İkizdere gerçeği: '30 milyon ton taşı çıkarabilmeleri için bütün vadiyi dümdüz etmeleri gerekir'

İkizdere'de neler oluyor, hukuksal süreç ne durumda, mücadele edenler taleplerini soL TV'ye anlattı.

Haber Merkezi

Rize İkizdere'de yapılmak istenen taş ocağına karşı bölge halkının mücadelesi sürüyor. 

Sürdürülen mücadeleyle ilgili son gelişmeler, mücadelenin hukuksal boyutu, Ekoloji Aktivisti Eren Dağıstanlı, İkizdere Dernekleri Federasyonu Çevre Komisyonu Başkanı Osman Baş, Avukat Yakup Okumuşoğlu ve İkizdere direnişçileri Güngor Baş, Pervin Baş ve Ayşe Baş soL TV’ye anlattı.

Eren Dağıstanlı mücadele edildiğinde birçok kazanım elde edildiğini, hukuk doğru işlerse bu kazanımların daha da çok olacağını söyledi. 

Dağıstanlı “Fındıklı'da yıllardır HES karşıtı mücadele veriliyor, bir tane HES projesi yapılabilmiş değil, Amasra'ya bir termik santral yapılmış değil, Kastamaonu Loç vadisinde mücadele sonuç verdi ve orada HES yapılmış değil ama son yıllarda hukukun arkasından dolanarak ve içini boşaltarak bir süreç işletiliyor. Tamamen çevre hukuku dışı, bilime dayanmayan, insanların itirazları hiçe sayılarak, bilim insanlarının itirazları hiçe sayılarak birçok proje faaliyete geçiriliyor. Heyelanlara karşı, Karadeniz'de iklim krizine karşı neler yapabileceğimizi düşünüyoruz. Bakanlık da çıkıp göstermelik 'iklim krizi eylem planları' açıklıyor. Oysa iklim kriziyle mücadele etmenin yolu doğayla uyumlu bir yaşam modeli kurmaktan geçiyor” dedi. 

‘Dosyaya Erzurum’da çekilmiş bir yerin görüntülerini koymuşlar’

İkizdere Dernekleri Federasyonu Çevre Komisyonu Başkanı Osman Baş ise süreci şöyle özetledi:

"2019'un sonunda davayı açtık. 8 ay sonra ilk duruşma gerçekleşti.  Mahkeme heyeti 2'ye bir yürütmeyi durdurma kararı verdi. 25 hektar üzerindeki alan olduğu için. Devlet böyle durumlarda ÇED raporu istiyor. Burada 24,90 hektarlık bir alan seçili gösterildiği için ÇED raporunun etrafından dolandılar. ÇED raporunu geçtiler proje dosyası oluşturdular. Proje dosyası kendi içerisinde bir sürü tutarsızlıkla ve yalanlardan oluşuyordu. Erzurum'da çekilmiş bir yerin görüntüsünü koyup, burayı ormanın ve yaşam alanının olmadığı bir yer olarak göstermişler. Biz bunu mahkeme heyetine gösterdik."

‘5000’ün üzerinde fotoğraf çektik’

"Fotokapanlar kurduk, bölgede çok ciddi bir hayvan popülasyonu olduğunu gördük. Yabani ceylandan tutunda, farklı yabani hayatın burada olduğunu kanıtladık. Fotokapanlarla 5000’in üzerinde fotoğraf çektik. ODTÜ'den bir profesör arkadaşımız bunu rapor haline getirdi. Projeye karşı bizim kanıtlarımız olarak mahkemeye sunuldu.

2020’nin 9’uncu ayında tesadüfen Çevre Bakanlığı’nın içerikerini incelerken farklı bir dosya daha gördüm. Biraz dikkatli bakınca Ulaştırma Bakanlığı’nın yeni bir taş ocağı için başvurduğunu, bu taş ocağında 15 milyon 770 bin tonluk bir taş çıkaracağını, bunun 4 yıl süreceği bilgisine ulaşmış olduk. Bölgedeki köylerle, dernekler toplantılar yapmaya başladık. 

Ulaştırma Bakanlığı İyidere’deki liman inşaatını alan Cengiz Holding için alt yapısını hazırlamaya girişmişti. Hem Gürdere hem Cevizli köyündeki insanlarla yeni bir dava açtık, bu dava da devam ediyor."

‘Mahkemede karşımızda Rize Valiliği vardı’

"Bu arada şöyle bir şey oldu, SR İnşaat’a açtığımız birinci davanın Rize Valiliği tarafından Danıştay’a gönderildiğini öğrendik. SR inşaat burada müdahil olmadı, direkt valilik tarafından yürütüldü bu süreç ve takip edildi. Mahkemede de karşımızda Rize Valiliği vardı. Danıştay mahkemenin yürütmeyi durdurma kararını kaldırdı. 2020’nin 4’üncü ayında bizim yürütmeyi durdurmayla ilgili olan kanun maddesi bir kararname ile değiştirildi. Karar mahkemeye iletildi, bir bilirkişi atanacak ve bölgede çalışma yapılacak ve sonuç gidilecek."

'30 milyon ton taşı oradan çıkarabilmeleri için bütün vadiyi dümdüz etmeleri gerekir'

Ulaştırma Bakanlığına açılan ikinci davanın devam ettiğini söyleyen Baş, AKP dışındaki tüm partilerin kendi yanlarında yer aldıklarını belirtti. 

AKP’nin, ilçe başkanı dahil baştan beri taş ocağına karşı olmadığını ifade eden Baş, “oradan bir miktar taş alınacak gibi akla, mantığa aykırı bir söylemle, proje dosyalarında olmayan şeylerle bu işte sıyrılmaya çalıştığını” söyledi. 

Baş şöyle devam etti: 

Neticede 20-21 Nisan itibariyle bölge insanı jandarmanın saldırısına maruz kaldı. Burada yine bir şekilde fark edemediğimiz bir kapasite artırımına gitmişler. İkinci olan, Ulaştırma Bakanlığının taş ocağını 15 milyondan 20 milyon tona çıkaracak bir kapasite artırımıydı. Bundan da vazgeçip Gürdere bazalt ocağı ruhsatı başvurusu yaptılar. 15 milyon 700 bin tonun yanında bir 15 milyonluk daha taş ocağı ruhsatı sahibi olmuş oldular. Kapasite artırımı 25 hektarın üzerinde 37 hektara çıkaracağı için bunun için bir ÇED raporu gerekecekti. Burada altta iki taş ocağının kapasitesine baktığımızda 30 milyon ton taştan bahsediliyor. 30 milyon taşı oradan çıkarabilmeleri için bütün vadiyi dümdüz etmeleri gerekir. Yılda 30 milyon ton, bir de bunun 4 yıl işletileceği konusu var.”

Taş ocağını liman için yaptıklarını söylemelerinin de yalan olduğunu belirten Baş,  “proje dosyalarında liman ve diğer doldurma işleri için diyor, Rize’de yakında yine bir doldurma işlemi yapılacak, sahili genişletme gündemleri var. Rize dolgusunda da kullanacaklar” dedi. 

Vadiyi ve İkizdere’yi gözden çıkardılar diyen Baş “Bakan orayı inşaat haline getireceklerini söyledi” ifadesini kullandı.

Bir aracının vasıtasıyla Cengiz İnşaat’ın kendilerine geldiğini ifade eden Baş “siz ne yaparsanız yapın, devlet bizim arkamızda, kim olursanız olun karşı çıkamazsınız dediklerini” belirtti. 

'Yarım saat Marmaray, metro anlattı'

Davanın avukatlığını yapan aynı zamanda çevre aktivisti de olan Yakup Okumuşoğlu, Rize İdare Mahkemesi’nde bir davanın sürdüğünü belirtti. Şu an Rize olduğunu, insanların büyük bir iradeyle mücadele ettiğini belirtirken, yurttaşların anayasal haklarını talep ettiğine işaret etti. 

Bakanlığın bilgilendirme toplantısına katıldığını söyleyen Okumuşoğlu “Bakanlık üst düzey yetkilisi ilk yarım saat, Marmaray’dan tutun, metro çalışmalarına kadar Türkiye’nin her tarafında yapılan çalışmalardan bahsetti. Biz mühendisiz bizim yaptığımız iş çok sağlıklı olmak zorunda diyip, burada yapılan işin çok sağlıklı, düzgün yapıldığını, her yere kazık çakılacağını ve 1 cm bile oynama olmayacak dediğini” aktardı. 

15 gündür iki dozer operatörünün dışında kimseyi görmediklerini söylediğini belirten Okumuşoğlu “dozer operatörlerinin üstten alıp aşağı boşalttığını, ortada kimsenin olmadığını, kimsenin bunlara dur, ne yapıyorsun demediğini” anlattı. 

Şu an ocaklara ulaşmak için yol çalışması yapıldığını ifade eden Okumuşoğlu “bir kapasite arttırma talebi olmuş Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan, henüz bir ocak olmadığı için bu talebin reddedildiğini düşünüyoruz” dedi.

‘Her gün bu katliamı görünce ağlıyoruz’

Güngör Baş sürekli vadiyi gezdiklerini ifade ederken “her gün bu katliamı görünce ağlıyoruz, içimizden de değil yani hüngür hüngür ağlıyoruz" diye konuştu.

"Dere bırakmadılar, su bırakmadılar yok ettiler" diyen Baş “büyük bir katliam yaşandığını, görüntüleri bütün dünyanın gördüğünü, kapanma nedeniyle kimsenin gelemediğini, milletvekillerinin biraz daha sık, uzun süre gelmesini istediklerini” söyledi. 

Ayşe Baş “tarlalarını bıraktıklarını ve eyleme devam ettiklerini, bu sene soğan ekmek yiyececeklerini ama yine eylemlerine devam edeceklerini” söylerken Pervin Baş “doğadan, bahçeden edindikleriyle geçinen birisiyim. Çocuklarıma buradan kazandıklarımla bakıyorum, doğama, ormanıma her şeyime dokundular, taş ocağı istemiyoruz” dedi.