Ankara’nın Beypazarı İlçesi’ne bağlı Doğanyurt Köyü’nde yapılmak istenen Kalker ocağı ve kırma eleme tesisi projesi, kabul edilmesi halinde köyün ve çevre köylerin sosyal, kültürel, ekonomik ve ekolojik yaşamına büyük darbe vuracak.
Söz konusu projelere tepkiler sürerken alınan "ÇED gerekli değildir" kararı sonrası 6 köy muhtarı ve köy halkı adına ortak bir açıklama yapıldı.
'Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak'
"Beypazarı’na değer verenleri ve Beypazarı’na karşı sorumluluğu olanları yürütülen projeye karşı kamuoyu oluşturmaya davet ediyor, projenin bir an önce iptali için ilgili kurumların sorumluluklarını yerine getirmesini talep ediyoruz" denilen açıklamada, "Kalker Ocağı ve Kırma Eleme Tesisi eğer faaliyete geçerse merkezinde Doğanyurt köyü olmak üzere 5 km çapında bulunan alan içerisindeki Batça, Mençeler, Boyalı, Mikail, Kaplan, Başören, Köstköy ve Yeşilağaç kırsal yerleşim alanlarında hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır" ifadesi kullanıldı.
'Orman statüsü değiştirildi, mera yapıldı'
Köye sadece 500 metre mesafede Yusuf Ağa Maden Şirketi tarafından yapılmak istenen Kalker Ocağı ve Kırma Eleme Tesisi Projesi'nin eksik ve yanlış bilgiler ile yürütüldüğü vurgulanırken, şöyle denildi:
"İdari izin sürecindeki eksik ve yanlış bilgiler, projeden doğrudan etkilenecek olan biz köy halkı tarafından da ilgili tüm kurumlara dilekçe yoluyla bildirilmiştir. Ancak, köyümüz ve çevre köylerin kırsal üretimleri ve doğal varlıkları için yıkıma yol açacak bu projenin idari izin süreci hala devam etmektedir.
Proje ile ilgili yürüyen yasal süreç baştan sorunludur. 6831 sayılı Orman Kanununa göre Orman Köyü statüsündeki Doğanyurt Köyü’müz, Karadeniz ormanlarından İç Anadolu’ya geçiş koridorunda yer alan bir orman bölgesidir. Ocak 2019 tarihinde yapılan proje başvurusunda proje alanı “orman” statüsünde iken, 9 Nisan 2019 tarihinde Tarım ve Orman Bakanlığı mera komisyonu tarafından “mera” olarak vasıf değişikliği (mevzuata uygun olmadan) yapılmıştır. Ama orman haritalarında ve planlarında halen alan “orman” olarak görülmektedir. ÇED Proje tanıtım dosyasında Orman Genel Müdürlüğünden alınan görüşte kendilerinden izin alınması gerektiği yazmasına rağmen, proje alanının “mera” alanı olduğu varsayılarak izinlerin mera üstünden götürülmesi anlaşılacak gibi değildir.
Proje alanı, Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre “orman”, Tarım ve Orman İl Müdürlüğü verilerine göre 9 Nisan 2019 tarihinde yapılan vasıf değişikliği ile “mera” alanı olarak görülmektedir. Anlaşılan o ki taş ocağının önündeki engeller mevzuata uygun olmasa da ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.
'ÇED gerekli değildir kararıyla ruhsat izni verildi'
Doğanyurt köyünde işletilmek üzere ÇED raporuna dahi gerek görülmeksizin, ÇED gerekli değildir kararıyla ruhsat izni verilmiş olan kalker ocağı yöremizdeki kırsal yaşamda yol açacağı yıkım kadar, bugün ülkemiz ve dünyanın yaşadığı salgın hastalığın öğrettiği gerçekler ile de tamamıyla çelişmektedir.
'Doğal yaşamı geri dönüşü olmayacak şekilde ortadan kaldıracak'
Proje’nin bölgeye getireceği zarar, Doğanyurt köyü ile sınırlı olmayıp yeni yeni gelişen kırsal ekonomik hayatı ve yüzyıllardır buraya ait kültürü ve doğal yaşamı geri dönüşü olmayacak şekilde ortadan kaldıracaktır. Projenin, çok sayıda köyün geçim kaynaklarına zarar vermesi ve bu köylerin boşalması ile kırsaldaki yaşamı bitireceği çok açıktır.
Türkiye’de 2004 yılında değiştirilerek korumacı maddelerden arındırılan Maden Yasası’nın ardından başlayan vahşi madencilikle ülke adeta köstebek yuvasına dönmüştür. Ormanlar, sular, tarım alanları, hayvancılık ve tarihi mirasın yanında yaşam alanları vahşi madenciliğin tehdidi altındadır. Resmi verilere göre ülke genelinde 85 binden fazla taş ocağı ruhsatı verilmiştir. Ankara çevresindeki Elmadağ ve İdris Dağı üzerinde kurulmuş ve çalışmakta olan kalker ocakları yerinde incelendiği takdirde, açık ocak işletmelerinin yakınlarındaki yerleşim yerlerine ve bölgelerin ekonomik, sosyal, kültürel ve ekolojik yapılarına verdiği zararlar görülmektedir.
'Bitki ve yaban hayatı çeşitliliği tahrip edilecek'
Bölgemizde de ormanlar, dere yatakları, bozkır ekosistemi (mera), bitki ve yaban hayatı çeşitliliği ile, bölgemize özgü endemik bitkiler, anıtsal nitelikte ağaçlar ve ağaç fosil yatakları gibi doğal varlıklar geri dönülmez biçimde tahrip edilecektir.
Proje sahasında bölgeye özgü 2 Endemik bitki türü (Ayaş gümüşü- Astragalus densifolius subsp. ayashensis ve Anakekik- Thymus leucostomus) ciddi tehdit altında kalacaktır.
Taş ocağının köyümüze ve çevre köylere etkilerini, Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği, Doğa Derneği ve Ekoloji Kolektifi Derneği tarafından hazırlanan raporlarda detaylı olarak görmeniz mümkündür.
Bir taraftan doğal varlıkların önemi bu kadar ortadayken ve tüm idari makamlar bunun önemine işaret ederken, üstelik tarım ve hayvancılığımıza sahip çıkmalıyız ülküsü bu kadar gündeme oturmuşken, orman ve tarım gibi kendini yenileyebilen kaynaklarımız yerine belirli bir işletme ömrü ile sınırlı taş ocağının tercih edilmesini anlamak mümkün değildir.
Hükümet yetkililerinin yaptıkları açıklamalar da ortadayken, sorumluların bir an önce görevlerini yerine getirip idari izin süreci devam eden projenin iptali için gerekli işlemleri yapmaları gerekmektedir. Proje yapılması durumunda oluşacak geri dönüşü olmayan etkileri ilgililere ve kamuoyuna duyuruyor, projenin biran evvel iptal edilmesini istiyoruz.
Doğanyurt köyünün ve çevresinin sosyal, kültürel, ekonomik ve ekolojik değerlerini korumaktan başka çıkarı olmayan Doğanyurt, Başören, Yeşilağaç, Nuhhoca, Sariagil ve Dagşeyhler Köy Halkı ve Muhtarlıkları