Sert bir ülkede, sert bir iklimde, sert bir yazardı o. Tek siyasi hattı öfkesiydi. Haliyle gelgitleri, savrulmaları da çok oldu. Faroz, Yunanca “deniz feneri” demek. Her şeye rağmen Farozlu bir deniz feneri hikayesi bıraktı arkasında. Biz sevenler tarafındayız.
Orhan Gökdemir
Trabzon Farozlu. Lise ve üniversite yıllarının başlarında ülkücüydü. Daha sonraki dönemlerde biraz sola meyletti. Sonra içindeki milliyetçilik sol bir renkte yeniden nüksetti. Türkiye hızla dinselleşiyor, laiklik ve cumhuriyet terk ediliyordu. O her zaman yaptığı gibi rüzgârı arkasına değil karşısına almayı tercih etti, Kemalist ve ulusalcı oldu.
Galiba bir ara İslamcılığa da meyletmişliği var. İslamcı Alpaslan Yasa ile kesişti yolu. Yasa İslamcıydı ama biraz tuhaf bir İslamcıydı. İslamcılardaki Yahudi düşmanlığı onda bir tutku haline dönüşmüştü. “Yesevizade” müstear ismiyle yazıyordu. “Bilderberg Group / Bir Gizli Cemiyet Ötesinden Dünyada Fikriyatlar Mücadelesinin Perde Arkası” ve “Yahudilik ve Dönmeler” gibi ilginç kitaplar yazmıştı. İkincisinin kaynağı gazetelerdeki ölüm ilanları ve Bülbülderesi Mezarlığındaki mezar taşlarıydı. Galiba bu tutkusu Nihat Genç’e pek geçmemişti. Genç’in onun hakkında yazdığı bir yazıda anlattığına göre Yesevizade’nin Fransız eşinden bir kızı vardı. Ancak çift genç yaşta boşanmış ve aralarında bir bağlantı kalmamıştı. Genç, Yesevizade'ye “yahu biri de sizin gibi, sizin kızı seceresi ile değerlendirmeye kalksa; çok isabetsiz bir iş yapmış olmaz mı?” diye itiraz etmişti. Galiba Yesevizade de bir süre sonra yazdıklarından pişman oldu, yanlış yaptım diye açıklama yaptı. Ama kitapları hâlâ ortalıkta dolaşıyor.
Gençlik yıllarında çeşitli gazete ve dergilerde teknik eleman olarak çalıştı. Leman dergisinde ünlendi. Leman’daki uzun yazıları hiçbir kalıba sığmayacak türdendi. Hikayeler anlatıyor, o hikayelerden öfkeli ve pek siyasi sonuçlar çıkarıyordu. O uzun yazılar bir kuşağın üzerinde etkili oldu. Kısa bir süre Akşam gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ancak aynı gazetede yazan Engin Ardıç Leman dergisini Saddamcılık ve Apoculuk ile suçlayınca kıyamet koptu. Ardıç, Genç’i de “punk ülkücü” falan diyerek aşağılamıştı. Nihat Genç buna kızıp sadece iki ay süren gazete yazarlığını noktaladı. Giderken şöyle yazdı: “Yazarlığımdan utanıyorum. Girdiğim bu büyük medyada yazmak macerasından utanıyorum. Okuyucularımdan özür diliyorum. Olmadı ağbiler. Başaramadık. Bu kadar insanlık dışı iftiraya verilecek cevabım yok. Ne yapayım. İyi ve onurlu bir yazar olmak için çok çalıştım. Bu benim tek başıma başarabileceğim bir şey değil… Bir iğrenç duvara daha tosladım. Herkesten özür diliyorum.”
Sonra Engin Ardıç engin yetenekleri sayesinde Sabah gazetesine transfer oldu. Akşam gazetesi Nihat Genç'e tekrar teklifte bulundu yazması için. O da “Engin Ardıç’a verdiğiniz maaşın 1 lira fazlasını verirseniz yazarım” dedi. Olmadı tabii. O küfürbaz gogocuya kaç para veriyorlardı kim bilir?
Büyük medyada tutunamayınca Leman dergisine geri döndü. Sky Türk televizyon kanalında Serdar Akinan ile birlikte programlar yaptı. O yıllarda benim yolum da Sky Türk’e düştü. Sanırım Genç’in ayrıldığı zamanlardı, yolumuz kesişmedi.
Genç aklına geleni yazan, gerekiyorsa küfür etmekten çekinmeyen serbest bir yazardı. “Sizin alayınızı” diye başladığı ve muhataplarını Saidi Nursi’nin mabadında iftar yaptırma vaadiyle bitirdiği konuşmaları vardır ki, bu Nihat Genç üslubudur. Can Yücel’in dediği gibi ülkedeki pek çok şeyi ve Engin Ardıç gibi pek çok kimseyi küfürsüz anlatmak mümkün değildir. Genç bunu hakkını vererek yapan ender yazarlarımızdandır.
2019 yılında fikir ayrılığı yaşadığı Oda TV'den ayrıldı. Galiba orada da aynı dönemde yazdık ama hiç karşılaşmadık.
Öfkeli, asi, ele avuca sığmaz bir insan, bir öfkeli kalem oldu her zaman. Bunun ağır bedelleri vardı tabii. 2005 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi tarafından düzenlenen İmparatorluğun Çöküş Döneminde Osmanlı Ermenileri başlıklı konferansı eleştiren bir yazı kaleme aldı. Bu yazının ardından, kitaplarını yayımlayan İletişim Yayınları, Nihat Genç ile ilişkisini keserek kitaplarını yayımlamama kararı aldı.
Çok yazdı, çok öfkeli yazdı, öfkelendiklerine çok ağır yazdı. Hakkında açılan davaların sayısını sanırım kendisi de bilmiyordu. Bu davalardan biri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından açılmıştı. Tayyip Erdoğan’a 1 liralık sembolik dava açan Kılıçdaroğlu Nihat Genç’ten 200 bin lira istiyordu. Sanırım çoğunu kaybetti, varını yoğunu tazminatlara yatırdı. İşsiz kaldı, itilip kakıldı, her defasında kalkıp kavgaya devam etti.
Bazılarına göre eşsiz bir yazarı kaybettik bugün. Bazılarına göre aklına geleni söyleyen bir deliyi. Seveni de çok nefret edeni de. Ama şurası tartışmasız, nefret yaratmayan bir yazının sevgi yaratması mümkün değildir.
Sert bir ülkede, sert bir iklimde, sert bir yazardı o. Tek siyasi hattı öfkesiydi. Haliyle gelgitleri, savrulmaları da çok oldu.
Faroz, Yunanca “deniz feneri” demek. Her şeye rağmen Farozlu bir deniz feneri hikayesi bıraktı arkasında. Biz sevenler tarafındayız.
Nihat Genç yaşamını yitirdi | ![]() |