Gazeteciler sordu, Kemal Okuyan açıkladı: 'TKP cumhurbaşkanı adayı çıkaracak'

Sahte kahramanların öne çıkarıldığı siyaset tarzına karşı "Türkiye'nin mücadeleye ve örgütlülüğe alışması gerek" diyen TKP Genel Sekreteri Okuyan, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde düzen partilerinin adaylarını desteklemeyeceklerini, kendi adaylarını çıkaracaklarını açıkladı.

Haber Merkezi

Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan, Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri değerlendirmek üzere bugün gazetecilerle bir araya geldi.

Kadıköy Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’ndeki buluşmaya birçok kurumdan ve bağımsız çalışan gazeteci katıldı.

Kürt sorununda yeni "çözüm süreci"nden teğmenlerin ihracına birçok konunun ele alındığı toplantıda öne çıkan iki başlık dünyayı saran savaş tehdidi ve cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu.

TKP Genel Sekreteri, düzen siyasetinin konuya ilişkin sessizliğine karşın savaşların Türkiye'nin de içinde bulunduğu coğrafyada sınırları değiştirebileceği uyarısında bulundu.

TKP'nin erken ya da vaktinde düzenlenecek seçimlerde düzen partilerinin cumhurbaşkanı adayını desteklemeyeceğini ilan eden Kemal Okuyan, "İmamın askeri olmayız" dedi.

'Türkiye'de savaş hiçbir şekilde konuşulmuyor'

ABD’yi ziyaret eden İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun “Orta Doğu haritasını değiştireceğiz” çıkışına değinen Okuyan, birçok ülkenin aksine Türkiye’de savaşın gündemde olmamasına dikkat çekti:

Bütün dünya savaşmaya hazırlanıyor. Ve o bütün dünyanın başında da Avrupa geliyor. 'İç cepheyi sağlamlaştıralım' vurgusu dışında Türkiye'de savaş hiçbir şekilde konuşulmuyor. Bu Türkiye siyasetinin ne kadar anlamsız, ne kadar içeriksiz bir biçimde yoluna devam ettiğinin en önemli kanıtıdır.

İktidardan düzen muhalefetine birçok kesimin savaş ihtimali karşısında sessizliğini koruduğuna işaret eden Okuyan, “Erdoğan'ın düşüncelerini biraz biliyoruz. O her şeyi fırsat olarak gördüğü için bu atmosferden yararlanmaya çalışan bir siyaset tarzı izliyor. Erdoğan'ın karşısına aday olarak çıkacak olan, çıkmaya çalışan arkadaşlarımızın bu konudaki düşünceleri ne? ‘Ben bu ülkeyi savaştan korurum, savaşa sokmayacağım’ diyebiliyorlar mı?” diye sordu.

 

'Sınırların değişmemesi ilkesine sarılmalı'

TKP Genel Sekreteri, büyüyen savaş tehdidine karşı tutumlarını şu sözlerle özetledi:

Trump üç yerde sınır değişikliği istiyor. Meksika Devlet Başkanı dışında kafa tutan kimse yok. Koskoca Avrupa şaşkınlık içerisinde bakıyor. Bizim ülkemizin cumhurbaşkanı sınır değişikliklerini ima ediyor. Bu ülkede siyaset alanı bunu tartışmıyor.

Türkiye Komünist Partisi, dünyadaki başka komünist partileriyle beraber sınırların değişmemesi gerektiğine ilişkin yıllardır bir mücadele sürdürüyor. Sınırların değişmemesi ilkesi dünyanın en sıkı sarılması gereken ama ne yazık ki elden çıkmakta olan meselesi. Yakında Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyada da gündeme gelecek.”

'AKP'nin yönetme problemlerinin kaynağı iç çelişkiler'

Savaş karşısındaki suskunluğun Türkiye'nin iç siyasi kriziyle yakından ilgili olduğunu belirten Kemal Okuyan, ülkedeki yönetme sorununun kaynağında yer alan üç gerilime işaret etti:

Yönetememe krizinin bir kaynağı dünyadaki ve bölgedeki gelişmeler. Büyük güçler arasında dans etmenin çok zor olduğu bir döneme giriyoruz. Türkiye'nin kendi olanaklarının dışındaki hamlelerine dönük bir dizi uluslararası aktör engel çıkarmaya başladı. AKP'nin içi dahil, Türkiye siyasetinin tamamı uluslararası aktörler tarafından sürekli müdahaleye maruz kalıyor. Mesela bir tanesi İran düşmanlığıyla bunun olumsuz sonuçlarından hareket eden iki kanat arasındaki mücadele. Erdoğan bu konularda ustalıklı olmasına rağmen bu karmaşayı yönetme yeteneğini yitirdi. Uluslararası aktörler bu müdahaleyi CHP'ye de yapıyorlar, diğer partilere de yapıyorlar.

İkincisi tarikatlar savaşı. Bir tarikat biraz geriye çekiliyor. Başkaları o alanı dolduruyor.

Üçüncüsü sermaye grupları. Türkiye kaynak sıkıntısı çeken bir kapitalist ülke. Birkaç noktadan kaynak getirmeye çalışıyorlar. Bu kaynaklara ilişkin Türkiye'de bütün sermaye çevrelerinde inanılmaz bir rekabet var. Bu rekabetin siyaset alanına yansımaları var.”

'İmamın askeri olmayız'

Siyaset alanının seçimlere ve adaylık tartışmalarına indirgendiğinin ancak TKP’nin bu dayatmayı kabul etmeyeceğinin altını çizen Okuyan, sözlerine şöyle devam etti:

Türkiye Komünist Partisi yıllar önce ‘İmamın ordusu varsa halkın TKP'si var’ diye pankart asmıştı. Fethullahçıların AKP ile kol kola Türkiye'yi benzettiği dönemdi. Çok net söylemiştik. Türkiye Komünist Partisi kendi birikimini Cumhuriyet Halk Partisi'nin kapısına bırakmaz. İmamın da askeri olmayız.”

'TKP düzen partilerinin adayını desteklemeyecek'

Toplantının soru-cevap bölümünde gazeteci Barış Yarkadaş TKP’nin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ne tavır alacağını sordu. Kemal Okuyan, seçimlere yönelik tutumlarını şu sözlerle özetledi:

Türkiye Komünist Partisi bir cumhurbaşkanı adayı çıkaracak. TKP, bizim düzen muhalefeti dediğimiz partilerin uzlaştığı adayı desteklemeyecek. Bu partimizin değişmez bir kararıdır.

AKP ilk niyetinden bağımsız olarak Erdoğan'ın adaylığını erken ilan etti. Muhalefet de erken başladı.

Türkiye toplumunun siyasetle olan tek bağı seçim. Bunu isteyen bir iktidar ve muhalefet var. Bunu istemeyen bir TKP var. Seçim gündemine sıkıştırılmış bir siyaset alanı bizim için çok kötü.

Türkiye Komünist Partisi’nin İmamoğlu, Kılıçdaroğlu, Özel, Muharrem İnce, Mansur Yavaş falan bu gibi isimler ya da başka bir düzen muhalefeti adayına oy verme, destek olma olasılığı sıfır. Türkiye Komünist Partisi kendi adayını çıkarır.

 

Demokrasi ve özgürlükler bildirgesi açıklanacak

TKP'nin bu hafta demokrasi ve özgürlük alanında ne yapılması gerektiğini, neyin gerçek mücadele olması gerektiğini anlatan bir çıkış yapacağını duyuran Kemal Okuyan, şu detayları paylaştı:

"Türkiye bu Siyasi Partiler ve Seçim Yasasıyla seçime girmemeli. Seçim TKP'nin de yer aldığı bir platform. Biz kimseden ricacı olmayız. Ama bu konuda oyunun kurallarını düzgün hale getirmemiz gerekiyor. Yüzde 10 diye bir baraj olabilir mi? Ya da bu ittifaklar. İttifaklar denilen şey ahlaksızlığı teşvik ediyor. Hodri meydan, bunları değiştirelim öyle gidelim seçime."

'Bölge gücü' barışla değil, yayılmayla olunuyor'

Gazeteci Timur Soykan Anayasa değişikliği tartışmalarına TKP’nin ne yanıt vereceğini sordu.

Yakında Anayasa’ya ilişkin değişmez ilkelerini duyuracaklarını açıklayan Kemal Okuyan, “yeni çözüm süreci” çerçevesinde şu değerlendirmede bulundu:  

"15 Şubat'ta ne tür bir çağrı yapılacağını aşağı yukarı biliyoruz. Bilmediğimiz şey bunun sonuçları. Bir kere bu süreç yönetilebilir bir süreç mi? Emin değiliz. (İktidarın) hiçbir şey vermeme iddiası yok. Bunun içerisinde Anayasa değişiklikleri de var.

Biz şu konuda çok netiz. Tabii ki silahlar sussun. İçeriğe dönük ise söyleyeceklerimiz var.

20 yıl önce Öcalan tarafından ‘bizimle anlaşırsa Türkiye bölgede güçlenir’ denildi. Daha sonra defalarca söylendi. Şimdi bunu hep beraber söylüyorlar. Bölge gücü barışla, huzurla değil yayılmayla olunuyor.

‘Türk-Kürt kardeşliğinin tutkalı İslam.’ Bunu iki taraf da söylüyor. Buna itirazımız var. Türkiye'nin hiçbir sorununda din çözüm olamaz.

Bir çözüm süreci gündeme geldi diye biz daha önce söylediğimiz bir şeyi geri almayacağız. AKP iktidarının Türkiye'de Anayasa yapma yetkisi yoktur. Bize göre Türkiye'de mevcut Anayasa bir karşı devrim anayasasıdır. Bir karşı devrim Anayasasının üzerine ikinci bir karşı devrim Anayasası konulması meşru değildir. Türkiye'nin yeni Anayasası devrimci bir Anayasa olacaktır. Gerisinin hiçbir meşruiyeti yok.”

'Türkiye'nin mücadeleye ve örgütlülüğe alışması gerekiyor'

Kemal Okuyan’ın düzen siyasetine yönelik açıklamalarının ardından söz alan gazeteciler Hilmi Hacaloğlu, Barış Pehlivan ve Canan Kaya “Türkiye Komünist Partisi görevini yerine getirebiliyor mu, insanların öfkesini doğru yere kanalize edebiliyor mu?” sorusuna yanıt aradılar.

TKP’nin toplumun örgütlü hareket etme yeteneğini geliştirmeyi amaçladığını söyleyen Okuyan, bu aracın önemini şu sözlerle anlattı:

Bazen öfkenin yanlış bir zeminde patlaması o öfkenin kaynağına yarayabilir. Devlet Bahçeli'nin, muhalefeti bir tür düelloya davet etmesi gerçekçi bir değerlendirmenin ürünü. Neden? (Düzen muhalefeti) sokağı ya da bir mücadeleyi yönetme yeteneğinden yoksun.

Peki TKP ne yapıyor arkadaşlar? Türkiye Komünist Partisi hep bir adım önde olmaya çalışır ama iki adım önde değil.

Türkiye toplumunda sınırlı bir kesimde öfke ve arayış bir hareket etme niyetine dönüşüyor. O kesimlerle buluşuyoruz. Ama Türkiye toplumu mücadele etmek istemiyor. Şu anda mücadele etmek için en önemli araç olan örgütlülükten uzak durma niyetinde olan bir toplum öfkesini erken patlatırsa ezilir geçilir.

Bu yeteneğin artması gerekiyor. Yani Türkiye toplumunun alışması gerekiyor mücadeleye ve örgütlülüğe. Bunun önündeki en önemli engel muhalefet. Çünkü ısrarla Türkiye toplumuna ‘seni kişiler kurtarır’ deniliyor. İşte aday kim olacak, bu tartışılıyor.

Türkiye toplumu edilgen siyasete devam etmek istiyor. TKP sihirli bir değnekle sorun çözemez. Biz halkımızın kahramanı olmak istemiyoruz. O yüzden örgütlenmeye çalışıyoruz. TKP, Türkiye toplumunun örgütlü bir biçimde kendi gücünü göstermesine aracı olabilir. Bunun için de yapılması gerekenleri yapıyoruz. Bir direncin olabileceğini gösteriyoruz. Akılla ve cesaretle hareket edilebileceğini göstermeye çalışıyoruz.”

'AKP, Mustafa Kemal'den kurtulma arayışı içerisinde'

Cumhuriyet Gazetesi yazarı Zülal Kalkandelen, Okuyan’a TKP’nin TSK’den ihraç edilen teğmenler hakkında açıklama yapmadığı hatırlatılarak, partisinin bu konudaki değerlendirmesini sordu.

AKP’nin “yük” olarak gördüğü Mustafa Kemal Atatürk’le bağını koparmak istediğini söyleyen Okuyan, şu açıklamalarda bulundu:

Bir değerlendirme yapacağız ama sorduğunuz için söyleyeyim. Teğmenlerin hangi saiklerle yemin töreni sonrasında böyle bir şey yaptıklarını biz bilemeyiz ama öte yandan da AKP'nin müdahalesinin ve ihraçların ne anlama geldiğini biliyoruz. Son çözüm süreciyle beraber Cumhuriyet ve Mustafa Kemal'le kurdukları yapay ve zorlama ilişkiyi de ortadan kaldıracaklar.

Mustafa Kemal, AKP’de zaten tartışılıyordu. ‘Sahiplenmeye çalışıyoruz ama bu bize iyi gelmiyor, daha eski çizgimize dönelim’ türü değerlendirmeler yapıldığını biliyorduk. Bölgedeki gelişmelerle beraber bu ağırlıktan kurtulmaya dönük bir arayış içerisindeler.

Devlet Bahçeli yeni yıl açıklamasında ‘Türkiye'yi 200 yıllık hareketsizlikten çıkaracağız’ dedi. 200 yılın içerisinde Cumhuriyetin kuruluşu da var. Devlet Bahçeli çok sistematik bir şekilde Cumhuriyetin kuruluşunun tutmadığına dair bir teze resmiyet kazandırmıştı.”