GÖRÜŞ | 'Kutlama değil, engelli hakları için mücadele günü'

Engelliler Konfederasyonu eski başkanı ve Dayanışma Meclisi üyesi Turhan İçli, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü'ne ilişki değerlendirmesinde, 'kutlama değil, haklar için mücadele' vurgusunda bulundu.

Haber Merkezi

3 Aralık, 1991 yılından bu yana Dünya Engelliler Günü olarak kutlanıyor. Ne ki, Dayanışma Meclisimiz, ülkemizdeki engellilerin çözümlenmemiş devasa sorunları karşısında bugünün kutlama değil, engelli hakları için mücadele günü olarak değerlendirilmesini öneriyor.

Sakatlık, toplumsal ve sınıfsal bir olgudur.

Toplumsaldır; çünkü, savaşlardan, beslenme kaynaklarının yetersizliğinden ve eşitsiz paylaşımından, kötü yaşam koşullarından, cehaletten, trafik anarşisinden, kâr eksenli plansız yerleşme ve yapılaşmalardan, sağlıksız ve güvensiz iş ortamlarından, sağlık hizmetlerinin yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Bu bakış açısından deprem, su baskını, toprak kayması gibi doğal felaketler  de, sonuçları itibarıyla doğal değil, toplumsal nitelikte sakatlık nedenidirler. Zira, günümüzde yeryüzünün deprem haritaları, depreme elverişli yapılaşma teknolojileri bilinmekte; fakat kapitalizmin ruhu azami kâr yasası yüzünden yeterli uygulama alanı bulamamaktadır. İnsanlık, ancak kolektif emekle ve büyük kamusal projelerle önleyebileceği sorunlarla yüz yüze gelmişken, bireysel girişimcilik özendirilmekte, çılgın bir özelleştirme furyası sürdürülmektedir.

Sakatlık olgusu sınıfsal niteliktedir; çünkü, doğası gereği toplumun yoksul ve ezilen sınıflarında kitlesel boyutlarda ortaya çıkmakta; bu sınıfların yaşam koşullarını daha da güçleştirmektedir. Sakatlık, yoksulluğun ikiz kardeşi veya acılı çocuğudur. Yoksulluk ise, emperyalist-kapitalist sistemin zorunlu sonucudur. Bundan dolayı günümüzde sakatlık sorununun kaynağı, doğrudan doğruya emperyalist kapitalizmdir. Yakından bakıldığında, sakatlık nedenlerinin tamamının, bu sistemin bağrında oluştuğu, onun doğal ve kaçınılmaz sonucu olduğu görülecektir.

Buna karşın, sakatlık sorunu, yoksul sınıfların genel düzeyi ile eşitlenemez. Çünkü sakatlar, mensubu bulundukları sınıfların sahip olduğu olanakların çoğundan da yoksundurlar. Bu anlamda sakatlar kitlesi, toplumun en fazla dibe vurmuş kesimini oluşturmaktadır. Söz gelişi, bugün ülkemizde işsizlik oranı % 20 dolayında seyrederken sakat nüfus içerisinde bu oran %90 dolayındadır. Sakatların %80’inden fazlası okuma-yazma olanaklarından bütünüyle yoksun olarak cahil bırakılmıştır. Ulusal gelirin sadece binde bire yakını sakatlar için harcanmaktadır.

Ayrımcılık ve eşitsizlik, sınıflı toplumların genel niteliğidir kuşkusuz. Ancak, toplumun belirli kesimlerine, birkaç misli ve son derece ağır bir biçimde yansımaktadır. Bu durumdan en fazla nasibini alanlar sakatlardır. Sakatlara yönelik olumsuz değer yargıları, binlerce yıldan beri toplumsal bilinç altına yerleşmiştir ve en umulmadık zamanlarda en çirkin yüzüyle boy göstermektedir. Kapitalizm, özel mülkiyetçi ve bireyci anlayışıyla, toplumu atomlarına dek parçalayarak sakat bireyi ortada çırılçıplak, yalnız ve savunmasız bırakmıştır. Onu “engelli” bireye dönüştürmüştür. Bu yüzden sakatlık sorununun çözümünü,  kapitalist sistem sağlayamaz.

Sakatlık kaynaklarının kurutulmasını, ayrımcı uygulama ve değer yargılarının kaldırılmasını, sakatlara insan onuruna yaraşır bir yaşam ortamı sunulmasını, ancak emekçi Cumhuriyeti başarabilir. Zira, Emekçi Cumhuriyeti,  emek sömürüsüne dayalı kapitalist sisteme son vererek uzlaşmaz sınıf çelişkilerini ortadan kaldıracak; ulusal gelirin eşitsiz paylaşımına müdahale ederek ekonomik ve toplumsal adaleti sağlayacak; sağlık ve eğitim gibi hizmetleri kamulaştırarak herkesin bu hizmetlerden eşit olarak yararlanmasının yolunu açacak; aydınlanmacı ve laik eğitimle toplumsal bilinç altına yerleşmiş olan ayrımcı değer yargılarını bilimin berrak sularıyla yıkayarak temizleyecektir. Emekçi Cumhuriyeti, toplumsal dayanışmayı güçlendirerek bireyi yalnızlıktan kurtaracaktır.

Dayanışma Meclisimiz, sakatlık sorununun köklü olarak Emekçi Cumhuriyetinde çözülebileceğine inanmakla birlikte, bugün engellilerin haklarını korumak ve geliştirmek için sürdürdüğü mücadeleyi içtenlikle desteklemektedir. BM Engelli Hakları Sözleşmesinde dile getirilen haklar, eksiksiz olarak ülkemiz engellilerine de tanınmalıdır. Mevzuatımız, ülkemizde yürürlükte olan bu Sözleşme hükümlerine uygun olarak yeniden gözden geçirilmelidir.