CHP’de cami türbe çekişmesi: Herkese bir seyit dede lazım

CHP laikliği cami avlusuna bırakıp kaçınca altından cami ve türbe ziyaretleri çıktı. Bu durumda CHP genel başkanının da bir miktar kutsallığa ihtiyacı vardı...

Orhan Gökdemir

CHP’de cumhurbaşkanlığı adaylığı peşrevleri sürüyor. Dindar görünmek, ibadet ederken fotoğraf vermek, konuşmayı dini terimlerle süslemek peşrevin en gözde hareketleri. Bunu en iyi başaranlardan biri de İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu. Şehir şehir gezen İmamoğlu en kalabalık fotoğraflarını Cuma namazı çıkışlarında veriyor. Belediye olanaklarını kullanarak bütün İstanbullulara “üç aylar” kutlaması göndermek gibi sahaya ulaşma olanakları da var. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise bu konuda İmamoğlu kadar profesyonel değil. O da bu açığını türbede fotoğraf vererek ve “seyit torunu” olduğunu iddia ederek kapatmaya çalışıyor.

Seyit, peygamber soyundan gelen kişi demek. Tuncelili bir Türkmen’in nasıl olup da peygamber soyundan geldiği ise muamma. Zaten Güneydoğu bölgesinde o soydan gelmeyen kimse yok. Tabii bu iddiaların tamamı uydurma. Dinde soyu peygambere dayandırmak çok eski bir gelenek. Tıpkı kutsal emanetler gibi dayanağa ihtiyaç duymayan bir gelenek bu da.

Kemal Kılıçdaroğlu, bu kapsamda Konya'nın Akşehir ilçesinde, “Seyyid Mahmud Hayrani Türbesi”ni ziyaret etti. Türbede konunun uzmanları hazır nazırdı. Kılıçdaroğlu’nun Konya Akşehirli olduğu, dedesi Seyyid Mahmud Hayrani’nin Kureyşan Ocağı'na mensup olduğu bilgilendirmesi yapıldı basına. Çekilen videonun fonuna da dini müzik eklenerek kutsallık havası verilmeye çalışıldı. Kılıçdaroğlu türbede ellerini göğe açarak dua etti. Dua eden CHP liderinin soy kütüğüne ait türbe bilgilendirmesine göre, Kılıçdaroğlu’nun Konya Akşehirli. Türbedeki yan yana tabutlardan birinde yattığı ve dedesi olduğu iddia edilen Seyyid Mahmud Hayrani Kureyşan Ocağı'na mensupmuş. Gerisi şöyle; “Sayın Kılıçdaroğlu'nun ataları Türkmenistan, Afganistan Türkistanı olarak bilinen ve Horasan yakınlarındaki Hayran bölgesinden, Selçuklularla beraber dalgalar halinde Harran eyaletindeki Adıyaman beldesine, oradan Karaman eyaleti Konya Akşehir'e yerleştikten sonra 1243'te Akşehir'den, 1335'te Kayseri-Sivas bölgesindeki Alaaddin Ertena Beyliğinden ve 1466'da Karaman Beyliği'nden üç dalga halinde Tunceli'ye göçmüşlerdir.” Tabii ifadelerdeki bu kesinliğin nasıl, hangi kaynaktan veya belgeden elde edildiği belli değil. Seyitlik ise ocağın adı olan “Kureyşan” ile “Kureyş” kabilesi arasında benzerlik bulunması. Arada 600 yıllık bir süre ve binlerce kilometrelik bir mesafe varmış ne gam!

Adı var kendi yok bir sufi

El çabukluğu ile muhalefet partisi lideri dedeliğine terfi ettirilen Seyid Mahmut Hayrani Anadolu Selçukluları devrinde Akşehir’de yaşayan sûfî. Doğal olarak hayatı hakkında yeterli bilgi yok. Adının başındaki “Seyyid” unvanı onun peygamber soyundan olduğuna delil sayılıyor. Kimsenin bir yatırdan daha iyi bilecek hali yok. Tabii bunun da bir yakıştırma olduğu belli. Sufi olup da peygambere akraba olmamak yakışık almaz.

Türbedeki üç sanduka da kısmen yakın tarihlerde oraya konulmuş. Çünkü orijinal sandukalar 20. yüzyılın başında çalınmış. Daha sonra, nasıl olduysa, ele geçirilerek İstanbul Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde korumaya alınmış. Tabii sandukaların içinde eskiden yatanların tamamı seyitmiş. Türbe ise birkaç kez yıkılmış onarılmış. Sonuncu onarımda ortada onaracak bir şey kalmadığı için Konya’daki Mevlânâ Türbesi’nden ilham alınarak yeniden inşa edilmiş. Özetle eski türbede her şey yeni.

Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde bulunan sandukasının üzerindeki kitabeye göre dede sofimizin babası Selçuklu devlet adamlarından Mesud Paşaymış ve dedesinin adı Mahmud’muş. Onun da Mevlana’nın amcasının oğlu olduğu rivayet ediliyor. 1269’da ölmüş. Bir türbeye gömülmüş. Türbesinin ilk inşa tarihi de kesin olarak bilinmiyor. Doğu duvarındaki girişin üst kesiminde yer alan kitabe bir onarım kitabesi. Bu kitabeden, türbenin 812 (1409-10) yılında yenilendiği anlaşılıyor. Yani sofinin ölümünden 200 yıl sonra. Menkıbeleri (hikayelerini) içeren Menakıp-ı Seyyid Mahmûd-ı Hayrani adlı bir eseri varmış ama günümüze ulaşamamış. Bir bakıma geride bıraktığı tek eseri Kemal Kılıçdaroğlu!

Laiklik ölünce

CHP laikliği cami avlusuna bırakıp kaçınca altından cami ve türbe ziyaretleri çıktı. Bu durumda CHP genel başkanının da bir miktar kutsallığa ihtiyacı vardı, adı var kendi yok bir sofiyi bu nedenle buldular. Seyit Kemal’le Mustafa Kemal arasındaki son ilişki de bu yolla koparılmış oldu.

Yalnız Karadenizli yeni yetme, Seyyit Kemal’den daha donanımlı bu konuda. Ülke hızla seçime doğru gidiyor. Seçim sonucu ne olursa olsun Seyyit Kemal’e hızlandırılmış bir kuran kursu şart!