Falyalı'nın rüşvet çarkını yöneten Önal'dan iddialar: 'Savcı 100 bin dolara serbest bıraktı'

Gazeteci Ayşemden Akın’ın yasadışı bahis baronu Halil Falyalı’nın eski finansçısı Cemil Önal ile yaptığı mülakatın üçüncü kısmında savcıya verilen rüşvetle ilgili önemli iddialar yer alıyor. Önal, kara paranın merkezindeki isimlerden Fatih Nevzat Aysu’nun ifade verdikten sonra rüşvetle serbest bırakıldığını öne sürdü.

Haber Merkezi

8 Şubat 2022’de Kuzey Kıbrıs'ta öldürülen yasadışı bahis baronu Halil Falyalı’nın finans müdürü ve cinayet şüphelisi Cemil Önal, kaçtığı Hollanda’da yakalandı. Hollanda ve ABD istihbaratına 120 sayfa ifade vermesinin ardından serbest bırakılan Cemil Önal'ın Bugün Kıbrıs Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ayşemden Akın’a konuştuğu yazı dizisi gündemde.

Halil Falyalı’nın rüşvet çarkını yöneten, eski finans müdürü Cemil Önal’ın itiraflarında ilk kez Hakan Fidan’ın ismi de zikredildi. İddiaya göre Fidan, Yasin Ekrem Serim'i Kuzey Kıbrıs'a büyükelçi olarak şantaj kasetlerini alması için göndermişti. Ankara’nın kasetlerin peşine neden yıllar sonra düştüğüyse bir muamma.

Halil Falyalı’nın elinde Kuzey Kıbrıs ve Türkiye hükümetlerinden devlet yetkilileri ve yakınlarına dair şantaj kasetleri olduğu iddiası 2021 yılında Sedat Peker tarafından da dile getirilmişti.

Gazeteci Ayşemden Akın’ın “Halil Falyalı yaşıyor” başlıklı yazı dizisinde Önal, Türkiye’deki iktidara ilişkin vahim bir iddiayı dile getiriliyor.

Falyalı’nın örgütü adına, çoğunluğu Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’taki iktidar partisi yetkilileri olmak üzere, her ay yaklaşık 15 milyon doları “sponsorluk” ödemeleri adı altında kişisel olarak kendisinin aktardığını söylüyordu. Hatta Türkiye’deki suçlamaların sebebinin “komisyonu doğru öde, kazandığın parayı biliyoruz” mesajı içerdiğini de öne sürüyordu.

Daha önce eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a Falyalı tarafından rüşvet verildiği iddialarını dile getiren Önal’ın dosyanın ikinci bölümünde de Falyalı’nın adanın güneyindeki mafya lideri Loukas Fanieros’la sıkı dostluğuna ve işbirliğine yer verildi.

Önal’a göre Curaçao’da kurulan şirketin hesabında sanal bakiyelerinde biriken paralar Güney Kıbrıs’ta şahıslar adına kurulan paravan şirketler üzerinden transfer ediliyordu. Para çekildikten sonra Loukas Fanieros himayesinde kuzeye ulaştırılıyordu.

Buna göre Türkiye'deki bankaların devre dışı olmasının sebebi hükümetin kazancın büyüklüğünü fark edip yeniden "komisyon" yani rüşvet talep etmemesi.

Yazı dizisinin 3. bölümünde ne anlatılıyor?

İddialar, yalnızca kumarhanelerle sınırlı değil; savcılara verilen rüşvetlerden, Kıbrıs’tan İstanbul’a uzanan döviz ve kara para akışına; AKP’ye yakın isimlerin işin neresinde durduğuna kadar pek çok ismi ve detayı içeriyor.

Önal, kara para aklanan Larsen Teknoloji’nin üçüncü en yetkili kişisi Fatih Nevzat Aysu’nun ifade verdikten sonra rüşvet ile serbest bırakıldığını öne sürdü. İddiaya göre Halil Falyalı’nın talimatıyla ulaştıkları Adana Cumhuriyet Savcısı Y.P, 100 bin dolarlık ödemeyle Fatih Nevzat Aysu’yu serbest bıraktı.

Halil Falyalı’nın eski finansçısı Cemil Önal’ın konuşmasında Adana’da yasa dışı bahis soruşturmalarının seyrinin rüşvetle değiştiği iddia edildi.

'Falyalı'nın üçüncü adamı ve AKP'li ismin yakınıydı'

Halil Falyalı’nın üçüncü adamı, AKP Sözcüsü Ömer Çelik'in yakını ve para transferleri, nakit akışı ve "VİP müşterilerden" elden alınan ödemelerden sorumlu olan Fatih Nevzat Aysu'nun, 10 Temmuz 2020 tarihli iddianamede yer aldığını söyleyen Önal, “Bu işlemleri yürütebilmek için Adana merkezli ‘AK Grup’ adlı bir yapısı vardı. Adana’daki bir davada, bu yapıyla bağlantılı olarak AKP Gençlik Kolları’ndan iki isim daha yer alıyordu” ifadelerini kullandı.

Önal, Aysu’nun iddianamesinin 100 bin dolar karşılığında Adana Cumhuriyet Savcısı Y.P’nin kapattığını öne sürerken, rüşvet iddiasını şu şekilde açıkladı:

“2021’de Türkiye’deydim. 100 bin dolarlık ödemeyi ben yaptım. İstanbul Havalimanı’na geldik. Savcının şebekesi sistemden Fatih Aysu’nun arama kaydını düşürdü. Polis müdahale etmedi. Havalimanından birlikte çıktık, güzel bir yemek yedik. Ertesi gün de Aysu’yu Adana’ya ifade vermeye gönderdik. Savcı ifadesini aldı, ardından serbest bıraktı. Ancak örgütü kurup yöneten Fatih Aysu, savcıya verdiğimiz para sayesinde kurtuldu.”

Sistem nasıl işliyordu?

2015’ten 2019’a kadar Kuzey Kıbrıs’a gelen Tolga Alparslan, Veysel Şahin, Hüsnü Falyalı ve Halil Falyalı’nın paralarının Girne’deki Magic Touch Tower’ın altında yer alan bir dövizcide aklandığını öne süren Önal tabloyu şöyle çiziyor:

“O dönemlerde para banka havalesiyle gönderilirdi. Bu sistemden dolayı 2016 sonunda hakkımda ‘organize suç örgütü kurmak, yönetmek ve yasa dışı paranın aklanması’ suçlamasıyla bir dava açıldı. O dava kapsamında bu hesaplar da ele geçirildi. Sistem nasıl işliyordu? O zamanlar banka transferleri kullanılırdı çünkü komisyon çok düşüktü. Komisyon bu işte önemliydi.

2019’da dövizcinin kapanmasıyla parayı Kıbrıs’a getirmek zorlaştı. Yılmaz Almaz’ı Türkiye’ye gönderip paravan banka hesapları bulmasını sağladık. 50 bin TL’lik limiti aşmadan, MASAK incelemesine takılmadan, bu bireysel hesaplarda toplanan paralar şahıslar adına açılmış şirket hesaplarına aktarılırdı. Bu sistemin sponsoru tamamen Falyalı Grubu’ydu.

Şirketler için vergi levhası ayarlanır, küçük bir dükkan tutulurdu. Vergiciler geldiğinde karşılarında kurulmuş basit bir iş yeri bulurdu. 50 bin TL’lik limitlerle şirket hesaplarına düzenli para aktarınca kimse sorgulamazdı. İşin o noktasında Veysel Şahin’in dövizcisi devreye girerdi. Türkiye’de ise İstanbul’daki Mergen Döviz kullanılırdı. Türkiye’de biriken para, Mergen Döviz’in banka hesabına gönderilirdi. O yüzde 2,5 komisyonunu alırdı. Ardından parayı muadil banka kullanarak Kıbrıs’taki dövizciye ait yerel bir bankaya aktarırdı. Yerel banka da yüzde 1 komisyonunu alır, hiçbir soru sormazdı.

Bu sistemi döndürebilmek için hem Türkiye hem de Kıbrıs’taki banka şube müdürlerine rüşvet verilirdi. Ancak sistem çok büyüyüp ciddi kazanç sağlanınca, iki banka arasındaki anlaşma bozuldu ve para transferi durdu. Bu noktadan sonra sistem kripto paralara ya da ‘paparacı’ dediğimiz yönteme döndü.

Türkiye’den binlerce banka kartı getirttik. Hepsinin şifresi aynıydı. Yılmaz, Girne’den başlayarak Lefkoşa ve Mağusa’ya kadar ATM’lerden 10 bin 10 bin para çekerdi. Akşam ofise döndüğünde çantasında 2-3 milyon TL olurdu.”

‘Devletle ilişkilerimiz o kadar iyiydi ki, verdiğimiz büyük rüşvetlerle dosyadan adımız silindi’

O dönem GrandBet’in sahibi olan Tolga Alpaslan, Veysel Şahin ile Halil ve Hüsnü Falyalı'nın yer aldığı yasa dışı bahis davasından bahseden Önal, “devletle ilişkilerimiz o kadar iyiydi ki, verdiğimiz büyük rüşvetlerle dosyadan adımız silindi” ifadelerini kullanıyor.

Larsen Teknoloji adına BetCYP’yi alarak yasa dışı bahis yapanların evlerinden değil, ofis ortamında daha güvenli şekilde çalışmasını amaçladıklarını söyleyen Önal şöyle aktarıyor:

“Bu sistem sayesinde Türkiye pazarında daha fazla büyüdük. Falyalı bu işte yalnız değildi. Bu operasyon AKP iktidarının bilgisi ve onayı olmadan yürüyemezdi. Çünkü yayın Türkiye’ye yapılıyor, merkez Kıbrıs’taydı. Patronumun yüksek düzeydeki ilişkileri sayesinde bu izin alınmıştı. Kazandığımız her paradan devlet yetkililerine rüşvet verilirdi. 2016’da sadece beş ayda Larsen Teknoloji üzerinden 140 milyon dolar para çevirmiştik.”

Covid testi detayı

Önal, ailelere yardım, Covid-19 testi hibeleri gibi girişimlerin başka amaç taşıdığını, ceplerinden para çıkmadığını da şu sözlerle anlattı:

“O dönemde devlet, işyerlerine ve çalışanlara maaş desteği sağlıyordu. Biz de tüm personelimize bu destekleri aldırdık. Maaşları devletten bedavaya getirdik. Sonra bu paraların bir kısmını yardım gibi gösterip halkın gönlünü kazandık.

Türkiye’den uçakla getirilen Covid test kitlerinin de başka bir amacı vardı. O dönemde kapanmalar nedeniyle Türkiye’de çok para birikmişti. Parayı almak için böyle bir plan yapıldı. Kitlerle, ilaçlarla birlikte bavullarla nakit parayı da adaya soktuk. Kimsenin ruhu bile duymadan bu paralar Kıbrıs’a getirildi.”

Bakanlık günler sonra kısa bir açıklamayla yalanladı: İddialar asılsız, yasal yollara başvurulacak

Dışişleri Bakanlığı iddiaların dile getirilmesinden bir hafta sonra “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti merkezli bir yayın organında yer alan bir haberde, Bakanlığımıza ve Sayın Bakanımıza yönelik dile getirilen iddialar tamamıyla gerçek dışıdır” açıklamasını yaptı.

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti merkezli bir yayın organında yer alan bir haberde, Bakanlığımıza ve Sayın Bakanımıza yönelik dile getirilen iddialar tamamıyla gerçek dışıdır. Herhangi bir somut delile dayanmayan bu asılsız iddialar karşısında yasal yollara başvurulacaktır. Devlet kurumlarının güvenilirliğini ve kişilerin itibarını zedelemeyi hedefleyen bu yalanların, bilahare bazı çevreler tarafından kamuoyu önünde tekrar edilmesi ise son derece sorumsuz bir tavırdır. Akıl ve mantık dışı kurguları yinelemek suretiyle yürütülen bu sistematik iftira ve karalama kampanyasına itibar edilmemelidir” ifadelerine yer verildi.

Süleyman Soylu: İftiraları yayan herkes şerefsizdir

Eski İçişleri Bakanı ve AKP İstanbul Milletvekili Süleyman Soylu, BugünKıbrıs’ta yayımlanan “Halil Falyalı Yaşıyor” başlıklı yazı dizisine yanıt verdi. Soylu, kendisine ve devlete yönelik sistematik bir karalama kampanyası yürütüldüğünü savundu, “Bu iftiraları atan, yayan, karalayan herkes şerefsizdir” dedi.

Soylu açıklamasında, görevde olduğu sürece terör, uyuşturucu, sanal kumar ve uluslararası suç şebekeleriyle mücadele ettiğini belirterek, yazı dizisinde kendisine yöneltilen iddiaların “namus ve şeref” mücadelesine gölge düşürmeye çalışan bir “intikam operasyonu” olduğunu dile getirdi.

“Bu ülkede, devletine ve milletine şerefle hizmet etmiş… birine yönelik, ağıza dahi alınmayacak düzeydeki adice dedikodular, bu mücadeleyi hazmedemeyenlerin intikam çabasıdır” diyen Soylu, “Bu iftiraları atan, yayan, karalayan herkes şerefsizdir” ifadelerini kullandı.

Soylu ayrıca, Kuzey Kıbrıs'ta işlenen bir cinayetin Türkiye devleti tarafından kısa sürede aydınlatıldığını ve adalete teslim edildiğini savunarak, bu cinayetle ilgili daha önce kırmızı bültenle aranan bir zanlının ortaya attığı iddiaların tekrarlandığını ileri sürdü. Yazı dizisinin bu iddiaları gündeme taşımasının “dış istihbarat servislerinin oyuncağı hâline gelmiş operasyon çocuklarının işi” olduğunu öne sürdü.

“Her türlü dış istihbaratın oyuncağı hâline gelen bu kişilerin, konu ne olursa olsun, ellerinde belge, bilgi ve kanıt varsa ortaya koymamaları namertliktir” diyen Soylu, kendisinin ve devletin itibarını hedef alanlara karşı hukuki süreçlerin başlatılacağını da açıkladı.

‘Turbun büyüğü Kıbrıs’ta’ tartışması: Ankara 3 yıl sonra Falyalı’nın ‘şantaj kasetleri’nin peşine neden düştü?