HDK tarafından düzenlenen "Çözüm Barışta" başlıklı konferansın sonuç bildirgesi yayımlandı. Bildirgede, "halklar ittifakının sağlanması için Demokratik Cumhuriyet mücadelesinin elzem ve belirleyici olduğu" ifade edildi ve Rojava örnek gösterildi.
Haber Merkezi
Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK) 8-9 Şubat tarihlerinde “Halkların eşit ve özgür yaşamı yolunda, çözüm barışta” başlıklı konferans İstanbul’da gerçekleştirildi.
Bugün de konferansın sonuç bildirgesi yayımlandı.
'Hangi niyetler, zorluklar ve riskler olursa olsun değerlendirilmeli'
"Kürt sorununun kökleri imparatorluktan ulus-devlete geçiş sürecine dayanır ve Türkiye Cumhuriyeti’nin belirleyici çelişkilerinden birini oluşturmaktadır" denilen bildirgede şu ifadelere yer verildi:
"Kürtlerin özgürlük arayışını güvenlik sorunu olarak gören devlet aklına dayalı politikalar ve bunların karşısında toplumsal ittifaklarda yaşanan yetersizlikler, meseleyi inkâr-isyan-bastırma döngüsüne sıkıştırmaktadır. Bu döngü, tüm toplumsal ve insani ilişkileri, doğa varlıklarını ve kültürel birikimi başta Türk ve Kürt halkları olmak üzere tüm Türkiye ve Ortadoğu/Batı Asya halkları açısından taşınamayacak biçimde yıkım, çözülme ve çürümeye sürüklemiştir."
Bildirgede, "Filistin ve Suriye'de yaşananların, halkların eşitlik ve özgürlük temelindeki ittifakının yakıcı ve ertelenmez bir ihtiyaca dönüştüğünü göstermiştir" denildi ve şöyle devam edildi:
"Bu koşullarda toplumsal müzakere yolunu açabilecek, sorunun özneleri ve muhataplarıyla birlikte anılması ve tüm toplumsal öznelerin söz alması, olanakları yaratabilecek her gelişmenin, gerisinde hangi niyetler, getirdiği hangi zorluklar ve riskler olursa olsun onurlu bir barışa, adaletli bir ortak varoluşa yaklaşma amacıyla değerlendirilmelidir. Barış, halkların özgürlük mücadelesiyle kurulan bir gelecek mücadelesidir."
'Kuzey ve Doğu Suriye özerk modeli en somut örnek'
Barışı inşa etmek için öncelikle onu örgütlemek ve toplumsallaştırmak gerektiğine yapılan vurgunun ardından, tüm ilgili kesimlerin sürece dahil olmaması halinde çözümün sekteye uğrayacağı belirtildi.
"Kürt sorununda demokratik çözümün sağlanması sadece Kürt halkının meselesi değildir" denilen bildirgede, "Bu coğrafyada yaşayan tüm halkların, kadınların, gençlerin, emekçilerin, yaşam alanı savunucularının, tüm ezilen ulusların ve inançların meselesi olmalıdır" ifadelerine yer verildi.
"Cumhuriyetin geçmiş yüzyılının Kürt sorununu inkâr ederek geçtiği" ve söz konusu sürecin "savaşı körüklemekten başka bir şey getirmediği gibi tarifi olmayan acılara neden olduğu" öne sürüldü.
"Bugün tarihi, onurlu bir barışı inşa etmenin yolu, geçmişle ve hakikatle yüzleşmekten; Kürt halkının varlığını, dilini, kültürünü yasal olarak kabul etmekten geçmektedir. İmha, inkâr, asimilasyon politikalarına son verilerek tüm halkların kendilerini özgür ve eşitçe ifade edeceği bir sistem inşa edilmelidir" diye devam edilen bildirgede, "ortak vatanda demokratik yaşamın tüm halklar için bir kurtuluş modeli olduğu" belirtildi.
Bildirgede, "halklar ittifakının sağlanması için Demokratik Cumhuriyet mücadelesinin elzem ve belirleyici" olduğu aktarılarak, "Farklı halkların, inançların ittifakının, bir arada demokratik bir yaşam bulduğu Kuzey ve Doğu Suriye özerk modeli, bunun en somut örneğidir" denildi.
'Tecridin kaldırılması müzakere niyetinin göstergesidir'
Bildirgede "Kürt halkının tarihsel önderi" olarak tanımlanan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin çağrısıyla başlayan sürece katkı koyacağı belirtildi ve "Yalnızca insan hakları ve evrensel hukuka değil Türkiye Cumhuriyeti’nin mevzuatına bile aykırı olan tecrit uygulamasının derhal ve koşulsuz olarak kaldırılması ve Sayın Öcalan’ın çalışma koşullarının sağlanması zorunlu olduğu gibi müzakere niyetinin ciddiyeti ve sonuçların güvenilirliğinin de göstergesidir" denildi.
Sürece ilişkin değerlendirmelere de yer verilen açıklamada şunlar kaydedildi:
"Hiçbir emperyalist ya da bölgesel gücün, hiçbir ulus-devletin nihai çıkarları özgürlük ve eşitliğe dayalı adil bir barışta olmadığı için bu kazanım ancak bir ezilenler ittifakıyla sağlanabilir. Egemenlerin hesapları değiştiğinde müzakere zemininin ortadan kalkmasını da sürecin muhalif güçleri birbirinden uzaklaştırmak, ülke içinde otoriter, bölgede emperyalist ya da alt-emperyalist tasarımlar önündeki dirençleri zayıflatmak amacıyla kötüye kullanılmasını da Kürt halkını yalnız bırakmayarak, barış talebini tüm ezilenlerin, yani toplumun büyük çoğunluğunun talebine dönüştürerek önleyebiliriz. Bunun için diyalog ve müzakere hareketleri örgütleyebiliriz.
Barışın adil, toplumsal, demokratik bir içerik kazanması, tüm demokratik mücadele güçlerinin barışın toplumsallaşması ödevini layıkıyla yüklenmesiyle mümkündür. Kürt barışı da ancak bu görevlerin başarıyla hayata geçirilmesi durumunda ezilenler ve halklar lehine tarihsel katkılar sunacaktır. Konferansımız, toplumsal muhalefetin Barışa dair rolünü oynayacağına olan inancını koruyor ve çağrısını yineliyor: Halkların eşit ve özgür yaşamı yolunda, çözüm barışta."
İmralı heyeti Erbil’de Mesud Barzani, Süleymaniye’de Talabani ile görüşecek | ![]() |