Forbes utanç listesini açıkladı: 660 yeni Milyarder

Pandemiye rağmen değil, pandemi sayesinde! Forbes açıkladı: 2020 yılında milyarderler listesine 660 yeni isim eklenmiş. Milyarderlerin serveti de büyümüş.

Nevzat Evrim Önal

Forbes dergisi sevindirik olmuş bir heyecanla müjdeliyor: Pandeminin insanlığı kırıp geçirdiği 2020 yılını dünyanın en zenginleri adeta upuzun bir bahar gibi yaşamış. Dünya çapında dolar milyarderlerinin sayısı 2095’ten 2775’e yükselmiş. Bu 660 milyarderden 493’ü yeni türemiş, 250’si ise daha önce de milyardermiş ama şanssızlık bu ya, bir şekilde listeden düşmüş ama 2020’de bir kez daha şampiyonlar ligine dâhil olmuş.1  (Böylece dolaylı olarak 2020 yılında 83 eski milyarderin de Olimpos’tan aşağı yuvarlandığını öğrenmiş oluyoruz. Ama Forbes onlardan bahsetmiyor; tanrı katında düşenlerin ismi anılmıyor.)

Bununla da bitmiyor. Dolar milyarderlerinin toplam “değeri” 2020 başında 8 trilyon dolarmış, şimdi ise 13 trilyon doları aşmış. Yani sadece bir takım yeni zenginler türeyip listeyi kabartmamış. Hep birlikte semirmişler. Örneğin dünyanın en zengin mahlûku olan ve işçilerine mesai saatlerinde tuvalet kullanma izni vermeyip pet şişelere işemek zorunda bırakmasıyla ünlü2 Amazon patronu Jeff Bezos’un serveti 2019 yılı başında 131 milyar dolarmış, 2020’ye gelindiğinde 113 milyar dolara düşmüş, geride bıraktığımız (aslında henüz bırakamadığımız) felaket yılı boyunca ise yüzde 57 artarak 177 milyar dolara yükselmiş. 

Milyarderler ve servetleri

Forbes dergisinde yayınlanan grafikten alınmıştır.

Aynı yıl zarfında (şimdilik) 3 milyona yakın insan COVID-19 nedeniyle hayatını kaybetti. Dünya ekonomisinin yüzde 3,7 küçülmüş olduğu tahmin ediliyor. Milyarderlerin sayısı 660 artarken mutlak yoksulların (günde 2 dolardan az gelire sahip) sayısı 100 milyondan fazla arttı.3 İşsiz kalanlar, kalıcı biçimde işgücünün dışına düşenler, uzaktan çalışma adı altında eve hapsolanlar, yataklar dolu olduğu için hastane kapılarında ölenler, kalitesizleşen eğitim…

Onlar zenginleşirken biz sürünüyorduk.

Özetle dünya, tarihte hiç olmadığı kadar ikiye bölünmüş durumda. Ne Mısır firavunları, ne Roma imparatorları, ne ortaçağ kralları toplam zenginlikten bu kadar büyük bir pay alıyordu.
İnsan baktıkça, düşündükçe öfkeleniyor. Ama gözlerimizi kapatıp düşünmemek, razı olmak demek; enayiliğin son perdesi demek. İnsanlık olarak bu kan emici mahlûklardan kurtulmalıyız; kurtulabilmek için de düşmanımızı tanımalıyız. Bakalım, Forbes’in en besili sömürücüler listesi bize ne anlatıyor…

Felaketten besleniyorlar

İlk vurgulanması gereken bu: Sermaye her ihtiyacı paraya tahvil eder ve böylelikle parası olmayanı ihtiyaçlarına erişmekten alıkoyar. Felaket koşullarında bu iğrenç özelliği ayyuka çıktı, saklanması imkânsız hale geldi. Şu an dünyada COVID-19 karşısında etkisi ispatlanmış bir değil, birkaç aşı çeşidi var ancak bu aşıların her birinin bilgisi birilerinin özel mülkü olduğu için bir seferberlik halinde, dünyadaki bütün üretim olanakları harekete geçirilerek üretilemiyor. Patentleri elinde bulunduran tekeller aşıyı gerekenin çok altında üretip olağanüstü kâr oranlarıyla satıyor ve her gün binlerce insan, özel mülkiyet ayağımıza dolanmasa çoktan önünü almış olacağımız bu hastalık nedeniyle ölüp gidiyor.

İnsanlar ölüyor, ama kimi mahlûklar zenginleşiyor. Forbes dergisi bu fırsatçılar için özel bir kategori oluşturmuş, adına da “COVID-19’la mücadele ederek zengin olanlar” demiş.4 Bu kategori 40 haramiden oluşuyor. Merak edenler için hemen söyleyeyim, içlerinde Biontech’in Türk asıllı Alman uyruklu aşı zengini Uğur Şahin de var. Hatta dördüncü sırada kendisi, serveti 4 milyar dolar olmuş. Ama bu 40 haraminin hepsi aşıdan zenginleşmemiş tabii, örneğin bu kategoride liste başı olan Hong Kong’lu Li Jinaquan servetini 6,8 milyar dolara maske üretmek suretiyle çıkartmış.

Felaket fırsatçılığı kendini en açık biçimde bu kategoride gösteriyor ama listenin geri kalanında da pandemiden nasiplenenler hemen göze çarpıyor. Örneğin başlıca faaliyeti elektronik ticaret olan Amazon’un hisseleri pandemi boyunca yüzde 75 civarında değer kazanmış. Eve hapsolan insanlara sahte avuntu sunan sosyal medyanın sembol şirketi Facebook’un hisse değer artışı 20 Mart 2020’den günümüze yüzde 100’ü aşıyor. İlkinin sahibi Jeff Bezos’dan yukarıda bahsetmiştik. Facebook’un sahibi Mark Zuckerberg ise vampirler listesinde beşinci sırada yer alıyor. Geçtiğimiz yıl servetini 54 milyar dolardan 97 milyar dolara yükselterek neredeyse ikiye katlamış.

Örnekler çoğaltılabilir ama bu kadarı herhalde yeterlidir. Bunu bilelim ve bu gerçekten kaçmayalım, felaketimizden beslendiler.  

Tekelci sermaye (daha da) asalaklaşıyor

Meselenin bir diğer boyutu da dünyanın en zenginlerini zengin eden faaliyetlerin büyük bölümünün kelimenin gerçek manasıyla hemen hiçbir toplumsal fayda üretmemesi. Tekelleşmiş sermaye asıl parayı meta üretiminden değil, ticaret, finans, reklam gibi aracılık ve piyasa simsarlığı faaliyetlerinden kazanıyor. 

Bu durum, milyarderler listesine yeni katılımlarda çok açık biçimde görülüyor. Şampiyonlar ligine 2020 yılında katılanlar arasında COVID-19 fırsatçılarının yanı sıra, örneğin, 12 tane kripto para spekülatörü var (hatta bu işten en fazla para kaldıran iki kişi olan Cameron ve Tyler Vinkervoss tek yumurta ikizi; korku filmi gibi). 10 tanesi ise SPAC olarak kısaltılan, yeni icat edilmiş “birleşme amaçlı ortaklık” şirketleri sayesinde zengin olmuş. Bu ortaklıklar sıfır varlıkla boş bir şirket olarak, başka şirketleri satın alıp ele geçirmek amacıyla kurulup borsaya açılıyor. Forbes’in ilgili değerlendirmesi bile bu şirketlerin esasen “trene geç binen” küçük yatırımcıların parasıyla zengin olan spekülasyon sermayesinden ibaret olduğunu söylüyor.5 

Bunlar “yeni”ler, ama eskilerin de faaliyet yelpazesi çok farklı değil. Mesela ilk 10’da bir, ilk 20’de altı, toplamda 273 milyarderin faaliyeti “Moda ve Perakende” olarak geçiyor; ABD’nin büyük market zinciri Walmart’ın sahibi Waltongiller listede 17, 18 ve 19. sırayı işgal ediyor. Bu milyarderler de toplumsal üretim süreçlerine hiçbir katkı sağlamıyor ve yalnızca başkalarının ürettiği malları “eldivenden merdivene” her şeyin bulunduğu marketlerinde satarak para kazanıyor. Hatta, aynı Amazon ya da ülkemizdeki Trendyol ve benzerleri gibi, dolaşım faaliyetinin değer üreten tek unsuru olan nakliyeyi de lojistik şirketlerine havale ediyorlar.

Bütün bunlar, günümüz sermaye düzeninin çok önemli bir yönünü gösteriyor. Sermaye hiyerarşisinin en tepesinde bulunan tekellerin hemen hiçbirinin asli faaliyeti işçilere değer ürettirmek değil. Bu tamamen rantiyeleşmiş sermaye grupları, zaten üretilmiş metaların dolaşımını sağlayarak, reklamını yaparak ya da yalnızca finansal yollardan kâr elde ediyor, kendilerinden daha küçük şirketleri de bu yolla kontrol ediyor ve kârlarının bir kısmına el koyuyor. Bu sayede, üretim süreçlerinin ciddi sekteye uğradığı, dünya çapında önceki yıla göre toplam üretimin yüzde 3,7 küçüldüğü bir felaket yılında benzeri görülmemiş kârlılık düzeyleri yakalayabiliyorlar.

Sonsöz

Sermayenin hiçbir çeşidi kendi başına değer üretmez, onun “üretken” bölümünün üretkenliği çalıştırdığı işçilerden sömürdüğüdür. Ama günümüzde en büyük, en tekelleşmiş şirketler bununla dahi uğraşmıyor ve toplumsal faydanın yaratım sürecinden tamamen el çekip, yalnızca ticari ve finansal aracılıktan para kazanıyor. Bu faaliyetler aynı zamanda meta ve sermaye dolaşımını kontrol edebilmelerini ve böylelikle piyasaların tamamında tekelci bir egemenlik kurmalarını sağlıyor. Bu rantiye çürüme ve yabancılaşma, Lenin’in “kapitalizmin nihai aşaması” olarak isimlendirdiği emperyalizmin özünü oluşturuyor. 

Bu öyle bir yabancılaşma ki, en büyük felaketler sermaye için en büyük kâr fırsatına dönüşüyor. Bugün pandemi, yarın belki savaş.

Bu yabancılaşmış zenginlik asla kendi kendisini dizginlemeyecek. İnsanlığın kurtuluşu için, özel mülkiyete dayalı bu düzenin devrilmesi; kene gibi canımızdan beslenmiş bütün zenginlerin sahip olduğu her şeye emekçi halk adına el konması gerekiyor.

Bu tabloya bakıp, hala kapitalist düzenin gerçekten insanlığa gelecek vaat ettiğini düşünenler hayal dünyalarında yaşamaya devam edebilir, mesela o hayal dünyasında “kapitalizm olmasaydı aşı bulunmazdı” diye ahmak ahmak sayıklayabilirler. Gerçek ise şu: Hiçbir toplumsal düzen toplam zenginliği büyütmek yerine var olana el koyarak zenginleşmek üzerinden varlığını sürdüremez.

Dolayısıyla zenginlerin dergisi Forbes’in sunduğu arsızlar listesi tek bir şey gösteriyor.

Sonun ne kadar yakın olduğunu.