Koza ve Cengiz'in halk sağlığını tehdit eden maden projelerine tepki büyüyor. Projeleri ve olası sonuçlarını Eskişehir-Bilecik Tabip Odası’ndan Dr. Akif Aladağ ile konuştuk.
Yekta Armanc Hatipoğlu
Koza Altın İşletmeleri’nin Eskişehir’in Sarıcakaya ilçesine yapmayı planladığı altın ve gümüş madeni projesine, bölgede yaşayan yurttaşların ve çevre örgütlerinin itirazı sürüyor.
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü projeye alelacele “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir” kararı verdi. Projenin hayata geçmesi durumunda bölgenin zengin doğası kâr hırsına kurban gidecek.
Eskişehirli yurttaşlar dün, Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu öncülüğünde hem Koza Altın’ın Sarıcakaya’daki hem de Cengiz Holding’in Alpagut-Atalan’daki maden projesine karşı Köprübaşı’nda bir araya gelerek Yediler Parkı’na yürüdü.
Eskişehir Doğa ve Yaşam Platformu adına Mert Yedek tarafından okunan basın açıklamasında “Sadece şehrimizin değil ülkemizin gözbebeği olan bu bölge, büyük bir maden havzasına dönüştürülmek isteniyor” denildi.
Eskişehir Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nün projeye hızla “ÇED gerekli değildir” kararı verdiğinin söylendiği açıklamada, yıllardır Sivrihisar Kaymaz yakınında siyanürlü altın madeni işleten Koza Madencilik Şirketi’nin söz konusu bölgede kapasite artırımı talebine mahkemenin yürütmeyi durdurma kararı verdiği ancak Koza Madencilik Şirketi’nin daha fazla kâr elde etmek için hukukun arkasından dolanarak maden çıkarma faaliyetini Kaymaz’dan Sarıcakaya’ya kaydırdığı ve Bilal Habeşi mahallesinde yeni maden sahası açmak için girişimde bulunduğunun ortaya çıktığı kaydedildi.
Reklamla gerçek birbirini tutmuyor: Bölgede tarım ve hayvancılık yapılıyor
Maden projesini ve projenin olası sonuçlarını, basın açıklamasının hemen ardından Eskişehir-Bilecik Tabip Odası’ndan Dr. Akif Aladağ ile konuştuk.
Alanın 1600 hektar olarak göründüğünü ancak “ÇED gerekli değildir” denilen kısmın 22 hektar olduğunu söyleyen Aladağ, mevzuata göre 25 hektarın altındaki alanlar için ÇED gerekli değildir kararı alınabildiğini söyledi.
Koza Altın’ın 424 sayfalık proje tanıtım dosyasında bölgede tarım alanı olmadığını, hayvancılık yapılmadığını iddia ettiğini belirten Aladağ bunun gerçekleri yansıtmadığını söyledi. Alanın tam anlamıyla tarım havzası olduğunu söyleyen Aladağ, bölgenin mikroklima iklimi nedeniyle yılın 12 ayı üretim yapılabildiğini ifade etti. Bölgede hayvancılık, arıcılık, ipekböcekçiliği ve zeytincilik yapıldığını belirten Aladağ olası bir maden projesinde bu etkenlerin de göz önünde bulundurulması gerektiğini söyledi.
Sözlerine altın madenciliğinin evrelerini anlatarak devam eden Aladağ, şunları söyledi:
“Biliyorsunuz altın madenciliği birkaç evre içeriyor. Önce ağaçları kesiyorlar, sonra üstteki toprağı sıyırıyorlar, sonra patlatmalarla madenin olduğu kata giriyorlar, sonra bir çukur açıyorlar ve pasa çıkartıyorlar.”
Bu projede günlük 300 tona yakın bir tüvenan cevherin, yani maden ocaklarından çıkarılan ve işlenmemiş yeni çıkarılan cevherlerin Kaymaz’a götürüleceği, yani yaklaşık 130 kilometre uzağa taşınacağını ifade eden Aladağ bu durumda çok ciddi bir tozuma olacağını, bu tozumanın çevre köyleri etkileyeceğini söyledi.
Maden projesi halk sağlığını tehdit ediyor
Projedeki en büyük sorunlardan birinin çıkan pasanın ve cevherin yeraltında sessiz duran ağır metallerin yeryüzüne çıkarak doğaya karışacak olması olduğunu kaydeden Aladağ, bunun çevreye ve insanlara zarar vereceğini ve bu problemin raporda olmadığını ifade etti.
Açığa çıkan ağır metallerin ölü ve sakat doğumlardan solunum yolu hastalıklarına kadar pek çok sağlık sorununa neden olabileceğini ifade eden Aladağ, bunun yanı sıra tarımsal ürünlere bulaşan ağır metaller sonucu çiftçinin elindeki malı da bir süre sonra satamayacağını belirtti.
“Biliyorsunuz birçok ürünümüz yurtdışından; Avrupa’dan, Rusya’dan geri dönüyor. Neden? Aflatoksin, ağır metal, insektisit, zehirli ilaçlar içeriyor. Bir süre sonra bu bölgede yaşayan insanlar da ürünlerini satamaz olacak.”
‘Maden tahrip olmuş insanlar bırakacak’
Devletin, kâr-zarar hesabı yapması durumunda da bu işin zarara yol açtığını söyleyen Aladağ, bu sözlerini şöyle temellendirdi:
“Kâr-zarar hesabı yapıyorsa eğer devlet bu işte, şunu düşünmeli: Ben bu doğaya dokunmazsam, sosyal ve ekonomik olarak acaba bu insanlar ülkenin ekonomisine daha mı çok katkı sağlar? Oradaki tarım ürünleri, hayvancılıkla belki daha fazla kazanç sağlıyorlar. Hem istihdam sağlıyorlar hem insanların sağlıklı yaşaması için daha güzel bir ortam yaratıyorlar. Proje gerçekleşirse hem bedenen hem psikolojik olarak tahrip olmuş insanlar bırakacaklar. Orada yaşayan insanlar bir müddet sonra orayı terk edecek, bu ciddi bir sosyal probleme yol açıyor. İnsanlar kendi topraklarından ayrılarak başka bir yerde yaşam kurmaya çalışıyor. Bu ciddi bir travmaya yol açıyor.”
Şirketin iddiasının bölgeyi “rehabilite” etmek olduğunu ifade eden Aladağ, bunun gerçeklemeyeceğini diğer maden projelerinden bildiklerini söyledi:
“Madeni çıkardıktan sonra niçin kârlarını azaltsınlar? Orası ormanı yok edilmiş, sürekli asit drenajı yaratan bir pasa yığını olarak kalacak.”
‘Maden çıkarılsın ama çevreye saygılı yapılmadıktan sonra zarar getirecektir’
Devletin bütün etkenleri hesaba katması gerektiğini ancak bu işin tamamen rant için yapıldığını, diğer hiçbir etkenin ranttan daha önemli görülmediğini söyleyen Aladağ, “vahşi madenciliğin” altında yatan sebebin rant hırsı olduğunu belirtti.
Aladağ, madenciliğin kamu eliyle yürütülmesi gerektiğini, kamu kurumlarının gerekli hesapları yaparak bu işe girmesi gerektiğini söyledi.
Aladağ, sözlerine şöyle devam etti:
“Elbette maden çıkarılsın, çıkarılmasın değil ama sen bunu doğaya, çevreye saygılı yapmadıktan sonra bu ülke ekonomisine kâr değil zarar olarak dönecektir.”
Koza Altın kimin, AKP’yle ilişkisi ne?
Türkiye’nin en büyük altın işleme firmalarından Koza Altın İşletmeleri, firari Fethullahçı Akın İpek’in sahibi olduğu İpek Holding’e bağlı, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kayyım atanan yirmi iki şirketinden biri.
Koza Holding’e bağlı on iki şirket Hazine’den AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başında olduğu Türkiye Varlık Fonu’na (TVF) devredildi.
TVF ve ona bağlı şirketler, pek çok kanundan bağımsız çalışabiliyor. Devlet Memurları Kanunu, Sayıştay Kanunu da dahil olmak üzere çok sayıdaki kanundaki hükümler, TVF ve Varlık Şirketleri ile Varlık Şirketleri tarafından kurulacak diğer şirketler üzerinde uygulanamıyor. Ayrıca fonun mal varlığı rehin edilemiyor, başka bir amaçla tasarruf edilemiyor, ihtiyati tedbir konulamıyor, iflas masasına dahil edilmiyor, gelir ve kurumlar vergisinden de muaf tutuluyor.
Gümüşhane’de Mastra, İzmir’de Ovacık ve Çukuralan gibi işletmelerde siyanürle altını araması yapan şirket, 31 Aralık 2023 tarihi itibariyle Türkiye genelinde 256 maden ruhsatını elinde bulunduruyor.