"Yeşillerin tek tasası şu olabilir: Eurofighter’lar, koşulsuz olarak Avrupa emperyal güçlerinin yanında yer alacak ve bu uçakları doğrudan Rusya’ya karşı başlatılacak bir savaşta kullanma garantisi verenlerin olacaktır…"
CEMİL FUAT HENDEK
Almanya’da SPD ve Yeşiller yeni hükümetin kurulmasına beş kala Eurofighter savaş uçaklarının Türkiye’ye verilmesini veto etmişler. Yani? İmamoğlu’nun tutuklanmasının, en geniş anlamda antidemokratik uygulamaların protestosuymuş bu.
İşte en sonunda beklenen sinyal gelmişti! Avrupa’dan Türkiye’deki “anti-Erdoğan hareketine” ve hareketlenen demokrasi mücadelesine dayanışma sinyalleri yükselmeye başlayacaktı. Türkiye’deki AB sevdalıları, Almanya sosyal demokrasisinin uzantıları, Avrupa solu hayranları bir sevindirik oldular ki, görmeye değer.
(“Öyle ya arkadaşlar, birileri Almanya’da hâkim siyaset çevrelerinin Erdoğan’ın gitmesini istemediğini iddia etmiyor muydu? Buyrun işte, 'İmamoğlu’nu bırakmazsan sana Eurofighter yok' dediler. (Alkış sesleri, “Yaşasın!” haykırışları…)
Lüfer oltasına dikkat
Siyaset sahnesinde söylenen, yazılan karşısında önce bir nefes alıp durmak gerekmez mi? Bazen öylesine sinyaller dolaşır ki, hırsızlı lüfer oltası gibidir. Uyanık olmazsan yutarsın zokayı, ağzını yırtsan da kurtulamazsın sonuçlarından. Onun için hep sormak, sorduklarına da somut yanıtlar vermek şarttır. “Önüme atılan iddia, yanıt -her ne ise- somut bir nedene mi işaret etmektedir?” “Yoksa bahane mi öne sürmekte, başkaca niyetler mi taşımaktadır?” “Açıkça bir şey mi istemektedir, yoksa sinsice bir tehdit, en kötüsü bir şantaj mı gizlemektedir?”
Pek yaygın deyişle, satır aralarını okumak için belki zamanda bir yolculuk da yapmak ve hemen deşmeye başlamak gerekir: “Kim demiş ya da yazmış? Bu söylemin arkasındaki şahıs/örgüt hangi sınıfın ya da çıkar çevrelerinin temsilcisiymiş? Bu şahıs ya da örgüt geçmişte ve bugün kendi ülkesinde neler yapmış ve yapmaktaymış? Dışarıya karşı tutumu nasılmış?” Bitmedi: Bunu haberleştiren, manşete taşıyan medya kuruluşunu da göz önünde bulundurmak gerekir. İşte ancak o zaman asıl niyetlere yaklaşılabilir.
Ne var ki, bizdeki şu “AB değerleri”nin ve “Almanya’daki özgürlük ve demokrasi”nin hayranlarının bu tür sorularla uğraşacak halleri yok. Çünkü ya bunlarda karasevda gibi bir şey var, oralardan gelen sinyallerle hemen beyinleri felç oluyor. Ya da bunlarınki aslen bu sisteme, liberalizme sarsılmaz bir ideolojik ve politik bağlılık...
Vetocuları tanımayan kaldıysa
Halbuki önümüzdeki örnekte anlamak isteyenin çok eskilere gitmesine ya da derin inceleme ve araştırmalara girişmesine de gerek yok. Bu sosyal demokrat (SPD) ve Birlik90-Yeşiller partilerinin erken yıkılan trafik lambası koalisyonu döneminde eylediklerini düşünmek için birazcık vakit ayırmak yeter de artar bile.
Burada hangi birini saymalı ki? Yeşiller’in ve en başta dışişleri bakanı koltuğuna kurulmuş Annalena Baerbock’un dağ yamaçlarından yankılanan kurt ulumalarını andırır, kana susamış savaş çığlıklarını mı? Açıkça görüneni bir kez daha “yüksek sesle” yazayım: Atlantik hattının yetiştirmesi ve ABD’nin Almanya’daki alternatif görünümlü sadık sözcüsü Yeşiller’in savaş uçaklarına ilişkin tek bir tasası olabilir: Eurofighter’lar, koşulsuz olarak Avrupa emperyal güçlerinin yanında yer alacak ve bu uçakları doğrudan Rusya’ya karşı başlatılacak bir savaşta kullanma garantisi verenlerin olacaktır… Nokta.
Yeşil renkli siyahlar öyle. Ya geçen hükümet döneminde Ukrayna’ya silah göndermekte biraz çekimsermiş gibi yaparken savaşın devamı ve ülkenin daha büyük savaşlara hazırlanması için kolları sıvayan sosyal demokratlara ne diyeceğiz? Daha en başından bu yana Ukrayna’daki faşistleri gayretli bir şekilde desteklemekte beis görmeyen bu SPD mi Türkiye’deki demokrasinin katline tasalanacak? Onlar değil mi, bir zamanlar CHP’yi Sosyalist Enternasyonal’den atıp, yerine AKP’yi almayı öneren? Bugüne dek akılları neredeydi? Birden hidayete mi erdiler? Şimdi yeni koalisyonda Hıristiyan demokratlarla el ele, omuz omuza işçi ve emekçilere karşı yeni saldırılara hazırlanan, yurttaşların bazı en temel demokratik haklarını tırpanlamayı planladığı bilinen SPD mi Türkiye’deki demokrasiyi dert edecek?
Borsa tellallarının gazetesini de tanıyalım
Tabii bu arada haber kaynağını da unutmayalım. Haber asıl nerede manşete taşınmış? Ünlü günlük gazete Handelsblatt’ta. Almanya’da finans sermayesinin sadık sözcüsü, dünya borsalarında at oynatanların zorunlu abone olduğu bir gazete bu. Georg von Holtzbrinck tarafından 1933’te kurulup Nazi iktidarı sırasında serpilip gelişen bir medya grubu olan DvH Medien GmbH’nın bir yavru şirketi, Düsseldorfer Handelsblatt Media Group’a ait. 1945’ten beri yayınlanmakta. Gazetenin üstlendiğini görev alanları şunlar: “Ekonomi ve Politika”, “Girişimler ve Pazarlar”, “Düşünceler ve Tartışmalar”, “Yatırımlar ve Borsalar”. Bunları açıkça ilan ederek reklam yapmakta. Açıkça ilan etmediği temel görevi ise, bütün bu alanlarda finans sermayesinin, tekellerin ve genel olarak emperyalizmin hizmetinde olduğudur.
Olayın tercümesine gelince
Bütün bunlara bakınca, AB emperyalistleriyle ABD arasında şu sıralardaki gerilimi de göz önüne alarak “Dikkat!” demek gerekiyor. Siyaset ve diplomaside bilindik bir çeşit hırsızlı lüfer oltası sallanıyor karşınızda. Zokayı yutup yutmamakta serbestsiniz. Söz konusu vetonun Türkçeye çevirisi şudur: Aklını başına topla, akıllı ol! Artık sıra AB emperyalistlerinin plan ve projelerinde eşbaşkanlık yapmaya geldi!
İmamoğlu'ndan Almanya'ya 'Eurofighter' çağrısı: 'Erdoğan iktidarının sonu göründü’ | ![]() |