Hendek’ten sonra: İktidara yakınsan müfettiş raporu da işlemez

Havai fişek fabrikasında iş güvenliği uzmanı olarak çalışan Aslı Bozkurt, ‘her gördüğümüzü tutanağa yazamıyorduk’ dedi ve çalıştığı şirketin fabrikayla ticari ilişkisini hatırlattı. Bu konuyu PE İSG grubundan Zehra Güner’le konuştuk.

Haber Merkezi

Hendek'teki fabrikada iş güvenliği uzmanı olarak çalışmış olan Aslı Bozkurt'un ifadesi yayımlandı.

Bozkurt, 22 Mayıs'ta istifa etmiş. İstifasının nedenini bilemiyoruz ama şu sözleri gerçekten çok çarpıcı: "Olayın olduğu gün Sakarya’daydım. O bölgenin güvenli olmadığını bildiğim için fabrikaya gitmedim."

Bize daha da çarpıcı görünen bir noktaysa görev yaptığı dönemle ilgili söyledikleri:

"Yapmış olduğum incelemeler sonucunda her şeyi iş sağlığı güvenliği kurul toplantı tutanaklarına yazmama izin verilmiyordu, çünkü benim çalıştığım özel işletme bu şirketle çalışmaya devam ediyordu."


Bu sözler, geçtiğimiz yıllarda iş güvenliği alanında büyük reform olarak sunulan yasal düzenlemelerle birlikte ortaya çıkan büyük bir çarpıklığı bir kez daha gündeme getiriyor. 
İşçi sağlığı ve iş güvenliği için işletmelerde alınması gereken önlemlerin denetimi özel şirketler tarafından yapılıyor. Bu şirketlerin müşterileri devlet kurumları, işçi sendikaları ya da çalışma bakanlığı değil; denetledikleri şirketlerden alıyorlar paralarını.


Konuyla ilgili Patronların Ensesindeyiz İSG Grubu'ndan Zehra Güner'le görüştük.



İSG uzmanı, ifadesinde fabrika için "patlamaması mucizeydi" demiş ve görev yaptığı dönemde gözlediklerini, yaşadıklarını anlatmış. Bir de "her tespit ettiğimiz sorun için zabıt tutamıyorduk" demiş. Bu ne demek oluyor?

İş güvenliği uzmanlığı sertifikası Aile Çalışma Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından veriliyor. İstenilen koşulları sağlayanlar, ÖSYM tarafından yapılan sınavda başarılı olduğunda Bakanlık tarafından onaylı ve geçerli iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip oluyor. İş Güvenliği uzmanlığının da sınıfları var. Az tehlikeli, tehlikeli ve çok tehlikeli işyerlerinde uzmanlık sınıfına göre işyerine atama, görevlendirme  gerçekleşiyor. Bu atama, Bakanlığın sistemi üzerinden yapılıyor. Yani Bakanlık iş güvenliği uzmanını bir işyerine atamasına izin vermezse iş güvenliği uzmanı o işyerinde görevli uzman olamaz. 

Bakanlığın her aşamada devrede olduğu bu sistemin işletiminde özel kurumlar devreye giriyor ve aslında işte sorun burada başlıyor. Bu özel kurumları da Bakanlık yetkilendiriyor. Bakanlık yetkisi olmayan kurum bu işletim sisteminde yer alamaz. 

6331 sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na bağlı “İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği’ne göre çalışıyor bu özel kurumlar ve adları Ortak sağlık ve Güvenlik Birimi (OSGB). Ticaret Kanunu’na göre faaliyet gösteriyorlar. Şirket yani. 
Bu şirket, işyeri ile sözleşme yapıyor ve bakanlık üzerinden ataması yapılan uzmanı, hekimi ilgili işyerinde görevlendiriyor. 
Şirket varsa, müşteri var, şirket varsa kâr var, şirket varsa ücretli emek var.

Şimdi sizin sorunuza dönersek, iş güvenliği uzmanının tespit ettiği sorunları iş sağlığı ve güvenliği kurul toplantılarında dile getirip tutanağa yazmasına izin verilmemesi söz konusu olan. Burada izin vermeyen kim bilmiyoruz ama kendi çalıştığı OSGB izin vermiyorsa, bunun tek nedeni biraz önce açıkladığım mekanizmanın zarar görmemesi olur. İş devam etsin, OSGB, patlamanın olduğu işyerinden aylık hizmet karşılığı anlaştığı parasını almaya devam etsin.

Şayet iş sağlığı ve güvenliği kurul tutanaklarına yazılmasına patron izin vermiyorsa, orada iş güvenliği uzmanının işlevsiz kalması söz konusudur ve patron istediğini yapar istemediğini yapmaz anlayışı varsa, patron iş güvenliği hizmetini sırf yasal zorunluluk diye almaktadır ve kağıt üzerinde göstermek içindir. Zaten böyle olduğu birkaç defa patlama yaşamasından ve her patlama ardından da başka isimlerle faaliyetine devam etmesinden belli.

Şu anki mevzuatta İSG şirketleri denetledikleri işyerlerine bağımlı mı yani?

ISG şirketleri OSGB’ler yani işyerleri ile ticari bir ilişki içerisinde. Bu ise bağımlılık anlamına gelebilir. OSGB’ler şirket sonuçta ve şirketin yaşamını sürdürebilmesi için müşterilere ihtiyacı var. Müşteriden parasını aldığı bir sistemde kendi personelinin (iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi, diğer sağlık personeli gibi) davranışlarını belirleyebilir. Zaten çok örnek var. OSGB’lerin söyledikleri ile değil, kendi doğrularıyla işini yapan iş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimleri işten atılıyor. Ayrılmaya zorlanıyor. Tamamı için bu söylenemez. Ancak sektörde çok yaygın olduğunu biliyorum.



Bu bağımlılığın bir ihmaller zinciri yaratmamasını, sorunların üzerinin örtülmemesini sağlayacak bir mekanizma var mı?

Yasal mevzuatta var tabi. İş güvenliği uzmanının yakın bir tehlike durumunda işyerinde üretimi durdurması, önlem alınmıyorsa Bakanlığa bildirme hakkı var. 

Bu sistem yazılı olarak var, elbette. Ancak uygulamada biraz önce sözünü ettiğim sorunlar baki. 

Ayrıca denetim mekanizmalarından da söz edebiliriz. Bakanlık müfettişlerinin işyerinde ISG denetimi yapmasından. İşyerleri bakanlıktan denetim geldiğinde yazılan raporların gereğini yerine getirmeli, iş güvenliği uzmanının defalarca söylediği yazdığı şeyleri Bakanlık müfettişleri ifade ettiğinde yerine getirme gayreti oluyor, çoğu işyerinde. Yerine getirmezse para cezası var. Bu olması gereken süreçler. Ama Soma’da gördük, başka başka işyerlerinde de görüyoruz basına yansıyan. Müfettiş raporları da patron siyasi iktidara yakınsa işlevsiz kalabiliyor.

Ayrıca müfettiş raporunda olsa dahi belirtilen hususu yerine getirmeyen patron para cezası ile cezalandırılıyor. Yani patron işine gelmezse yine parasını verir, fabrikasına baca yapmayabilir, deposunda havalandırma yapmaz, çıkan zehirli gazların emişini sağlamaz. 

PE İSG grubu olarak ne öneriyorsunuz? Yasalar, mevzuat vs. nasıl düzenlenmeli?

PE ISG Grubu, bu alandaki hizmet ve denetimin özelleştirilmesine karşı kamuculuğu savunuyor. Bütün işletim sisteminde devrede olan Bakanlığın her aşamada devrede kalması gerektiğini düşünüyoruz. İş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri gibi bu alanda görevli olanlar Bakanlığa bağlı olarak çalışmalıdır. Kamunun gücünü arkasına almalıdır. Özel şirketler devreden çıkarılmalıdır.  

Uzmanlar, hekimler gelir ve iş güvencesinin olduğunu bilmelidir. İşsizliğin çok yüksek olduğu ve çoğu iş güvenliği uzmanının kendi mesleğini yapamadığı için iş güvenliği uzmanı olduğu hatırlanırsa sorunun gelir ve iş güvencesi boyutunu da söylemiş oluruz. Bu herkes için böyledir diyemem ama sektörde bu arkadaşlarımızın bulunduğunu bilelim.

İşçi sağlığı ve güvenliği, toplum sağlığı düşünülerek düzenlenmelidir. Yalnızca işyerinde işçinin sağlığı ve güvenliğini sağlamaya yönelik bir sistem çok yetersiz kalıyor. Zaten bunun dahi ne kadar sağlandığını ülkemizdeki iş kazalarının ve iş cinayetlerinin sayısına baktığımızda görebiliriz. 

İşçi evinde, mahallesinde, tatilde, hastanede, işyerinde kısaca tüm yaşam alanlarında sağlıklı ve güvenli yaşamalıdır. Bütün mevzuat buna uygun düzenlenmelidir. İşçiyi ve üretenlerin emeğine değer verecek bir yasal düzenleme talebimizdir.