GÖRÜŞ | Patates-soğan gündemi: Plansızlık ve piyasanın sonucu

Çürümeye terk edilen binlerce ton patates soğanın TMO tarafından alınması tartışması sürüyor. Öte yandan Türkiye'nin giderek gıda konusundaki kendine yeterliliğini kaybettiği gerçeği gizlenemiyor.

Haber Merkezi

Binlerce ton patates ve soğan, satışlarıdaki gerileme nedeniyle depolarda çürümeye terk edilmesinin ardından üreticiler duruma tepki göstermişti.

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'nin "stok artışlarını önlemek için patates ve kuru soğan alımına başlayacakları" açıklamalarının ardından Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Genel Müdürlüğü alımlarının başladığını, alımlarda miktar sınırlaması olmadığını duyurmuştu.

TMO alımları sosyal medya hesabından böyle paylaşmıştı:

'Bu mesele tarımsal üretimdeki plansızlığın sonuçları'

Konuyla ilgili soL'a değerlendirme yapan akademisyen Nevzat Evrim Önal, "Bu mesele tarımsal üretimdeki plansızlığın sonuçlarını bir kez daha gözler önüne seriyor" dedi. 

20 yıldır tarım alanında politikasızlığın bir politika olarak benimsendiğini belirten Önal şunları söyledi:

"AKP hükümeti iki yıldır düşük rekolte karşısında patates ve soğanın fiyatını kontrol edebilmek için hem ihracat yasağı hem ithalata başvuruyor; yerli üretici ise bu önlemlerin alınmaması ve fiyatın serbest piyasa koşullarına bırakılmasını talep ediyordu. Bu yıl ise yerli üretici önceki yıllardakine benzer bir fiyat düzeyi beklentisiyle topluca patates ve soğan ektiği için fiyatlar düştü ve ürün elde kaldı. AKP hükümeti de bu durumu fırsata dönüştürüp, ucuza toptan kapattığı patates ve soğanı hayat pahalılığından kırılan yoksul kitlelere sadaka olarak dağıtıyor. Böylelikle, bizzat yarattığı, ya da en azından doğru düzgün bir politika geliştirmeyerek ortaya çıkmasına neden olduğu sorunları yaşayanlara kendisini hem yoksul emekçilere, hem de ürününü elden çıkartamayan üreticiye kurtarıcı gibi suruyor.

Öncelikle, Türkiye'de emekçilerin mutfağının ekmekle beraber en temel girdisi olan patates ve soğanın üretim ve dağıtımının böylesine plansız ve kısa vadeli fırsatçılığa terk edilmiş olması bir skandaldır. AKP hükümeti yirmi yıldır tarım alanında politikasızlığı bir politika olarak benimsemiş ve böylelikle toplumun en temel ihtiyacının üretildiği bu alanı, üreticinin örgütsüzlüğünü de fırsat bilerek politik bir arka bahçeye dönüştürmüştür.

'Tarım toprakları bölgesel kooperatiflerde toplulaştırılmalı ve planlanabilir hale getirilmeli'

İkincisi ve daha önemlisi, bu fırsatçılık emekçi halkın beslenmesini sadece siyasi rant konusu haline getirmiyor, aynı zamanda tehlikeye düşürüyor. Türkiye giderek gıda konusundaki kendine yeterliliğini kaybediyor, marketlerde domateslerin teker teker paketlenmeye başladığı bir hale gelmiş durumdayız. Türkiye derin bir ekonomik krizle boğuşurken ve tüm dünyada gıda fiyatları yükselirken yapılması gereken; günü kurtarmaya yönelik hal madrabazlığını andıran ticari politikalar değil, tarımsal üretimi halkın çıkarlarına göre düzenleyecek ve kontrol edecek, uzun vadeli ve planlamaya dayalı politikalardır. Bu sorunların kalıcı biçimde çözülmesi isteniyorsa, sayıları iki milyona yakın küçük üretici öngöremeyecekleri piyasa koşulları karşısında her yıl iddia oynar gibi 'Bu sene ne para getirir?' diye ürün seçmek zorunda bırakılmamalı, tarım toprakları bölgesel kooperatiflerde toplulaştırılmalı ve böylelikle hem örgütlü, hem de planlanabilir hale getirilmelidir.

Bu, tabii ki bir numaralı siyaset yöntemi örgütsüzleştirdiği toplumu kendisine muhtaç hale getirmek olan ve her durumda piyasa anarşisini merkezi planlamaya tercih edecek AKP iktidarı tarafından gerçekleştirilebilecek ya da gerçekleştirmek istenecek bir politik hamle olmayacaktır."