbirimiz hiçbir şekilde soruşturulmaktan çekinmiyoruz

İmamoğlu’na destek için İstanbul'a giden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, burada gazetecilere açıklama yaptı:

“Soruşturulmaz insanlar olduğumuza inanmıyoruz ama konuşması bitmeden soruşturulma açılması adliyeye gölge düşürüyor, yargılamaya gölge düşürüyor. Biz bugün dayanışmaya geldik. İçeriye girerken yanında olamıyoruz ama yanında olduğumuzu gösteriyoruz.”

Yavaş, Çağlayan’dan sonra Silivri’ye gideceklerini duyurdu. Hem Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ı hem de Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş’ı ziyaret edeceklerini belirtti:

Tutukladığınız bir insan yarın beraat ederse onun bir gününü bile milyarlar verseniz telafi edemezsiniz. Bu hukukun en temel kurallarından birisidir. Çünkü delillerin kaybolacak bir tarafı yok. İnsanların kaçacak bir tarafı yok. Delillerin karartılacak bir tarafı yok. Ağır cezalık bir suç değil. Niye tutukluyorsunuz.”

Emniyetle ‘ses sistemi’ gerilimi: Polis biber gazı sıktı

İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve Gençlik Kolları Başkanı Cem Aydın, İmamoğlu'nun ifadesi bittikten sonra Çağlayan'da toplanan yurttaşlara seslenebilmesi için alana ses sistemi getirmek istedi. Emniyet görevlileri izin vermeyince Çelik, alanın Büyükşehir Belediyesi'nin yetki alanında olduğunu öne sürdü.

Cumhuriyet’in haberine göre Çağlayan'da yurttaşlar ve polisler arasında arbede çıktı. Ekrem İmamoğlu’nun ifade işlemleri sonrası konuşma yapması beklenen otobüsün önüne gelmek isteyen kalabalığa polis, biber gazıyla müdahale etti.

Fotoğraf: Cumhuriyet gazetesi
Fotoğraf: Cumhuriyet gazetesi

‘4 aydır yargı tacizinin en üst seviyesini yaşıyoruz’

İfade işlemleri sonrası adliye önünde açıklama yapan İmamoğlu, “Burada olmayan siyasi parti yok. Bu benim için en büyük gurur vesilesi. Çünkü burada tek tek ismini sayarsam yanlış olabilir ama bugün iktidar partisi hariç tüm siyasi partiler burada... Adaleti savunması için, adaletin tesisi için bize destek olmak için geldiler. Çünkü gerçekten 16 milyon insanın iradesi böyle bir ifade vermemeliydi. Bugünkü mesele adalet meselesidir, bugünkü mesele hak arama meselesidir, bugünkü mesele geleceğimizdir. İstanbul'da 4 aydır yargı tacizinin en üst seviyesini yaşıyoruz. Yılmadık, yılmayacağız” dedi.

“Esenyurt'ta başlayan ve Ahmet Özer hocamızın sabahın köründe derdest edilerek hapse atılması, Beşiktaş'ta Rıza Akpolat kardeşimizin haksız yere tutuklanarak görevinden uzak uzaklaştırılması süreciyle beraber bu yargı eliyle süreci dizayn etme çabası devam etmektedir” diyen İmamoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

“Tabii bugün büyük bir dayanışma ruhu içerisindeyiz. Dedim ya siyasi partilerimizin tamamı burada. Hatta genel başkanlarının bize katkı sunduğunu biliyorum. Her birisine Türkiye Cumhuriyeti'nin bu şanlı devletin bekası için, milletimizin birlik ve beraberliği için her birisine yürekten teşekkür ediyorum, minnet duygularımı iletiyorum. Elbette, elbette benim siyasi yol arkadaşlarım bugün burada, hem İstanbul'umuzun hem ülkemizin farklı noktalarından yönetici dostlarımız burada, partimizin en üst seviyesinden üyesine kadar herkesin katkı sunduğu bir ortamın içerisindeyiz. Her daim yanımızda olan partimizdeki yol arkadaşlarımıza, bütün yöneticilerimize de teşekkür ediyorum, minnet duygularımı iletiyorum. 'Mesele vatansa gerisi teferruattır' diyerek bir arada olduğumuzu gösteren değerli dostum, abim Mansur Yavaş'a teşekkür ediyorum.”

Yavaş: Silivri’yi kapatalım

Burada konuşan Mansur Yavaş ise “Türkiye'yi açık hava cezaevine çevirmek istiyorlar. İnsanlar serbestçe fikirlerini söylemelidir. İktidara gelince Silivri'yi kapatalım. Bu ülkede hukuk ve demokrasiyi hakim kılacağız” dedi.

İfadesinin tam metni: ’Sözümün eriyim’

İmamoğlu'nun verdiği ifadenin tam metni şöyle:

“Üzerime isnat olunan suçlamaları anladım. Malum 20/01/2025 tarihinde yapmış olduğum bir paneldeki konuşmada sarf ettiğim söylemlere dair Re'sen soruşturma açıldığını öğrendim. Konuya ilişkin beyanımın aynen şu şekilde geçmesini istiyorum. Bugün burada bulunmamın nedeni, hukukun değil talimatların egemen olduğu bir düzenden kaynaklandığını düşünmekteyim.

Şöyle ki; Ben 'hak yemem ama hakkımı da yedirmem' diyerek seçilmiş bir kişiyim. Ve sözümün eriyim. İsnat edilen suçla bağlantılı olarak dediğim şeyler belli, burada da tekrar ediyorum: 'Biz senin evlatlarını bile bu muamelelerden kurtarmak için seni yöneten aklı bu milletin zihninden söküp atacağız. Söküp atacağız ki senin evlatlarının kapısına birileri dayanmasın... senin evlatlarını sabahın köründe evinden kimse almasın... söküp atacağız ki  senin dahi yuvana, çocuklarının geleceğine huzuru temin edelim. Bizim derdimiz bu.'

Biz, hukukun talimatla değil, evrensel ilkelerle işleyeceği bir gelecek için gece gündüz çalışıyoruz. Çocuklarımız da gelecek kuşaklar da adaletin sıcaklığıyla huzur ve güven içinde uyuyabilsinler diye.

Resmi davet yazısıyla ifade vermeye pekala davet edilebilecek olan CHP Gençlik Kolları Genel Başkanımızın kapısına gün doğmadan çok sayıda polisle birden gidilmesini eleştirirken, bir abi - bir baba şefkatiyle sarf ettiğim sözlerimi tehdit olarak görmek, bağımsız yargıyı, gerçek adaleti tehdit olarak görmek demek olduğunu düşünüyorum.

Kanaatimce, benim bu sözlerimden ancak yargı üzerindeki hakimiyetini kaybetmekten korkanlar tehdit algılayabilir. Benim sözlerimde tehdit ve hedef göstermek yoktur. Benim yaptığım ifade özgürlüğüdür. Ve ifade özgürlüğü anayasal bir haktır. İfade özgürlüğü, adli makamlara ve onların işleyişine yönelik eleştirileri de kapsar.

Demokratik düzenin bir gereği olarak uğradığımız haksızlıkları milletimizle paylaşmak; yaşanan usulsüzlükleri eleştirmek ve bu uygulamaların 'hukuka güvene' zarar verdiğini dile getirmek ne zamandan beri tehdit sayılmıştır? Ülkenin en büyük partisinin bir belediye başkanı olarak, iktidara geldiğimizde kurulacak düzende “hukuka güven olacak, yargıya güven olacak, yargı bağımsız ve tarafsız olacak, kötü ve intikamcı zihniyete son verilecek, ülkeye adalet gelecek ve kimse sabah erkenden inzibat marifetiyle derdest edilip götürülmeyecek” demek, ne zamandan beri tehdit sayılmaktadır.?

Bence asıl tehdit 'Turpun büyüğü heybede' diyerek yargıya doğrudan müdahale edenler tarafından yapılmaktadır. Yine bence 'Turpun büyüğü heybede' diyerek hedef  gösterenler, bu sözleriyle bir yandan da yargı mensuplarının bağımsız ve tarafsız çalışamayacaklarını deşifre etmektedirler. 'Yargı üzerindeki tüm baskıları kaldıracağız, asla yargıya talimat vermeyeceğiz, baskı uygulamayacağız' sözünü veren bir yöneticiyi tehdit olarak gören akıl, milleti tehdit olarak görüyor demektir.

Çünkü bağımsız yargı millet adına karar verir. Bağımsız yargı da milli iradenin bir parçasıdır. Türkiye, liyakatli savcıların ve hâkimlerin onurlu ülkesidir. Bu ülke, hırsızların, yolsuzların, yetim hakkını yiyenlerin karşısına dikilen milletin öz evladı olan hukukçulardan yanadır. Yine onlar, bizim iktidarımızda bağımsız olarak çalışabileceklerdir ve “bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun” diyebileceklerdir.

Bence yargıyı, siyasi çıkarlar için araç hale getirenler günü gelecek, hukuk önünde gerçek bir muhasebeye tabi tutulacaktır. Bu bizim sözümüzdür. Bu yine belirttiğim gibi, halkın adalet talebinin karşılığıdır.

Yargıyı araçsallaştıran siyasiler er meydanına çıkıp mertçe yarışmak yerine, böyle yollara başvurmaktan vazgeçmesini istiyorum. Herkes kendini milletin ferasetine teslim etsin. Çünkü millet büyüktür! Şu da unutulmasın hiçbir baskı, hiçbir tehdit, halkın adalet mücadelesini durduramayacaktır. Bu düzen güçlü bir hukuk devleti olma yönündeki mücadelemizle arzu ettiğimiz hedefe ulaşacaktır. Bu yöndeki inancımız tamdır. Aynı zamanda hukukun talimatla değil, evrensel ilkelerle işlemesinin sağlamak için elimizden gelen mücadeleyi vereceğiz.

Bizim saikimiz, bu milletin evlatlarını şafak operasyonlarıyla gözaltına alanlar ve her muhalif sesi hukuksuz  bir biçimde mahkum edenler yaptıkları adaletsizliğin zerresini bile göremeyecekleri bir ortam tesis etmektir.

Bu israf ve yağma düzeni yalnızca hukuku değil, emekçinin ekmeğini, gençlerin umudunu, milyonların alın terini de çaldığını düşünüyoruz. Bu düzen depremde, yangında zorda kalan insanlarımızın canını aldı. Biz buna asla teslim olmayacağız.

Bu büyük millet, adaletin yeniden tesis edildiği günleri mutlaka görecektir. Ve hakkımda açılan bence bu siyasi soruşturmanın cevabını millet sandıkta verecektir.

Yüce milletime arz ederim. Soruşturma konusu olay olan ve 'Bak Başsavcı sana söylüyorum...' şeklinde devam eden konuşma içeriğinde kimsenin onur, şeref ve saygınlığını zedeleyecek söylem ve hitap içerisinde bulunmadım. Kimsenin kendisi veya yakınlarına zarar verebileceğinden bahisle bir söz sarf etmedim. Ve aynı şekilde herhangi bir kimseyi hedef haline getirebilecek bir durum içerisinde yer almadım. Böyle bir hareket ve eylem içerisinde bulunmam mümkün değildir. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum.”

Soruşturmaya konu olan ifadeleri neydi?

İmamoğlu'na 20 Ocak Pazartesi “Ülke Politikaları Vakfı Modern Hukuk ve Yargının Siyasallaşması” adlı bir panelde konuştuğu sırada "tehdit ve terörle mücadelede görev olan kişileri hedef göstermek"ten soruşturma başlatılmıştı.

İmamoğlu İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek hakkında şöyle demişti:

“Bak başsavcı sana söylüyorum. Sana hiçbir faydamız olmaz senin zihnin çürümüş de... Biz var ya senin evlatlarını bile bu muamelelerden kurtarmak için seni yöneten aklı bu milletin zihninden söküp atacağız. Bunu unutma. Söküp atacağız ki senin evlatlarının kapısına birileri dayanmasın, senin evlatlarını sabahın köründe evinden kimse almasın. Senin zihniyetinin içinden geçen yol ve yöntemleri bu memleketin her ortamından söküp atacağız ki senin dahi yuvana, çocuklarının geleceğine huzuru temin edelim. Bizim derdimiz bu.”

İmamoğlu'na dakikalar sonra soruşturma açıldı.

Tam 7 gün sonra 27 Ocak'ta da bir soruşturma daha açıldı. İmamoğlu Cumhurbaşkanı ve AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat'ın tutuklanması üzerine yaptığı "Turpun büyüğü heybede" açıklamalarına referansla 27 Ocak Pazartesi günü sabah saatlerinde "Turpun Büyüğü" başlıklı bir basın toplantısı düzenledi ve tüm davaların bilirkişiliğini üstlenen kişinin ismini verdi.

İmamoğlu İBB, Esenyurt ve Beşiktaş belediyeleri ile kendisi hakkında yürütülen bazı soruşturmalarda aynı bilirkişinin rapor verdiğini açıkladı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İmamoğlu'yla ilgili “bir kısım soruşturmalarda görevli bilirkişinin hedef gösterilmek suretiyle yargı görevi yapanın etkilemeye teşebbüs edilmesi” iddiasıyla soruşturma başlattı.