"Şimşek Programı"nın temel hedeflerinden biri patronlardan istenmeyen vergiyi emekçilere ödetmek. Bunun için "mali sıkılaştırma" adı altında çeşitli düzenlemelere gidiliyor, vergi paketleri çıkarılıyor.
Kira ödemek, yurt dışına çıkmak gibi işlemler dahi yüksek vergilerin konusu yapılmaya çalışılınca Şimşek yönetimi vergiyle özdeşleşti. Öyle ki sosyal medyada "Mehmet Şimşek'e alternatif vergi önerileri" için listeler dahi yapıldı.
Yeni bir vergi paketinin eli kulağında olduğun biliniyorken, bu sabah haber sitelerini açan yurttaşlar "Esnafa konum vergisi geliyor" başlığını karşısında buldu.
Sözcü, Cumhuriyet, Ekonomim, Dünya ve Aydınlık'ın birkaç saat aralıkla yayımladıkları özel haberlerde konum bilgisi paylaşan işletmecilerin vergi ödeyeceği duyuruldu. Buna göre, pideciden terziye irili ufaklı tüm işletmelerden "haritayı kullandın" parası alınacak, "konum vergisi"ni ödemeyenlerse 2 kat cezaya çarptırılacaktı.
Pek ilgi çeken "yeni vergi" haberi, her zamanki gibi, onlarca site tarafından kopyaladı. Medyanın bu çağında internet siteleri, bulduklarını "yapıştırmaya" eğilimli.
Ancak bilginin kaynağını oluşturan haberler arasındaki iki ortak nokta dikkatlerden kaçmadı.
'6 milyon kişiyi ilgilendiren vergi'yi bir patron duyurdu
Bu haberlerde "konum vergisinin", Köy Kanunu'yla birlikte Meclis'e gelen torba teklif içerisinde yer aldığı ve kabul edilmesinin önemli sorunlar doğuracağı yazıyordu. Oysa haberleri yayınlandığı saate torba teklif Meclis'te çoktan kabul edilmişti. Üstelik bu haber siteleri teklifin kabul edildiğini kendileri de duyurmuştu.
Dikkat çeken bir diğer unsur "özel" etiketiyle yayınlanan imzalı haberlerin hepsine yazılım şirketi Başarsoft'un patronu Alim Küçükpehlivan'ın aynı demecine yer verilmiş olmasıydı.
Bu demeçte Google, Yandex gibi harita uygulamalarıyla Başarsoft'un ödeyeceği lisans ücretinin aynı olmaması gerektiği vurgulanıyor, "adil rekabet" koşullarının oluşturulması isteniyordu.
Konum bilgisinin neden vergi konusu olduğu, bu verginin nasıl toplanacağı, yetki ve sorumluluğun kimde olduğu gibi temel soruların yanıtları haberlerde yoktu. Merak edip, kanunda yapılan değişikliği okuyanlar meselenin Başarsoft patronunun anlattığı gibi olmadığını gördü.
Esnafı değil, yazılım şirketlerini kapsıyor
Yeni kanunda konum verisine veya yeni bir vergi düzenlemesine ilişkin herhangi bir ifade yer almıyor. Yalnızca coğrafi veri sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin mali yükümlülükleri düzenleniyor.
Türkiye'de coğrafi verilerin toplanması, işlenmesi ve satılması belirli izinlere tabi ve bu süreç Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın yetki alanında.
Şirketler, coğrafi veri satmak istiyorsa lisans almak zorunda. Buna dair hükümler Coğrafi Bilgi Sistemleri Kanunu'yla düzenleniyor.
CHP 2020 yılında bu kanunu Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı. Bakanlığın yetkilerinin daha açık tanımlanması isteniyordu çünkü hangi şirketin ne koşullarda izin alabileceği belirsizdi.
Dün geceyarısı Meclis'ten geçen değişiklik bu talebi yerine getirdi. Değişikliğin can alıcı noktası izin bedeli hesaplanırken yabancı ve yerli şirketler için farklı katsayılar belirlemesiydi. Böylece Google, Yandex gibi uluslararası şirketlerle Başarsoft'un ödeyeceği lisans ücretleri aynı olmaktan çıkarıldı.
Başarsoft'u nereden hatırlıyoruz?
Ancak Başarsoft'un bununla yetinmediği yeni ayrıcalıklar istediği anlaşılıyor. Başarsoft patronu Küçükpehlivan, aynı haberlerde enerji dağıtım şirketleri ve belediyeler için geliştirdikleri iki yeni yazılımı anlatarak bu alandaki hizmetlerin yabancı şirketler yerine kendilerinden satın alınmasını istiyor.
Başarsoft'un kamuyla daha önceki işbirlikleriyse büyük zararlara yol açmıştı.
6 Şubat Depremlerinin ardından başta can kaybı olmak üzere hükümetin açıkladığı verilere şüpheyle yaklaşılmıştı.
Milyonlarca yurttaşın sağlık durumlarına, barınma koşullarına ilişkin tam ve net bilgiler neden yayınlanmamış, toplam can kaybının ve tıbbi ya da sosyal yönden etkilenen yurttaşların sayılarına ve durumlarına ilişkin resmi bir rapor paylaşılmamıştı.
Oysa deprem öncesinde AFAD’ın Başarsoft'a sattığı ve “milli yazılım” olmasıyla övünülen Afet Yönetim ve Karar Destek Sistemi Projesi (AYDES) ürünü olan Bütünleşik Afet Yönetimi Platformu oluşturulmuştu. Bu platform deprem süresince aktif olarak kullanılmadı.