Eczacılık Günü'nü böyle karşılıyorlar: Şiddet, Covid-19 riski, çalışma yükü

Türkiye'de eczacılar 14 Mayıs Eczacılık Günü'ne Covid-19 riski, çalışma yükü ve sağlıkta şiddet tehditleri ile giriyor. Eczacılık Günü'nde eczacılarla, sorunlarını ve salgın günlerinin getirdiği meslek yükünü konuştuk.

Serhat Yılmaz

Türkiye'de eczacılar 14 Mayıs Eczacılık Günü'ne Covid-19 riski, çalışma yükü ve sağlıkta şiddet tehditleri ile giriyor.

Salgın günlerinde iş yükleri artan eczacılar, birçok problemle karşı karşıya geliyor.

İktidarın bir türlü organize edilemeyen maske satışlarının yükünü de sırtlanan eczacılar, salgının başlamasından bu yana Covid-19 riski altında kesintisiz çalışmaya devam ediyor.

Eczacılık Günü'nde eczacılarla, sorunlarını ve salgın günlerinin getirdiği meslek yükünü konuştuk.

Salgın günlerinde en büyük zorluğu çeken meslek gruplarından biri oldu eczacılar. Bu yıl Eczacılık Günü'ne hangi koşullarda, nasıl giriyor eczacılar? 

Kaya : Öncelikle soL'a ilgisinden dolayı teşekkür ederim. Açıkçası önceki senelerde de ilaç tekellerinin bir günlüğüne küçük iskontolarla eczacılara ilaç satmaya çalışmalarıyla kutlanılan bir güne dönüştürülmüştü Eczacılık Günü. Bir eczacı olarak irrite edici gelen bu davranış bugünlerde korona süsleriyle tebrik edilerek devam ediyor. Bu sene artık herkesin malumu tüm sağlık çalışanları gibi eczacılar da zor şartlarda çalışmaya devam ediyor. Hastalık riski ile her gün karşı karşıyayız. Şahsen ben de hastalandığım için 3 gündür eczaneme gidemiyorum. Koronavirüsten ilk ölen kişinin bir eczacı olması ve sonrasında kaybettiğimiz meslektaşlarımızın artması nedeniyle, öncelikli olarak sağlık çalışanlarını taramadan geçireceklerini dile getirenler olmuştu. Kimse eczacıları ve eczane çalışanlarını taramadan geçirmedi. “Umarım soğuk algınlığıdır”  diye umarak kendi önlemimizi alıyoruz hastalandığımızda. Yoğun çalışıyoruz, maske dağıtımı gibi önü sonu belirsiz bir angarya ile karşı karşıyayız. Birçok eczacı maske meselesi ile uğraşmaktan eczacılık görevini yerine getiremez halde. Tüm bu karmaşanın sorumlusu bizmişiz gibi bir de halkla karşı karşıya getiriliyoruz. İnanın çok rahatsız edici bir durum. Çoğu eczacıda anksiyete geliştiğini gözlemlemek güç değil. Şahsen bu süreçte onlarca kez hakarete uğradım. Savunmadığımız bir siyasi partinin sahadaki elemanı gibi bize angarya yüklenirken, ona gelmesi gereken tepkiler de bize gösterilince açıkçası hoş bir durum olmuyor.

Mehmet: Bu salgından önce de hastalar ile yakın temas ve korunma imkânlarının yetersizliği nedeniyle bulaşıcı hastalıklara karşı savunmasızdık. Kendimden örnek verecek olursam Eylül'den beri neredeyse her tuttuğum nöbette hasta oldum. Covid-19 pandemisi ile bu eksiklikler daha göze çarpar oldu. Sosyal medyada hepimiz görmüşüzdür, Sancaktepe'de meslektaşımız İsmail Durmuş belediyeden eczanesinin dezenfekte edilmesi talebinde bulunduktan bir süre sonra salgından dolayı vefat etti. Koruyucu ekipman ve önlemlerin alınması eczanelerin inisiyatifi ile mâli gücüne bırakıldığı için maalesef birçok eczacı, Eczacılık Günü'ne hasta olup ailesine bulaştırma korkusu ile giriyor.

Aylin: Yaşadığımız dünya gerçekliği bizim alanımıza da yansıyor tabii ki. O noktada eczacılar da eşitsizlikten, adaletsizlikten, yoksulluktan, işsizlikten nasibini alıyor. Son 10 yılda toplumun değil piyasanın ihtiyacı gözetilerek tabela üniversitelerinde onlarca yeni fakülte açıldı. Bu fakültelerden mezun genç eczacılar şu an işsizlikle boğuşuyor. Fakülteden mezun olmak artık eczane açmak için yeterli değil. Önce bir eczanede yardımcı eczacı olarak çalışmak gerekiyor. Çalışılacak o eczaneyi bile bulmak bugün sorun. Hazırda eczanesi olan eczacılar ise acımasız piyasanın çarkları arasında eziliyor. Uzun ve aralıksız mesai saatleri, üzerimize yıkılan angaryalar, şiddet, güvenlik problemleri vs. Birçok eczacı ucu ucuna yaşıyor. Bir işçi gibi, eczacılar da bir ay çalışmasalar bütün dengeleri sarsılacak durumda. Eczacılar için de durum çok parlak sayılmaz anlayacağınız. 
Bu noktada meslek örgütlerimize de değinmek istiyorum. Hem bu salgın sürecinde, hem yukarıda bahsettiğim işsiz eczacılara da yol açan süreçte meslek örgütlerimiz bir direnç göstermediler. Hiç etkin, aktif rol almadılar. Çünkü piyasayla kavgalı olmamaya özen gösteriyorlar. Sağlık alanındayız ama sağlımızı en başta bozan ilaç firmaları bugün birçok mesleki organizasyonun sponsoru. 5 yıldızlı otellerde yapılan kongreler, satış etkinlikleri, toplantılar onlarsız olmuyor. 
Yöneticiler genelde maddi durumları daha iyi olan, o noktada zamanı da daha bol olanlardan seçiliyor. Mesela Ankara Eczacı Odası Başkanı aynı zamanda bir ilaç fabrikası sahibi. Bir diğeri korona testi pazarlayan bir şirketin sahibi. Bu anlayış yöneticiliği de bir etiket, kariyer, sıçrama yeri olarak görüyor. Odalar ve birlik, üyelerden toplanan paralarla ve kendi işletmeleri sayesinde büyük bütçelere sahipler. Bu bütçeleri bu anlayış yönetiyor. Sonuçta üyeleri yoksulluk, işsizlik çekerken yöneticileri 5 yıldızlı otellerden geri gelmeyen meslek örgütlerimiz var. 
Başta bahsettiğim, ucu ucuna yaşayan, işçi, işsiz eczacıların piyasa karşıtlığı üzerinden kendi örgütlülüklerini mutlaka sağlamaları gerekiyor. 

Eylül: Bütün sağlık çalışanları gibi maalesef biz eczacıların da işi bu dönemde çok zordu. Maruz bırakıldıklarımız hepimizi o kadar çok yıprattı ki… Halkın eczanelere olan güvenini maske fiyaskosuyla yerle bir ettiler. Umarım insanları ve bizleri ne kadar mağdur ettiklerini, bu işi bize yıkanlar görmüştür. Asli görevlerimizi yerine getirmek yerine her gün 150-200 kişiye maske vermeye ya da neden maske veremediğimizi anlatmaya çalıştık. Bizleri “Eczacılar sizin en yakın sağlık danışmanınızdır” diye reklam edenler, bizi çırıl çıplak cepheye sürdüler. Nöbetler dışında haftanın 6 günü 60 saatimizi insanların sağlıkları için ayırıyoruz. Tüm uğraşımız insanları doğru bilgi ve ilaç ile buluşturarak onları sağlıklarına ulaştırmak fakat karşılığında hakaret ve iftiraya maruz kalıp psikolojik şiddettin âlâsını yaşıyoruz. Benim gibi pandemi sürecinde dâhi tek başına çalışmak zorunda olan bir sürü meslektaşım var; bu süreçte bulaş riskinin yüksek olduğu eczanelerimizde hijyeni, tedariği zor olan ilaçlara erişimi sağlamak için yırtınırken kronik hastalıkları devam eden ve hastanelere gidemeyen risk grubundaki hastalarımızın dertlerine derman olmaya çalışıyoruz. İnsanların mağduriyetleriyle biriktirdikleri öfkelerini dindirmeye çalışıyoruz. Bu kaos içerisinde kendimizi, ailelerimizi ve sevdiklerimizi unutmak zorunda kaldık. Uyumak ve tüm bu saydıklarımı yapmak dışında hiçbir şey yapamadığımız bu günlerde yalnızken bunların hepsini başarmaya çalışmak çok daha zor… Covid-19 pandemisi, bize bu düzenin değişmesinin ne kadar hayati ve acil olduğunu göstermiş, en temel hakkımız olan sağlımızın bile birileri için ne kadar gözden çıkarılabilir olduğunu bir kez daha göstermiştir. Dilerim ki birlikte sağ salim bu zor günleri atlatırız.

Eczacıların karşılaştığı en büyük problem nedir bu süreçte?

Kaya: Az önce de belirttiğim gibi şu an en büyük problemimiz sağlığımız ve maske dağıtımı. Ki maske dağıtımı da sağlığımızı ekstra riske atan bir angaryaya dönüşmüş durumda şimdiden. Maske dağıtımı kaotik bir süreç. Bir süre eczanelere maske gelmedi. Çok sonradan gelen maskeleri almaya  birikmiş bir öfke ile gelen vatandaşlarımız oldu. Maske kuyrukları oluştu eczaneler önünde. Bize gönderilen maskeleri devletin oluşturduğu sisteme maske almak isteyen kişilerin bilgilerini girerek verebiliyoruz ya da veremiyoruz yazısı çıkıyor. Kimisi alabiliyor, kimisi alamıyor. Alamayanlar öfkesini bize yöneltiyor. Neden alamıyoruz diyenler oluyor, biz de bilmiyoruz sebebini. Tüm mesaimizin en az yarısını maske meselesine ve onun komplikasyonlarına ayırmış durumdayız. 

Mehmet: Sosyal eşitsizlik. Maddi güç ile salgından etkilenme olasılığı doğru orantılı. Benim yardımcı eczacı olarak çalışmakta olduğum eczanenin sahibi salgın başladığından beri neredeyse hiç gelmedi. Her eczacı bu imkâna sahip değil maalesef. Risk grubunda olsalar dâhi her gün işbaşı yapmaktalar. Ayrıca 5 personel olduğumuz için hastaların yönetilmesi ve eczanenin dezenfekte edilmesine vakit ayırabiliyoruz. Tek çalışan birçok meslektaşım aynı şekilde bu imkâna sahip değiller.

Aylin: Bana kalırsa ilaç tekellerinin hakimiyeti altında mesleklerini yapmak. En temel ihtiyaçlardan biri olan ilacın satışı üzerinden geçimini sağlamak bence en büyük problem. Bu beni çok rahatsız ediyor. Bence ilaç ticareti yapılan bir ürün olmamalı. Ama maalesef bu düzende bu yasal. Düşünsenize ilaç firmaları her sene daha fazla nasıl ilaç satarız diye hedefler koyuyorlar, bu da yasal. Biz de bu çarkta yer alıyoruz. Şu sorunun cevabını nasıl vereceğimi inanın hala bilmiyorum: İşler nasıl? Çok ilaç satıp para kazandığım için iyi mi demeliyim, yoksa insanlar daha az ilaç tükettiği için kötü mü?

Sağlıkta şiddetin arttığı bir dönemi yaşıyor Türkiye. Eczacılar da fiziksel ya da psikolojik şiddetle karşılaşıyorlar mı?

Kaya: Çokça. Bu süreçten önce eczanelerde şiddet olayları çok olmazdı. Hastalar ile eczacıların sohbeti iyidir genelde. Tüm sağlık sisteminde oluşan boşluğun sonuçlarını eczanede giderirler genelde insanlar. Bu nedenle ayrı bir saygınlığımız da oluyordu açıkçası vatandaşın gözünde. Ama bu sürecin başında televizyonlarda hükümetin maske konusuna çözüm bulamamasını eczanelere yüklenerek çözmeye çalıştılar. Fahiş fiyatlarda maskeler piyasaya sürülüyordu. Uzunca süre buna engel olunmadı. Çoğu eczane bu fiyatlardan maske almak istemedi ilk başta. Ama daha sonra temin etmek durumunda kaldık. Sonra da bu durumun nedeniymişiz gibi gösterildik. O süreçten kalan bir tepki yönlendirilmesi yapıldığını düşünüyorum eczacılar üzerine. Normal hayatta etkilerini biz her gün yaşıyoruz bunun. Eczacılık mesleğimizi icra edemez halde buluyoruz kendimizi her gün. Böyle bir ortamda eczacılar gününü kutlayan yetkilileri de açıkçası pek samimi bulmuyorum. Sürekli hakarete maruz kaldığımız bir çalışma ortamındayız ve buna engel olması gereken kişilerden gerekli ilgiyi de görmüyoruz.  “Angarya işlerimi hallet, bize gelen tepkiyi de üstlen” deniyor açıkçası eczacılara. 3 gündür evde hasta yatıyorum, emin olun eczaneden uzaklaştım diye daha iyi hissediyorum kendimi.

Mehmet: Psikolojik şiddet en sık karşılaştığımız bir durum. Özellikle de bu dönemde çok arttı. İlaçları piyasada bulunmayan hastaların, bu konuda elinden hiçbir şey gelmeyen biz eczacılara olan öfkesi dezenfektan, eldiven gibi ürünlerin fiyatlarının artışı ve bulunamayışı yüzünden daha da arttı. Vatandaşlara maske için şifrelerin bakanlık tarafından iletilmesine rağmen eczanelere bir süre sonra gelmeyen, tedarik edilemeyen maskeler yüzünden çok fazla tepki gördük ve görmeye devam ediyoruz. Hatta devlet tarafından yollanan maskeleri para ile sattığımızı düşünenler var ve bu düşüncelerini yüzümüze söylediler. Böyle tepkiler maalesef kalp kırıcı ancak başka bir şekilde maskeye erişme gücü olmayan insanların öfkesi de haklı. Ama eczacılara yöneltmedikleri sürece. Özellikle maske kuyruklarında maskesini alan alamayan herkes gergindi ve bu sık sık vatandaş arasında tartışmalara yol açtı. Artan bulaş riskinden bahsetmiyorum bile. Bu durumun kişiler arasında fiziksel şiddete kadar ilerlediği bu süreçte, kapıdan hizmet bizi güvende hissettirse de gözlerimiz önünde olan bu olaylar bizi çok korkuttu ve üzdü.

Aylin: Evet sağlıkta şiddetten eczacılar da nasibini alıyor. Sadece fiziksel şiddet, darp, gasp gibi olaylar bazen haberlere konu olabiliyor. Bir de haberlere konu olmayan durumlar var ki bunları yaşamadığımız gün yok gibi. Geçenlerde mesela eczaneme gelen birisi akşam televizyondan maske dağıtılacağını duymuş, maske var mı diye sordu. Ben yok deyince "cumhurbaşkanı söyledi nasıl yok" deyip beni şikayet edeceğini söyledi. Güne bununla başlamak biraz can sıkabiliyor. 

Salgın günlerinden özellikle maske dağıtımlarında eczacılara büyük yük bindi. Bu konuyu ilişkin değerlendirmeniz nedir?

Kaya: Son gelinen noktada eczanelere yeniden maske satma izni verildi. Tavan fiyat uygulaması getirildi. Şu an 1 liranın üzerinde satılamayacak maskeler. Bu insana şunu söyletiyor: demek ki bu maske 1 liranın üstüne satılmak istenmeyince satılmıyormuş. 1 liraya satılabilen bir meta daha ucuza alınması gerekir. Şu an bu sağlanabiliyorsa neden geçtiğimiz süreçte eczanelere 5-10 lira gibi fiyatlarda maske satılmasına göz yumuldu ve sonrasında eczanelere fahiş fiyata satılan bu maskeler eczacının suçu haline getirildi?
Ayrıca şunu da belirtmek istiyorum, son zamanlarda ücretsiz gelen maskeler steril olmayan kutularda, elimizle beşerli olarak ayırıp isteyenlere vermemiz gerekiyor ve bunu sağlıklı ve etik bulmuyorum. Kıl, tüy çıkanlar oluyor. Merdiven altı üretilmiş maskelere benziyor bunlar. Açıkçası benim içime sinmiyor, iade etmek istedim. 

Mehmet: Büyükşehirlerde hükümetin maske krizini çözmek için Türk Eczacıları Birliği, durumumuzu değerlendirmeden ve hiçbir hazırlık yapmadan eczaneleri cepheye sürdü ama yalnızca bu krizi kısa süreliğine yamayabildiler. Eczanelere nükleer başlık bıraksalar bizleri ve vatandaşı daha az risk altında bırakırlardı. Şuan ise geri başa döndük, tavan fiyattan ücretli satılmaya başlandı. 

İnsanları aç bırakan ve düşkün hâle getiren bir dünya düzeni içerisindeyiz. Salgını insanlarının lehine yönetme gayesi taşıyan kapitalist bir devlet yok, tüm hamleleri sermayenin çarklarının dönmesi için... Sosyalizmin başarısını da onca olanaksızlık ve ambargoya rağmen Küba işçi sınıfı bize her gün gösteriyor. Ancak sosyalizmin kırıntılarından bahsedebildiğimiz Çin dâhi salgını büyük bir başarı ile yönetiyor.

Aylin: Bu konudaki değerlendirmem şu şekilde: lütfen bana maske demeyin.

Salgın günlerinden Covid-19'a yakalanan eczacıların haberleri birçok kez basına yansıdı. Covid-19'a karşı nasıl önlemler alınıyor iş yerlerinizde?

Kaya: Kendi önlemimizi kendimiz alıyoruz. Ben eczanemin kapısına pencere taktırdım. Oradan hizmet veriyorum, hem hastaların hem de çalışanlarımızın olası bir bulaş merkezine dönüşmüş bir eczanede devinmemesi için. Birçok eczane de benzer çözümler geliştirdi. Bir süredir mesai saatlerimiz görece kısaldı, bu biraz soluk almamızı sağlıyor. Eczaneler sadece ilaç alıp verilen yerler değil. Çokça da evrak işi var bu işin. Buna da uzunca bir vakit ayırmamız gerekiyor. Bu sürelerde bunu halledebilir oluyoruz. Hasta ile minimum temas etmeye özen gösteriyoruz. Onun dışındaki standart maske, dezenfeksiyon işlemlerini de kendi bünyemizde çözüyoruz. 
Sizin vesilenizle ben de tüm meslektaşlarımın Eczacılık Günü'nü kutlarım. Umarım halk sağlığının önemsendiği yeni bir yılda özlediğimiz eczacılığı icra edebiliriz.

Mehmet: Herkes parası kadar önlem alabiliyor bahsettiğim gibi. Kapı arkasından hizmet vermek özellikle yetersiz ekipmana sahip eczaneler için zorunlu bir önlemdir. Fakat meslek odası yönetimleri bu önlemi zorunlu hâle getirmemekte ve "mal sahipleri" satışların azalmaması için hasta girişini kısıtlamamaktadır.
Bizim eczane için tek kullanımlık cerrahi maske, koruyucu siperlik erişimimiz var. Ayrıca banko önlerine pleksiglas yapıldı (banka veznesi gibi) ve ve aralıklarla eczane dezenfekte ediliyor.

Aylin: Merkezi planlamanın olduğu, kamucu bir sistemde değiliz ve o noktada her eczane kendi olanakları çerçevesinde kendince önlemler almaya çalıştı. Kimi hastaları içeri almadı, kimi bir engel koyarak mesafeyi korumaya çalıştı. Ama bir dönem eczanelerde çalışanların kendilerinin takabileceği maske bile bulunamadı.